Psk. Betül Canbel
İzmir
Genç ve Yetişkin Danışmanlığı
Uzman Hakkında
Merhaba! Uşak Üniversitesinde Psikoloji lisans eğitimimi tamamladım. Mezuniyetimden bu yana ergen ve yetişkinlerle çalışıyor, bireylerin kendilerini keşfetmelerine ve yaşam kalitelerini artırmalarına yardımcı oluyorum.
Eğitim
- Uşak Üniversitesi - Lisans
Seminerler / Konferanslar (Sertifikalar)
- EMDR Eğitimi
- Bilişsel Davranışçı Terapi Eğitimi
- Evlilik ve Çift Terapisi Eğitimi
- Minfulness Teknikleriyle Psikoterapi
- Oyun Terapisi
- Yetişkin Psikoterapisinde 12 Test
- Çocuk ve Ergenlerde Bilişsel Davranışçı Terapi
Uzmanlık Alanları
Çalışma Ekolleri
- Bilişsel Davranışçı Terapi
- EMDR Tekniği
Cevaplar (573)
Merhaba sevgili danışan,Sorunu okurken ne kadar derin düşündüğünü ve Jung’un sözlerini sadece “alıntı” düzeyinde değil, gerçekten sorgulayıp hayatla ilişkilendirmeye çalıştığını gördüm. Bu çok kıymetli bir zihinsel tutum. Jung’un mutlulukla ilgili bu beş maddesi aslında bir “mutluluk listesi” değil; daha çok “psikolojik bütünlük için destekleyici koşullar” olarak düşünülmelidir. Jung hiçbir zaman mutluluğu mekanik bir reçeteye indirgemedi, aksine insan ruhunun çok katmanlı yapısını anlayarak “mutluluk, dış koşullarla değil, kişinin kendisiyle kurduğu bağlantıyla ilgilidir” demeye çalıştı. Yani onun listesi, “bunlar varsa kesin mutlu olursun” gibi bir iddia taşımaz; daha çok “insan ruhunu besleyen alanlar genellikle bunlardır” der. Aslında Jung’un temel yaklaşımında mutluluk bir “hedef” değil; kişinin kendi iç dünyasıyla uyumlanmasının yan ürünüdür. Bu nedenle senin “Psikolojik rahatsızlığı olan biri mutlu hissedemez mi?” sorunu çok önemsiyorum. Jung’a göre psikolojik rahatsızlık, ruhun bozulmuş hali değil, ruhun bir şey anlatmaya çalışmasıdır. Yani depresyon, kaygı, zorlanmalar… Bunlar insanın mutsuz olduğu anlamına gelmez; bir dönüşüm döngüsü içinde olduğunu, kendini yeniden organize etmeye çalıştığını gösterir. Bu nedenle evet; psikolojik rahatsızlığı olan bir insan mutlu olamaz demek, Jungcu bakış açısından doğru değildir. Hatta çoğu zaman en büyük içgörüler, en büyük dönüşümler ve en derin mutluluklar, ruhun karanlık dönemlerinden sonra gelir. Jung’un “bilinçdışıyla yüzleşmeden bütünlük olmaz” derken kastettiği tam da buydu. Senin fark ettiğin bir diğer nokta da çok doğru: “Maddelerin çoğu hayatında olmayan insanlar mutlu olabiliyor. Maddelerin çoğu olan insanlar mutlu olamıyor. ” Jung’un listesi mutluluğun dış koşullara bağlı olduğunu söylemez; dış koşulların ruhun ifade alanlarını desteklediğini söyler. Yani bu beş madde aslında insan psikolojisinin “doğal ihtiyaç alanlarıdır. ” Bir insan iyi ilişkiler içinde olmak ister ama yalnız bir insan da anlam bulabilir. Bir insan iş memnuniyeti ister ama işinden memnun olmayan biri de hayatta başka kaynaklardan tatmin üretebilir. Bir insan fiziksel ruhsal sağlık ister ama zorluklarla yaşayan biri de derin bir iç olgunluk geliştirebilir. Burada Jung’un vermek istediği mesaj şudur: Mutluluk, dış koşulların toplamı değil; kişinin ruhuyla kurduğu ilişkiyi taşıyan alanların bütünüdür. Diğer yandan senin şükür ve gözün doyması ile ilgili yaptığın tespit, Jung’un tam olarak “içsel bütünlük” dediği kavrama denk düşer. Çünkü Jung için mutluluğun ana zemini, insanın “neye sahip