Yazılı psikolojik desteğin en ulaşılabilir hali
Psikolojik destek almak hiç bu kadar kolay olmamıştı.Psikologca’da yaşadığınız duygu, düşünce ve sorunlarla ilgili uzman psikologlara anonim olarak yazılı sorular sorabilir, onların detaylı yanıtlarını okuyarak kendinizi daha iyi anlayabilirsiniz.Yalnız değilsiniz, ilk adımı şimdi atın.
Kullanıcı Yorumları
Psikolog Destekleri
Merhaba Sevgili Danışan, Anlattıklarınız, yalnızca bir aile çatışmasından ibaret değil; aynı zamanda yıllardır bastırılmış duyguların, görülmemiş ihtiyaçların ve ruhsal olarak taşıdığınız bir yükün dışavurumu gibi görünüyor. Bu noktada yaşadığınız duyguların “mantıksız” ya da “abartılı” olmadığını, aksine geçmişte gerçekten de sınırlarınıza müdahale edilmiş olmasının, şu anki içsel huzursuzluğunuzu anlamlı kıldığını vurgulamak isterim. Çoğu zaman, kişi geçmişte yaşadığı travmatik ya da yoğun duygusal deneyimleri “atlattım” sanır, çünkü zaman geçmiştir, olay sona ermiştir, fiziksel mesafe vardır ya da artık o kişiler davranışlarını değiştirmiştir. Ancak psikolojik süreçler, zamandan bağımsız işler. O dönemde hissedilen değersizlik, yok sayılma, manipülasyon gibi duygular gerçekten işlenmeden, duygusal sistemden boşaltılmadan kalırsa, beden ve zihin o deneyimin etkisini taşımaya devam eder. Tam da bu yüzden, şu anda eşinizin ailesi sizin hayatınıza müdahale etmiyor olsa bile, onların varlığı ya da eşinizin onlara yönelik ilgisi bile sizin için tetikleyici hâle geliyor. Buradaki temel mesele, geçmişte oluşmuş yaraların hâlâ açık olmasıdır. Ve siz bugün o yaralarla, eşinizin ailesinin güncel davranışlarından bağımsız olarak, baş etmeye çalışıyorsunuz. Eşinizin ailesiyle ilgili yaşadığınız bu yoğun öfke, yalnızca onlara yönelik değildir. Bu öfke, aynı zamanda kendinize yönelmiş bir öfke olabilir:Zamanında sınır koyamadığınız için,Kendinizi yeterince savunamadığınız için,O süreçlerde eşinizin sizi yeterince desteklemediğini düşündüğünüz için. “Ben neden hâlâ unutamıyorum?” sorusunu kendinize sorup, kendinize kızıyor olabilirsiniz. Tüm bu duygular iç içe geçmiş durumda olabilir: öfke, kırgınlık, suçluluk, utanç, değersizlik ve en temelde güvende olmama hissi. Zihin durmaz çünkü durduğu anda geçmiş duyguların ağırlığı çok büyür olabilir. Bu yüzden sürekli yazmak, aramak, düşünmek bir tür regülasyon çabasıdır. Yani aslında farkında olmadan kendinizi kaygıdan korumaya çalışıyorsunuz. Ancak bu, sürdürülebilir bir baş etme yöntemi değildir. Zihninizi susturmaya çalışmak yerine, o zihnin size ne anlatmaya çalıştığını anlamaya çalışmak daha kalıcı bir çözüme alan açar. Duygularınızı bastırmak yerine tanımaya ve adlandırmaya çalışabilirsiniz mesela; “Ne hissediyorum?” değil, “Bu hissin altında ne var?” sorusunu sorabilirsiniz. Öfkenin altında çoğunlukla incinmişlik ve kırılganlık yatar. Kendi sınırlarınızı yeniden tanımlamak faydalı olabilir; Geçmişte çizilmeyen sınırlar, bugün aşırı sert veya aşırı esnek olarak ortaya çıkabilir. Sağlıklı sınırlar; sizin ihtiyaçlarınızı da eşinizin ihtiyaçlarını da görmeye izin verir. Eşinizle açık, suçlayıcı olmayan bir dille duygusal ihtiyaçlarınızı konuşabilirsiniz. Eşinizin ailesine duyduğu bağlılık, sizinle olan sevgisinin karşıtı değildir. Ancak sizin bu konudaki duyarlılığınız da eşiniz tarafından görülmeli. Suçluluk hissinize odaklanabilirsiniz. Kendinizi “vicdansız” gibi hissettiğinizde, bu duygunun size ne anlatmak istediğine