Psk. M. Çağla Karataş
Adana
Online Terapi | Bilişsel Davranışçı Terapi & Çocuklar İçin Çözüm Odaklı Terapi | Kaygı, OKB, Depresyon, Yeme Bozuklukları, Sınav Kaygısı
Hakkımda
Psikoloji lisans eğitimimi, yüksek onur öğrencisi olarak dereceyle tamamladım. Eğitim sürecimde gönüllü stajlarla sahada deneyim kazanarak farklı yaş gruplarıyla çalışma fırsatı buldum.
Bilişsel Davranışçı Terapi ve Çözüm Odaklı Terapi alanlarında eğitimler aldım.
Danışanlarımla güvene dayalı, destekleyici ve yargılamayan bir alan oluşturarak birlikte ilerlemeyi önemsiyorum.
Eğitim
- Girne Amerikan Üniversitesi - Lisans
Seminerler / Konferanslar (Sertifikalar)
- Bilişsel Davranışçı Terapi
- Çocuğun Cinsel İstismarı ve Psikososyal Yaklaşımlar
- Çocuk ve Okul Odaklı Kısa Süreli Çözüm Odaklı Terapi
Uzmanlık Alanları
Çalışma Ekolleri
- Bilişsel Davranışçı Terapi
Cevaplar (29)
Merhabalar sevgili danışan, Sorunuzu okuduğumda öncelikle yaşadığınız duyguları anlamaya çalıştım. Duygular… Bazen o kadar yoğun hissettiriyor ki geceleri uykuları kaçırıyor, gün içinde zihnimizde sürekli ihtimalleri düşündüren bir hamster çarkı gibi dönüp duruyor. Duygular düşünceleri, düşünceler duyguların yoğunluğunu artırıyor. Haklısınız, bu duygu yoğunluğunda insan ne yapacağını şaşırabiliyor. “Anlatsam mı, anlatmasam mı? Ya başıma böyle bir şey gelirse, ya şöyle olursa…” soruları zihni çok yorabiliyor. Örneğin yaşadığınız duyguya kaygı diyelim. Pişmanlık ve senaryo kurma, kaygının çok bilinen bir parçasıdır. Yani yaşadığınız şey yalnızca sizin başınıza gelmiyor sevgili danışan. Kaygı arttıkça senaryolar da artar. Bazen kaygı o kadar yoğunlaşır ki, her duruma hazır hissetmek ve kontrolün bizde olduğunu görmek için senaryoları daha da detaylandırırız. İşte tam bu noktada aslında kontrolden çıktığımızı hissedebiliriz ve bu döngüye dur deme zamanımızın geldiğini fark ederiz. İnsan güvenmek, paylaşmak, anlatmak, anlaşılmak ister. Bunları istemek, beklemek çok doğal sevgili danışan. Özellikle arka planda çalışan bir zihin varken sohbet esnasında kontrolü elde tutmak zor olabilir. Güvendiğiniz kişilerle duygularınızı, düşüncelerinizi paylaşmak bazen insanın omzundaki yükleri hafifletebilir. Ancak hangi durumlarda bunun size sıkıntı verdiğini fark etmek önemlidir. Bahsettiğiniz şeyler aslında anlatmak istediğiniz kadarsa, ama siz fazlasını anlattığınızı düşünüyorsanız; bu, düşüncelerinizin yoğunluğundan ne kadar paylaşmak istediğinize karar verememenizden kaynaklanıyor olabilir. Çevrenizle sağlıklı sınırlar çizebilmek işte bu noktada çok önemlidir. İlişkilerdeki mahremiyet sınırlarını siz belirleyebilirsiniz sevgili danışan. Elbette bunun farkındasınız. Bu sınırları çizemediğinizi hissettiğiniz