Psk. İrem Bor
Denizli
(Bilişsel Davranışçı); Bireysel Danışmanlık, Çift-Evlilik Danışmanlığı
Uzman Hakkında
Lisansını, Girne Amerikan Üniversitesi, Psikoloji bölümünde birincilikle ve yüksek onur derecesiyle tamamlamıştır.
Eğitim hayatı boyunca Bilişsel Davranışçı Terapi, Evlilik, Çift Terapisi, Cinsel Terapi ve Boşanma Terapisi sertifikasyon programlarını tamamlamıştır.
Danışanlarının psikolojik iyi oluşlarını desteklemeyi, problemlerine yönelik çözüm yolları sunmayı ve onlara farklı bakış açıları kazandırmayı amaçlamaktadır.
Her bireyin yaşadığı zorlukların kendine özgü olduğunu benimseyerek, bilimsel temelli yaklaşımlarıyla destek sunmaktadır.
Eğitim
- Girne Amerikan Üniversitesi - Lisans
Seminerler / Konferanslar (Sertifikalar)
- Bilişsel Davranışçı Terapi
- Çift Terapisi
- Cinsel Terapi
- Boşanma Terapisi
- Minnesota Çok Yönlü Kişilik Envanteri
- Nöropsikoloji
- Bilişsel Davranışçı Terapi Metafor Kullanımı
- Adleryan Psikoterapi
- Günümüzde Psikoterapi
Uzmanlık Alanları
Çalışma Ekolleri
- Bilişsel Davranışçı
Cevaplar (371)
Sevgili Danışanım…Tekrar merhaba, yazdıklarınızı okuyunca aslında yaşadığınız meselenin tek bir tartışmadan ibaret olmadığını temelinde saygı, birey olma hakkı ve eşinizle iletişim biçiminiz üzerine biriken duygularla ilgili olduğunu anlıyorum. Anlaşılmadığınızı hissettiğinizde, insanın en çok aradığı şey sesinin duyulması olabilir. Bunu eşinizle konuşmayı denediğiniz halde ondan karşılık bulamamanız sizin duygusal olarak hissettiğiniz yalnızlığınızı artırıyor olabilir. Aldığınız küfür cümlesi yalnızca bir tartışma sırasında söylenen öfke cümlesi olarak görülemez çünkü saygının sınırlarını ihlal eden bir davranış olmakta. Siz bunu dile getirirken aslında eşim bana sahip çıkmalı demiyorsunuz, eşim bana en azından temel bir saygıyı göstermeli diyorsunuz. Bu ayrım önemli. Çünkü eşinizin ailesinden saygı görmeyi beklemenin de temeli, eşinizin size davranış biçimidir. Sizin de bahsettiğiniz üzere. Eşiniz, sizin kararlarınızı inatlaşma olarak algılarken aslında sizin için durum bireysel tercih ve sınırların kullanımı. Bir yere gitmek istememeniz, birini kırma amacıyla değil, kendi netliğinizle ilgili. Burada fark ediyorum ki siz, insanların seçim hakkına duyduğunuz saygıyı, kendi ilişkinizde de talep ediyorsunuz. “Ben seni davet ettiğimde, istersen gelirsin, istersen gelmezsin. ” diyebilmek özgürlükçü bir yaklaşım sağlıyor. Oysa eşiniz bunu inat olarak çerçeveliyor, sizi kendi çerçevesinden okuyor da diyebiliriz. Eşiniz sizin niyetinizi değil, kendi algılama biçimini merkeze koyuyor olabilir. İkinizin arasında kaldım cümlesi aslında eşinizin kendi sınır koyamama durumunun göstergesi görünüyor. Bu, sizin yükünüzü artırabilir çünkü mesele sizinle kayınvalide arasında olmaktan çıkıp eşinizin kararlı duruş gösterememesi haline dönüşüyor. Siz bu çaresizliği görüyor ve anlıyorsunuz, ama aynı zamanda bunun sürekli tekrarlandığında sizi ruhsal olarak yıprattığını da fark ediyorsunuz. “Anlatsam da beni psikolog gibi konuşuyorsun diye yargılıyor” cümleniz çok kıymetli. Çünkü, burada