Uzm. Kl. Psk. Aslı Soylu
TÜRKİYE, İSTANBUL
Oyun Terapisi İlişki ve Evlilik Danışmanlığı Aile Danışmanlığı Çocuk ve Ergen Terapisi Resim Analizi Çocuk Objektif Testleri
Uzman Hakkında
* Lisans eğitimimi Üsküdar Üniversitesi’nde başarı ile tamamladım.
* Lisans eğitimimi tamamlarken eş zamanlı olarak Dünya Danışmanlık ve Psikoloji Merkezi'nde çalışma hayatıma ilk adımı atma fırsatı buldum.
* Lisans süreci boyunca, NP Beyin Hastanesi'nde Prof.Dr. Nevzat Tarhan ve Prof. Dr. Gökben Hızlısayar eşliğinde Klinik Psikoloji ders kapsamında vizitlerimi tamamladım.
*Sancaktepe Şehit Prof.Dr İlhan Varank Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde gönüllü olarak stajımı yapmaya devam ederken uzman eşliğinde danışan gözlemi yapma ve çeşitli psikolojik değerlendirme testleri uygulama fırsatı buldum. Bununla birlikte farklı anaokullarında gönüllü olarak stajımı yapmaya devam ettim.
* Erenköy Ruh Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde, Amatem Polikliniği Bahar Merkezi'nde gönüllü stajımı tamamladım.
* Aynı zamanda Nar Masalları Derneği'nde gönüllü olarak çalışmalarıma devam ettim.
* Bununla birlikte Oyun Terapisi Uygulayıcı Eğitimi, Kısa Süreli Çözüm Odaklı Terapi Eğitimi, Çocuk ve Ergenlerde Klinik Görüşme Teknikleri Eğitimi, İlişki ve Evlilik Danışmanlığı Eğitimi, Resim Analizi, Çocuk Değerlendirme Testleri (Ankara Gelişim Tarama Envanteri (AGTE), Bender Gestalt Görsel Motor Algı Testi, Metropolitan Okul Olgunluğu Testi, Gesell Gelişim Figürleri Testi, Porteus Labirentleri Testi, Kent EGY Testi, Frankfurter Dikkat/Konsantrasyon Testi, Peabody Resim Kelime Testi, Goodenough-Harris Bir İnsan Çiz Testi, MOXO Dikkat Performans Testi ve Anaokulu Danışmanlığı eğitimlerimi başarılı bir şekilde uygulayıcı sertifikalarımı alarak tamamladım.
* 4 ay boyunca Dünya Danışmanlık ve Psikoloji Merkezi’nde Kurumsal Danışmanlık ve Akademi Koordinatörü pozisyonunda çalıştım.
* Üsküdar Üniversitesi’nde Klinik Psikoloji yüksek lisans eğitimimi tamamladım. Şuan Yeşilköşk Anaokulu Psikoloğu olarak çalışmaktayım.
