Fatma Gizem Bitgen

Psk. Fatma Gizem Bitgen

Kayseri

Online & Yüz yüze Çocuk- Ergen- Genç Danışmanlığı

4.9
(75 Yorum)

Uzman Hakkında

Merhabalar! Ben Psikolog Fatma Gizem Bitgen,

Nuh Naci Yazgan Üniversitesi işletme bölümünden derece ile mezun olduktan sonra çift anadal yaptığım psikoloji bölümünden onur derecesi ile mezun oldum.

Lisans dönemimde üniversitede bulunan Merak ve Öğrenme Labaratuarında "Covid-19 döneminde çocuklar neler bilmek istiyor?" adlı çalışmada araştırmacı olarak görev aldım.

Kocasinan Rehberlik ve Araştırma Merkezi'nde özel gereksinimli çocuklar üzerine zorunlu stajımı, Rehber Klinik' te BDT, Mindfulness Temelli Terapi, Temel Sanat Terapisi, Temel Spor Psikolojisi eğitimi ve süpervizyonu üzerine gönüllü stajımı tamamladım.

Şu anda Kayseri Üniversitesi İnsan Kaynakları Yönetimi Yüksek Lisans Programına devam etmekteyim.

Çocuk, ergen ve genç danışanlarla çalışmaktayım.

Eğitim

  • Nuh Naci Yazgan Üniversitesi/ Psikoloji - Lisans
  • Nuh Naci Yazgan Üniversitesi/ İşletme - Lisans
  • Kayseri Üniversitesi/ İnsan Kaynakları Yönetimi - Yüksek Lisans

Seminerler / Konferanslar (Sertifikalar)

  • Çocuk Merkezli Oyun Terapisi Eğitimi/ Oyun Terapileri Derneği
  • Projektif Testler Eğitimi
  • Çocuk Değerlendirme Testleri Eğitimi
  • Çocukluk Dönemi Psikopatolojileri ve Müdahale Yöntemleri Eğitimi
  • Çocuk ve Ergen Bilişsel Davranışçı Terapi Eğitimi/ Bilişsel Davranışçı Psikoterapiler Derneği

Uzmanlık Alanları

Depresyon
Panik Bozukluk
Yas
Anksiyete
Öfke Yönetimi
Ergen Psikolojisi
Özgüven Problemleri
Çocuk Psikolojisi
Değersizlik / Yetersizlik Hisleri
Duygular
Uyum Sorunları
Yalnızlık
İletişim Problemleri
Mükemmelliyetçilik
Stres
Erteleme Davranışı
Fobi
Sosyal Kaygı
İlişki Sorunları
Öğrenme Güçlüğü
Çocuk ve Ergen Psikolojisi
Evlilik ve Evlilik Öncesi Konular
Sınav Kaygısı
Kardeş Kıskançlığı
Zaman Yönetimi
Akran Zorbalığı
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite

Çalışma Ekolleri

  • Yönlendirmesiz Çocuk Merkezli Oyun Terapisi
  • Bilişsel Davranışçı Terapi

Cevaplar (231)