için de ilişkinizin zarar görmesinden korkuyorsunuz. İlişki sohbetleri açıldığında arkadaşlarınızın sorduğu sorulara “O konu biraz özel, başka bir şeyden bahsedelim istersen. ” ya da “Onu paylaşmak istemiyorum. ” diyebilmek zor ama başlamak için güzel cümlelerdir. Bu tür cevapları önceden hazırlamak, o anı sınırlarınızı koruyarak geçirmenizi kolaylaştırabilir. Şimdi sevgili danışan, derin bir nefes alın. Sonrasında kurmayı bırakamadığınız senaryoları düşünün. Dilerseniz yazıp yırtacağınız bir kağıda dökün, dilerseniz çekip sileceğiniz bir videoya anlatın. Ardından düşündüğünüz şeyler başınıza gerçekten gelse neler yapabileceğinizi, en kötü olasılıkta nasıl bir yol izleyebileceğinizi ve kimlerden destek alabileceğinizi yazın. Günün sonunda ihtiyacınız olan şey “anlaşılmak” ise önce kendinizi anlamaya çalışın; “güvenmek” ise önce kendinize güvenin. Elbette yazdığım kadar kolay olmayabilir ama sizi korkutan düşünceyle yüzleşmek kontrol ihtiyacınıza iyi gelebilir. Unutmayın, anlatmak ve anlaşılmak yalnızca başkalarıyla değil, kendinizle olduğunuzda da çok değerlidir. Düşünceleriniz sizden taştığında, destek istediğiniz anlarda soru sormaya devam edebilirsiniz. Cevaplamak için her zaman burada olacağım. Cevabımı bitirmeden şunu eklemek isterim; Değeriniz geçmişinizden ya da paylaştığınız şeylerden değil, şu anki tutumunuzdan ve kim olduğunuzdan gelir. Sevgilerle. ..
Merhaba sevgili danışan, Sorunuzu okuduğumda, düşüncelerinizi ve hislerinizi de anlamaya çalıştım. İş yeri, birçok farklı karakterin aynı amaç uğrunda mümkün olduğunca uyumlu çalışması gereken bir ortam. Bu ortamda uyum sağlayabilmek için her çalışan aynı özveride ya da iç görüde maalesef olamıyor. Sizin kendi üstünüze düşeni yaptığınızı düşündüğünüzde, ekip arkadaşlarınızdan da bu davranışı beklemeniz oldukça doğal bir durum. Bu uyumu bazen iletişim sorunları, bazen de kendine objektif bakamayan insanlar zorlayıcı ve yıpratıcı hale getirebiliyor. Aslında en başında yapılması doğru olan şeyi yapıp, yetkili kişilere yaşadığınız durumu anlatmışsınız. Ancak iletişimde ve hissettiğiniz baskıda değişen bir şey olmadıkça, bu durum sizi üzüp dayanılmaz hale getirmiş. Bu iletişimde görünürde iki yoldan bahsedebiliriz: Biri, nötr kalıp yaşanan olayın zaman aşımına uğramasını beklemek. Diğer yol ise iş arkadaşınızla uygun bir üslupla konuşmak… Ya da kendiniz için bulacağınız bir diğer çözüm yolu… Susmak, her zaman kabullenmek anlamına gelmeyebilir. Geri çekilip geçmesini beklemek bir zayıflık değil; mevcut ortamı ve insanları göz önünde bulundurunca, bazen sağlıklı bir savunma biçimi olabilir. Arkadaşınızla konuşmak, belki de duygularınızı ifade edebileceğiniz bir ortam yaratabilir. Açıkça