Sizlerle birlikte bu yolda ilerlemek benim için harika bir başlangıç olacak. 🌸
Eğitim
- ÜSKÜDAR ÜNİVERSİTESİ - Yüksek Lisans
- ÜSKÜDAR ÜNİVERSİTESİ - Lisans
Seminerler / Konferanslar (Sertifikalar)
- Aile Danışmanlığı Eğitimi Başkent Üniversitesi Eğitim ve Danışmanlık Hizmetleri Merkezi, Uzm. Psk. İlker Küçük
- Kısa Süreli Çözüm Odaklı Terapi Eğitimi Uygulayıcı Sertifikası, Ev Okulu Derneği, Uzm. Psk. Dan. Ersel Kocaboz (
- Oyun Terapisi Uygulayıcı Sertifikası, İstanbul Ticaret Üniversitesi Sürekli Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi,Bilginet Akademi, Uzm. Klinik Psikolog Fundem Ece
- İlişki ve Evlilik Danışmanlığı Uygulayıcı Sertifikası Başkent Üniversitesi Eğitim ve Danışmanlık Hizmetleri Merkezi, Uzm. Psk. İlker Küçük
- Moxo Dikkat Testi
- Resim Analizi Uygulayıcı Sertifikası
- Çocuk Objektif Testleri Eğitimi
Uzmanlık Alanları
Çalışma Ekolleri
- BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI TERAPİ
- BÜTÜNCÜL PSİKOTERAPİ
Cevaplar (77)
Öncelikle Merhabalar,Yazdıklarınızı çok iyi anlıyorum, eşinizin davranışlarındaki bu ani değişim sizin için oldukça kafa karıştırıcı ve duygusal olarak zorlayıcı bir süreç olmalı sizin için. Daha önce sevgiyle, yakınlıkla, hatta küçük jestlerle beslenen ilişkinizde böyle bir mesafe hissetmek doğal olarak sizde endişe, kaygı ve belki de güvensizlik duygularını tetikliyor. İnsan sevildiğini ve değer gördüğünü hissetmeye alıştığında, bu düzenin bozulması ister istemez “Acaba bir sorun mu var? Yoksa benden mi sıkıldı? Başka biri mi var?” gibi soruların akla gelmesine neden olur. Bu sorgulamalar da içinizi kemiren bir huzursuzluk yaratabilir. Sizin bunu fark edip üzerine düşünmeniz aslında ilişkinize verdiğiniz değeri ve bağınızın sizin için ne kadar kıymetli olduğunu da gösteriyor. Böyle durumlarda çoğu kişi, kendiliğinden aklına gelen en kötü ihtimale odaklanır. Eşinizin sizden uzaklaşması ya da davranışlarını değiştirmesi sanki doğrudan size yönelikmiş gibi algılanabilir. Oysa bazen bir insanın davranışlarının arkasında ilişkiyle değil, kendi iç dünyasıyla ilgili nedenler olabilir. İş stresi, yorgunluk, kişisel sıkıntılar, duygusal iniş çıkışlar, hatta bazen depresif bir ruh hali kişinin yakın ilişkilerine de yansıyabilir. Bu durumda da karşı taraf kendini geri çeker, daha az temas eder ve eskisi kadar ilgi göstermeyebilir. Bu, sizin değersiz olduğunuz anlamına gelmez, daha çok onun kendi içinde yaşadığı bir süreç olabilir. Buna rağmen sizin aklınızda “Acaba artık beni istemiyor mu, benden sıkıldı mı, ya da hayatında başka biri mi var?” gibi soruların belirmesi çok anlaşılır bir durum. Çünkü sevgi ilişkilerinde en temel ihtiyaçlarımızdan biri güven duygusudur ve bu güvenin zedelenme ihtimali bile kaygı verici olabilir. Eşinize bu değişimi fark ettiğinizi dile getirmiş olmanız çok kıymetli bir adım. Onun konuşmaya açık olmadığı bir anda belki de daha yumuşak bir dille, “Ben son zamanlarda aramızdaki yakınlığı özlüyorum, seninle eskisi gibi yakın hissetmek bana çok iyi geliyordu, acaba sen de bir şeyler hissediyor musun?” şeklinde kendi duygunuzu ifade etmek, karşınızdakini suçlamadan kapıyı açık bırakabilir. Şunu unutmamanızı isterim ki: Sevgi dolu bir ilişkide böyle dalgalanmalar zaman