Aslı Soylu

Uzm. Kl. Psk. Aslı Soylu

TÜRKİYE, İSTANBUL

Oyun Terapisi İlişki ve Evlilik Danışmanlığı Aile Danışmanlığı Çocuk ve Ergen Terapisi Resim Analizi Çocuk Objektif Testleri

5.0
(30 Yorum)

Uzman Hakkında

* Lisans eğitimimi Üsküdar Üniversitesi’nde başarı ile tamamladım. 

* Lisans eğitimimi tamamlarken eş zamanlı olarak Dünya Danışmanlık ve Psikoloji Merkezi'nde çalışma hayatıma ilk adımı atma fırsatı buldum.

* Lisans süreci boyunca, NP Beyin Hastanesi'nde Prof.Dr. Nevzat Tarhan ve Prof. Dr. Gökben Hızlısayar eşliğinde Klinik Psikoloji ders kapsamında vizitlerimi tamamladım. 

*Sancaktepe Şehit Prof.Dr İlhan Varank Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde gönüllü olarak stajımı yapmaya devam ederken uzman eşliğinde danışan gözlemi yapma ve çeşitli psikolojik değerlendirme testleri uygulama fırsatı buldum. Bununla birlikte farklı anaokullarında gönüllü olarak stajımı yapmaya devam ettim.

* Erenköy Ruh Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde, Amatem Polikliniği Bahar Merkezi'nde gönüllü stajımı tamamladım. 

* Aynı zamanda Nar Masalları Derneği'nde gönüllü olarak çalışmalarıma devam ettim.

* Bununla birlikte Oyun Terapisi Uygulayıcı Eğitimi, Kısa Süreli Çözüm Odaklı Terapi Eğitimi, Çocuk ve Ergenlerde Klinik Görüşme Teknikleri Eğitimi, İlişki ve Evlilik Danışmanlığı Eğitimi, Resim Analizi, Çocuk Değerlendirme Testleri (Ankara Gelişim Tarama Envanteri (AGTE), Bender Gestalt Görsel Motor Algı Testi, Metropolitan Okul Olgunluğu Testi, Gesell Gelişim Figürleri Testi, Porteus Labirentleri Testi, Kent EGY Testi, Frankfurter Dikkat/Konsantrasyon Testi, Peabody Resim Kelime Testi, Goodenough-Harris Bir İnsan Çiz Testi, MOXO Dikkat Performans Testi ve Anaokulu Danışmanlığı eğitimlerimi başarılı bir şekilde uygulayıcı sertifikalarımı alarak tamamladım.

* 4 ay boyunca Dünya Danışmanlık ve Psikoloji Merkezi’nde Kurumsal Danışmanlık ve Akademi Koordinatörü pozisyonunda çalıştım. 

* Üsküdar Üniversitesi’nde Klinik Psikoloji yüksek lisans eğitimimi tamamladım. Şuan Yeşilköşk Anaokulu Psikoloğu olarak çalışmaktayım.

Sizlerle birlikte bu yolda ilerlemek benim için harika bir başlangıç olacak. 🌸

Eğitim

  • ÜSKÜDAR ÜNİVERSİTESİ - Yüksek Lisans
  • ÜSKÜDAR ÜNİVERSİTESİ - Lisans

Seminerler / Konferanslar (Sertifikalar)

  • Aile Danışmanlığı Eğitimi Başkent Üniversitesi Eğitim ve Danışmanlık Hizmetleri Merkezi, Uzm. Psk. İlker Küçük
  • Kısa Süreli Çözüm Odaklı Terapi Eğitimi Uygulayıcı Sertifikası, Ev Okulu Derneği, Uzm. Psk. Dan. Ersel Kocaboz (
  • Oyun Terapisi Uygulayıcı Sertifikası, İstanbul Ticaret Üniversitesi Sürekli Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi,Bilginet Akademi, Uzm. Klinik Psikolog Fundem Ece
  • İlişki ve Evlilik Danışmanlığı Uygulayıcı Sertifikası Başkent Üniversitesi Eğitim ve Danışmanlık Hizmetleri Merkezi, Uzm. Psk. İlker Küçük
  • Moxo Dikkat Testi
  • Resim Analizi Uygulayıcı Sertifikası
  • Çocuk Objektif Testleri Eğitimi