ifade etmek; iletişimi güçlendirmek ve yanlış anlaşılmaları ortadan kaldırmak için doğru bir adım olabilir. Fakat sizin de dediğiniz gibi, karşınızdaki kişinin bu durumu anlama kapasitesi ve olgunluğu konusunda endişeleriniz var. Bu durumda da yapacağınız konuşmayı planlamak, alabileceğiniz tepkileri düşünmek, bu tepkilerle karşılaştığınızda nasıl bir yol izleyeceğinizi belirlemek sizi rahatlatabilir. Duygularınızı kontrol altında tutmak, karşı tarafın savunmaya geçmesi veya daha agresif davranması durumunda durumu tırmandırmamak için size avantaj sağlar. Ayrıca bu tür hassas konuşmaları, iş yerinde mümkünse sadece sizin ve Ayşe’nin olduğu özel ve sakin bir ortamda yapmak daha sağlıklı olur. Bu, her iki tarafın da kendini daha rahat ifade etmesine olanak tanır. Konuşmanızda doğrudan kişisel suçlamalardan kaçınmak, belki de aranızdaki iletişimi iyileştirmenize yardımcı olabilir. “Sen böyle yapıyorsun” gibi ifadeler yerine, “İş ortamında yaşananlar beni çok etkiliyor ve işimi zorlaştırıyor. ” gibi, kendi duygularınıza ve deneyiminize odaklanan cümleler kullanmak; sizi anlamasına yardımcı olup karşı tarafın savunmaya geçme ihtimalini düşürebilir. Eğer bu konuşmayı yapmak sizin için zor ya da riskliyse, iş yerinizde bir ara bulucu, insan kaynakları ya da bir yönetici desteği almak en doğru yaklaşım olabilir. Doğrudan iletişim genellikle sorunların çözümünde ilk adımdır; ancak karşınızdaki kişinin tutumu ve yaklaşımı bu konuda belirleyici olur. Eğer Ayşe’nin olgun ve açık bir iletişim kurma niyeti olmadığını düşünüyorsanız, bunları göz önünde bulundurarak da bir karar alabilirsiniz. Sağlıklı ve destekleyici bir çalışma ortamı herkesin hakkıdır sevgili danışan, ve bunu korumak için adım atmaktan çekinmemelisiniz. Ben, seçeceğiniz yolları ve nelerle karşılaşabileceğinizi sizin için değerlendirmek istedim. Alacağınız kararı, bu ihtimalleri düşünüp çözümler bularak netleştirebilirsiniz. Sorunuzu detaylandırmak, ihtimalleri konuşmak isterseniz cevaplamak için burada olacağım. Sevgilerimle…
Merhaba sevgili danışan, Sorunuzu okuduğumda düşünceleriniz gibi hislerinizi de anlamaya çalıştım. Öncelikle söylemek isterim ki genç yaşta kendini bu kadar güzel ifade edebilmek, kendine dürüstlükle bakabilmek büyük bir beceri. Bunun için sizi tebrik etmek isterim. İnsanlarla iyi anlaşabilmek bir karakter özelliğidir, bir beceridir hatta. Bazı insanlar doğaları gereği daha mesafeli olabilir, bazıları ise sizin gibi daha açık, daha girişken, daha rahat ilişki kuran yapıda olabilir. Bu, bir yanlış ya da eksiklik değil, sadece farklılık. Sosyal medya gibi yerlerde gördüğümüz genellemeler “herkesle iyi geçinenler sahicidir, değildir” gibi kafamızı