zaman olabilir ve bu dalgalanmalar mutlaka ilişkinin sona ereceği anlamına gelmez. Siz zaten fark eden, düşünen ve bunu dile getirmeye çalışan bir eşsiniz. Bu yönünüz ilişkiniz için çok büyük bir güç. Belki de eşinizin kendi içinde toparlanmaya ihtiyacı vardır, belki de konuşmaya hazır olduğu an geldiğinde size açılacaktır. Şimdilik kendinize “Ben değerli biriyim, ilişkime özen gösteriyorum, elimden geleni yapıyorum” diyerek bu belirsizlikte ayakta kalmaya çalışmanız çok kıymetli olur. İlişkinizdeki sevgi, ortak paylaşımlar ve geçmişteki bağ, bu dönemin de atlatılabileceğine dair güçlü bir temel sunuyor. Sevgiyle Kalın,Uzman Klinik Psikolog Aslı Soylu
Öncelikle Merhabalar,Yaşadıklarınızın sizin için ne kadar yorucu, ürkütücü ve zorlayıcı olduğunu hissedebiliyorum. Beyaz duvarda gördüğünüz halüsinasyonlar, duyduğunuz sesler ve onların size olumsuz şeyler söylemesi, gecelerinizi uykusuz geçirmenize neden oluyor. Tüm bunların hayatınızı büyük ölçüde etkilediği çok açık. Keşke olmasa diye düşünürken, bir yandan da her gün bununla baş etmeye çalışıyor olmanız, sizi hem yorgun hem de çaresiz hissettirebilir. Uykusuzluk da bu yükü çok artırıyor olabilir. Bu süreçte korku ve yalnızlık hissetmeniz çok anlaşılır, çünkü zihninizde olup bitenleri kontrol edememek insana yoğun bir çaresizlik duygusu yaşatır. Ancak bilmenizi isterim ki bu yalnızca sizin başınıza gelen bir durum değil. Benzer deneyimleri yaşayan birçok insan var ve bu, yaşadıklarınızın tamamen umutsuz bir tabloya işaret etmediğini gösteriyor. Sizinki gibi deneyimlerden geçen ve doğru destekle rahatlama yaşayan pek çok kişi olduğunu bilmek, size umut verebilir. Halüsinasyonlar ve sesler bazen zihinsel yorgunluktan, bazen yoğun stres ya da biyolojik süreçlerden kaynaklanabilir. Uykusuzluğunuzun bu süreci daha da tetiklemesi çok mümkün. Burada en değerli adım, yalnızca kendi çabanızla baş etmeye çalışmak yerine profesyonel bir destek almanızdır. Bir psikiyatrist ve psikologla görüşmek, hem bu halüsinasyonların ve seslerin anlaşılmasına hem de uykunuzun yeniden düzene girmesine yardımcı olabilir. Şunu da unutmamanız çok önemli: bu yaşadıklarınız sizin suçunuz değil. Çünkü istemenizle olan şeyler değil bunlar. Kendinize kızmak ya da sürekli “neden benim başıma geliyor” diye sorgulamak yerine, bununla baş edebilmek için profesyonel destek alma hakkınızı kendinize tanımanız gerekir. Şu anda hissettiğiniz sıkışmışlık, doğru yardımla zamanla hafifleyebilir. Yaşadıklarınız sizi tanımlamıyor. Siz yalnızca bu deneyimlerden geçen bir bireysiniz. Bunun ötesinde değerli, güçlü ve hayatınızı yeniden dengeleyebilecek birisiniz. Şimdi her şey çok ağır ve çıkmaz bir yol gibi görünebilir, ama bu bir son değil. Daha çok bedeninizin ve zihninizin “yardıma ihtiyacım var” deyişi bu. Siz bunu fark edip dile getirdiniz, bu da iyileşmeye atılmış çok kıymetli bir adım. Unutmayın, yalnız değilsiniz. Bu süreci tek başınıza taşımak zorunda değilsiniz. Doğru bir uzman desteğiyle birlikte daha huzurlu, uykularınızı alabileceğiniz ve halüsinasyonların sizi rahatsız etmediği bir yaşam mümkün. Şu anda duygularınızın görülmesi bile sizin için yeni bir başlangıç olabilir. Kendinize iyi bakmanız dileğiyle,Uzman Klinik Psikolog Aslı Soylu