eşinizin sizin düşünce sistematiğinizi küçümsemesi değil, savunmaya geçtiğinin işareti olabilir. Eşiniz, kendi davranışlarının yetersiz kaldığını duyduğunda bunu eleştiri gibi algılıyor. Bu noktada bir çift terapisti işe yarayabilir çünkü terapist aracı olduğunda eşinizin savunması azalabilir ve sizin söyledikleriniz “eşimin lafı” değil “terapistin yansıttığı gerçek” olarak duyulabilir. Bu, sizin sesinizi daha görünür kılmaya yardımcı olabilir sevgili danışanım. Siz bu noktada, duygularınızı kişisel deneyim olarak aktarmayı deneyebilirsiniz. “Ben kendimi bir yere zorla götürülmüş hissettiğimde saygım zedeleniyor” gibi. Kendi değerlerinizi netleştirmek bir diğer nokta. Siz zaten kendinizi net bir birey olarak tanımlıyorsunuz. Bunu eşinizin anlayıp anlamaması kadar, sizin bunu korumaya devam etmeniz de önemli. İlişkinizde güvenlik alanı yaratmalısınız. Küfür gibi ifadelerin tekrarlanmaması için, bu konuda net bir sınır koyabilirsiniz. “Bu tür bir söz tekrarlandığında ben iletişimi durdururum. ” Bu, cezalandırmak için değil, kendi ruhsal alanınızı korumak için yapılmalı. Çift terapisi talebini gündeme getirmek, bir adım olabilir. Bu öneriyi “benimle ilgili değil, evliliğimizin sağlığıyla ilgili bir destek” şeklinde sunmak, savunmayı azaltır. Dilerseniz çift terapisine yönelik benzer bir konuşma gerçekleştirebilirsiniz: “Benim anlatışım seni savunmaya itiyor, bunu görüyorum. Üçüncü bir kişinin tarafsız şekilde duymasına ihtiyacım olabilir. Terapide haklı çıkmak istemiyorum günlük hayatı daha az kavgalı kılmak istiyorum. En az üç seans deneyebiliriz ve işe yaramazsa birlikte alternatif yolları da konuşabiliriz. ”Aynı zamanda uzman aracı olduğunda siz “psikolog gibi konuşan eş” değil, “anlatılmak istenen ama duyulmayan eş” olarak duyulabilirsiniz. Paylaşımınız hem kendinizi hem de ilişkinizi daha iyi anlamak için çok değerli bir adım. Değişim hemen olmayabilir ama küçük farkındalıklar ve küçük adımlar zamanla büyük dönüşümler yaratabilir. 🍀Bu süreçte en çok neyi değişmesini isterdiniz?Ve bu değişimin ilk küçük adımı sizce ne olabilir?Sevgiyle,Psikolog İrem Bor
Merhaba Sevgili Danışan,Paylaştıklarınızdan 14 yıllık evliliğiniz boyunca biriken birçok zorluğun, duygusal olarak ihmal edilmenin, çatışmaların zihinsel ve bedensel olarak sizi ne kadar yorduğunu anlayabiliyorum. Özellikle eşinizin suçlayıcı, alaycı ve eleştirici tavırları, sizin özsaygınızı ve kendi değer algınızı etkilemiş olabilir. Bunun yanında, hayatın yükünü taşırken yaşadığınız duygusal boşluk ve eşinizin sorumluluk paylaşımındaki eksiklikler sizi tüketmiş olabilir. Eşinizin “sen hep hatalısın” yaklaşımı, ilişkinin adalet ve eşitlik dengesini zedeler. Bu tür yaklaşım, sizin kendinize güveninizi azaltabilir ve “ben hep eksik miyim?” kaygısını tetikleyebilir. Aldığınız suçlamaların çoğu kişinin algısına dayalı ve çoğu zaman gerçeklikle örtüşmeyen duygusal tepkilerden kaynaklanıyor, bunu bilmenizi isterim. Eşinizin sizin duygusal ihtiyaçlarınıza karşı kayıtsız kalması, küçük jestler yapmaması, zaman ayırmaması, yalnız ve değersiz