karıştırabilir. Bu genellemeye ben de dahil miyim acaba? kaygısı başlangıçta oldukça normal. Ama unutmayın ki bu tür genellemeler kişisel deneyimleri değil, çoğunlukla önyargıları yansıtır. Siz büyük bir iç görüyle bunu düşünmüş ve bir amaç uğruna böyle davranmadığınızı keşfetmişsiniz. Siz kimseye çıkar amaçlı yaklaşmadığınızı, samimiyetinizin sadece sosyal olmayı seviyor olmanızdan kaynaklandığını çok net ifade etmişsiniz. Dahası, herkesle derin bağlar kurmadığınızı, sadece birkaç kişiyi gerçekten yakınınız olarak gördüğünüzü de belirtmişsiniz. Bu, aslında oldukça sağlıklı bir sınır çizimi. Çünkü sosyal olmak ile içini herkese açmak aynı şey değildir. Sizin duruşunuz, “herkesle iyi geçinirken, kendimi saklamadan ama gerektiğinde sınır koyarak iletişim kurabilirim” duruşudur. Bazıları, uyumlu olmayı “kişiliksizlik” sanıyor olabilir. Oysa siz kendini silmeden, insanlarla çatışmadan geçinebilmeyi başarıyorsunuz. Bu çok kıymetli bir denge. Kendinize şu soruyu sorabilirsiniz: “Ben bir ortamda var olurken, kendime sadık kalıyor muyum?” Yani ortama uyum sağlamak adına ait hissetmediğim gibi davranıyor muyum? Yoksa nasıl hissediyorsam öyle davranıyorum. Bazı durumlarda uyum sağlamak adına kendimi törpüleyip esnetebiliyorum ancak yine de ben olarak orda bulunuyor muyum? İnsanlar sizi sevsin diye değil, zaten siz olduğunuz için seviliyor olabilirsiniz. Eğer bu sorgulamalar zihninizde sıkça dönüyorsa ve kendinizi sürekli çevrenize göre şekillendirmeye çalışıyorsanız, zamanla içsel dengeniz sarsılabilir. Ancak yazdıklarınızda net olarak görülüyor ki; siz ne hissettiğinizi, neyi neden yaptığınızı fark eden birisiniz. Bu da zaten “kendini kaybetmeden sosyal olmak” anlamına gelir. Gözlemlediğiniz şeyler, aslında sizdeki yüksek bir sosyal zeka göstergesi olabilir. Bu becerinizin, sizi kalabalık içinde kaybolan biri değil; gerektiğinde herkesle iletişim kurabilen ama kendine özel alanlar bırakabilen biri yaptığı da oldukça net. Kimseyle küs kalmak istememeniz, ortamda huzur istemeniz, kendinizi saklamadan sosyal ilişkiler kurabilmeniz size ait bir yaşam tarzı. Ve bu tarz yanlış değil. Önemli olan; bu ilişkiler içinde kendinizi nasıl hissettiğiniz, nerede yorulduğunuz, nerede gerçekten beslendiğiniz. Kendinize şu soruyu sormanız faydalı olabilir: “Bu ilişkiler beni ben gibi hissettiriyor mu, yoksa içten içe bir rol mü oynuyorum?” Eğer cevabınız "hayır, ben sadece doğallığım bu şekilde" ise, zaten fazlasıyla sağlıklı bir yoldasınız demektir. Bir de şunu unutmamanızı isterim sevgili danışan: İnsanlarla iyi geçinmek, derin bağlar kurmak anlamına gelmez. Bazen sadece muhabbet eder geçersin. Bazen iz bırakırsın. Bu akışın doğasında var. Sevgilerle. ..
