Berrak Kibaroğlu

Psk. Berrak Kibaroğlu

Türkiye,İzmir

Kabul ve kararlılık terapisi, Mindfulness, Benlik farklılaşması

4.1
(6 Yorum)

Hakkımda

Psikoloji lisans eğitimini İzmir Ekonomi Üniversitesi'nde tamamladıktan sonra, Bilişsel Davranışçı Terapi, Kabul ve Kararlılık Terapisi, Aile danışmanlığı ve MMPI uygulayıcı eğitimlerini de almış bulunmaktadır. 2022 yılına kadar, online danışmanlık vermiştir. 2022 yılında kurucusu olduğu Gaia Psikoloji & Danışmanlık merkezinde, ergen ve yetişkin danışmanlığını hem yüz yüze hem online olarak gerçekleştirmeye başlamıştır. Merkezinde iki yıl boyunca danışanlar görerek mesleki anlamda daha fazla deneyim elde etmiştir. Mevcut eğitimlerinin yanı sıra devamlı olarak katıldığı, alanında yeni içerikleri takip ettiği uygulayıcı eğitim sertifikalarını almaktadır. Şu anda danışanlarına online hizmet vermeye devam etmektedir

Eğitim

  • izmir ekonomi üniversitesi - Lisans

Seminerler / Konferanslar (Sertifikalar)

  • Kabul ve Kararlılık Terapisi
  • Bilişsel Davranışçı Terapi
  • Çocuk ve Ergenlerde Projektif Çizim Testleri
  • MMPI Uygulayıcı Sertifikası
  • Yetişkin Klinik Değerlendirme ve Psikoterapi Uygulamaları
  • 3 Vakada Cinsel Bozukluklar Psikoterapi Uygulamaları
  • Aile Danışmanlığı

Uzmanlık Alanları

Depresyon
Stres
Mindfulness/ Farkındalık
Duygudurum Bozuklukları
Aldatılma
Duygusal Yeme
Borderline Kişilik Bozukluğu
Narsistik Kişilik

Çalışma Ekolleri

  • ACT
  • BDT

Cevaplar (23)