hissetmenize sebep olabilir. Aynı zamanda emek harcadığınız bir yaşamın sonunda yaşandığında tükenmişlik ve strese neden olabilir sevgili danışanım. Önemsiz bulunan konuların diğer zamanlarda büyütülmesi, sizin kendinizi sürekli sorgulamanıza yol açabilir. Bu, beynin sürekli tetikte kalmasıyla kaygı ve içsel çatışmalar artabilir. Ben menfaatçi miyim, yeterince iyi değil miyim?” gibi düşünceler, sizin kendinize dair algınızı bozuyor ancak önemli olan, kendi emeğinizi, fedakarlığınızı ve gerçek katkınızı nesnel olarak görmek ve değerlendirmektir. Sevgili danışanım, sınırlarımızı belirlememiz çok önemlidir. Tartışmalarda veya hakaret anlarında sessiz kalmak yerine, duygularınızı açıkça ifade etmeyi deneyin. “Bu şekilde konuştuğunda kendimi değersiz hissediyorum. ” gibi sadece duyguyu hedef alan cümleler. Fiziksel olarak bulunulan ortamdan uzaklaşmak sadece bir kaçış değil, kendinizi koruma ve durumu değerlendirme stratejisidir. Eşinizin eleştirileri çoğu zaman, kendi hayal kırıklıkları ve öfkesiz. Bu sizin özdeğerinizi belirlemez. Kendi katkınızı objektif olarak değerlendirin, dilerseniz yazıya dökün. Çalışıyorsunuz, çocuklarınızın ihtiyaçlarını karşılıyorsunuz, evinizi ve hayatınızı sürdürüyor, fedakarlık yapıyorsunuz. Bu gerçekleri zihninizde ya da kağıtta somutlaştırmak, kendinizi suçlamaktan korumayı sağlayacaktır. Gerginlik kas gevşetme, 5 duyulu farkındalık veya kısa diyafram nefesi egzersizleri, olay anında bedeni sakinleştirir ve kaygıyı azaltır. Günlük rutinlere eklenen 10–15 dakikalık egzersizler, uzun vadede stres yükünüzü düşürebilir. Eğer mümkünse, çift terapisine gitmek ilişkideki sorumlulukları fark etmeyi ve sağlıklı bir zeminde kalmayı sağlayabilir. Bireysel terapi ise, duygusal karmaşıklığınızı anlamlandırmanıza ve birikimleri çözmenize yardımcı olur. “Mutlu evlilik” kavramını idealize etmek yerine, küçük ve uygulanabilir hedefler belirlemelisiniz. Günlük iletişim, birlikte geçirilen kaliteli zaman, eşin davranışlarına sınır koyma gibi. Her adımda kendi duygu ve beden farkındalığınızı gözlemlemek, ilerlemenin somut göstergeleridir. Siz yoğun bir emek verdiniz. Bu emeğinizi küçümsemek yerine, objektif olarak kendinizi görmeli ve ruh sağlığınızı önceliklendirmelisiniz. Eşinizin hataları ve eleştirileri sizin değerinizi belirlemez. Bu noktada önemli olan, kendinizi suçlamayı bırakıp, sınırlarınızı netleştirmek, adım adım ilerlemektir. Paylaşımınız için teşekkür ederim. Tekrar sorularınız olursa veya yaşadığınız durumla ilgili durumu detaylandırmak isterseniz, sorabilirsiniz. Siz yalnız değilsiniz. 🌱Sevgilerimle,Psikolog İrem Bor
Sevgili Danışanım Merhaba,Yaşadığınız durumun sizi duygusal ve zihinsel olarak yorduğunu anlıyorum. Eşinizin annesinin sürekli müdahil olduğu tartışmalar, sizin sınırlarınızın ihlal edilmesi ve eşinizin bu durumlar karşısındaki tepkisi, kendinizi yalnız ve değersiz hissetmenize neden olmuş olabilir. Bu tür deneyimler, özellikle evlilik ilişkilerinde, çiftin birbirine olan güvenini ve psikolojik güvenliğini zedeleyebilir. Eşinizle aranızdaki özel sorunlara