Öncelikle Merhabalar,Yazdıklarınızdan anladığım kadarıyla sizin yaşadığınız kırgınlık, sadece geçmişteki fırsatların elinizden alınmasıyla sınırlı değil; aynı zamanda görülmemenin, duyulmamanın ve değer verilmemiş olmanın ağır yüküyle bağlantılı. Siz, ailenize güvenmiş, onların söylediklerine inanmış, “gücümüz buna yok” dediklerinde kabullenmişsiniz. Ama sonra fark etmişsiniz ki, o sözlerin arkasında aslında başka gerçekler varmış. Bu noktada yaşadığınız hayal kırıklığının, öfkenin ve derin acının ne kadar büyük olduğunu hissedebiliyorum. Çünkü en çok güvendiğiniz, en yakın hissettiğiniz yerden yara almak insana bambaşka bir yalnızlık duygusu yaşatır. Ailenizin “biz de insanız, hatalar olur” gibi açıklamaları, aslında sizin kırgınlığınızı anlamadan söylenen, sorumluluğu küçülten cümleler gibi hissettirmiş olabilir. Özür dilemiş olsalar bile, neye özür dilediklerini bilmediklerini hissetmeniz çok doğal. Bu, sizin açınızdan özrün samimiyetini sorgulatır ve yaranın daha da derinleşmesine neden olur. Çünkü siz gerçekten duyulmayı, anlaşılmayı ve yaşadığınız kayıpların fark edilmesini istiyorsunuz. Bu ihtiyacınız karşılanmadığında, “neden hep bana oluyor?” sorusunun içinizde yankılanması çok anlaşılır bir tepki. Siz bir zamanlar hayalleriniz için emek vermişsiniz, fedakârlık yapmışsınız, durumu kabullenmişsiniz. Şimdi ise geri dönüp baktığınızda kaybettiklerinizin telafi edilemeyeceğini görüyorsunuz. Bu, kalbinizi hem kırıyor hem de içinizde “ben değersizim” düşüncesini tetikliyor. Oysa yaşadığınız duygular sizin eksikliğiniz ya da yetersizliğiniz değil; haksızlık ve adaletsizlik karşısında ortaya çıkan insanî tepkiler. Uykularınızın bölünmesi, gözyaşlarınızla uyanmanız, bedeninizin de bu yükü taşıyamadığının göstergesi. Şunu bilmenizi isterim: Sizin hisleriniz çok değerli. Öfkeniz de, kırgınlığınız da, acınız da görülmeyi hak ediyor. Şimdi ihtiyacınız olan şey, bu duyguları bastırmak değil, güvenle ifade edebileceğiniz alanlar yaratmak. Bu alan, bir terapist odası olabilir, sizi anlayan bir dostunuz olabilir, ya da sadece kendinize yazdığınız bir günlük olabilir. Siz, “sesim çıkmasın diye bana hediyeler alıyorlar” dediğinizde, aslında susturulmak yerine dinlenmeyi ne kadar çok istediğinizi çok net dile getiriyorsunuz. Ve bu çok kıymetli bir farkındalık. Kendi içinizde yavaş yavaş sınırlar koymaya, “benim de hislerim var, benim de hayallerim vardı” demeye hakkınız var aslında. Belki geriye dönüp o yılları değiştiremeyeceksiniz, ama bundan sonrası için kendi hayatınızı sahiplenme gücünüz hâlâ sizinle. Siz sandığınızdan çok daha dayanıklısınız. Ailenizden beklediğiniz şeyi alamamış olmanız, sizin değersiz olduğunuzu göstermez. Sizin değerinizi onların davranışları değil, sizin varlığınız belirliyor. Bu acı, zamanla güçlenmenize de zemin hazırlayabilir. Kendinize karşı nazik olun, gözyaşlarınıza izin verin, çünkü bu yas sürecinizin bir parçası. Unutmayın, yalnız değilsiniz; yaşadığınızın adı “değersizlik” değil, “değersiz hissettirilmek. ” Ve bu his, doğru yerde, doğru destekle onarılabilir. Siz görülmeye, duyulmaya ve sevilmeye layıksınız. Dilediğiniz zaman tekrardan yazarak kendiniz için adım atabilirsiniz. Sevgiyle KalınUzman Klinik Psikolog Aslı Soylu
