İrem Bor

Psk. İrem Bor

Denizli

(Bilişsel Davranışçı); Bireysel Danışmanlık, Çift-Evlilik Danışmanlığı

5.0
(80 Yorum)

Hakkımda

Lisansını, Girne Amerikan Üniversitesi, Psikoloji bölümünde birincilikle ve yüksek onur derecesiyle tamamlamıştır.

Eğitim hayatı boyunca Bilişsel Davranışçı Terapi, Evlilik, Çift Terapisi, Cinsel Terapi ve Boşanma Terapisi sertifikasyon programlarını tamamlamıştır.

Danışanlarının psikolojik iyi oluşlarını desteklemeyi, problemlerine yönelik çözüm yolları sunmayı ve onlara farklı bakış açıları kazandırmayı amaçlamaktadır.

Her bireyin yaşadığı zorlukların kendine özgü olduğunu benimseyerek, bilimsel temelli yaklaşımlarıyla destek sunmaktadır.

Eğitim

  • Girne Amerikan Üniversitesi - Lisans

Seminerler / Konferanslar (Sertifikalar)

  • Bilişsel Davranışçı Terapi
  • Çift Terapisi
  • Cinsel Terapi
  • Boşanma Terapisi
  • Minnesota Çok Yönlü Kişilik Envanteri
  • Nöropsikoloji
  • Bilişsel Davranışçı Terapi Metafor Kullanımı
  • Adleryan Psikoterapi
  • Günümüzde Psikoterapi

Uzmanlık Alanları

Depresyon
Panik Bozukluk
Travma ve TSSB
Obsesif Kompulsif Bozukluk
Anksiyete
Yetişkin Psikolojisi
Sosyal Kaygı
Boşanma
Evlilik ve Evlilik Öncesi Konular
Çift Terapisi
Cinsel Terapi

Çalışma Ekolleri

  • Bilişsel Davranışçı

Cevaplar (364)

