Psk. Fatma Gizem Bitgen
Kayseri
Online & Yüz yüze Çocuk- Ergen- Genç Danışmanlığı
Uzman Hakkında
Merhabalar! Ben Psikolog Fatma Gizem Bitgen,
Nuh Naci Yazgan Üniversitesi işletme bölümünden derece ile mezun olduktan sonra çift anadal yaptığım psikoloji bölümünden onur derecesi ile mezun oldum.
Lisans dönemimde üniversitede bulunan Merak ve Öğrenme Labaratuarında "Covid-19 döneminde çocuklar neler bilmek istiyor?" adlı çalışmada araştırmacı olarak görev aldım.
Kocasinan Rehberlik ve Araştırma Merkezi'nde özel gereksinimli çocuklar üzerine zorunlu stajımı, Rehber Klinik' te BDT, Mindfulness Temelli Terapi, Temel Sanat Terapisi, Temel Spor Psikolojisi eğitimi ve süpervizyonu üzerine gönüllü stajımı tamamladım.
Şu anda Kayseri Üniversitesi İnsan Kaynakları Yönetimi Yüksek Lisans Programına devam etmekteyim.
Çocuk, ergen ve genç danışanlarla çalışmaktayım.
Eğitim
- Nuh Naci Yazgan Üniversitesi/ Psikoloji - Lisans
- Nuh Naci Yazgan Üniversitesi/ İşletme - Lisans
- Kayseri Üniversitesi/ İnsan Kaynakları Yönetimi - Yüksek Lisans
Seminerler / Konferanslar (Sertifikalar)
- Çocuk Merkezli Oyun Terapisi Eğitimi/ Oyun Terapileri Derneği
- Projektif Testler Eğitimi
- Çocuk Değerlendirme Testleri Eğitimi
- Çocukluk Dönemi Psikopatolojileri ve Müdahale Yöntemleri Eğitimi
- Çocuk ve Ergen Bilişsel Davranışçı Terapi Eğitimi/ Bilişsel Davranışçı Psikoterapiler Derneği
Uzmanlık Alanları
Çalışma Ekolleri
- Yönlendirmesiz Çocuk Merkezli Oyun Terapisi
- Bilişsel Davranışçı Terapi
Cevaplar (285)
Merhabalar,Yazdıklarınızı okurken içinde bulunduğunuz durumun sizi nasıl yalnız ve anlaşılmamış hissettirdiğini çok net bir şekilde hissettim. Bir yanda 6. sınıftan beri görülme, fark edilme arzusu diğer yanda yaşadığınız zorluğu ailenizin bile anlamaması. .. Böyle bir durumda hissettikleriniz çok anlaşılır. Özellikle bu yaşlarda arkadaş ilişkileri, kendinizi nasıl hissettiğiniz üzerinde öyle etkili ki. Ne yazık ki, bazen çevremizdekiler bizim ne yaşadığımızı gerçekten göremiyor ya da anlayamıyorlar; bu da o yalnızlık hissini katbekat artırabiliyor. Ancak bu durumda içinde bulunduğunuz duruma farkındalıkla bakıp yardım isteme cesaretinde bulunmanız çok kıymetli. Şimdi içinde bulunduğunuz duruma daha yakından bakalım ve neler yapabilirsiniz, üzerine konuşalım. Üzgünken gülümsemek zorunda kalmanız ne kadar yorucu olmalı. İçinizde bambaşka duygular varken dışarıya bir maske ile durmanın ne kadar zorlayıcı olabileceğini tahmin edebiliyorum. Mahallenizde ya da okulda arkadaş bulamamak, hele ki sürekli dalga geçilmek. .. Tüm bu yaşadıklarınız özgüveninizi derinden etkileyebilir. Böyle bir noktada ilk olarak öz değer farkındalığı çalışmaları yapmanız faydalı olacaktır. Bu noktada sizden not etmenizi isteyeceğim şeyler olacak. Bir kağıt ve kalem alıp “Kendimde sevdiğim 3 şey” listesi ve her gün “Bugün iyi yaptığım bir şey” günlüğü tutabilir misiniz? İkinci olarak çevrenize karşı geliştirdiğiniz olumsuz temalı cümlelerinizi ele alalım. "Beni pek sevmezler. " demişsiniz. Evet sizi sevmeyenler olabilir ancak herkesin sizi sevmediğine ilişkin kanıtlarınız var mı? Bazı insanların sizi sevmemesi herkesin sizi sevmeyeceği anlamına gelir mi? "Yine dışlayacaklarından korkuyorum. " demişsiniz. Evet belki bazıları dışlayacak ancak bazıları da sizi tanıdıkça sizinle konuşmak isteyebilir mi?