olduğunun” değil, “kim olduğunun” bilincinde olmasıdır. Kendini tanıyan, gölgesini bilen, kendi karanlığıyla ve aydınlığıyla barışık olan biri, dışarıdaki koşullar değişse bile içsel bir istikrar hissine sahiptir. Bu nedenle hem maddi imkanları geniş olup mutsuz yaşayan insanlar, hem de zor koşullar içinde olup yaşam sevincini koruyan insanlar vardır. Çünkü mutluluğun asıl belirleyicisi dış dünya değil, içsel bütünlük ve anlam duygusudur. Jung burada asla “Yoksulluk, yalnızlık, hastalık da mutlu eder” demiyor. Aksine, insanın bu alanlarda desteklenmesinin ruhu güçlendirdiğini söylüyor. Yani onun maddeleri bir mutluluk ölçütü değil; bir içsel denge haritasıdır. Senin “Sanki bu maddeler mutlu görünmekle ilgili” eleştirini de çok kıymetli buluyorum. Evet; ilk bakışta liste dışarıdan “ideal hayat maddeleri” gibi durabilir. Ancak Jung’un yaklaşımında mutluluk dışarıdan görünmez; içeriden gelişir. Dışarıdan görünen şey yalnızca davranışlardır, ruhun dengesi değildir. Bu yüzden Jung’un mutluluk anlayışı aslında modern mutluluk reçetelerinin tam tersidir: Mutluluk bir hedef değil, içsel farkındalığın, kabulün, gölgeyle yüzleşmenin ve kendine dürüst olmanın doğal sonucudur. Senin bu listeyi sorgulaman da aslında Jungcu düşüncenin en sevdiği şeydir: “Ruhun kendi hakikatini bulması. ” Bu yüzden “Ben burada 4 puan alırdım” demen aslında önemli olan değildir. Önemli olan, hayatında eksik gördüğün alanları fark edip “Benim ruhum şu an neye ihtiyaç duyuyor?” diye soruyor olmandır. Jung’a göre mutluluk, ihtiyaçların eksiksiz olması değil, ihtiyaçların farkında olarak yaşamak ve ruhun mesajlarını duyabilmektir. Umarım cevabım faydalı olmuştur. Değerlendirilmesini istediğin farklı bir soru veya aklına takılanları sorabilirsin. Sevgiler,Psikolog Betül Canbel
Merhaba sevgili danışan,Kızınızla yaşadığınız süreci okurken gerçekten ne kadar yorulduğunuzu, sabah rutinlerinin hem sizin hem de onun için ne kadar zorlayıcı hale geldiğini anlayabiliyorum. Özellikle 5 yaşından beri devam eden ve son iki yılda belirgin şekilde artan kıyafet seçme, atlet-külot değiştirme, saç konusunda direnme gibi davranışlar, yalnızca “isteksizlik” ya da “inat” gibi görünse de, aslında çocuğun dünyasında çok daha yoğun bir duygusal yük barındırabilir. Bu nedenle durumun “ben nerede hata yapıyorum” gibi bir yerden değil, “kızım şu an bu davranışla bana ne anlatmaya çalışıyor” yerinden ele alınması çok değerli olacaktır. Kıyafet ve görünüşle ilgili bu tür takıntı benzeri davranışlar çoğunlukla bir kontrol ihtiyacı, duyusal hassasiyet, kaygı seviyesi, duygusal güvenlik arayışı ya da rutine sıkı bağlanma isteği ile bağlantılı olabilir. Çocuklar özellikle 7–8 yaş civarında bedensel farkındalıkları artar ve bedenlerinin nasıl hissettiğini daha fazla takip etmeye başlar. Eğer kızınızın iç dünyasında “yanlış hissedersem, rahatsız olursam, huzursuz olursam baş edemem” gibi kaygı temelli bir düşünce varsa, kıyafet seçme süresi de bu nedenle uzayabilir. Yani o an kıyafeti seçemiyor oluşu, kontrol edemediği bir rahatsızlığı gidermeye çalıştığı için olabilir. Atleti elbise gibi aşağı çekiştirmesi ise çoğu zaman “kendini güvende hissetme” ya da “vücut algısıyla ilgili bir rahatsızlığı kendi yöntemince düzeltmeye çalışma” davranışı olarak karşımıza