Merhabalar,Öncelikle belirtmeliyim ki görme seviyenizle ilgili belirsizliklerden dolayı ve gelecekte birinin size nasıl yaklaşacağından kaygı duymanız çok anlaşılır. Ve kendinizi burada içtenlikle paylaşmanız çok kıymetli. Şimdi yaşadığınız duruma daha yakından bakalım istiyorum. "Evlenmek istiyorum ancak daha önce bir ilişkim olmadı ve karşı taraf için bu ne ifade eder bilmiyorum. " diye belirtmişsiniz. Sevgili danışan bu ifadenizden aslında kaygınızın biraz da daha önce bir ilişki yaşamamış olmanıza dayandığını görüyorum. Bu sizde bir bilinmezlik yaratıyor olabilir ve deneyimsizliğiniz kaygınızı büyütüyor olabilir. Bu noktada bir yandan evlenmek isterken bir yandan da belki de aklınızda “Biriyle yakınlaştığımda, ya yargılanırsam?”, “Ya anlaşılmazsam?” gibi sorular yankı buluyor olabilir. Kaygınız çok anlaşılır ancak sağlıklı bir ilişki açık ve samimi paylaşımlar üzerine kurulur. Burada durumu gizlemek yerine uygun zamanda paylaşmanız güveni ve samimiyeti artıracaktır. Gizlemek ise kaygıyı büyütür. Bu noktada bir konuyu hemen açmak zorunda değilsiniz. Önce tanımak, karşılıklı değerlerinize bakmak ve biraz yakınlık kurulduğunda, içinizde doğru anı hissettiğinizde bunu konuşmayı deneyebilirsiniz. O zaman kelimeler daha doğal, ortam daha yumuşak gelebilir. Diğer yanda "Kendi ihtiyaçlarımı görüyorum çok şükür. " diyerek aslında sahip olduklarınıza verdiğiniz değeri gösteriyorsunuz. Bu noktada sahip olduğunuz her şey ile kendinizi sevmeniz ve “Ben olduğum halimle sevilmeye değerim. ” bakış açısıyla kendinize şefkat göstermeniz çok önemli. Siz kendinize değer verdiğinizde, kendinizi sevilmeye layık gördüğünüzde bir başkasının da size değer vereceğine yönelik inancınız artabilir ve çevrenize güvenle yaklaşabilirsiniz. Sevgili danışan bir evlilik sadece fiziksel yeterlilikle değil; sevgi, sorumluluk anlayışı, empati gibi pek çok bileşeni içeren bir birlikteliktir. Yeni insanlarla tanışmak ya da sizi anlayacak, duyacak birini bulmak için gerekirse adım adım ilerleyin. Küçük pratiklerle kendinizi ifade etmeyi kolaylaştırabilirsiniz. Bu önce yakın arkadaşlarınıza bu konuyu açarak kabul ve güven deneyimini yaşayıp bunu ileride ilişkiye taşımak gibi bir adım olabilir. Bir sorunuz ya da merak ettiğiniz detaylar olursa, tekrar paylaşabilirsiniz. Cevabımın faydalı olmasını umuyor, sağlıklı günler diliyorum. Psikolog Fatma Gizem Bitgen