Merhaba Sevgili Danışan,Öncelikle kendinizi içtenlikle açtığınız için teşekkür ederim. Uzun süre çabalayıp kendinizi iyileştirmeye odaklanmışken, bir anda eski travmaların tekrar canlanması çok yorucu olabiliyor. Özellikle de bunu, çok yakın olduğunuz bir aile üyesinin varlığı tetikliyorsa işler daha karmaşık bir hal alabiliyor. Abinizin eve dönüşüyle yaşadığınız bu duygusal dalgalanma çok tanıdık aslında. Bir yandan sevgi, diğer yandan geçmişten gelen kırgınlık, öfke, korku ve yıllarca çözmek için çabaladığınız düğümler var. Şunu fark ettim; aslında geçmişteki ayakta kalma biçiminiz bugünkü direncinizin de temeli olmuş. Ne zaman rahatlasa insan, zihin, vücut hafızasındaki o eski alışkanlıkları bir anda yeniden canlandırabiliyor. Sizin, “Uçurum kenarındaymışım gibi…” demeniz, işte tam da bu noktayı ifade ediyor. Hayatınıza, kendi çabanızla renk katmaya başlamışken bir anda bütün renklerin solması, yeniden eski kalıpların içine sıkışma hissi; kolayca açıklanamayacak ve çoğunlukla da dile döküldüğünde anlatılamayacak türden. Belki de burada kendinize biraz mola tanımanız gerekebilir. “Neden yine bu hale döndüm?” diye kendinizi yargılamak yerine, yaşadığınız geri dönüşün bir tür sinyal görevi gördüğünü düşünmek; yani “Eski duygularım tetiklendi, zihnim kendini korumaya aldı” diye bakmak bazen yükü hafifletebilir. Ayrıca zihnimizde oluşabilecek bir karışıklığı önlemek adına eklemek isterim ki, eski benlik ve yeni benlik diye tanımladığımız şeyler aslında 2 farklı kişi değildir. Farkındalık kazanan benliğimiz, iradesiyle tanışan ve sorumluluk alan büyüyen benliğimiz aslında aynı özün farklı yansımalarıdır. Bu farkındalık kazanıp kendimizle yeniden tanıştığımız süreç içinde bazı günler, bütün iyi alışkanlıkları bir kenara bırakmak gibi gelir insana; en sevdiğiniz ilgi alanlarınız bile anlamını yitirir. Ama o dönemler, genellikle gizli bir büyüme evresi de taşır. Geçmişte yaşadığımız durumlardan ve korkulardan kaynaklı oluşturduğumuz benliğimiz, bu süreci yaşarken tetiklenme ile tekrar eski alışık olduğumuz tepkileri vermeye devam edebilir ve burada yapabileceğimiz en sağlıklı adım artık onu değiştirmeye çalışmak değil hala o duruma karşı içimizde tetiklenen parçaların varlığını görmektir sadece. Kendini gözlemlemek ve tepkilerin sebebini anlamak için ise kendimize karşı şefkatli olmayı pratik edebiliriz. Öz şefkat kavramı özellikle bu dönemler için bize çok yardımcı olur. Size bu konuda yardımcı olacağına inandığım bir kaynağı paylaşmak istiyorum: Yotube üzerinde Psk. Barış Gürkaş adlı kullanıcının ‘’öz şefkat nedir ve nasıl kazanılır? Hayatınıza şefkati dahil edin’’ adlı videosunu izleyebilirsiniz. Bu aralar dışarı çıkınca kendinizi suçlu hissettiğinizi yazmışsınız ve bir hapislik duygusu sanki içeri çöreklenmiş gibi görünüyor. Belki de “kendi alanınızı korumanın” yollarını yeniden keşfetmeniz gerekecek. Eve dönen abinizle açıkça konuşmak şu anda zor ve hatta mümkün olmayabilir, ama zihninizde kendinize ait küçük ‘güvenli alanlar’ oluşturmak; örneğin sadece on dakika bile olsa kendi başınıza kalmak, bir meditasyon pratiğini dinlemek ve kendinizi yargısız bir alanda tutmak bile yeniden güç toplanıza yardımcı olabilir. Eski ilişkinizi merak etmeniz de çok insani; kaybolmuş, boşluktaymış gibi hissettiğimizde daha önce bağlı olduğumuz her şeyi tekrar gözden geçirmek isteyebiliriz. Burada anlık dürtülerle hareket etmek yerine, önce kendinize “Bu özlem şimdi gerçekten ilişkiye mi, yoksa o duygusal desteğe mi?” diye bir minik mola vererek yaklaşmanız daha iyi olabilir. Herkes arada kaybolmuş hisseder; önemli olan bu kayboluşu reddetmek değil, onun size ne anlatmak istediğini dinlemeye çalışmak. Herkesin yolculuğu kendisine özel; belki de şimdi her şeyin anlamını sorgulamak, ileride çok daha sağlam bir benlikle hayata bakışınıza katkı sunacaktır. İçinizdeki o iyileşen taraf, kaybolmuş değil; sadece biraz dinleniyor gibi düşündüm ben. Dilerseniz yeni bir soru oluşturarak tekrar bizlere yazabilirsiniz. Umarım yanıtım faydalı olmuştur. Çok sevgiler,Psk. Berrak Kibaroğlu.

Devamını Oku...