Merhabalar Sevgili Danışanım,Geçmiş deneyimleriniz ve bugün yaşadıklarınız sizi derin bir sorgulamaya götürüyor. “Ben kimim, sınırlarım nerede başlıyor, nerede bitiyor, kendime nasıl sadık kalabilirim?” sorularını soruyorsunuz. Bu soruların her biri çok kıymetli. Çünkü aslında gelişiminiz için ihtiyacınız olan alanı görmenizi sağlıyor. Hayır diyememek, sınır koymakta zorlanmak çoğu zaman çocukluktan taşınan öğrenilmiş kalıplardan kaynaklanabiliyor. İnsan, sevilmek, kabul görmek ya da çatışmadan kaçmak için kendi ihtiyaçlarını ikinci plana atmayı öğrenebilir. Bu davranış kısa vadede huzuru koruyor gibi görünse de uzun vadede yıpratabilir çünkü içimizde birikmiş ihtiyaçlar karşılanmadığında biz kendimize yabancılaşabiliriz. Siz de ilişkilerinizde bazen fazla alttan aldığınızı, bazen ise birden bire kestiğinizi söylüyorsunuz. Bu “ya hep ya hiç” düşüncesi olabilir, aslında orta yolu bulmakta zorlandığınızın bir işareti. Oysa sınır koymak başkasını üzmek değildir. Sınır koymak, kendinizi korumanın sağlıklı bir yoludur. Tıpkı bir evi çevreleyen duvarlar gibi… Duvarlar başkalarını dışlamak için değil, içeride güvenle yaşayabilmek için vardır. Siz de kendi duvarlarınızı fark ettiğinizde, daha sağlam ve daha güvenilir bağlar kurabilirsiniz. Çünkü ilişki, iki kişinin ihtiyaçlarını da gözeten dengeli bir alandır. .Bahsettiğiniz mükemmeliyetçilik ve “hep daha iyisini istemek” duygusuna bakalım. Bu duygu bazen kişinin kendine dair yüksek beklentilerinden, bazen de değersizlik kaygısından beslenebilir. İçinizde “daha iyisini hak ediyorum ama sanki bana yetmiyor” cümlesi dolaşıyor olabilir. Burada şunu ayırt etmek önemlidir. Gerçekten ihtiyaçlarınıza uygun olanı istemek, sağlıklı bir özsaygının da göstergesidir. Fakat her şeyin daha iyisinin peşinde olmak, insanı doyumsuz ve yorgun bir hale getirebilir. Kendinize şu soruyu sormak faydalı olabilir: “Bu istediğim şey gerçekten benim değerlerimle uyumlu mu, yoksa sadece daha fazla olduğu için mi isteğim var?”İlişkiler konusunda, birini hayatınıza almak istemeniz çok doğal. Geçmiş deneyiminizi size öğretilen bir ders gibi düşünmeyi deneyin. Bazen bırakmak, kaybetmek değil, kendinizi yeniden kazanmak anlamına gelebilir. Bugün kendinizi daha bilinçli hissetmenizin sebebi de bu deneyimlerden çıkardığınız dersler olabilir mi?🌱Her şeye geç kaldım duygusuna bakalım, planlı ve programlı olmanız güçlü bir yanınızdır. Ama yaşam, sadece planlardan ibaret değildir. Bazen esneklik, küçük değişiklikler hayatı yeniden canlı kılar. Siz radikal değişiklik isteğini hissettiğinizi söylüyorsunuz. Bu, ruhunuzun yeni bir nefese ihtiyaç duyduğunun göstergesi olabilir. Belki de büyük değişimlerden önce, küçük yeniliklerle başlamak; bir hobi edinmek, yeni bir sosyal çevre ya da farklı bir deneyim bile bu duygunuzu besleyebilir. Sevgili danışanım, sizin için en değerli yol haritası: geçmişteki güçlü yönleriniz (değerlerinizi bulmanız, planlı olmanız, kendinizi sorgulamanız), bugün öğrendikleriniz (sınır koyma ihtiyacı, daha iyisini istemekle yetinebilmek arasındaki denge) ve geleceğe dair hayaliniz (en iyi benliğinizi ortaya koymak). Bunları bir araya getirmek, tıpkı farklı renklerin uyumlu bir tabloya dönüşmesi gibi, size bütünlük hissi verebilir. Gelişim eskiyi tamamen silmek değil, yeniyi birlikte harmanlamaktır. İçinizdeki hassas ve kırılgan taraf da sizin, güçlü ve kararlı taraf da sizin. Ve her ikisi birleştiğinde, ortaya daha sağlam bir siz çıkıyor. Kendi değerinizi uygulamaya geçirmenin yolu, önce bu değeri günlük yaşamınıza küçük adımlarla taşımaktan geçmektedir. Birinin talebine nazikçe “hayır” diyebilmek, kendiniz için küçük de olsa bir seçim yapabilmek, başarınızı fark edip takdir etmek küçük ama uygulanabilir adımlardır. Büyük dönüşümler hep bu küçük adımlardan başlar. Hiçbir şey için geç değil. Sizin için zaman, hala en büyük değeriniz. Kendi değerinizle hareket etmeniz her şeyden daha çok değerli. 🍀Sevgilerimle,Psikolog İrem Bor

Devamını Oku...