Merhaba sevgili danışan, Yazdıklarınızı büyük bir dikkatle ve anlayışla okudum. Sorunuzu okurken aynı zamanda zihinsel bir yorgunluk içinde olduğunuzu hissetmeye çalıştım. Çünkü her gün durduramadığınız aşırı düşünme hali sizi yorabilir. Anlattığınız şey öyle tanıdık ki; bir yanınız “neden bu kadar düşünüyorum?” diye kendinize sorarken, diğer yanınız da “ya bir şeyi atlar, yanlış yaparsam?” diye sürekli tetikte kalıyor gibi. .. Bu kadar çok düşünmek sizi hem içten içe kaygılandırıyor, hem de geceleri uyutmuyor. Ve tüm bunları anlatmanız, yardım arayışında olmanız çok kıymetli bir adım. Zihne düşünceler doluşunca, nerden geldi niye düşünüyorum diye sorabilmek gerçekten zor bir hale geliyor. Sizi anlayabiliyorum. Aslında bahsettiğimiz zihni susturamama hali çoğu insanda zaman zaman olabilir. Ancak önemli olan noktası kontrol edebiliyor olabilmek. Çünkü bazen kontrolümüzün dışına öyle sık çıkar ki artık Her ihtimal tek tek düşünülmeye başlanır. Bu durum durduramadığımız bir döngü haline gelir. Bu noktada bunu fark edip sizi etkilediğini gözlemlemeniz. Durdurmak, değiştirmek için neler yapabileceğinizi düşünmeniz çok önemli bir istek. Bu iç görünüz için sizi tebrik etmek isterim. Bu tarz düşünceleri durduramama hali genelde zihnin, kendini sürekli bir hazırlık hâlinde tutmasıyla başlar. Bu hazırlık hali, başlangıçta güvenli hissettirse de, zamanla düşünce kontrolünü kaybetmeye neden olabilir. Özellikle bir planınız, bir sorumluluğunuz ya da değişiklik yaşanacak bir gün varsa, zihniniz “en ufak detayı bile atlamamalıyım” diyerek sizi sabaha kadar meşgul edebilir. Bu düşünceler yalnızca bir iki konu hakkında değil; bazen gün içinde yaşanan önemsiz bir konuşmadan, ertesi günkü kahvaltının saatine kadar her şeye yayılabilir. İşte bu da zihninizi sürekli uyanık ve gergin tutar. Ve bu durum, zamanla uykuya geçmenizi zorlaştırabilir. Bu durumun altında çoğu zaman, hayatı kontrol etme isteği, belirsizlikle başa çıkmakta zorlanma, hata yapmaktan korkma gibi konular yatabilir. Siz de örneklerinizde çok güzel ifade etmişsiniz: “Yarın ne yapacağımı, nasıl gideceğimi, kimle nasıl konuşacağımı, hatta şoföre ne diyeceğimi bile düşünüyorum. ” Bu satırların her biri, aslında içinizdeki “önceden her şeyi planlayarak hata yapmamayı garantilemek isteyen” tarafınızın bir dışa vurumu gibi. Zihniniz sizi olası olumsuzluklardan korumak istiyor ama bunu yaparken sizi de dinlendirmiyor. Zihninizde düşünceler akmaya başladığında kendinize şu soruyu sorabilirsiniz: “Bu düşündüğüm şey şu an çözülebilecek bir şey mi, yoksa sadece varsayım mı?” Bu ayrımı yapmaya başladığınızda, zihninizin gerçek ve varsayım arasındaki farkı anlaması kolaylaşabilir. Bir başka yol da, bu düşünceler kafanıza üşüştüğünde yazıya dökmek olabilir. Yatmadan önce zihninizde dönüp duran ne varsa bir deftere yazın. Planlarınızı, kaygılarınızı, hatta “bugün şoföre ne diyeceğim?” gibi küçük ayrıntıları bile yazabilirsiniz. Zihin, yazıya dökülen bilgiyi “tamamlandı” olarak algılama eğilimindedir. Böylece uyumadan önce aklınızdaki düşünceleri dışarı çıkarmış ve zihninizi biraz boşaltmış olursunuz. Eğer bu durum uzun süredir devam ediyorsa, günlük yaşamınızı, uykunuzu ve ruh hâlinizi bu denli etkiliyorsa; bir uzmandan destek almanız daha faydalı olabilir. Çünkü bu döngü zamanla kendiliğinden geçmeyebilir. Kendinizi daha iyi tanımak ve zihinsel yükünüzü hafifletmek için de güçlü bir adımdır. Yaşadığınız bu farkındalık, değişimin ilk ve en güçlü adımıdır. Kendinizi yargılamadan, küçük ama kararlı adımlarla bu süreci yönetebilirsiniz. Bu süreçte çözüm yollarınızla başa çıkmaya çabalarken bir destek istediğiniz her an, sorunuzu cevaplamak için burada olacağım. Sevgilerimle. ..