Merhaba Sevgili Danışan 🌱,Kendinizi içtenlikle açtığınız için teşekkür ederim. Yazdıklarınız doğrultusunda size yardımcı olmasını umduğum noktaları paylaşacağım. Sanki bir süre boyunca biriken, birikince ağırlaşan duygular var ve bunlar öfke, sabırsızlık, tükenmişlik gibi yansıyor. İnsan bazen en çok değer verdiği kişilere karşı sabrını yitirebiliyor. Çünkü bir noktada kendini en çok onların yanında bırakabilme, en kırılgan halini açabilme lüksünü buluyor. Galiba şu anda siz de tam böyle bir noktadasınız. İçinizde belki de uzun zamandır üst üste biriken, ifade edilemeyen, belki biraz anlaşılmayı bekleyen duygular var. Bazen mutlu olmak veya hayattan keyif almak için ekstra bir “güç” gerektiriyormuş gibi hissedebiliyoruz. Oysa ki güç, tükenmiş bir enerjiyi zorla çekip çıkartmaya değil de, o yorgunluğun sesine biraz kulak vermeye, onun ne anlatmak istediğini anlamaya yarayan bir şey olabilir. Şöyle bir durup, son dönemde sizi yoran, elinizden kayıp gidiyormuş gibi hissettiren şeyler neler, onları tek tek yazmak bir başlangıç olabilir. Yazmak zihnimizde dolaşan düşüncelere daha net bakabilmemizi sağlar ve kendimizi ifade ederken gerçekten içeride olanları aktarıp aktaramadığımızı anlamak için çok etkili bir yoldur. Belki de sadece tek bir noktada yoğunlaşmıyor bu hissizlik; hayatın birçok alanında birden etkisini gösteriyor. Kilo vermek istediğinizi belirtmişsiniz. Böyle istemler genelde kişinin biraz da kontrolü eline almak, kendine dair değişim yaratmak isteğiyle oluşur. Ama bir de sıkça kendine yüklenmeler, yeterince iyi olmama duygusu eşlik edebilir. Şunu gözlemliyorum: Kilo verme, mutluluk, ilişkiyi daha huzurlu yaşama arzusu—bunların hepsi çok iç içe. Bu süreci kendinizi tanıma alanı olarak görmek çok kıymetli. İlişkinizde öfkenizin sevgilinizden çıkıyor olması aslında meselelerin tam da onunla ilgili olmayabileceğini düşündürüyor. İnsan kendini en yakın hissettiği kişiye, içindeki acıları farkında olmadan yansıtabilir; biraz da “lütfen beni anla” çığlığı gibi. Burada aslında kendinizle ilgili derin bir yüzleşme, kaygı veya sıkışmışlık olabilir. Belki şöyle düşünebilirsiniz: yaşanılan bir tartışma sonrası neden böyle tepki verdim diye kendinize sormak ilk adım ve ‘’İçimde hangi duygu birikmişti, içimde hangi ihtiyaç karşılanmadı?’’ Şeklinde devam etmek. Bunu yaparken suçluluk hissetmek yerine, kendinizi anlamaya çalıştığınızı lütfen unutmayın. Şu an yaşadığınız bu karışıklık içinde, neyin size iyi geldiğini, hangisini değiştirmek için gerçekten motive olduğunuzu bulmak kıymetli olabilir. Kötü hissettiğimiz dönemlerde her şeyin birden değişmesini isteriz ama bu en çok kendimize yaptığımız haksızlıktır. İhtiyacımız olan şefkati kendimize vermek öğrenilebilen bir pratiktir. Yaşadığımız böyle dönemler çoğu zaman değişime ve dönüşüme giden yolda çok güçlü bir başlangıçtır. Siz anlatmaya ve harekete geçmeye hazır olduğunuzu ifade etmişsiniz, bu kesinlikle hafife alınacak bir şey değil. Size bu süreçte eşlik edebilecek ve bir kapı aralayabileceğine inandığım bir içerik paylaşmak istiyorum. YouTube üzerinden Psk. Özlem Tokgöz Özsoylar adlı kullanıcının ‘’Utanç ve Değersizlik hissinin panzehiri Öz şefkat’’ adlı videosunu izleyebilirsiniz. Bu süreci tek başınıza geçirmekte zorlanırsanız bir uzmandan yardım almaktan lütfen çekinmeyin, basit adımlar çok dönüştürücü olabilir. Bizlere yeni bir soru oluşturarak tekrar yazabilirsiniz. Dilerim cevabım yardımcı olmuştur. Çok sevgiler,Psk. Berrak Kibaroğlu.

Devamını Oku...