Üçüncü olarak herkesin sizi sevip sevmediğini veya sizi dışlayıp dışlamayacağını test edebileceğiniz ve bu sayede ilişki başlatma, sürdürme, sonlandırma becerilerini deneyimleyebileceğiniz sosyal beceriler deneyimleme konusunu ele alalım. Bu noktada öncelikle ayna karşısında konuşmak gibi küçük bir adımla başlayabilir ardından okuldaki herhangi bir derste yanınızdaki kişiye küçük bir şey sormak ile devam edip deneyimledikçe okul kulübü, spor aktiviteleri gibi etkinlikler ile sosyal ortamlara katılmayı deneyebilirsiniz. Son olarak içinde bulunduğunuz durumu tek başınıza yaşamak zorunda olmadığınızı, okulunuzda bir rehber öğretmen ya da güvendiğiniz bir öğretmeninizle çok kısa da olsa paylaşmanızın faydalı olabileceğini eklemek isterim. Bizlere her zaman yazabilirsiniz. Cevabımın faydalı olmasını umuyor, sağlıklı günler diliyorum. Psikolog Fatma Gizem Bitgen
Merhabalar,Öncelikle yaşadığınız agorafobik belirtilerle baş etmek adına psikiyatra gitmenizin ve süreci sağlıklı yönetmek adına kendinizi burada dürüstlükle ifade etmenizin çok kıymetli olduğunu belirtmek isterim. Dışarı çıkmakta zorlanmanın ve bu zorluğun bedensel belirtilerle kendini göstermesinin ne kadar yorucu olabileceğini tahmin edebiliyorum ve duygularınızı paylaşıyorum. Şimdi içinde bulunduğunuz duruma yakından bakalım ve sorularınızın cevaplarını ele alalım. Doktorunuzun verdiği Paxera, depresyon ve kaygı bozukluklarında sık kullanılan, etki mekanizması uzun vadeye yayılan yani hemen değil, genellikle 2-4 hafta sonra etkisini göstermeye başlayan bir antidepresandır. Başlangıçta yarım dozla başlanması, vücudunuzun alışmasını kolaylaştırmak için. Tranko Buskas ise, kasları gevşeten ve bir miktar sakinleştirici etkisi olan bir ilaçtır ve özellikle gerginlik ve bedensel huzursuzluğunuz için verilmiş olabilir. "Bu ilaçlar sayesinde korkularım gider mi?, Diğer insanlar gibi dışarda rahat gezebilir miyim? Kalabalık ortamlara girebilir miyim?" diye sormuşsunuz. Sevgili danışan ilaçlar, sizin zihninizdeki korku sinyallerini biraz susturacak. Ama bu süreçte sizin düşünce ve davranış alışkanlıklarını da güçlendirmeniz çok önemli. Yani ilaç sizi rahatlatabilir ama kalıcı değişim için ilaçla birlikte sizin de yapmanız gereken şeyler olacak. Peki ne yapabilirsiniz?İlk olarak dışarı çıktığınızda gerçekleşen fizyolojik belirtileri düzenlemek adına neler yapabilirsiniz, üzerine konuşalım. Sevgili danışan dışarı çıktığınızda kalbinizin hızla çarpması aslında vücudunun sizi korumaya çalıştığını gösterir. Tehlike algılandığında kaslara daha fazla oksijen göndermek ister. Yani bu bir kalp krizi değil; vücudunun yanlış alarmıdır. Bu noktada sizin yapmanız gereken bu belirtileri “ölüyorum”, “kontrolü kaybediyorum” gibi felaketleştiren düşüncelerle yorumlamak yerine panik anında olduğunuzu fark edip nefes çalışmaları ile kalp atımınızı düzenlemeye çalışmanız olacak. Bu farkındalık, semptomların kontrol edilemezlik hissini azaltır. İkinci olarak panik anlarına yönelik yeniden bilişsel çerçeveleme yapmanız gerekiyor. Bu noktada dışarıya çıktığınızda aklınıza gelen düşünceleri öncelikle not etmenizi isteyeceğim. Bunlar “Kontrolü kaybedeceğim. ”, “Bayılacağım. ”, “Beni herkes fark eder, rezil olurum. ” gibi düşünceler olabilir ve bu düşünceler duygusal ve fizyolojik tepkiyi büyütür. Bu düşünceleri yakaladığınızda şu soruları cevaplamanızı isteyeceğim. Daha önce kontrolü kaybettin mi?, Bayıldığımda gerçekten bir tehlike olmuş muydu?, Bu düşünce seni koruyor mu yoksa korkutuyor mu? ve ardından alternatif cümleler üretmenizi isteyeceğim, “Bu his geçici. ”, “Vücudum alarmda ama ben güvendeyim. ”, “Bu bir panik tepkisi, tehlike değil. ” gibi. Burada amaç zihnin otomatik korku senaryolarını