Devamını Oku...

Merhaba Ebru,Öncelikle belirtmek isterim ki kendinizi burada dürüstlükle ifade etmeniz çok kıymetli. Yazdıklarınızdan yaşadığınız nörolojik ve psikolojik durumlarınıza rağmen hayata nasıl sıkı sıkıya bağlı olduğunuzu ve geleceğinize nasıl bilinçle baktığınızı görüyorum. Şimdi sınav kaygınızı nasıl sağlıklı bir şekilde yönetebilirsiniz birlikte bakalım isterim. Bu noktada beşinci kez denemeniz ve hala vazgeçmemeniz aslında kendinize ne kadar güvendiğinizi gösteriyor. Kolay kolay pes etmiyorsunuz, ama üst üste yaşanan hayal kırıklıkları her insanın içinde bir yerde “Acaba bu yol gerçekten bana açık mı?” diye düşündürebilir. Burada bilmeniz gereken bir şey var ki o da yaşadığınız stresin çok anlaşılır olduğu. Önemli olan içinizdeki bu azim duygusuyla stresinizi lehinize kullanmanız olacak. Peki neler yapabilirsiniz?Burada atılması gereken ilk ve işlevsel olan adım kaygılı düşüncelerinize gerçekçi bir şekilde bakmanız olacak. Kaygı aklımıza sürekli "ya yapamazsam" temalı düşünceleri getirir aslında bu düşünce kalıbına dışarıdan baktığımızda planlı çalıştığımızda başardığımız anları görebiliriz. Bu noktada düşünceleri “gerçekçi olanlar” ve “kaygının ürettikleri” şeklinde ayırmak etkili bir adım olacaktır. Bununla birlikte aklınıza gelen düşüncelere “Bu düşünce bana şu anda fayda sağlıyor mu?” bakış açısı ile yaklaşmanız da gerçekçi düşünmeniz noktasında size yardımcı olacaktır. Umudunuzu canlı tutmak noktasında ise başardığınız küçük ilerlemeleri kutlamanızı önereceğim. Evet atanmak büyük bir hedef olabilir ancak büyük hedeflere adım adım ilerlenir. Bu noktada örneğin bir konuyu tam öğrendiğinizde, soru çözümünde artış gösterdiğinizde ilerlemeniz için kendinizi sevdiğiniz bir müzik, kahve veya dilediğiniz bir şekilde onurlandırın. “Ya olmazsa?” cümleleri yerine “Peki ya olursa?” gibi alternatif düşünceler denemeniz de umudunuzu ve hayallerinizi aktif tutabilir. Son olarak sınav öncesi yapacağınız nefes egzersizlerinin kaygınızı azaltma noktasında etkili olabileceğini ve bu süreçte yakınlarınızla duygu ve düşüncelerinizi paylaşmanın iyileştirici olabileceğini eklemek isterim. Bu süreçte bizlere her zaman yazabilirsiniz. Cevabımın faydalı olmasını umuyor, sağlıklı günler diliyorum. Psikolog Fatma Gizem Bitgen