çıkar. Bu durum dışarıdan bakıldığında basit bir hareket gibi görünür ama çocuk için o anki rahatsızlık hissini yatıştırma çabasıdır. “Kızım yırtılacak bak” dediğinizde bile aldırmaması bunun ne kadar içgüdüsel ve sakinleşme amaçlı bir davranış olduğunu gösteriyor. Saçların salık kalmasını istemesi ise yine kontrolün onda olmasına duyduğu ihtiyaçla ilişkili olabilir. Bazı çocuklar saçların toplanmasından fiziksel olarak rahatsız olur, bazıları da “benim istediğim olsun” diyerek içsel kaygılarını düzenlemeye çalışır. Salık saçla basket oynamak ise tamamen “duyusal rahatlık” arayışıyla ilgili olabilir. Tüm bu davranışların nedeni şımarıklık ya da inat değildir. Bu çok önemli bir ayrım. Burada daha çok çocuğun duygusal regülasyon güçlüğü, yüksek kaygı, duyusal hassasiyet değerlendirilmelidir. Bu süreçte evde yapabileceklerinize gelecek olursak; ilk adım kızınızı suçlamadan, eleştirmeden ve acele ettirmeden duygusunu anlamlandırmak olmalı. Örneğin, “Kıyafet seçemiyorsun, yine geç kaldık” yerine, “Sanıyorum kıyafetinin tenine nasıl geldiğini çok önemsiyorsun, rahat hissetmek senin için çok kıymetli. Bu yüzden de uzun sürüyor. Hadi birlikte daha kolay bir yol bulalım”demek daha yatıştırıcı olur. İkinci adım ise seçeneklerin sınırlandırılması. Çocuklarda fazla seçenek kaygıyı artırır. Okul kıyafetleri için haftalık bir düzenleme yapabilirsiniz:Pazar günü kızınızla birlikte 5 kombin belirleyin. Onları görünür şekilde dizin. Sabah sadece o günün iki seçeneği arasından seçim yapmasına izin verin. Kontrol yine onda olur ama belirsizlik azalır. Aynı şekilde atlet-külot değiştirme davranışında da “günde bir kez” sınırı koyabilirsiniz. Ancak cezayla ya da baskıyla değil; açıklamayla. “Bu hareketi yaptığında vücudun yoruluyor ve çok zaman kaybediyoruz. Sana yardımcı olmak için bir düzen kuralım. ” Şeklinde yumuşak bir rehberlik etkili olur. Saç konusunda ise kızınızın duyusal hassasiyetini anlamaya çalışarak ilerleyebilirsiniz. Belki toplandığında canı acıyordur, belki görünüşüyle ilgili bir kontrol hissi vardır. Önce “Neden salık istiyorsun, seni rahatlatan şey ne?” diye sorarak onun içsel ihtiyacını anlamak önemli. Sonrasında basket için daha yumuşak tokalar, gevşek toplama gibi “orta yol” yöntemleri denenebilir. Ancak burada en önemli vurguyu yapmak isterim: Bu davranışların 5 yaşından beri devam etmesi, son iki yılda belirgin şekilde artması ve günlük yaşam akışını bozması, mutlaka bir çocuk psikoloğu tarafından değerlendirilmesi gereken bir durumdur. Çünkü bu tür takıntı benzeri davranışlar, bazen çocuklarda kaygı bozukluğu, obsesif eğilim, ayrılma kaygısı, duyusal işlemleme güçlüğü ya da o yaşa özel gelişimsel süreçlerle ilişkili olabilir. Bunu belirlemek için bir uzman gözü çok kıymetlidir. Ayrıca, bu yoğunlukta bir davranış bazen çocuk psikiyatristi tarafından da değerlendirilir. Bu değerlendirme çocuğun genel duygusal durumu, kaygı seviyesi, günlük yaşamı etkileyip etkilemediği açısından önemlidir. Bu, illa ki ilaç başlanacağı anlamına gelmez; çoğu zaman oyun terapisi, duygu düzenleme çalışmaları ve ebeveyn danışmanlığıyla çok güzel yol alınır. Umarım cevabım faydalı olmuştur. Değerlendirilmesini istediğin farklı bir soru veya aklına takılanları sorabilirsin. Sevgiler,Psikolog Betül Canbel