Fatma Gizem Bitgen

Psk. Fatma Gizem Bitgen

Kayseri

Online & Yüz yüze Çocuk- Ergen- Genç Danışmanlığı

4.9
(92 Yorum)

Uzman Hakkında

Merhabalar! Ben Psikolog Fatma Gizem Bitgen,

Nuh Naci Yazgan Üniversitesi işletme bölümünden derece ile mezun olduktan sonra çift anadal yaptığım psikoloji bölümünden onur derecesi ile mezun oldum.

Lisans dönemimde üniversitede bulunan Merak ve Öğrenme Labaratuarında "Covid-19 döneminde çocuklar neler bilmek istiyor?" adlı çalışmada araştırmacı olarak görev aldım.

Kocasinan Rehberlik ve Araştırma Merkezi'nde özel gereksinimli çocuklar üzerine zorunlu stajımı, Rehber Klinik' te BDT, Mindfulness Temelli Terapi, Temel Sanat Terapisi, Temel Spor Psikolojisi eğitimi ve süpervizyonu üzerine gönüllü stajımı tamamladım.

Şu anda Kayseri Üniversitesi İnsan Kaynakları Yönetimi Yüksek Lisans Programına devam etmekteyim.

Çocuk, ergen ve genç danışanlarla çalışmaktayım.

Eğitim

  • Nuh Naci Yazgan Üniversitesi/ Psikoloji - Lisans
  • Nuh Naci Yazgan Üniversitesi/ İşletme - Lisans
  • Kayseri Üniversitesi/ İnsan Kaynakları Yönetimi - Yüksek Lisans

Seminerler / Konferanslar (Sertifikalar)

  • Çocuk Merkezli Oyun Terapisi Eğitimi/ Oyun Terapileri Derneği
  • Projektif Testler Eğitimi
  • Çocuk Değerlendirme Testleri Eğitimi
  • Çocukluk Dönemi Psikopatolojileri ve Müdahale Yöntemleri Eğitimi
  • Çocuk ve Ergen Bilişsel Davranışçı Terapi Eğitimi/ Bilişsel Davranışçı Psikoterapiler Derneği

Uzmanlık Alanları

Depresyon
Panik Bozukluk
Yas
Anksiyete
Öfke Yönetimi
Ergen Psikolojisi
Özgüven Problemleri
Çocuk Psikolojisi
Değersizlik / Yetersizlik Hisleri
Duygular
Uyum Sorunları
Yalnızlık
İletişim Problemleri
Mükemmelliyetçilik
Stres
Erteleme Davranışı
Fobi
Sosyal Kaygı
İlişki Sorunları
Öğrenme Güçlüğü
Çocuk ve Ergen Psikolojisi
Evlilik ve Evlilik Öncesi Konular
Sınav Kaygısı
Kardeş Kıskançlığı
Zaman Yönetimi
Akran Zorbalığı
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite

Çalışma Ekolleri

  • Yönlendirmesiz Çocuk Merkezli Oyun Terapisi
  • Bilişsel Davranışçı Terapi

Cevaplar (318)