Merhabalar Sevgili Danışan,Hissetmiş olduğunuz kıskançlık duygusu, aslında sizin sevgi ve ilgiye olan doğal ihtiyacınızın bir yansıması olarak görünüyor. Bu his sizi kötü ya da eksik biri yapmıyor aksine kendinizi ve ilişkinizi anlamak için önemli bir işarettir. Eşinizin ailesine ve arkadaşlarına gösterdiği destek, size olan sevgisini kaybettiği anlamına gelmez. Ancak yaşadığınız durumda, sık sık endişe, öfke ve tartışma döngüleri içindesiniz ve bu durum eşinizden uzaklaşmanıza yol açıyor. Bu döngüyü fark etmek, onu yönetmenin ilk adımıdır. Kıskançlığı yönetebilmek için öncelikle duygumuzu tanımamız gerekiyor. İçinizde öfke ve kaygı yükseldiğinde kendinize “Şu an ihtiyacım ilgi ve güven” diyerek duygunuzu adlandırmaya çalışın. Bu farkındalık, tepkilerinizi kontrol etmenizi kolaylaştırır. Ardından ihtiyacınızı eşinize yapıcı bir dille duygularınızı ifade edebilirsiniz. “Son haftalarda ailenle ilgilendiğini görüyorum, bu durumda kendimi geride kalmış hissediyorum. Seninle baş başa vakit geçirmek bana çok iyi geliyor, bunu daha sık yapabilir miyiz?” gibi cümleler kullanmak, durumu duygularınıza odaklar. Düşüncelerinizi yeniden çerçevelemek de diğer adımdır. “Eşim aileye yardım ediyor, demek ki beni ihmal ediyor” demek yerine “O değerlerine önem veriyor ve bana da zaman ayırıyor” gibi gerçekçi ve dengeli bir bakış açısı geliştirmek de kıskançlığın tetikleyicilerini azaltabilir. Bunun yanında, kişisel alanınıza yatırım yapmak (hobiler, arkadaş ilişkileri ve kendi hedeflerinize odaklanmak), zihninizin sürekli eşinizde kalmasını engelleyebilir ve duygusal enerjinizi dengeleyebilir sevgili danışan. Tartışma döngüsünü kırmak için erken uyarı işaretlerini fark etmek faydalıdır. Kalp hızınız arttığında veya “yine mi?” düşüncesi geldiğinde, derin bir nefes alın. Sonrasında hislerinizi özetleyen, suçlayıcı olmayan bir cümleyle konuşmaya devam etmeye çalışın. “Eve geç geldiğinde hayal kırıklığı yaşadım, korkum ihmal edilmekti” gibi. İlişkiyi dengelemek için somut adımlar da atabilirsiniz. Haftalık ortak takvim oluşturarak çift zamanı ve aileye destek zamanını belirleyebilirsiniz. Ayrıca kıskançlık günlüğü de tutabilirsiniz. Beni tetikleyen olay neydi? O an aklımdan ne geçti (düşüncem neydi)? Duygunun şiddeti kaç? Ve bu düşünceme başka bir bakış açısıyla baksam ne olurdu? Çözüm notlarını kaydedin. Bu yöntem, davranış kalıplarınızı görmenize ve yönetmenize yardımcı olabilir. .Kendi iç sesinizi yumuşatmak ve özşefkatli bir dil geliştirmek de çok değerli. Kendinize “Bu durum benim bağ kurma ihtiyacımın göstergesi” demek; hem özgüveni hem de ilişki güvenini destekleyebilir. Eğer kıskançlık yükselirse kendinize nefes egzersizi + farkındalık egzersizi yapacağım, sonra konuşacağım diyerek ani tepkilerin önüne geçebilirsiniz. (İnternet üzerinden bu iki egzersize ulaşarak uygulayabilirsiniz)Kıskançlık tamamen yok edilecek bir duygu değildir fakat yönetilebilecek, farkındalık ve doğru iletişimle sağlıklı hale getirilebilecek bir durumdur. Duygularınızı tanıdıktan sonra, ifade edip, kendi yaşamınıza ve ilişkiden aldığınız zamana yatırım yaptığınızda, hem kıskançlık döngüsü azalabilir hem de ilişkiniz daha güvenli ve dengeli bir hale gelebilir. Küçük adımlarla, düzenli pratik ve empatiyle hem kendinize hem de eşinize alan tanıyarak bu süreci yönetebilirsiniz Tekrar olursa sorularınız, buradayım. Yeniden görüşünceye dek kendinize iyi bakın… 🌱Sevgiler,Psikolog İrem Bor

Devamını Oku...