Uzmanlık Alanları

Öfke Yönetimi
Çocuk Psikolojisi
Motivasyon Sorunları
Aile Danışmanlığı
Mindfulness/ Farkındalık
Çocuk ve Ergen Psikolojisi
Kardeş Kıskançlığı
Kariyer Rehberliği
Akran Zorbalığı
Dikkat Eksikliği
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite

Çalışma Ekolleri

  • BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI TERAPİ
  • BÜTÜNCÜL PSİKOTERAPİ

Cevaplar (92)

Öncelikle merhabalar,Paylaştıklarınızı büyük bir dikkatle ve anlayışla okudum. Uzun zamandır zihninizde istemediğiniz düşüncelerle mücadele ettiğiniz çok belli. Bu düşünceler, sizin değerlerinizle, inançlarınızla ve sevdiğiniz insanla olan bağınızla çeliştiği için daha da rahatsız edici hale gelmiş. Bu kadar hassas olduğunuz konuların tam merkezinde bu tür düşüncelerle karşılaşmak, kişiyi hem suçluluk hem de korku duygusuyla baş başa bırakabilir. Sizinde bu duyguları derinden yaşıyor olduğunuzu hissediyorum. Zihniniz sanki sizi olası bir hatadan korumak ister gibi davranıyor; “ya yanlış yaptıysam, ya fark etmeden üzdüysem, ya sevdiğimi yeterince hissetmiyorsam” gibi cümlelerle sürekli tetikte kalmanızı sağlıyor. Siz de bu sorulara cevap arayarak, kendinizi rahatlatmaya çalışıyorsunuz. Fakat ne yazık ki bu çaba kısa vadede işe yarasa da uzun vadede zihninizi daha da yorgun hale getiriyor. Çünkü her yeni düşünce geldiğinde onu analiz etme, test etme, kalbinizi yoklama ve kanıt arama ihtiyacı doğuyor. Zihin bir noktadan sonra bu döngüyü alışkanlık haline getiriyor ve siz farkında olmadan kendinizi sürekli aynı sorgulamanın içinde buluyorsunuz. Bu noktada bilmenizi isterim ki, bir düşüncenin aklınıza gelmesi o düşüncenin size ait olduğu anlamına gelmez. Düşünceler, bazen zihnimizin kaygıyla verdiği otomatik tepkilerdir. Siz o düşünceyi istemediğiniz halde zihniniz onu size “ya şöyleyse?” diyerek sunabilir. Bu, sizin inançsız olduğunuz, sevgilinizi sevmediğiniz ya da kötü biri olduğunuz anlamına gelmez. Aksine, bu kadar rahatsız olmanız, o değerlere ne kadar bağlı olduğunuzu gösterir. Çünkü insan gerçekten önem vermediği bir konuda bu kadar yoğun bir sorgulama yaşamaz. Bu tür düşüncelerle savaşmak yerine, onların yalnızca birer “düşünce” olduğunu fark etmeye çalışabilirsiniz. Zihin her gün binlerce düşünce üretir; bazıları anlamlı, bazıları tamamen rastgeledir. Önemli olan, gelen her düşünceye anlam yüklememek. Düşünceyi bastırmaya ya da onunla tartışmaya çalıştıkça, zihin onu daha çok gündeme getirir. Oysa siz, “şu an aklımdan rahatsız edici bir düşünce geçiyor ama bu sadece bir düşünce” diyebildiğinizde, onun üzerinizdeki etkisi zamanla azalır. Bu süreçte kendinize karşı anlayışlı olun. Siz şu an elinizden gelenin en iyisini yapıyorsunuz ve bu kadar mücadele etmeniz bile büyük bir güç göstergesi. Ancak böyle bir zihinsel yükü uzun süre tek başınıza taşımak kolay değildir. Profesyonel bir destek almak, bu düşünceleri daha sağlıklı şekilde yönetebilmeniz için size yol gösterebilir. Bir uzmanla çalışmak, bu döngüyü fark edip yeniden şekillendirme konusunda oldukça etkili olur. Unutmayın, yardım istemek zayıflık değildir. Aksine, içsel huzurunuza giden en cesur adımlardan biridir. Kendinize şefkatle yaklaşın, düşünceleriniz sizi tanımlamaz. Zamanla bu yoğunluğun azaldığını ve içinizde daha fazla dinginlik oluştuğunu hissedeceksiniz. Sevgilerimle,Uzman Klinik Psikolog Aslı Soylu