Merhabalar,Öncelikle belirtmek isterim ki çocuğunuzun içinde bulunduğu duruma karşın farkındalıkla yaklaşmak adına kendinizi burada dürüstlükle ifade ederek gösterdiğiniz duyarlılığı takdir ediyorum. Özellikle 11 yaş, ergenliğin kapısının aralandığı, hem çocukların hem de annelerin çok zorlandığı bir dönem olabiliyor. Bu noktada kızınızın içinde bulunduğu duruma daha yakından bakalım ve neler yapabilirsiniz, üzerine konuşalım. Sevgili ebeveyn burada ele almamız gereken ilk konu kızınızı yalan söyleme davranışına iten sebeplerin neler olabileceği. Beş yaşına kadar çocuklarda yalan söyleme davranışı hayal gücünün esnekliğinden dolayı normal görülür ancak 11 yaş gibi geç çocukluk dönemine gelindiğinde bu yaşta yalan söyleme davranışı, çoğu zaman “kötü niyet”ten değil, korku ve kaygıdan besleniyor olabilir. Ceza korkusu, “annem üzülmesin” düşüncesi, arkadaşlarına uyma isteği, sınır denemeleri… Hepsi karışık bir şekilde devreye girebiliyor. Yani çoğu yalan bir güvende kalma çabasıdır. Burada sizin onu kırmadan incitmeden ona nasıl yaklaşabilirim gibi bir tutumu benimsemeniz çok kıymetli. Neler yapabilirsinizden önce ne yapmamalısınız kısaca değinmek istiyorum. Öncelikle kızınız yalan söylediğinde uzun sorgulamalar yapmayın. Arkadaşlarıyla kıyaslamayın. Ahlaki dersler vermeye çalışmayın. Bu gibi tutumlar “Doğruyu söylemek tehlikeli. " gibi bir mesajın oluşmasına sebep olabilir. Peki neler yapabilirsiniz?1. Davranışına değil, duygusuna odaklanın: Kızınızın ilk etapta duygularının görülmesine ve anlaşılmaya ihtiyacı vardır. Bu noktada sakin bir anda onunla konuşmak çok önemli. Kavga ettikten sonra değil. Mesela akşam birlikte çay içerken “Son zamanlarda bazı şeyleri benden sakladığını fark ediyorum. Bunu söylediğimde kızgın değilim, daha çok üzülüyorum. Çünkü seninle aramızda güvenin güçlü olmasını istiyorum. " gibi bir giriş yapabilirsiniz. 2. Güven odaklı yaklaşım: Kızınızın yalan söylediğini fark ettiğinizde “Bak yine yalan söyledin!” gibi bir tutum yerine “Gerçeği söylemek zor geliyor gibi hissettim. Buradayım, konuşabiliriz. ” gibi bir tutumu benimsemeniz doğruyu söylemeyi güvenli hale getirmede faydalı olabilir. Ve akabinde doğruyu söylediğinde ise “Bunu yapman hoşuma gitmedi ama doğruyu söylediğin için teşekkür ederim. ” gibi bir yaklaşımda bulunmanız davranışı onaylamadığınızı ancak ne yaparsa yapsın yanında olduğunuzu hissetmesini sağlar. 3. Kızınıza alanlar açın: Kızınızın yalan söyleme davranışının altında kontrol edilmekten kaçınma, kendi alanını kurma ihtiyacı olabilir. Bu noktada kendisine özgürlük alanları açmanız, her şeyini denetlememeniz "annem bana güveniyor" mesajıyla süreci destekleyici adımlar olabilir. 4. Örnek olun: Çocuklar yetişkinleri taklit ederler. Davranışlarınızla doğruyu yapmakla örnek olacağınız gibi, hata yapmanın da çok insani olduğunu belirten tutumlarınız kızınızda yalan söyleme ihtiyacının azalmasına katkı sağlayacaktır. Süreç boyunca yazmaya devam edebilirsiniz. Cevabımın faydalı olmasını umuyor, sağlıklı günler diliyorum. Psikolog Fatma Gizem Bitgen

Devamını Oku...