kulak verin. Bu duygu, aslında sevilmeme veya dışlanma korkusunun bir maskesi olabilir. Sizin duygularınız da değerli, eşinizin ailesine karşı geliştirdiğiniz tepkiler de bir yerden geliyor ve bu yerin sesi duyulmayı hak ediyor. Kendinizi bu süreçte yargılamadan, “neden böyle hissediyorum?” değil “bu duygunun bana anlatmak istediği şey ne?” diye sormaya başladığınızda içsel bir dönüşüm başlayabilir. Cevabımın yeterli geldiğini umuyor, sorularınız varsa bekliyorum. Sağlıklı Günler dilerimUzm. Klinik Psk. Elif Kızılkaya
Merhabalar,Yazdıklarını okurken yaşadığın içsel karmaşayı, sorgulamaları ve o “ya olduysa?” döngüsünün ne kadar yorucu olduğunu hissedebiliyorum. Özellikle geçmişe dair pişmanlıklar gün yüzüne çıktığında, zihin kendini sürekli bir tarama moduna alır. Her detayı gözden geçirmeye, hiçbir şeyi atlamamaya çalışır. Sanki “bir eksik kalırsa felaket olurmuş” gibi…Bu yaşadığın şey, aslında kaygının çok tanıdık bir hali. Kaygı zihni o kadar tetikte tutar ki, yaşanmış olayları değil; yaşanmamış ihtimalleri gerçekmiş gibi sunabilir. Bu yüzden “Öyle bir şey olmadığını biliyorum ama ya olduysa?” dediğinde, bu mantıksal bir şüphe değil duygusal bir kaygı. Zihin bu noktada bazen senaryo üretmeye başlar:– “Ya hatırlamıyorsam?”– “Ya bir şeyi atladıysam?”– “Ya bastırdıysam ve unuttuysam?”Bu düşünceler çok gerçekmiş gibi hissettirebilir. Ama dikkat et: Bu sorular kanıtlara değil, varsayımlara dayanır. Ve sen zaten çok önemli bir şeyi fark etmişsin:“Biliyorum yaşanmadı ama yine de korkuyorum. ”Bu cümle, aslında zihninin gerçeği bildiğini, ama kaygının duygusal alanı sarstığını gösteriyor. Bu da demek oluyor ki; burada çalışmamız gereken şey, geçmişin kendisi değil geçmişle ilgili zihninin ürettiği kaygı temelli senaryolar. Şunu hatırla:Kaygılı zihin, boşlukta duramaz. Mutlaka bir şey üretir. Ve çoğu zaman bu üretim gerçek değil, ihtimal üzerinden işler. Senin de yaşamadığını bildiğin şeyler birer “ihtimalmiş” gibi zihninde dönmeye başlamış olabilir. Ama bu, onların yaşandığı anlamına gelmez. Zihin “anlamlandıramadığı duyguları” senaryoya dökerek açıklamaya çalışır. Ama bu açıklamalar her zaman gerçekle örtüşmez. Ne yapabilirsin?– Bu düşünce geldiğinde “Kanıtım ne?” sorusunu kendine sor. Gerçekten yaşandığına dair kanıtın var mı, yoksa sadece korkun mu var?– Kendine güvenli bir iç ses geliştir: “Bu sadece kaygımın bana oynadığı bir oyun. Zihnim geçmişi tararken anlam bulmaya çalışıyor ama bu düşünce, benim gerçeğim değil. ”– Sürekli geçmişi taramak bir kontrol çabasıdır. Ve kontrol etmek yerine kabul etmek seni daha fazla rahatlatır: “Geçmiş geçti. Artık benim görevim hatırlamak değil, iyileşmek. ”– Eğer bu düşünceler sıklaşır ve işlevselliğini etkiliyorsa, bir uzmandan profesyonel destek almak bu süreci daha sağlıklı yönetmene yardımcı olabilir. Unutma, kaygının sesi çok gür çıkabilir ama gerçek, sessizdir. Sen gerçek olanı zaten biliyorsun. Sadece kaygının sesini biraz kısmaya ihtiyacın var. Umarım bu cevabım size yardımcı olmuştur. Aklınıza takılan başka sorular olursa bizimle her zaman iletişime geçebilirsiniz. Sağlıcakla kalınız. Klinik Psikolog İrem Aşıkkutlu