Devamını Oku...

Öncelikle merhabalar, Paylaştıklarınızdan sizi anladığımı belirtmek istiyorum. Böyle bir gerçeğe tanık olmak ve bunun annenizle ilgili olması, insanın iç dünyasını gerçekten derinden sarsabilir. Bir anne çoğu zaman güvenin, sevginin ve ait olma hissinin temelini oluşturur. Bu alan sarsıldığında sadece güven değil, kişinin içsel dengesi, aile algısı ve duygusal temeli de zorlanır. Şu an yaşadığınız öfke, hayal kırıklığı, suçluluk, özlem, kafa karışıklığı gibi duygular travmatik bir çatışmanın doğal parçalarıdır. Bir yanınız ona sarılmak, yakın olmak isterken; diğer yanınız yaralı, kırgın ve korunmak istiyor. Bu ikilik yorucudur ve beden ile zihin bu yükü taşırken zorlanabilir. Hissettiğiniz hiçbir duygu yanlış değil; tam aksine yaşadığınız durumun ağırlığına dair çok anlaşılır tepkiler. Burada hatırlamanız gereken en önemli nokta aslında şu: Bu yaşananların sorumlusu siz değilsiniz. Bir çocuğun görevi ebeveyn davranışlarını gizlemek, taşımak veya düzeltmek değildir. Ancak siz, farkında olmadan, aile içinde duygusal bir yükü taşımak zorunda bırakılmışsınız. Annenizle ilgili öğrendiğiniz bu gerçek sizi olması gereken konumdan çıkarıp bir anda koruyan, düşünen, çözüm üretmeye çalışan yetişkin rolüne itmiş. Bu yüzden zaman zaman suçluluk hissetmeniz, ne yapmanız gerektiğini bilememeniz, ağlamanız çok doğal. Bunlar güçsüzlük değil; duygusal hassasiyetinizin, vicdanınızın ve değerlerinizin bir göstergesidir. Annenizin inkâr etmesi, durumu küçümsemesi ya da “seni test ettim” gibi ifadeler kullanması da ayrı bir yaralanma yaratır. Çünkü bu sadece olayı değil, sizin gerçeği görme ve hissetme hakkınızı da zedeler. Böyle anlarda insan kendi duygularından bile şüphe edebilir. Oysa siz yaşadığınız şeye tanıklık ettiniz ve duygularınız gerçek. Bu nedenle kendinizi bu süreçte suçlamak sizi daha çok etkileyecektir. Şu an çözüm üretmek zorunda değilsiniz. Önceliğiniz kendinizin duygusal bütünlüğünüzü korumak olmalı. Hazır hissetmiyorsanız konuşmamak, mesafe koymak, zaman istemek çok doğal. Bazen sessizlik korur, bazen mesafe şifa olur. Bu süreçte duygularınızı güvenilir biriyle paylaşmanız bir terapist ya da güvendiğiniz bir yetişkin yükünüzü hafifletebilir. Siz bu durumun içinde bile değerlerinizi koruyan, yüzleşme cesareti gösteren ve duygusunu sahiplenen birisiniz. Bu aslında büyük bir güç. Kendinize karşı nazik olun; kalbiniz bu durumdan dolayı kırıldı ve iyileşmesi için zamana, güvene ve şefkate ihtiyaç var. Sevgilerimle,Uzman Klinik Psikolog Aslı Soylu

Devamını Oku...