üçüncü kişilerin dahil olması doğal olarak sizin kendi evliliğinizin sınırlarının ihlal edildiğini hissetmenize yol açıyor. Sağlıklı bir ilişkide, eşlerin birbirlerine ait özel alanı ve konuları daha öncelikli olmalıdır. Aile desteği var olsa bile birincil karar mekanizması çiftin kendisinde olmalıdır. Eşinizin annesi tartışma sırasında söylediği şeyleri inkar ediyor ve bunu hastalık gerekçesiyle size açıklıyor olabilir. Siz olayları bilinçli ve hatırlı olarak gözlemlediğiniz için bu tutum sizi rahatsız ediyor görünüyor. Bu durum, ilişkide gerçekliğe dair kafa karışıklığı ve öfke yaratabilir. Annesinin manipülasyonuna kanması, sizin “yalnızlık” hissinizi güçlendiriyor olabilir. Ayrıca karşılıklı ben senin ailenle görüşmeyeceğim, sen de benimle görüşme yaklaşımı, meseleyi çözmekten çok rekabet ve karşılaştırma ortamına çevirebilir durumu. Bu da ilişkide stres ve gerginliği artıran faktör olacaktır. Çocuk sahibi olmayı düşündüğünüzde, aileler arası sınırların tekrar gündeme geleceği kaygısı da sizi şimdiden etkiliyor. Bu doğal bir kaygıdır ancak çözüm odaklı bir bakışla yapmanız gereken bugünü yönetmek ve ileriye dair stratejiler oluşturmaktır. Öncelikle sınırları netleştirmek için eşinizle sakin bir ortamda konuşarak ‘bizim özel meselelerimize sadece kendimiz müdahil olmalıyız’ şeklinde net bir sınır belirlemeniz önemlidir. Bu sınırları uygularken duygusal olarak kendinizi korumalısınız. Eşinizle birlikte eğer mümkünse bir çift terapistine başvurmanız, hem eşinizin ailesiyle ilişkisini sağlıklı bir şekilde yeniden düzenlemesine yardımcı olabilir ve sizin aranızdaki iletişimi güçlendirir. Terapide, sınırları belirlene, duyguları sağlıklı ifade etme ve ortak karar alma üzerine çalışabilirsiniz. Müdahil olunan tartışmalarda kendinizi yalnız hissettiğinizde, kendinizi suçlamadan, “Ben kendimi korumak için buradan ayrıldım” diyebilirsiniz. Bu süreçte yalnız kaldığınızı hissediyorsanız, bireysel terapi veya güvendiğiniz arkadaşlarınız, akrabalarınızla duygularınızı paylaşabilirsiniz bu sizi rahatlatabilir. Duygularınızı anlamlandırmak, öfke ve kaygıyı yönetmede çok önemlidir sevgili danışan. Çocuk sahibi olmayı düşündüğünüzde ailelerle iletişim konusu yeniden gündeme gelebilir. Bu nedenle şimdiden eşinizle, ortak sınırlar ve karar alma yöntemleri üzerine net bir plan yapmak faydalıdır. Bu plan, ileride stresin azalmasına yardımcı olur. Siz, yaşadığınız süreçte en önemli farkındalığa sahipsiniz. “Ruh sağlığımı korumak istiyorum. ” Bunu demek sağlıklı kararlar alabilmenin ilk adımıdır. Eşinizin annesiyle ilgili yaşananlar, sizin değerlerinizi, sınırlarınızı veya evliliğinizin niteliğini değiştirmez. Önemli olan, sınırlarınızı koruyarak ve destek alarak, kendinizi güvende hissettiğiniz bir ilişkiyi inşa edebilmenizdir. Paylaşımınız için teşekkür ediyorum. Tekrar sorularınız olursa veya yaşadığınız durumla ilgili öğrenmek istediğiniz ne varsa sorabilirsiniz. Yalnız değilsiniz. 🌿Sevgilerimle,Psikolog İrem Bor