Merhabalar,Yazdıklarınızı okurken bir yandan ders çalışmak isteyip diğer yandan bir şekilde ders başına oturamamanızın sizi nasıl sanki çıkılmaz gibi hissettiren bir döngüyü soktuğunu hissettim. Bu durumun ne kadar yorucu olduğunu tahmin ediyor ve duygularınızı paylaşıyorum. Ancak satırlarınızda dikkatimi çeken bir şey var ki o da içinizdeki her şeye rağmen vazgeçmek istemeyen o güç. Şimdi bu çerçevede paylaştıklarınıza daha yakından bakalım ve neler yapabilirsiniz, üzerine konuşalım. Öncelikle içinde bulunduğunuz durumu netleştirelim istiyorum. İçinde bulunduğunuz döngü sizin tembel ya da iradesiz oluşunuza değil belki de zamanla biriken yükün neresinden başlayacağınızı bilememenizden kaynaklanıyor gibi görünüyor. Siz “Çalışmam lazım” dedikçe çalışmaya oturunca üzerinizdeki yük ve baskı artıyor ve zihin bahane üretiyor ardından kaçıp kısa bir rahatlama oluşuyor. Ancak bu kaçış beraberinde sizi suçluluk ve “yine yapamadım” döngüsüne sokarak umutsuzluk ve yalnızlığa sebep oluyor. Yani bu bir karakter sorunu değil. zihninizin sizi korumaya çalışırken kurduğu yanlış bir döngü. Sevgili danışan bugün, dünden bağımsız başlar. Dün kötü geçti diye bugün iptal olmaz. Peki bu döngüyü kırmak için neler yapabilirsiniz?Bunun için ilk etapta büyük adımlara ihtiyacınız yok küçük ama doğru adımlar da sizi hedefe yaklaştırır. Bu noktada ilk olarak sadece şunu deneyebilirsiniz: “10 dakika dersin başına oturup, sadece bir konuyu gözden geçireceğim. ” Sadece 10 dakika. Sonrası gelirse ne güzel, gelmezse de o 10 dakika başarı sayılacak. Motivasyon küçük de olsa edinilen başarılarla ateşlenir. İkinci olarak çevremizle olan iletişimimize dikkat ettiğimiz gibi kendimizle olan iletişimimize de dikkat etmemiz içsel gücümüzü besler. Yani “Yine yapamayacağım. ” gibi negatif iç telkin yerine “Bugün sadece deneyeceğim. ” gibi pozitif iç telkin döngüyü kırmakta oldukça etkili olacaktır. Üçüncü olarak bu süreçte sizi zorlayan bir diğer nokta olan yalnızlık üzerine konuşalım. Sevgili danışan hayatınızın bu döneminde sizi anlayan, yanınızda olan birinin olmaması böyle devam edeceği anlamına gelmez. Bu noktada online bir çalışma grubu, bir Discord kanalı, bir Telegram çalışma odası gibi topluluklara katılabilirsiniz. Sadece kamera açık olmasa bile, “başka biri de şu an çalışıyor” hissi bile bazen itici bir güç olabiliyor. Sevgili danışan bununla birlikte hayatınıza kitap okumak, yürüyüş yapmak sevdiğiniz bir müziği/podcasti dinlemek gibi alanlar açmanız hem ruhunuzu hem zihninizi besleyecektir. Süreç boyunca yazmaya devam edebilirsiniz. Cevabımın faydalı olmasını umuyor, sağlıklı günler diliyorum. Psikolog Fatma Gizem Bitgen

Devamını Oku...