Öncelikle Merhabalar, Paylaştıklarınız, uzun zamandır ağır bir duygusal yük taşıdığınızı çok net bir şekilde gösteriyor. Henüz 24 yaşındasınız, ancak yaşadıklarınız bir ömürlük deneyimi barındırıyor. Erken yaşta ailenizin baskısıyla girdiğiniz bir evlilik, sonrasında gelen boşanma süreci, annenizin hastalığı, ekonomik belirsizlikler, iş kaybı ve aile içinde süregelen kontrolcü tutumlar… Tüm bunlar bir araya geldiğinde, hem duygusal hem de fiziksel olarak tükenmiş hissetmeniz son derece anlaşılır. Çarpıntı, panik duygusu, geleceğe dair korkular, bunlar aslında bedeninizin “artık bu kadar yük bana fazla geliyor” diyen bir alarmı gibidir. Yaşadığınız süreç, yalnızca bir boşanma ya da kayıp hikayesi değil; aynı zamanda “kendi hayatını yaşayabilme hakkını” elinden alınmış birinin hikayesi. 16 yaşında nişan, 22 yaşında evlilik ve sonrasında gelen ayrılık… Bu yaşlar, bir insanın kimliğini, değerlerini, sınırlarını keşfettiği, kendini tanıdığı yıllardır. Ancak siz, bu dönemi başkalarının kararlarına uymak zorunda kalarak geçirmişsiniz. “İnadına kabul ettim” ifadeniz bile, aslında kendi sesinizi duyurmak için atılmış çaresiz bir çığlığın yansıması olabilir. Bazen insanlar kendi seçimlerini yapamadıklarında, kontrolün bir kısmını geri almak için “karşıt” kararlar verebilir. Oysa bu da özgürlük değil, yalnızca başka bir baskının biçim değiştirmiş hâlidir. Boşanma sürecinizin ardından yaşadığınız psikolojik yıkım, sinir krizleri, kilo kaybı, depresif belirtiler ve kaygı, bir travma sonrası stres tepkisine oldukça benzer. Çünkü aslında sadece bir ilişki bitmedi; güven, aidiyet, “birlikte hayat kurabilirim” inancı da sarsıldı. Üstelik bu süreçte annenizin kanser teşhisiyle yüzleşmek, hem duygusal hem de fiziksel olarak sizi sürekli hayatta kalma modunda tutmuş olabilir. Bu kadar yüksek stres altında kalan bir beden ve zihin, zamanla kendi duygularını tanıyamaz hale gelir. “Ben neden hâlâ korkuyorum, neden geçmiyor bu kaygı?” diye sormanız çok doğal. Çünkü travmanın etkisi zamanla silinmez; anlamlandırılmadığında, sessizce varlığını sürdürür. Ailenizin özellikle abinizin, hayatınıza müdahale etme biçimi, üzerinizde hâlâ güçlü bir kontrol duygusu yaratıyor gibi görünüyor. Bu kontrolün sadece davranışlarınızla değil, düşüncelerinizle de ilişkili olması çok yıpratıcıdır. “İlerde biriyle olursam beni yine ayırırlar mı?” korkusu, aslında geçmişte yaşadığınız travmatik deneyimlerin bugüne uzanan yankısı. Bu kaygı, sizi hem geleceğe adım atmaktan alıkoyuyor hem de kendi kararlarınızı sorgulamanıza neden oluyor. Burada üzerinde çalışılması gereken temel alanlardan biri “duygusal ayrışma” sürecidir. Bu süreç, aile bağlarını tamamen koparmak anlamına gelmez; aksine, “sevgiyle ama sınır koyarak” yaşamayı öğrenmeyi kapsar. Bu noktada, terapi sürecinde geçmişteki travmatik olayların duygusal yükünü yeniden anlamlandırmak çok kıymetli olur. Çünkü korkularınız, yalnızca gelecekteki olasılıklardan değil; geçmişte yaşadığınız kontrol kaybının yarattığı derin güvensizlikten besleniyor. Terapide, “benim sınırlarım nerde başlıyor, annem ve abimle aramdaki çizgiyi nasıl koruyabilirim?” soruları üzerinde çalışmak, yeniden içsel bir güç inşa etmenizi sağlar. Bu, bir gecede gerçekleşecek bir değişim değildir; fakat her küçük farkındalık, sizi kendinize bir adım daha yaklaştırır. Unutmayın, geçmişte yaşadıklarınız sizi tanımlar ama sizi belirlemez. Güçlü olmanız gerektiği öğretilmiş olabilir, ancak iyileşmek; güçlü görünmek değil, kendi kırılganlığınızı da kabul edebilmektir. Şu anda yardım almanız, kendinize verdiğiniz en büyük değerdir. Zamanla bu süreci, “ailemin baskısıyla yönlendirilen biri” olmaktan “kendi yaşamının öznesi olan bir kadın”a evrilerek dönüştürebilirsiniz. Her şeyin temeli, kendinize şefkat göstermeye başlamaktır. Siz zaten çok uzun zamandır mücadele ediyorsunuz, şimdi sıra, kendiniz için yaşamaya başlamada. Sevgilerimle,Uzman Klinik Psikolog Aslı Soylu