Merhabalar Sevgili Danışanım,Öncelikle yaşadıklarınızı bizimle burada paylaşmanız çok kıymetli, size teşekkür ederim. Zihninizde dönen bu yoğun düşünceler ve suçluluk hissi, sizin için oldukça yorucu olabilir, bunu anlıyorum. İki yıldır süren bu döngü ile mücadele etmeniz bir yandan bana ne kadar dirençli olduğunuzu gösteriyor. Şunu bilmenizi isterim, bu yaşadıklarınız sizi kötü, yanlış ya da sevgisine sadakatsiz biri yapmıyor, bunlar bahsettiğiniz üzere, obsesif kompulsif bozukluğun doğasından kaynaklanan istemsiz düşünceler olabilir. OKB’de sık görülen bir durum olarak istemdışı cinsel içerikli düşünceler, kontrolu kaybetme korkusu veya “-ya yaparsam” senaryoları zihni sürekli meşgul eder. Bu düşünceler geldiğinde, kişinin değerlerine aykırı olduğu için kişide yoğun kaygı ve suçluluk yaratır. Yani zihninizde beliren düşünceler, aslında sizin değerlerinize bağlılığınızı da göstermektedir çünkü bunlar sizi rahatsız eden düşüncelerdir. Aynı zamanda partnerinize bu düşünceleri anlatma ihtiyacı duymanız da yine bu durumun tipik bir yansımasıdır. Buna “itiraf etme kompulsiyonu” denir. Kaygıyı azaltmak için kısa süreli rahatlama sağlar ancak uzun vadede döngüyü besleyebilir. Çünkü;(düşünce ~> kaygı ~> anlatma ~> anlık geçici rahatlama ~> yeni düşünceler)şeklinde bir kısır döngü oluşur. Bu döngüde asıl zorlayıcı olan, “emin olma ihtiyacı”dır aslında. Zihniniz sürekli kesinlik arıyor. “Ya düşündüysem?”“Ya kontrolümü kaybedersem?”“Ya partnerim öğrenirse?” gibi sorular zihnimize gelebilir. Oysa mesele düşüncenin gerçek olup olmaması değil, emin olamama halidir. Yaşadığını durumu ve döngüleri aktarmaya çalıştım. Şimdi neler yapabilirsiniz ona bakalım istiyorum. Öncelikle düşünce ile gerçeği ayırmalıyız. Zihninize gelen bir düşünce, sizin gerçekte böyle biri olduğunuz anlamına gelmez. Bir düşünceye sahip olmak = onu istemek değildir. İkinci olarak, anlatma zorunluluğunu fark etmeye çalışabilirsinşz. Partnerinize anlatma isteğiniz, kaygıyı azaltma çabasıdır. Ancak bu alışkanlık kısa süreli rahatlatırken uzun vadede okb döngüsünü güçlendirebilir. Bu nedenle kaygıyla kalmaya biraz izin vermelisiniz. Bu süreçte en sağlıklı adım, düşünceleri bastırmaya veya kesinlik aramaya çalışmadan onların varlığını kabul edebilmektir. — “Evet, zihnim böyle bir düşünce üretiyor, ama bu benim gerçeğim değil. ” demek döngüyü kırmaya yardımcı olabilir. Eğer almıyorsanız profesyonel destek alabilirsiniz sevgili danışan. Bu durumla baş etmenize size rehberlik edebilecek bir uzman size iyi gelebilir. Sonuç olarak yaşadıklarınız sizi tehlikeli, yanlış ya da sevgisinden uzak biri yapmıyor. Tam tersine bu düşünceler sizin değerlerinize ters düştüğü için size yük geliyor. Yardım çağırsında bulunuyorsunuz. Bu da aslında sevgiye ve sadakate verdiğiniz önemin en güzel göstergesidir. Bu döngüyü kırmak zaman alabilir ancak doğru destekle mümkün. Siz şu anda en önemli adımlardan birini atmış durumdasınız, yardım arıyorsunuz. Cesaretiniz kendi yolculuğunuzda en güçlü başlangıç. Yalnız değilsiniz, buradayım. Her zaman olduğu gibi, aklınıza takılan başka bir soru olursa tekrar sorabilirsiniz. 🌿 Sevgilerimle, Psikolog İrem Bor