Devamını Oku...

Merhabalar,Yazdıklarınızı okurken hamilelik gibi hassas bir dönemde içinde bulunduğunuz durumun sizi ne kadar yorabileceğini tahmin edebiliyorum. Ölüm korkusu ya da daha genel anlamıyla kaygı sezgisel olarak hepimizin zaman zaman karşılaştığı bir şey. Ama sizinki sadece geçici bir tedirginlik gibi değil; bütün gündelik yaşantınızı ve duygusal dünyanızı sarsacak kadar yoğun gibi görünüyor. Sürekli gözünüzde canlanan senaryolar, nefes sıkışmaları, ağlama nöbetleri. .. Bunların hiçbiri kendi isteğinizle olan şeyler değil. Şimdi içinde bulunduğunuz duruma daha yakından bakalım ve neler yapabilirsiniz üzerine konuşalım. Paylaştıklarınızdan 18 yaşındayken ölüm korkularınız olduğunu ve şu anda hamilelik döneminde bu korkuların tekrar gün yüzüne çıktığını anlıyorum. Bu noktada belirtmek isterim ki özellikle gebelik döneminde yaşanan hormon değişimleri, sorumlulukların artması ve yaşamda yeni bir döneme girme girme gibi durumların bu duyguları tetikleyebilir. Ölüm korkusu ve kaygılar özellikle hamilelik, evlilik, sorumluluk artışı gibi hayatın dönüm noktalarında yoğunlaşabiliyor. Sizin durumunuzda dikkat edilmesi gereken 18 yaşındayken sizde bu kaygı ve korkuları tetikleyenin ne olduğu. Bu korkuyu yaşadığınız ilk anı keşfetmek, kaygının kökenine inmemize yardımcı olur, o anda yaşadığınız duygu, düşünce ve bedensel tepkileri hatırladığınızda bugünkü korkularınızla bağlantı kurabilirsiniz. Ve "Benim korkum boşuna değilmiş, aslında şuradan geliyormuş" gibi bir bakış açısıyla size anlamlandırma ve kontrol hissi kazandırır. Bu noktada cevaplamanızı istediğim sorular olacak. Bu ölüm korkusunu ilk defa hissettiğiniz zamanı hatırlıyor musunuz?, O an hayatınızda neler oluyordu, hangi duygu ya da düşünce öne çıkıyordu?, O zamanki korkularınızla bugünkü korkularınızın arasında nasıl bir benzerlik görüyorsunuz?İkinci olarak "Ya kötü bir şey olursa" temelli kaygılı düşünce yapısı üzerine konuşalım. Bu noktada “Bu aklıma gelenler gerçekten olur mu? Yoksa ben mi abartıyorum?” gibi sorular aklınıza geliyor olabilir. Aslında aklınıza gelen düşüncelerin gerçekliği yansıtmak gibi bir görevi yok; kaygılı zihin, kendini korumak için en kötü olasılıkları öne çıkarmaya yatkındır. Kaygı ve korkular zihinde senaryolarla beslenir. Senaryoların gerçek olması gerekmez; bunlar zihnin yarattığı ihtimallerdir. Ama siz onları gerçekte olacakmış gibi hissediyorsunuz. Bu noktada zihniniz sizi ve çocuklarınızı koruma refleksiyle, her ihtimali gözünüzün önüne getiriyor. Ama bu, yaşayacağınız anlamına gelmiyor. Böyle anlarda “Şu an neyin içindeyim, gerçekten tehlikede miyim?” sorusunu kendinize sorup dikkatinizi topraklama egzersizi ile bulunduğunuz ortama yöneltmeye çalışmanız ana dönmeniz ve gerçeklik kontrolü yapmanız açısından faydalı olacaktır. İlgili olarak kaygı seviyeniz yükseldiğinde 4-7-8 nefes egzersizini yapmanız zihinsel senaryoları yavaşlatmanıza yardımcı olur. Son olarak 4 gündür kullandığınız lustral tedavisi üzerine konuşalım. Lustral gibi antidepresanlar, etkisini genellikle birkaç hafta içinde göstermeye başlar. Bu noktada 4 gün henüz etkisini tam anlamıyla göstermesi için erken bir süredir. Bu süreçte doktorunuzla temas halinde kalmanız oldukça önemli. Eşinizle veya güvendiğiniz bir yakınınızla duygularınızı paylaşmaktan çekinmemenizi, süreç boyunca bizlere yazabileceğinizi eklemek isterim. Cevabımın faydalı olmasını umuyor, sağlıklı günler diliyorum. Psikolog Fatma Gizem Bitgen