Merhabalar Sevgili Danışan,Sorduğunuz sorular çok değerli çünkü hem kendinizi hem de ilişki biçimlerinizi anlamaya çalışıyorsunuz. Bu çabayla sağlıklı bir ilişki kurmanın en önemli adımını atmış oluyorsunuz. Şimdi birlikte, daha detaylı bakalım istiyorum. Öncelikle, sağlıklı bir ilişki nasıl kurulur, bundan bahsedelim. Sağlıklı ilişki, karşılıklı olarak saygı, güven ve sınırların korunmasıyla oluşur. Partnerinizi olduğu gibi kabul edebilmek, aynı zamanda kendi ihtiyaç ve sınırlarınızı da gözetebilmeyi içerir. Eğer bir ilişkide sürekli belirsizlik, git-gel ve kafa karışıklığı varsa, bu durum sizi yıpratır ve aslında ilişkinin güvenli bir zeminde ilerlemesini zorlaştırabilir. “Takıntı mı, sevgi mi?” sorusu ise çok sık karşılaşılan bir ikilemi oluşturur. Sevgi, daha sakin, besleyici ve güven verici bir duygu iken, sizi ilişki içinde huzurlu hissettiren bir nokta taşır. Takıntı ise daha çok kaygı, zihinde sürekli tekrar eden düşünceler gibidir, karşı tarafın davranışlarına aşırı odaklanma ve kendinizi geri plana atma şeklinde yaşanabilir. Eğer aklınız sürekli partnerinizde kalıyor ve kendi hayatınıza odaklanmakta zorlanıyorsanız bu daha çok takıntıya işaret edebilir. Yaşadığınız durumda, 2–3 yıldır hayatınızda net bir şekilde kalmayan, sürekli gel git yaşanan, yazan fakat sağlıklı bir bağ kurmayan birinin olması kafa karıştırıcıdır. Bu tarz kişiler genellikle belirsizlik yaratır, bir yandan varlık gösterir, bir yandan gerçek bir ilişkiye adım atamamış olabilirler. Siz de doğal olarak hem umutlanıp hem de hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz. Bu döngü de sizin duygusal anlamda enerjinizi tüketebilir. Burada yapabileceğiniz en önemli şey kendi sınırlarınızı netleştirmektir. Gerçekten size emek veren, yanında olduğunuzda içinizin huzurla dolduğu, kararlı bir duruşla ilişkide kalabilen birini mi istersiniz? Yoksa gelip giderek sizi ikilemde bırakan birini mi? Kendinize bu soruyu dürüstçe sorduğunuzda cevabınızı bulmak önemlidir. Aynı zamanda, Ben bu ilişkide kendimi nasıl hissediyorum?Daha çok kaygı mı, yoksa huzur mu var?Karşı taraf gerçekten emek veriyor mu, yoksa belirsizlik mi yaratıyor?Bu ilişki benim özsaygımı besliyor mu, yoksa tüketiyor mu? Sorularına yanıt aramak size duygularınızı ve düşüncelerinizi bastırmadan gözlemlemeyi sağlayacaktır. Eğer yanıtlar çoğunlukla olumsuzsa, duygusal bağ güçlü olsa bile orada sağlıklı bir ilişki ihtimali zayıf olabilir. Yanıtlarınız ne olursa olsun, kendi değerinizin farkında olarak, sınırlarınızı netleştirmek ve belirsizlik yaratan döngüden çıkmak sağlıklı bir süreç yönetimi sağlar. Belirsizliğin devam etmesine izin verildiği sürece kafa karışıklığınız sürmesi kaçınılmazdır. Siz sınır koyup “ben ne istiyorum?” sorusuna net bir yanıt verebildiğinizde ise bu döngü yavaş yavaş bitebilir. Bir ilişkide kesinlikle olmasını istediğiniz ne varsa (güven, netlik, sadakat. .) yazmayı deneyebilirsiniz. Asla kabul etmeyeceğiniz (belirsizlik, terk edilme, ilgisizlik) maddeleri de ekleyin. Sonra mevcut kişiyle bu listeyi analiz etmeye çalışın. Zihindeki karmaşayı sadeleştirmeye yardımcı olabilir. Size mesaj attığında veya aklınıza geldiği anda neler düşündüğünüzü ve neler hissettiğinizi not edebilirsiniz. Birkaç hafta içinde aynı döngünün tekrar ettiğini görebilirsiniz. Bu da farkındalık kazanmanın bir diğer yoludur, “aslında yine aynı yerdeyim” demenizi ve süreç içindeki döngüden çıkmayı kolaylaştırabilir. Şimdilik sizinle paylaşacaklarım bu kadar. Yeniden sorularınız olursa her zaman yanıtlamak için buradayım. Yeniden görüşene dek, kendinize iyi bakın. 🍃Sevgiler,Psikolog İrem Bor

Devamını Oku...