Devamını Oku...

Merhabalar Sevgili Danışanım,Öncelikle, annenizin hastalık sürecinde yaşadığınız tüm zorluklar karşısında gösterdiğiniz dayanıklılığı takdir etmek isterim. Henüz genç yaşta, ağır bir bakım sorumluluğunu üstlenmek, belirsizlikle yaşamak ve aynı zamanda kendi hayatınızı sürdürmeye çalışmak gerçekten çok büyük bir yük. Yazdıklarınızda, hem derin bir sevgi hem de yoğun bir korkunun bir arada var olduğunu görmek mümkün. Anneniz sizin için sadece bir ebeveyn değil, aynı zamanda hayatta size güven veren tek dayanak noktası olmuş gibi görünüyor. Dolayısıyla, onu kaybetme düşüncesinin sizde bu kadar güçlü bir korku yaratması çok anlaşılır. Bu tür durumlarda yaşanan “önceden yas tutma” dediğimiz bir süreç vardır. Kişi sevdiği birinin ciddi bir hastalıkla mücadele ettiğini gördüğünde, daha kayıp gerçekleşmeden yasın duygularını yaşamaya başlayabilir. Yani, siz aslında annenizin hastalığıyla birlikte “olası kaybın” ağırlığını taşımaya başlamışsınız. Bu, sevgiden kaynaklanan çok insani bir tepkidir; annenizin yaşadığı sürece dair kaygılar, onun için duyduğunuz bağlılıkla doğru orantılıdır. Ancak bu durum, zihninizi sürekli bir tehdit algısında tutarak sizi yormaya, yaşam enerjinizi tüketmeye başlayabilir. Belirsizlikle yaşamak insan psikolojisinin en zorlandığı alanlardan biridir. Sizinki gibi kanser tedavisi süreçlerinde, her kontrol, her tahlil, her yeni haber “ya kötü bir sonuç çıkarsa” endişesini tetikler. Zamanla kişi, bugünü yaşamaktansa olası kötü senaryolara odaklanır. Bu da “yaşarken kaybetme” hissini doğurur, anneniz yanınızdayken bile sanki onu yavaş yavaş yitiriyormuşsunuz gibi hissetmenizin sebebi tam da budur. Bu noktada, öncelikle duygularınızı bastırmadan kabul etmek çok önemli. “Ben güçsüzüm” ya da “böyle hissetmemeliyim” demek yerine, bu korkuların aslında annenize olan sevginizin ve onu kaybetme korkusunun doğal bir yansıması olduğunu hatırlayın. Aynı zamanda, bu süreçte sadece annenizin değil, sizin de desteğe ihtiyacınız olduğunu bilmek gerekir. Bu tür durumlarda aile bireyleri, akrabalar ya da yakın çevre yeterli destek sağlayamıyorsa, psikolojik destek almak büyük fark yaratabilir. Terapide, bu kaygıların kökenine inmek, yas ve kayıp düşüncelerini sağlıklı bir şekilde anlamlandırmak mümkün olur. Annenizin sağlık süreci belirsizlik taşıyor olabilir, fakat sizin bu süreçteki duygusal dayanıklılığınız geliştirilebilir. Her şey kontrolünüzde olamayabilir; ama duygularınızı nasıl yöneteceğiniz, kendinize nasıl alan açacağınız sizin elinizde. Günlük yaşamda küçük de olsa kendinize ait zamanlar yaratmak, nefes egzersizleri, dua ya da yazma gibi rahatlatıcı faaliyetler bu yoğun kaygıyı bir nebze hafifletebilir. Unutmayın, annenizin yanında olmanız onun için zaten çok kıymetli. Ama bu süreçte kendi ruhsal varlığınızı da korumak, onun size güven duygusunu pekiştirir. Hem onun hem de sizin için en değerli şey, birlikte geçen zamanın içini mümkün olduğunca sevgiyle, farkındalıkla ve şefkatle doldurabilmektir. Sevgiyle Kalın,Uzman Klinik Psikolog Aslı Soylu