Öncelikle Merhabalar,Yazdıklarınızı okuduğumda, aslında çok uzun süredir sizi yoran, karışık duygularla ilerleyen bir ilişkinin içinde olduğunuzu hissediyorum. Bir yandan karşı tarafın sürekli şartlar koyması, sizin eğitim ya da özgürlük alanlarınıza müdahale etmesi, sizi beceriksiz ya da yetersiz hissettirecek söz ve tavırlarda bulunması size zarar veriyor; diğer yandan da bu ilişkinin bitmesi gerektiğini düşündüğünüz halde partnerinizden kopmakta zorlanıyorsunuz. Bu noktada aklınızda “acaba narsist mi?” sorusu doğal olarak belirmiş. Burada bilmeniz gereken önemli bir şey var: Narsistik kişilik bozukluğu, kesin tanısı yalnızca detaylı klinik değerlendirmelerle konulabilecek bir ruhsal yapı. Ancak sürekli olarak empati yoksunluğu, kendi doğrusunu mutlaklaştırma, diğerini küçümseme, sorumluluklardan kaçınma ve ilişkide eşitliği bozan tutumlar bir araya geldiğinde, bu kişilik yapılanmasını düşündürebilir. Özellikle evlilik sürecinde maddi yükümlülükleri size yüklemeye çalışması, tartışmalara kapalı oluşu ve yalnızca kendisinin ihtiyaçlarını merkeze alması, sağlıklı bir ilişki için ciddi risk işaretleridir. Diğer bir taraftan, sizin “bitiremiyorum ama devam da edemiyorum” diye tanımladığınız döngü, psikolojide travma bağı olarak adlandırdığımız bir sürece işaret edebilir. Travma bağı, kişinin zaman zaman aldığı küçük sevgi kırıntıları ya da kısa süreli yakınlık anları ile olumsuz davranışları tolere etmeye devam etmesidir. Bu döngü kişiyi çaresiz hissettirir; çünkü bir yandan acı veren davranışlar yaşanır, diğer yandan da “ya düzelirse” umudu canlı kalır. Böyle anlarda kişi çoğunlukla kendini sorgular, “ben değişirsem bu ilişki iyi olabilir” diye düşünür, ama tekrar aynı örüntüye dönülür. Sizin de yaşadığınız kararsızlık, kopamama, bir türlü sağlıklı bir şekilde ilerleyememe hali tam olarak bu tabloyla örtüşüyor. Travma bağının en zor yanı, kişinin kendi değerini unutmaya başlamasıdır. Oysa burada unutmamanız gereken şey, hissettiğiniz değersizlik ya da yetersizlik duygusunun sizin gerçekliğiniz olmadığı, partnerinizin ilişki kurma biçiminin size yüklediği bir algı olduğudur. Bu süreçte kendiniz için atabileceğiniz en güçlü adım, kendi ihtiyaçlarınızı ve sınırlarınızı netleştirmektir. İlişkide sizin için hangi davranışlar kesinlikle kabul edilemez? Hangi noktalarda “burada kendimi korumalıyım” diyorsunuz? Bu sorulara vereceğiniz cevaplar, ilişkinin devamı ya da bitişiyle ilgili sizin en sağlıklı yol göstericiler olacaktır. Ayrıca yaşadığınız bu duygusal karmaşayı tek başınıza taşımak zorunda değilsiniz; bireysel terapi süreci, hem travma bağını çözümlemenizde hem de kendinizi yeniden tanımlamanızda çok değerli olabilir. Unutmayın, sağlıklı bir ilişkide sevgi ve bağlılık şartlara bağlı olmaz; taraflardan biri diğerinin hayallerini, eğitimini, özgürlüğünü kısıtlamaz. Siz eşitlik, saygı ve güven talep etmekte en doğal hakkınızı kullanıyorsunuz. Bu hakkınızı savunurken kendinize şefkatli olmayı, suçluluk yerine kendinizi korumanın önemini hatırlatmayı unutmayın. Her ne karar alırsanız alın, bu yolculukta yalnız olmadığınızı, değişim ve iyileşmenin mümkün olduğunu bilmeniz çok kıymetli. Sevgiyle Kalın,Uzman Klinik Psikolog Aslı Soylu