Sevgili Danışanım,Merhabalar, burada yaşadığınız durumu paylaştığınız için teşekkür ederek sözlerime başlamak isterim. Yazdıklarınızdan içinizde birbirine zıt iki sesin çatışması olduğunu anlıyorum. Bir ses onu istiyorum derken, diğer ses bunu kendimi seçtim, önüme bakmalıyım diyor. Ayrılık dediğimiz şey çoğu zaman sadece bir kişinin hayatımızdan çıkması değildir. Bazı alışkanlıkların, hayallerin, paylaşımların da geride kalmasıdır. Ve siz bu boşlukta hem özlemi hem de rahatlamayı aynı anda yaşıyorsunuz. Bu nedenle karışık hislerinizin olması aslında çok insanidir. İlişkiniz kısa sürmüş olabilir ama sürenin uzunluğu, yaşanan duygunun yoğunluğunu belirleyen bir şey değildir. Bir bağın kopması, doğal olarak bir kayıp duygusu yaratır. Kısa bir yolculukta bile yanınıza oturan yolcuya alışmak gibi… Birkaç durak sonra indiğinde koltuğun boş kalması yine de insanın içinde bir boşluk bırakır. Sizinki de böyle bir boşluk, bir yanınız boş koltuğa bakarken, bir yanınız yolculuğun devam etmesi gerektiğini biliyor. Ancak onun yanında kendinizi sürekli sorguladığınızı söylüyorsunuz. Güzelliğinizi, karakterinizi, davranışlarınızı… Bir ilişkinin insana kattığı şey yalnızca sevgi değil aynı zamanda kendilik değerini güçlendirmesi olmalıdır. Sizde ise bu süreç tam tersine işlemiş, kendinizi daha çok yargılayan, daha az özgüvenli biri haline geldiğinizi fark etmişsiniz. Bu farkındalık aslında çok kıymetli sevgili danışan. Çünkü içinizde ben kaybolmak istemiyorum diyen ses, sizi kendinize geri çağırmaya çalışıyor. Şimdi soruyorsunuz “Acaba gerçekten bitti mi?” Bu sorunun cevabı yalnızca karşı tarafın tavrında değil sizin içinizde saklı. Çünkü ilişki yalnızca beraber geçirilen zamanla değil, kişinin kendine nasıl hissettirdiğiyle de ölçülmekte. Onunla beraberken özgüveniniz azalıyor, kendinizi sorguluyorsanız o ilişki zaten sizin içinizde bitmeye başlamış demek olabilir. Siz sadece bu gerçeği dile getirdiniz. Ve birine ya da ilişkinin varlığına alışmışlık hissiyle baş başasınız. Bu his sizi ikili düşüncelere maruz bırakıyor. Peki bu noktada ne yapabilirsiniz? Burada da tek bir doğru yok, önünüzde birkaç kapı var. Bir kapı, ayrılığın getirdiği acıyı kabul etmekten geçiyor. Üzüntüyü bastırmak yerine “evet, özlüyorum, evet boşluk hissediyorum” diyebilmek, iyileşmenin ilk adımıdır. Bir diğer kapı, kendinizi yeniden kurma kapısıdır. Onunla paylaşma ihtiyacı duyduğunuz şeyler olabilir, belki bir not defterine yazmak, belki güvendiğiniz biriyle paylaşmak iyi gelebilir, böylece içsel yükünüzü hafifletmiş oluruz. Bir başka kapı ise kendi değerinizi hatırlama kapısıdır. Çünkü siz ilişki içinde kendinizi kaybettiğinizi hissetmişsiniz ve şimdi o kaybolan parçaları toparlama zamanı gelmiş olabilir. ✨Danışanım, çelişkili hisler yaşamak yanlış değildir. İstiyorum ama istemiyorum da, özlüyorum ama rahatladım gibi ikilemler, aslında kalbinizin iyileşme sürecinde attığı en normal adımlardır. Bu seslerden hangisine daha çok kulak vereceğiniz, ilerleyen zamanda daha da netleşecektir. Şimdilik yapmanız gereken şey, kendinize şefkatle yaklaşmak ve bu dalgalanmanın da sürecin doğal bir parçası olduğunu bilmekten geçiyor. Kendi değerinizi fark etmeniz her şeyden daha çok değerli. Yeniden görüşünceye dek sevgiyle kalın…Psikolog İrem Bor

Devamını Oku...