Merhabalar,Yazdıklarınızı okurken oğlunuz için bir yandan üzülürken diğer yandan belki de ne yapacağınızı bilememenizin sizi ne kadar yorduğunu anlayabiliyorum. Bu noktada duygularınızı paylaştığımı bilmenizi isterim. Satırlarınızı okurken fark ettiğim bir şey var ki o da çocuğunuzun yaşadığının tembellik, şımarıklık ya da bilgisayar bağımlılığı değil, yoğun zorbalık sonrası gelişen psikolojik korunma davranışı olduğu. Şimdi oğlunuzun içinde bulunduğu duruma daha yakından bakalım ve neler yapabilirsiniz, üzerine konuşalım. Oğlunuz aşağılanmış, yalnız bırakılmış ve okul yönetiminin tutumuyla yeterince korunmadığını hissetmiş ve beyni “Dış dünya eşittir tehlike, ev ise eşittir güven” denklemini öğrenmiş gibi görünüyor. Bu yüzden dışarı çıkmıyor. Bu aslında bir kaçış değil, hayatta kalma stratejisi. Bunun yanında kontrolün kendisinde olduğu, yargılanmadığı, bedeninin görünmediği bilgisayar ise tek güvenli alanı olmuş. Bu ise aslında duygularını düzenleme yöntemi. Bu noktada bilmenizi isterim ki yaşı çok genç uygun müdahaleler ile bu durum değiştirilebilir. Peki neler yapabilirsiniz?İlk olarak "dışarı çıkmalısın" gibi bir zorunlulukla oğlunuzu zorlamamanızı isteyeceğim. Siz her çıkmalısın dediğinizde direnç oluşur ve kapanma devam edebilir. Bunun yerine oğlunuzun “Şu an dışarı çıkmak sana zor geliyor, bunu anlıyorum. ” gibi bir cümle ile anlaşılmaya ve duygularının görüldüğünü hissetmeye ihtiyacı vardır. İkinci olarak bilgisayarı yasaklamayın ama tek hayat alanı olmasına da izin vermeyin. Bunu yine zorunluluk ile değil, oğlunuzla oyun sonrası birlikte çay içmeyi teklif ederek, oyunu anlatmasını isteyerek bağ kurmayı içeren adımlarla yapmanız faydalı bir adım olacaktır. Oğlunuz sizinle duygularını paylaştığında, kendisini hazır hissettiğinizde direkt okula gitmek, arkadaş edinmek gibi büyük adımlar yerine pencereyi açmak, balkona çıkmak, markete 2 dk girmek, akşam yürüyüşünde 5 dk eşlik etmek gibi mikro adımlar atmasını önerebilirsiniz. Küçük adımlar tehlike algısını azaltır ve ilerisi için adımlar atmasını pekiştirebilir. Profesyonel destek anlamında ise psikoloğa gitmeyi “Psikolog seni düzeltmek için değil, yaşadıklarının seni nasıl etkilediğini anlamak için var. ” gibi bir çerçevede anlatabilirsiniz. Online görüşmeler ile de bunu kendisi için daha güvenli kılabilirsiniz. Sevgili ebeveyn oğlunuzun bu şekilde kalması, “böyle devam edecek” anlamına gelmek zorunda değil. Ama bu süreç büyük ihtimalle küçük, yavaş, saygılı adımlar gerektirecek. Bugün yapabileceğiniz en somut şey, onunla savaşmayı bırakıp, yanına oturup şöyle demek olabilir: “Ben senin canının ne kadar yandığını fark ediyorum. Acelem yok. Hazır olduğunda, birlikte bir şeyleri değiştirebiliriz. ”Cevabımın faydalı olmasını umuyor, sağlıklı günler diliyorum. Psikolog Fatma Gizem Bitgen

Devamını Oku...