Merhabalar, 🌿Yazdıklarınızı okurken, bu kadar çok duygu bir arada yaşanırken içten içe epeyce yorulmuş gibisiniz. Bazen bir çıkış yolu ararken düşüncelerimizi ve duygularımız birbirine karışabilir belki bu süreç sizin de karışmanız neden olmuş olabilir. Hem aile ortamınızı hem ilişkiyi, hem de kendi hislerinizi aynı anda taşımaya çalışmak gerçekten de ağır bir yüktür. Özellikle ev ortamının artık size huzur vermemesi, kapıdan içeri adım attığınızda sıkışmış hissetmeniz hiç de hafife alınacak bir şey değil. Yıllar boyunca güvende hissettiğiniz bir alanın böyle değişmesi insanı allak bullak edebilir. Kolayca “bunu geçiştireyim” denen bir duygu değil bu. Belki burada bunu da ele almak gerekebilir önceden sizin için güvenli olan bu alan neden şu an size güvende hissettirmiyor ve kaçmak istediğiniz bir yer haline geliyor ? Düşüncelerinizi anlamaya çalışabilirsiniz. Evlenip kendi düzeninizi kurma arzunuzun altında yatan duygular, tam da bu yüzden çok gerçek görünüyor. Belki de biraz bağımsızlık, özgürlük, nefes almak ihtiyacı. .. O yüzden içinizdeki bu baskıyı en çok partnerinize gösteriyorsunuz, çünkü sizin çıkış kapınız gibi duruyor. Ama insan sevdiğine böyle yaslanırken, o kapının da bazen sallandığını hissetmek çok kaygı verici olabiliyor. “Ya ani bir kararla bırakıp giderse, ben açıkta kalırsam?” bu düşünce eminim sizi çok uykusuz bırakıyor. .. fakat burada fark etmeniz gereken bir nokta var ki sizin yaşadıklarınızı duygularınız ve düşüncelerinizi partnerinizin sizin gibi hissedebilmesi ve düşünebilmesi mümkün olmayabilir. Bu yüzden de sizin beklentilerinizi karşılamayabilir. Burada empati yapması için isterseniz partneriniz bir alan yaratabilirsiniz. Partnerinizin sabır istemesi elbette anlaşılır, ama öte yandan siz de bazı şeyleri hızlıca çözmek istiyorsunuz, çünkü evden kaçış ihtiyacı artmış bir durumda. Sanki ikinizin zaman algısı farklı gibi: Sizin için hemen şimdi, onun için biraz daha sonra. .. Belki burada kendinize biraz şunu da sormak isteyebilirsiniz: Bu evlilik isteği sadece huzurlu bir ortam kurmak için mi, yoksa gerçekten o kişiyle bir hayat yaşama isteğinden mi doğuyor? Belki de şu an evde mutlu ve huzurlu hissetseydiniz siz de bu evlilik konusunu bu kadar gündeminizi almayabilirdiniz o yüzden şu an partnerinizle ilgili yaşamış olduğunuz düşünceler içinde bulunduğunuz durumla ilgili olabilir mi ? Durum değişmiş olsaydı ve şu an kendinizi evinizde mutlu ve huzurlu hissetseydiniz yine evlilik konusunda bu kadar kaygılı hisseder miydiniz ? Anlattığınız cinsel beklentilere gelince… Oldukça hassas bir konu. Partnerinizin “sonra hallederiz” yaklaşımı, sizin değerleriniz ve güven ihtiyacınızla kesinlikle örtüşmüyor. Sizin evlilik öncesinde birlikte olmamanız konusunda net bir tavrınız var ve bu çok kıymetli. Diğer yandan, içinize “Ya aldıktan sonra giderse?” korkusu düşmüş olması gösteriyor ki, ona tamamen güvenemiyorsunuz. Burada kimseyi suçlamak değil, sizi koruyan içsel o sesi görüp ona kulak vermek önemli aslında. Hiç kimse sizin isteğiniz dışında size dokunamaz. Sizin fikriniz bu konudaki en doğru nokta olacaktır. Bazen insan sevilmeye, onaylanmaya çok ihtiyaç duyarken “belki olur, belki değişir” diye sınırlarını esnetmek isteyebilir ama; bu noktada kendi isteklerinizi ve değerlerinizi açıkça dile getirmekten çekinmeyin. Benim nacizane önerim, bu konu üstüne konuşurken şunlara odaklanmanız olabilir:“Benim için cinsellik, evlilik öncesinde uygun değil. Seni kaybetmekten korkuyorum ama kendi değerlerime de sadık kalmak istiyorum. O yüzden bu adım bana doğru gelmiyor. ” gibi. Hem samimi hem de kendinizi koruyan bir yaklaşım olur. Zaten neden böyle düşündüğünüzü anlatmanız, partnerinizin