yumuşatmak ve kontrol duygusunu geri kazandırmak. Son olarak aşamalı maruz kalma adımları gerçekleştirmenizi isteyeceğim. Aşamalı maruz kalma, korkulan ortamlara küçük, ölçülü ve tekrar eden adımlarla dönmeyi içerir. Yani korkuyu azaltmanın yolu, ondan kaçmak değil onunla birlikte kalmayı öğrenmektir. Küçük adımlarla çıktıkça beyniniz artık ‘burada tehlike yok’ mesajını alacak. Bu noktada ilk olarak kapının önüne çıkmakla başlayıp ardından apartman çevresinde 5 dakika yürümekle devam edebilirsiniz ve bunu yakındaki markete gitmek, kısa bir toplu taşıma yolculuğu yapmak, kalabalık bir kafede oturmak takip edebilir. "İlaçlar bitince tekrar gelecek miyim doktora?" sorunuzun cevabı ise ilaçları kendi kendinize bırakmamalısınız, doz azaltımı mutlaka doktor planına göre olmalı. 1 ay sonra kontrole gitmeniz, hem etkileri hem olası yan etkileri değerlendirmek için gereklidir. Yaşadığınız durumda ilaç bir temel oluşturur ancak mümkünse psikoterapi desteği almanız süreci hızlandırabilir. Süreç boyunca yazmaya devam edebilirsiniz. Cevabımın faydalı olmasını umuyor, sağlıklı günler diliyorum. Psikolog Fatma Gizem Bitgen
Merhabalar,Yazdıklarınızı dikkatle okudum. Paylaştıklarınızdan bulunduğunuz yaşa kadar sevgiliniz olmamasının sizi ne kadar yalnız ve geleceğe yönelik umutsuz hissettirdiğini anlıyorum. Cümlelerinizde bir yandan karşı cinsle yakınlık kurmak isterken diğer yandan reddedilirsem kaygısıyla geri çekilme döngüsünü içeren bir mücadele görüyorum. Şimdi içinde bulunduğunuz duruma daha yakından bakalım ve neler yapabilirsiniz üzerine konuşalım. Sevgili danışan öncelikle yaşadığınız durumu anlamlandırabilmeniz için daha detaylı ele alalım istiyorum. Paylaştıklarınız en temelde karşı cinse ilişkin gelişen çekingenlikten kaynaklanıyor gibi görünüyor. Bu noktada size sormak istiyorum. Küçüklükten beri kızlarla ya da insanlarla ilgili ‘yanlış yapma’, ‘ayıplanma’, ‘dışlanma’ gibi bir tecrübeniz oldu mu? Ya da birinin yanında bir şey söyleyince “Aman dikkat et, yanlış anlaşılmasın!” baskısı hissettiniz mi? Bu soruların cevabı sizin davranışlarınızın temeline inmenize yardımcı olabilir. Bununla birlikte öğrendiğiniz deneyimler sizde yeterince çekici değilim, kendimi ifade edemeyeceğim gibi kalıplarla reddedilme kaygısına, akabinde ise iletişim kurmaktan kaçınmaya sebep olmuş gibi görünüyor. Peki bu döngüyü kırmak için neler yapabilirsiniz?Bu noktada ilk olarak kendilik algınız ve özgüven inşası üzerine konuşalım. Yukarıda da bahsettiğim gibi ilişkilere yönelik sizde ben yeterli değilim, sevilemem, kızlar beni istemez gibi bir şema gelişmiş olabilir. Bu sebeple bu düşünce kalıplarını yeniden çerçevelemek sağlıklı bir adım olacaktır. Sevgili danışan daha önce ilişkiniz olmadığını belirtmişsiniz bu sebeple kızların sizi istemeyeceğine dair bir kanıtınız var mı? Henüz sizi tanımadan böyle düşüneceklerini nereden biliyorsunuz? Bu noktada aşamalı bir şekilde davranışsal denemeler yaparak bu düşüncelerinizi test edebilirsiniz. Burada günlük hayatta, market kasiyeri, bir komşu, toplu taşımada yanınıza oturan herhangi bir kadınla çok kısa bir temas kurmayı denemenizi isteyeceğim. Bir gün sadece “kolay gelsin” deyin, başka bir gün başınızı sallayarak gülümseyin… Ve ardından kendi içinizde neler olup bittiğini gözlemleyin. Bu sayede reddedilme riskini güvenli biçimde deneyimleyip aslında dayanılabilir ve normal bir duygu olduğunu fark edebilir, olumlu geri dönüşler aldığınızda ise bir kadınla iletişim kurmanın aslında aradaki enerji ile ilgili olduğunu