Merhabalar,Çocuğunuzun içinde bulunduğu duruma karşın hissettiğiniz kaygıyı özellikle "uyuyamıyorum artık" ifadenizle bende derinden hissettim. Kızınızın ilk iki ay okula gayet uyumluyken son bir aydır arkadaşlarıyla ilişkileri sonrası bu şekilde davrandığını belirtmişsiniz. Bu noktada öncelikle bilmenizi isterim ki kızınızın okulu istememekle ilgili bir problemi yok şuan sadece sosyal ilişkilerinde hayal kırıklığını nasıl yöneteceğini bilmiyor gibi görünüyor. Şimdi kızınızın içinde bulunduğu duruma daha yakından bakalım ve neler yapabilirsiniz, üzerine konuşalım. Okul çocuklar için kocaman bir dünya. Gürültü, kurallar, öğretmen, arkadaş ilişkileri… Hele bir de “benim istediğim oyunlar oynanmıyor” hissi eklenince, kendini yalnız ve dışarıda kalmış gibi hissetmesi çok mümkün. Çocuklar için bu, bizim düşündüğümüzden çok daha ağır bir duygu olabiliyor. Bununla birlikte 6 yaş erken çocukluk dönemiyle birlikte akran ilişkileri artar ve "benim istediğim oynansın" gibi bir beklenti gerçekleşmediğinde çocuğunuzun kendini dışlanmış hissetmesi çok anlaşılırdır. Diğer yanda sizin iyi niyetle hediye almanız, çikolata dağıtmanız çok özel ancak ama küçük bir nokta var; kızınız ağladığında hemen hediye, çikolata, ekstra ilgi geldiğinde, beyninde şöyle bir bağlantı kurulabiliyor: “Ağlarsam annem yanımda kalır / bir şey alır / beni bırakmaz. ” Bu da istemeden o döngüyü besleyebiliyor. Peki neler yapabilirsiniz?1. Size ilk önerim sınıfa çıkarmayı kademeli olarak bırakmanız ve bir ayrılık ritüeli oluşturmanız olacak: Bu ilk olarak sınıfın önünde ardından okul kapısında, dizinizin seviyesinde ve kızınızla göz teması kurarak kısa, net, aynı cümlelerle ve kararlı bir şekilde “Şimdi sen sınıfa gidiyorsun, ben de …. yapmaya gidiyorum. Öğretmeninin yanında güvendesin. Öğlen/saat şu olduğunda seni almaya geleceğim. ” gibi bir cümle olabilir. Ardından sarılın, belki bir öpücük, sonra kararlı ama yumuşak bir şekilde ayrılın. Çok uzun vedalar, defalarca geri dönmeler kaygıyı artırır. İlgili olarak ağlama anında uzun açıklamalar yapmamanızı isteyeceğim. Ağlarken beyin mantık almaz. Herkeste olduğu gibi özellikle çocuklarda o an ihtiyaç olunan şey anlaşılmaktır ve kızınız duygularını düzenlemeye sizinle birlikte öğreneceği için "Üzgünsün çünkü oyun istediğin gibi olmadı. Ama okula giriyoruz. Öğretmenin yanında. " gibi bir ifade ile duygularını adlandırmanız ve sınır koymanız etkili bir adım olacaktır. 2. Yukarıda da bahsettiğim gibi duygularını ifade etmesine alan açın: “Bugün okulda seni en çok zorlayan an neydi?”, “Oyun istediğin gibi olmayınca ne hissettin?” gibi sorularla duygularını fark etmesini sağlayabilirsiniz. Bu sayede kızınız anlaşıldığını hisseder. 3. Evde provalar yapın: Oyuncaklarla “okul oyunu” oynayabilirsiniz. Siz öğrenci olun, o öğretmen olsun ya da tam tersi. “Arkadaşların senin oyununu oynamayınca ne dersin?” diye sorup, birlikte cümleler bulabilirsiniz: “Ben de sizinle oynamak istiyorum. ” “Bu oyundan sonra da benim oyunum oynansın mı?” Böylece, sınıfta kullanabileceği hazır cümleleri olur ve kendini daha güçlü hisseder. 4. Öğretmeniyle iş birliği içinde olun: Bu süreç hem sizin hem de öğretmeninin katılımıyla daha verimli yönetilebilir. Bu noktada öğretmenden oyun gruplarını bazen yönlendirmesini, kızınıza küçük görevler vermesini, rica edebilirsiniz. Bu sayede sosyal güveni artabilir. Sevgili ebeveyn kızınız duygularını düzenlemeyi yeni yeni öğrendiği için şu an yapacağınız en büyük iyilik ağlamayı durdurmak değil ağlasa da okulda kalabileceğini öğretmek olacak. Bu geçici bir dönemdir. Doğru sınırlar ve tutarlılıkla büyük ölçüde azalır. Cevabımın faydalı olmasını umuyor, sağlıklı günler diliyorum. Psikolog Fatma Gizem Bitgen

Devamını Oku...