Merhaba Sevgili Danışan🌿,Kendinizi içtenlikle açtığınız için teşekkür ederim. Belirttikleriniz doğrultusunda size yardımcı olmasını umduğum ana noktaları paylaşacağım. Öncelikle yaşadığınız sürece karşı farkındalığınız çok güzel. Yaşadıklarınız ve hissettikleriniz sonrasında kendinize bakabilmeniz ve kendinizi gözlemliyor olmanız çok büyük bir artı sağlıyor. Uzun süreli, yoğun tartışmalar ve itibarsız davranışlarla örülü bir geçmişin sonrasında, insanın kendini 'normal' hissetmesi bile zaman alabiliyor. Böyle geçmiş deneyimler ister istemez yeni başladığınız ilişkilerde de gölgesini bırakabiliyor, bunu yargılamak yerine, belki de bu izleri anlamak daha iyi hissettirebilir. Şu an yanınızda olan kişinin sizinle böylesine özenli ve sevgi dolu bir ilişki kurması, aslında bazen insanın kendine olan şüphelerini bile büyütebilir. Çünkü, “Bunu hak ediyor muyum ya da böyle bir sevgiyi neden kabul etmekte zorlanıyorum?” gibi içsel sorular baş gösterebilir. Bir yandan o huzuru yaşamaya başlıyorsunuz, diğer yandan bir gün tekrar yaralanma korkusu tüm huzurun önüne geçiyor. Sevilmek, bazen şaşkınlık bile yaratabilir, özellikle daha önce güvenin sarsıldığı bir deneyim yaşandıysa bu çok doğaldır. Tartışma çıkarma, geçmişte maruz kaldığınız kaotik dinamiği yeniden oluşturma, içsel bir “alışkanlık” gibi davranıyor olabilir. Bunu bilinçli seçtiğiniz için değil, zihninizin “güvende miyim?” diye sorgulayan bir tarafı var gibi düşünelim. Her alışkanlık gibi, bu tür tepkiler de zamanla azalabilir. Belki sevdiklerinizle, güvendiğiniz biriyle veya bir psikologla bu konuları yavaş yavaş konuşmak bile, üzerinizdeki baskıyı azaltır. Bir yandan sağlıklı bir ilişki kurmak için önemli adımlar neler onlara bakalım. En temelde kendi sınırlarınızı bilmek ve partnerinizle bunları açıkça konuşmak var; kabul edebileceğiniz ve edemeyeceğiniz durumları paylaşmak ve onunkileri bilmek çok önemli. Ayrıca iletişimde ‘ben dili’ni tercih etmek çok önemlidir. Örnek olarak, ‘senin yüzünden günüm berbat oldu’ demek yerine ‘yaşadığımız bu olaydan sonra kendimi bütün gün kötü hissettim’ demek gibi. Bu tutum karşı tarafın da kendini ifade etmesi için alan açar. Size destek olacağına inandığım bir kitabı paylaşmak istiyorum. Alp Karaosmanoğlu adlı yazarın, İlişkiler: Başlatmak, Sürdürmek, Bitirmek adlı el kitabı bu dönemde sizin için güzel ve anlaşılır bir kaynak olacaktır. Şu anda içinde bulunduğunuz ikilemi görebilmek, kendinizle bu kadar dürüst olabilmek, aslında önemli bir başlangıç. Belki tökezlediğinizde, kendinize biraz daha yumuşak yaklaşmayı deneyebilirsiniz. Herkesin geçmişten kalan defterleri, içsel korkuları farklıdır. Bu sefer, ilişkinize de, kendinize de başka bir gözle bakmayı öğrenebilirsiniz. Çok küçük adımlar da olsa, şimdiye dek hep başkalarının ihtiyaçlarını düşünürken, bu defa kendi ihtiyaçlarınızı anlamanıza izin verin. Bu süreci kendinizi tanımak adına kullanırken, bir ilişkiyi yeniden inşa etmeyi deneyimlemek mümkündür. Arada kendinize şu soruyu sormak iyi gelebilir: “Ben şu an ne yaşıyorum, asıl derdim ne? Eski travmalarım mı tetikleniyor, yoksa bugünü gerçekten bu kadar güvensiz kılan bir şey var mı?'' Cevaplar bazen hemen gelmez; ama bu soruları sorabilmek bile hafifletici olabilir. Eğer isterseniz, içinizde sizi sıkıştıran o düşünceleri tekrar bir soru olarak paylaşmaya devam edebilirsiniz. Dilerim yanıtım faydalı olmuştur,Çok sevgiler,Psk. Berrak Kibaroğlu.

Devamını Oku...

