Şirketiniz için teklif alın

Bu form üzerinden hassas bilgileri (kredi kartı numarası, şifre, vb.) kesinlikle paylaşmayın.

  • Psikologca
  • Blog
  • Dijital Bağımlılıklar ve Zihinsel Sağlık: Ekran Süresi, Online Kimlik, Sanal Terapi
Psikoloji

Dijital Bağımlılıklar ve Zihinsel Sağlık: Ekran Süresi, Online Kimlik, Sanal Terapi

Uzm. Kl. Psk. Elif Kızılkaya 1 Kasım 2025

Günümüz dünyasında “ekran” artık yalnızca bir araç değil, çoğu zaman kimliğimizin bir uzantısı hâline geldi.

Akıllı telefonlar, sosyal medya platformları, çevrim içi terapi seansları ve sanal topluluklar… Hepsi, zihnimizin yeni oyun alanları. Ancak bu dijital alanlarda geçirilen her dakika, ruhsal denge açısından da bir karşılık buluyor. Bu nedenle, dijitalleşen dünyada psikolojik iyi oluşu konuşmak artık bir lüks değil; bir gereklilik.

Ekran Süresi ve Zihinsel Yorgunluk

Araştırmalar, günlük ekran süresinin artmasıyla birlikte kaygı, odaklanma güçlüğü ve uyku bozukluklarının da yükseldiğini gösteriyor. Özellikle sosyal medya akışında sürekli karşılaştırmalara maruz kalmak, bireyin kendi yaşamını değersizleştirmesine neden olabiliyor.

Psikodinamik açıdan bakıldığında, ekran başında geçirilen uzun saatler kimi zaman yalnızlık ve boşluk duygusunun telafisi gibi işlev görebiliyor. Fakat bu telafi, gerçek doyumu değil, anlık rahatlamayı getiriyor.

Birçok kişi farkında olmadan telefon ekranına, tıpkı bir “ayna” gibi bakıyor. Ancak bu aynada kendi benliğini değil, “onaylanmış” bir benlik imgesini görüyor. Bu da bireyin “ben kimim?” sorusuna verdiği cevabı bulanıklaştırabiliyor.

Online Kimlik ve Sahte Benlik

Dijital kimlik, modern çağın en karmaşık psikolojik fenomenlerinden biri hâline geldi. Sanal dünyada oluşturulan kimlik, çoğu zaman gerçek benliğin idealleştirilmiş bir yansımasıdır.

Jung’un “persona” kavramını hatırlayalım: toplum önünde taktığımız maskeler… Bugün bu maskeler, filtreler ve hikâyelerle yeniden şekilleniyor. Instagram’da paylaşılan bir fotoğraf, “ben buyum” demenin yeni yolu hâline geliyor.

Ancak bu ideal benlik temsili ile gerçek benlik arasındaki fark büyüdükçe, içsel çatışma da artıyor. Gerçek yaşamda hissedilen yetersizlik, çevrim içi dünyada yaratılan kusursuz kimlikte gizlenmeye çalışılıyor.

Sonuçta birey, dışarıdan “aktif” görünürken içeride giderek yalnızlaşıyor. Çünkü bağlantıda olma hissi, her zaman gerçekten “bağ kurmak” anlamına gelmiyor.

Dijital Bağımlılığın Psikolojik Mekanizmaları

Dijital bağımlılıklar yalnızca davranışsal düzeyde değil, aynı zamanda nöropsikolojik düzeyde de kök salıyor.

Her bildirim sesi, dopamin sistemini harekete geçiriyor — tıpkı ödül alan bir beynin deneyimlediği tatmin gibi.

Bu nedenle telefon ekranına gelen küçük bir “bildirim noktası” bile, haz alma merkezini uyararak kişiyi yeniden ve yeniden o davranışı tekrarlamaya itiyor.

Adler’in bakış açısından, bu bağımlılık biçimi bazen “üstünlük çabası”nın modern bir formudur. Birey, çevrim içi onayla değer kazandığını hissettiği ölçüde kendini güçlü hisseder. Ancak bu güç duygusu, dışsal bir kaynağa bağlı olduğu için kırılgandır.

Sanal Terapi: Bir Tehdit mi, Yeni Bir Dönem mi?

Pandemiyle birlikte hızla yaygınlaşan online terapi, başlangıçta geçici bir çözüm gibi görünse de bugün kalıcı bir uygulamaya dönüştü.

Birçok danışan için ev ortamında, güvenli bir alanda terapiye katılmak erişilebilirliği artırdı.

Ancak bazı klinisyenler için yüz yüze etkileşimin yerini ekran üzerinden kurulan bağın alması hâlâ tartışmalı.

Çünkü terapötik süreçte göz teması, beden dili, sessizlik ve fiziksel alan gibi unsurlar, aktarım ve karşıaktarım dinamiklerinde belirleyici rol oynar.

Yine de, sanal terapinin reddedilmesi yerine, onun etik sınırlarını, etkinliğini ve ruhsal sürece etkisini anlamak daha işlevsel bir yaklaşım olacaktır. Belki de ekran, terapinin yeni “ayna evresi”dir — hem danışan hem terapist için yansıtıcı bir yüzey.

Dijital Dünyada Ruhsal Dengeyi Korumak İçin Küçük Adımlar

Dijital detoks günleri planla: haftada bir günü ekranlardan uzak geçir.

Bildirimleri sessize al: dopamin döngüsünü bilinçli biçimde kır.

Gerçek temas kur: çevrim içi mesaj yerine yüz yüze bir sohbeti tercih et.

Rüya günlüğü tut: rüyalarında teknolojinin nasıl yer aldığını gözlemle — bilinçaltın sana ne söylüyor olabilir?

Sanal terapide bile sınır belirle: seans öncesi ve sonrası bir “hazırlık ve toparlanma alanı” yarat.

Sonuç: Ekranın Ötesinde Bir Benlik

Dijital çağ, insan zihninin en derin dinamiklerini yeniden şekillendiriyor. Ekran başında geçirilen her an, bir yönüyle bağlanma, kaçış, gösterme ya da arayış anlamı taşıyor.

Psikolojinin bu dönüşümü anlaması, yalnızca klinik bir zorunluluk değil — aynı zamanda insan olmanın yeni biçimlerini anlamak için bir fırsat.

Gerçek benlik, çevrim içi dünyada da var olabilir.

Yeter ki ekran, bir kaçış değil; kendine dönüşün aynası olabilsin.

Psikoloğa Ücretsiz Danış
İyi olmak hepimizin hakkı. Bir soru sorarak başlayabilir, psikoloğumuza ücretsiz danışarak yoluna ışık tutabilirsin.
Psikoloğa Soru Sor!

Etiketler:

ekransüresi
sanalterapi
dijitalbağımlılık

Benzer Yazılar