deneyimleyebilirsiniz. İkinci olarak duygusal olmanız üzerine konuşalım. Sevgili danışan duygusallık zayıflık değildir aksine özellikle romantik ilişkilerde samimi ilişkiler kurmamızı sağlar. Bu noktada “Yanlış anlaşılmamak için yolumu değiştiriyorum. ” ifadenizle belirttiğiniz çevrenize karşı olan hassasiyetinizi kendinize göstermenizi ve kendinize karşı şefkatle yaklaşmanızı isteyeceğim. Zorlandığınız anlarda “şu an korkuyorum ama bu korku beni kötü biri yapmıyor” gibi cümleler ile ana odaklanabilirsiniz. Sevgili danışan birini sevmek, tehdit değil bağ kurma cesaretidir. Süreç boyunca yazmaya devam edebilirsiniz. Cevabımın faydalı olmasını umuyor, sağlıklı günler diliyorum. Psikolog Fatma Gizem Bitgen
Merhabalar,Öncelikle çocuğunuzun davranışlarına yönelik gösterdiğiniz duyarlılığı takdir ediyorum. Çocuğunuzun gelişim yolculuğunu sağlıklı yönetmek adına attığınız adım çok kıymetli. Sorduğunuz şey de anne-baba olarak ilerideki ilişkilere dair kaygı taşıyan çok sıcak ve hassas bir konu. Şimdi kızınızın gelişim dönemine ve neler yapabileceğinize yakından bakalım. 3 yaş, çocukların hem duygusal gelişimi açısından, hem ebeveynle kurdukları bağ bakımından oldukça önemli bir dönemdir. Bu dönemde çocuklar bakım verenleriyle güvenli bağlar kurmalıdırlar. Sizin kızınızla sürekli bir arada olmanıza karşın babasıyla çok vakit geçiremiyor olması sizinle ekstra bağlılık kurmasına ve sizi güvenli üs olarak görmesine, babasıyla ise mesafeli davranışlar geliştirmesine sebep olmuş olabilir. Ancak bilmenizi isterim ki bu durum sevgisizlikten değil, kontrol alanını kaybetme korkusundan kaynaklanıyor. Bu noktada yapılması gereken siz onun güvenli alanı olmaya devam ederken, babanın küçük ama istikrarlı temaslarla yerini güçlendirmesi olacak. Peki ama nasıl?Bu noktada ilk olarak zorlamadan ve tutarlı bir şekilde ilerlemenizi önereceğim. Eşiniz kızınızı kucağa almak gibi bir yakınlık kurmaya çalıştığında kızınız direnirse zorlamak yerine “sen hazır olduğunda sarılabiliriz” gibi sınır koyan ama güven veren bir dil kullanılmanız çocuğunuza kontrol hissi verecektir. Bununla birlikte kızınızın babasıyla vakit geçirirken çabuk sıkıldığını belirtmişsiniz. Bu noktada yine zorlamadan kızınızın alanına saygı duyarak boya yapmak, balon şişirmek, minik yürüyüşler gibi aktiviteler ile her gün kısa süreli ve tutarlı etkinlikler yapmanızı önereceğim. Kızınız ve eşiniz vakit geçirirken siz ortamda olsanız da bu esnada arka planda kalmanızı isteyeceğim. Bu sayede kızınız "baba ile olmak güvenli" mesajını zaman içinde içselleştirebilir. İkinci olarak sizin sözel ifadelerle eşinizi olumlu olarak ifade etmenizi önereceğim. Bu eşiniz eve geldiğinde kızınıza “Hadi babana bugün yaptığımız resmi gösterelim” gibi katılımcı bir ifade ve “Baban seni çok seviyor, seninle oynamayı çok özlüyor. " gibi “baba = güvenli ve sevgi dolu” bağlantısını içeren ifadeler olabilir. Son olarak eşinizin duygu durumu üzerine konuşalım istiyorum. Eşinizin üzülmesi çok anlaşılır, çünkü kimse çocuğu tarafından reddedilmek istemez. Babaların bu süreçte genellikle “Ne yanlış yapıyorum?” diye düşünmesi çok yaygın; fakat burada bir “yanlış” aramak çoğunlukla gereksiz yere içten içe kendini hırpalamaya yol açabiliyor. Ve bu tutum geri çekilme eğilimine girebilir. Bu noktada bu durumun kızınızın kendi gelişimsel ihtiyaçlarından kaynaklandığını bilmek önemlidir. Sormak istediğiniz başka noktalar varsa yazabilirsiniz. Cevabımın faydalı olmasını umuyor. Sağlıklı günler diliyorum. Psikolog Fatma Gizem Bitgen