Merhaba Sevgili Danışan❤️,Kendinizi içtenlikle açtığınız için çok teşekkür ederim. Yazdıklarınız doğrultusunda size yardımcı olmasını umduğum ana noktalara beraber bakalım. Öncelikle, ilişkilerde, hele de samimi dostluklarda, “hep dinleyen, uyum sağlayan” tarafta olmak bir süre sonra yorucu olabiliyor. Çünkü insanın da kendisine anlatacakları, paylaşacak dertleri, haklı çıkmak istediği, hatta sadece anlaşılmak, haksız görülmemek istediği anlar oluyor. Bazen etrafımızdaki insanlar birinin üzerine yük yapmayı tercih edebiliyor; nedense geçmişte aynı hataları yapmış olsalar bile o kişiye alan tanımak istemiyorlar. Bunu fark etmek acı verici olabilir. Yine de kendi gölgenizle baş başa kaldığınız bu yeni dönemin size başka bir anlamı da olabilir. Yazdıklarınızda güçsüzlükten çok, yaşadıklarına rağmen hâlâ bir yön arayışı var ve bu durumda yorgun hissetmeniz çok doğal. “Büyük hataları affedecek kadar güçlü değilim” demeniz, bir yandan da kendinize daha fazla zarar vermemek için bir sınır çekmenizin göstergesi ve kendinizi seçmenizin ne kadar güçlü bir duruş olduğu aslında. Bazen ‘hayır’ demek, insanı en çok dinginleştiren, ruhuna iyi gelen, hatta güçlü hissettiren şeydir. Kulağa paradoks gibi gelebilir ama bazen yalnız kalmak, doğru insanlara yer açabilmek için gerekli alanı yaratıyor; tabii ki bu yalnızlık kolay bir his değil. Önce kendi sınırlarınızı, neleri tolere edip edemeyeceğinizi görmek önemli. Peki kendimizle kaldığımız süreci yalnızlık olarak görmek yerine neler yapabiliriz? Dilerseniz, küçük bir egzersiz de önerebilirim: Bir defter alın ve arasına “Artık tolere edemeyeceklerim” ve “Hayatımda daha çok görmek istediklerim” başlıklı iki sayfa açın. Burada rahatça, içinizden geldiği gibi maddeler sıralayın. Sonra da “Ben nasıl bir arkadaş/kendim için nasıl bir insan olmak istiyorum?” sorusunu cevaplayın. Bu, hem gelecek dostluklarınıza hem de kendinize karşı daha net bir duruş kazandırabilir. Aslında şu an ihtiyaç olan, hemen yeni insanlar bulmaktan çok, kendinizle yeniden tanışmak diyebiliriz. O eski ortamların dışında siz nelerden hoşlanıyorsunuz? Hangi aktiviteler, hangi mekan ya da uğraşlar sizi biraz olsun rahatlatabilir? Bu süreci kendinizi yeniden keşfetmek olarak görmeniz, hemen geçilmesi gereken bir süreç yerine yeni bir kapıyı aralamak olarak değerlendirmeniz tüm bakış açınızı kendinize odaklamanıza yardımcı olacaktır. Bir kitap önerisinde de bulunmak isterim; Engin Geçtan adlı yazarın İnsan Olmak adlı kitabı. Bu süreçte size iyi bir eşlikçi olacaktır. Bazen ağrılar, dönüştürmek istediğimiz şeylerin işaretçisidir. Çok zorlanmışsınız ama yolun devamı için böylesi bir temizliğe de ihtiyaç duyuyor olabilirsiniz. Belki şimdi bir şeyler çok dağınık ama kim bilir, bir süre sonra başka türden bağlantılar içinde, kendinizi daha çok duyulduğunuz bir çevrede bulabilirsiniz. Dilerseniz, gelişmeleri tekrar paylaşın; konuşmak birçok kapıyı aralayabiliyor. Birlikte yeni yollar üzerine kafa yorabiliriz. Süreci kendi başınıza geçirmekte zorlanırsanız bir uzmandan yardım almaktan çekinmeyin lütfen. Dilerim cevabım faydalı olmuştur, Çok sevgiler,Psikolog Berrak Kibaroğlu.

Devamını Oku...