Devamını Oku...

Değerlendirmeler (30)

UserGizli Kullanıcı6 Kasım 2025 09:46

Gerçekten çok rahatladım merakla cevabınızı bekliyorum ve gerçekten ihtiyaç duyduğum bi anda aldım teşekkür ederim

Cevabı görüntüle →
UserGizli Kullanıcı22 Ekim 2025 21:17

Artık sadece oturup ağlamak istiyorum hala devam ediyor 2 hafta okey 1 hafta düşünceler beni boğuyor yanına gidiyorum 2 saat önce karalar bağlayan benden eser yok çok iyiyim diyorum ne kadar saçma sapan düşünmüşüm diyorum sonra yanlız kalınca yine aynı şeyler acaba yeterince seviyormuyum 1 hafta ne zaman evleniriz ne yaparız derken 1 hafta ya evlenirsem oluyorum Ağlamak istiyorum korkuyorum içimin derinlerinde bu kaygıya rağmen onu istiyorum farkındayım ama bir içimde öyle bir şey var ki birazcık bakımsız yani şöyle çok temiz biri ama bazen böyle saç sakal birbirine giydiği kıyafetler olmuyo ben onun yanına hep böyle en özenli halimde gidiyorum o böyle geliyor ben bunu düzeltmek istiyorum sonra alınır gücenir diyorum sonra acaba böyle olduguma onu bu şekilde değiştirdiğim için sevmiyormuyum diyorum ama ayrılmak söz konusu olmuyo 2 3 gün sonra bunlar kafamda netleştirelim seviyorum diyorum 1 2 hafta rahat sonra tekrar tekrar eğer birşeye adım atarsak ve ozamanda böyle olursam diye çok korkuyorum bir yandan onunla bir yuva kurmak birşeyler yapmak o kadar güzell geliyor her şeyin üstesinden gelebiliriz birlikte gibi bi an böyle donup kalıyorum ve artık çok yoruldum ilişkimiz çok güzel ama ben içimde bunlarla savaşmaktan kendimden çok yoruldum artık genel hayatımda sürekli kaygılı vesveseli biriyim bilmiyoeum belki bu giyim kuşam konusu ailemden gelir onlar çok dikkat etmezdi ben böyle dışarıda tetikte olurdum hep güzel giyin edin yapın vs şimdi oda öyle Of ne yapcam ne edicem bir yandan çok dogru geliyor bir yandan yanlışta değilde sanki bunlar düşünülüyorsa evlenemem gibi geliyor

Cevabı görüntüle →
UserGizli Kullanıcı19 Ekim 2025 21:04

Aslı hanım o kadar güzel analizler yapıyor ki yani benim aklımda olup yazamadığım şeylerin farkındalığını bana kazandırdı çok ama çok teşekkür ederim iyiki varsınız♥️

Cevabı görüntüle →
UserGizli Kullanıcı13 Ekim 2025 02:22

Çok teşekkür ederim cevabınız beni çok güzel aydınlattı Allah razı olsun

Cevabı görüntüle →