sizi daha iyi anlamasını sağlar. İsterseniz, kendinize kısa bir mola verip şu küçük egzersizi yapabilirsiniz: Gözlerinizi kapatın, evde huzurla oturabildiğiniz bir anı hatırlamaya çalışın. O dönemin duygusunu bulmaya çalışın. Sonra bugünkü içinizdeki dinamizmi fark edin; hangisi size daha sıcak geliyor, özgür hissettiriyor? Bunun cevabını bir kâğıda not etmek, kararlarınızı biraz daha netleştirebilir. Bu süreçte kafanızı kurcalayan konuları buradan yazabilirsiniz; birlikte üstünden tekrar tekrar geçebiliriz. Zorluklar içinde kendi gücünüzü bulmaya çalışıyorsunuz, bu hiç kolay bir şey değil. Ama bu kadar yoğun hissetmenizin nedenleri var ve çözümü bulmanın yolları da çoğu zaman zamanla ve konuşarak açığa çıkıyor. Eğer bu konuları aşmak sizin için zor olacaksa ve düşüncelerinizi netleştirmek istiyorsanız bir terapist ile birlikte çalışabilir duygularınız ve düşüncelerinizi daha net bir şekilde anlamaya çalışabilir ve bu süreci yönetebilirsiniz. Sorunuz sizin için bir cevap olabildiyse, puanlayabilir ve görüşünüzü bizimle paylaşabilirsiniz. Bizlere sorularını yöneltmek isteyen başka arkadaşlarınız varsa onların da yararlanmasını sağlayabilirsiniz. Sağlıklı günler dilerim. Sevgiyle kalın. Uzman Psikolog Gönül Tanır Durmaz
Psikolog Ekibimiz
İrem Aşıkkutlu
Klinik Psikolog
Gönül Tanır Durmaz
Uzman Psikolog
İrem Gülsün Zengin
Psikolog
İrem Bor
Psikolog
Aslı Soylu
Uzman Klinik Psikolog
M. Çağla Karataş
Psikolog
Betül Canbel
Psikolog
Fatma Gizem Bitgen
Psikolog
Melisa Sude KAV
Psikolog
Ezgi Aydın
Psikolog
Nuray Halaç
Psikolog
Sena Keşkek
Psikolog
Şimal Aleyna Hız
Psikolog
Berrak Kibaroğlu
Psikolog
Melek Mine Namlı
Psikolog
Psikoloğa neden yazılı soru sormalıyım?
Yazılı olarak soru sormak, kullanıcıların kimliklerini gizli tutmalarına olanak tanır. Bu, özellikle hassas veya kişisel konuları paylaşırken, bireylerin kendilerini daha rahat hissetmelerine yardımcı olabilir.
Yazılı iletişim, kullanıcıların düşüncelerini ve duygularını ifade etmeden önce düşünmek için zamanları olduğu anlamına gelir. Bu, karmaşık veya derin konuları ele alırken, duygularını ve düşüncelerini daha net bir şekilde ifade etmelerine yardımcı olabilir.
Yazılı sorular, kullanıcıların herhangi bir yerden ve herhangi bir zamanda psikolojik destek arayabilmesi için büyük bir esneklik sunar. Bu, yoğun çalışma saatleri olan veya uzak bölgelerde yaşayan kişiler için özellikle yararlı olabilir.
Yüz yüze danışmanlık, bazı kullanıcılar için yüksek stresli olabilir. Yazılı olarak soru sormak, bu tür bir baskı olmadan, kendi hızlarında ilerlemelerine izin verir.
Herkes rahatlıkla konuşma seanslarına katılabilecek bir durumda olmayabilir; engelli bireyler, dil bariyeri olanlar veya konuşma bozukluğu yaşayanlar için yazılı soru sormak daha erişilebilir bir alternatif sunabilir.
Psikologlar, yazılı sorulara verilen cevapları hazırlarken daha fazla kaynak ve bilgiye başvurabilir, böylece daha detaylı ve kapsamlı geri dönüşler sunabilirler.
Yazılı olarak soru sormak, bireylerin kendi düşüncelerini ve duygularını derinlemesine keşfetmelerine ve ifade etmelerine yardımcı olur. Bu süreç, kendi kendine farkındalık ve kişisel büyüme için değerli bir fırsat sunabilir.
Kullanıcılar, günün herhangi bir saatinde, kendi uygun oldukları zaman diliminde sorularını yazabilirler. Bu, özellikle zaman kısıtlaması olan veya değişken programlara sahip bireyler için önemli bir avantajdır.