Devamını Oku...

Merhabalar,Paylaştıklarınızdan fiziksel ve psikolojik belirtilerle birlikte hayatın sorumlulukları da eklenince ne kadar zorlayıcı bir dönemden geçtiğinizi tahmin edebiliyorum. Bu noktada belirtmek isterim ki kendinize dürüstçe bakıp yaşadıklarınızı bu kadar açıkça anlatmanız takdir edilesi. İki küçük çocuk, eşinizin yoğunluğu, geçmişten gelen kaygılar, sağlık sorunları ve etrafınızda sizi duyamayan insanlar arasında sıkışıp kalmak, bunu yaşarken bazen nefes almak bile çok zor olabilir. Şimdi yaşadıklarınızı daha yakından bakalım ve neler yapabilirsiniz üzerine konuşalım. Sevgili danışan ilk olarak 13 yaşınızdan beri süre gelen kaygı öykünüzün şu ana yansıması üzerine konuşalım. "Ben olmasam daha iyi olurlardı. ", “Çocuklarım beni sevmiyor”, “dinlemiyorlar” gibi hisleriniz sizin yetersiz oluşunuzun kanıtı değil, çoğu zaman yorgun, kırgın ve hassas bir anda zihninizin size oynadığı, kaygılı anların hileleri gibi görünüyor. Çocuklar sevgiyi ve bağlılığı biz yetişkinlerdeki gibi göstermez. Özellikle 2 ve 3 yaş kardeş oldukları için sürekli çatışabilecekleri, bazen ebeveynlerini duymuyormuş gibi davrandıkları çok zorlayıcı bir dönemdir. Zorlandığınız anlarda çocuklarınızın sizi görmesini beklemeniz çok anlaşılır ancak çocuklarınızın iç dünyası sandığınızdan çok daha fazla size bağlı. Bir gün size minik bir gülüş attıklarında, sadece yanınızda olmalarına izin verdiğinizde bile, size olan sevgileri aslında oradadır. Sadece şekli değişmiş olabilir. Burada kaygılı düşüncelerle ve kaygının sebep olduğu bedensel belirtilerle mücadele etmek için ilk olarak kaygı günlüğü tutmanızı isteyeceğim. Aklınıza gelen kaygılı düşünceleri not edip gerçekliğini sorgulamanız etkili bir adım olacaktır. Örneğin "Çocuklarım beni sevmiyor. " cümlesinin gerçekliğini sorguladığınızda aslında çocuklarınızın size sevgiyle yaklaştığı, sarıldığı anları hatırlayabilirsiniz. Bedensel belirtileri azaltmak için ise 4-7-8 nefes egzersizi ve topraklama egzersizi yapmanızı isteyeceğim. İkinci olarak evlilikle birlikte çocuklar sonrası hedeflerinizin hayallerinizin yarım kalması üzerine konuşalım. Paylaştıklarınızdan aslında isteyerek evlendiğinizi ancak çocuklar sebebiyle sorumluluklarınızın da artması sonucu hem işinizi bıraktığınızı hem de belki de hayallerinizdeki evlilik hayatını yaşamaya fırsatınızın kalmadığını anlıyorum. Sevgili danışan böyle bir zamanda yorgun tükenmiş hissetmeniz çok anlaşılır. Aileniz dahil kimsenin sizi anlamadığını ve yalnız hissettiğinizi de ekliyorsunuz. Ancak eşinizin iş dışında size yardımcı olmaya çalıştığını belirtmişsiniz. Bu noktada ilk olarak kendinize “Şu an zorlanıyorum ama bu geçecek. ”, “Her anne bazen yetemediğini hisseder, bu beni kötü bir anne yapmaz. ” gibi cümlelerle şefkatle yaklaşmanızı rica edeceğim. En iyi iyileştirici güç kendimize nazik yaklaşmaktır. İkinci olarak eşiniz, anneniz, komşunuz gibi destek alabileceğiniz kişilerden “Bugün çocuklara 1 saat bakar mısın?” gibi ifadeler ile somut, küçük yardımlar istemekten çekinmemenizi isteyeceğim. Sevgili danışan çoğu kişi dışarıdan bizim ne yaşadığımızı bilmeyebilir, bu noktada duygu ve düşüncelerimizi açıklıkla paylaşıp yardım istemek çok insanidir. Üçüncü olarak bundan sonrası için hangi adımları atabilirsiniz, üzerine konuşalım istiyorum. Bu noktada ilk olarak “Bugün bütün evi toplamalıyım” yerine “Bugün sadece mutfak tezgâhını düzenleyeceğim. ” gibi küçük ulaşılabilir hedefler ile harekete geçmenizi isteyeceğim. Diğer yanda çay/kahve içerken telefonu bir kenara bırakıp sadece o ana odaklanmanız. çocuklar uyuduğunda 10 dakika sevdiğiniz bir müzik dinlemeniz, kısa bir meditasyon gibi yöntemler ile kendinize mini anlar yaratmanız faydalı olacaktır. Çocuklarınızla bağ kurma yolunda ise 5 dakikalık “kimin sesi daha komik?”, “renk bulma oyunu” gibi küçük oyunlar oynamanız faydalı olabilir. Bu hem çocuklarla yakınlaşma duygunuzu artırır hem de suçluluk hissini hafifletir. Enerjinizin azalması, dışarı çıkmak istememeniz, hayatı anlamsızlaşmış gibi hissetmeniz. Yaşadıklarınız; kolayca bir yere sığdırılamayacak kadar karmaşık ve önemli. Şu anda bir desteğe ihtiyacınız olduğu açık, o yüzden burada bir kez daha yazabilir, duygularınızı açmaya devam edebilirsiniz. Uzman desteği almaktan da çekinmemenizi rica edeceğim. Cevabımın faydalı olmasını umuyor, sağlıklı günler diliyorum. Psikolog Fatma Gizem Bitgen

Devamını Oku...