Psikoloji

aldatma kaygısı ilişiksel okb'nin yansıması mıdır?

Gizli Kullanıcı3 Nisan 2025 18:37

partnerini aldatmaktan korkan, partnerinin arkadaşına karşı bir şey hissetmekten korkan, sürekli hissediyor muyum hissetmiyor muyum diye analiz yapan biri kompülsiyon olarak neler yapabilir? örneğin başlarda göz teması kurmaktan kaçınma, sürekli kanka demek gibi zihninin böyle bir şey olmadığına ikna etmeye çalışması fakat 5 gün sonra davranışlarına kendini maruz bırakarak atlatmaya çalışması: örneğin o kişinin yanında parterinin elini tutamaması o kişiye bir şey hissediyor gibi olduğu için kendimi davranışlarına maruz bırakmaya çalışması? ( o kişiyle flört etmek değil ama mesela oyun oynarken o kişiyle uğraşması gibi örneğin poligon oyununda partnerini değilde o kişiyi görmek istiyor gibi ya da peşinden koşup oyunda onu vuruyor) sonra bu davranışları sergilediği için pişman olması gibi bunlar kompülsiyon mudur? ama bu kişi partnerini çok seviyor ve hayatını onunla kurmak istiyor kişi bu davranışları sergilerse aldatmış mı oluyor? yoksa okbnin tetiklediği ya da mani dönemden geçerken kişi bunları farketmiyor mu? çünkü partnerinin elinin tutmak istememek yanlış geliyor ama kişi yinede tutmuyor sonra tutuyor zorlanıyor

Bu soru 15 Nisan 2025 14:45 tarihinde Psikolog Betül Canbel tarafından cevaplandı.

  • Cevaplandı

  • Paylaş:

Merhaba Sevgili Danışan,


Öncelikle böylesine derin, karmaşık ve yoğun duyguları fark edip bu kadar açık yüreklilikle ifade ettiğiniz için sizi içtenlikle tebrik ederim. Yazdıklarınız, zihninizde ne kadar büyük bir savaş verdiğinizi ve bu süreçte ne kadar yalnız, suçlu ve endişeli hissettiğinizi gösteriyor. Şunu bilmenizi isterim: yalnız değilsiniz ve yaşadığınız şey, sandığınız kadar "anormal" ya da "kötü" bir durum değil. Gelin birlikte adım adım inceleyelim.


“Aldatma kaygısı” ilişkisel OKB'nin bir yansıması olabilir mi?


Evet, kesinlikle olabilir.

İlişkisel OKB, bireyin partnerine olan duygularını, sadakatini, ilişkisinin doğruluğunu ya da partnerinin değerini sorgulamasıyla karakterizedir. Bu durumda kişi;


Partnerine karşı yeterince güçlü hisler besleyip beslemediğini,

Başkasından etkilenip etkilenmediğini,

Aldatma potansiyeli olup olmadığını,

Bu duyguların gerçek mi yoksa zihnin oyunu mu olduğunu takıntı derecesinde sorgular.


Bu sorgular, obsesyon (takıntılı düşünce) kısmını oluşturur. Obsesyona tepki olarak yapılan davranışlar ise kompülsiyon (zihni rahatlatmak için yapılan eylem) olur.


Sizin örneğinizde neler obsesyon, neler kompülsiyon olabilir?


Obsesyonlar (Takıntılı düşünceler):

“Partnerimin arkadaşına bir şey hissediyor olabilir miyim?”

“Bu davranışı yaptım, demek ki ondan hoşlanıyor muyum?”

“Sevgilimin elini tutmak istemedim, bu onunla olmak istemediğim anlamına mı geliyor?”

“Bu düşünceleri yaşadığıma göre aldatmış mı oluyorum?”


Bu düşünceler yoğun bir korku, suçluluk, kendinden şüphe duyma ve analiz etme ihtiyacı doğurur. Bu analiz hali de başlı başına bir kompülsiyona dönüşebilir.


Kompülsiyonlar (Zihni rahatlatmaya yönelik davranışlar):


O kişiyle göz teması kurmaktan kaçınmak.

Sürekli “kanka” demek, o kişiyi “arkadaş” konumuna yerleştirmeye çalışmak.

O kişiyle ilgili düşünceler geldiğinde panikleyip sevgiline daha fazla sarılmak ya da onu düşünmeye zorlamak.

Zihinde sürekli kendini test etmek (“Bir şey hissediyor muyum?”, “Yoksa sadece korktuğum için mi böyle hissediyorum?”).

Zihinsel ikna çabaları (“Ben kötü biri değilim, onu seviyorum, partnerime sadığım…”).

Sonra bu kaçınmaların da anksiyeteyi artırmasıyla, bu davranışlara bilinçli maruz kalma çabaları (örneğin, o kişiyle daha rahat oyun oynamak, bakışmak, onunla uğraşmak vb.).


Buradaki ironi şu: hem kaçınıyorsunuz hem de kaçındığınız şeyin üzerinizdeki etkisini ölçmeye çalışmak için kendinizi ona yaklaştırıyorsunuz. Bu da yine bir çeşit test kompülsiyonudur: "Bakalım gerçekten hoşlanıyor muyum?".


Peki ya partnerinin elini tutmak istememek? Bu aldatmak mı olur?


Bu çok hassas ve sizi çok yıpratan bir nokta, farkındayım. Zihniniz burada çok katı bir değerlendirme yapıyor:

“Eğer onun yanında partnerimin elini tutmak istemediysem, demek ki artık onu sevmiyorum ya da sadık değilim.”


Ancak aslında olan şu olabilir:

Zihniniz o anda öyle bir içsel savaş veriyor ki fiziksel yakınlık kurmak bile zorlaşıyor. Bu durum çoğu zaman duygu değil, kaygı temellidir.


Biriyle ilişki içinde olmak, onun yanında rahatça elini tutmak için "o an tam olarak yüzde yüz iyi hissetmek" gerekmez. Hele ki OKB'nin yoğun olduğu bir dönemde, bu tip fiziksel yakınlıklar bile zihinsel çatışmaya sebep olabilir.


Peki bu aldatmak mıdır?


Hayır. Düşünceler, hatta bazı küçük dürtüsel davranışlar (örneğin bir oyunda o kişiyi hedef almak, onunla göz göze gelmek vb.) sizi aldatıyor yapmaz.


Aldatma; niyet, süreklilik ve eylemle ilgilidir.

Sizinki ise;

Niyetle değil, kaygı ve korkuyla yönlenen davranışlar.

Bilinçli bir şekilde zarar vermek için değil, kafanızdaki kargaşayı çözmek için olan tepkiler.

Ve hepsinden önemlisi: pişmanlık ve suçluluk hissetmek, sizi daha da net biçimde tanımlar.


Eğer ortada bir aldatma olsaydı, bu kadar sorgulamaz, kendinizi bu kadar yargılamaz ve üzülmezdiniz.

Zaten sizin yazılarınızda geçen asıl duygu: “Sevgilimi çok seviyorum ama zihnim bana başka bir hikâye yazıyor.” Bu, OKB'de çok sık karşılaşılan bir durumdur.


Peki OKB mi, bipolar mi? Mani mi?


“Mani dönemden geçerken kişi fark etmiyor mu?” diye sormuşsunuz. Bu da önemli bir nokta.

Mani dönemlerinde (bipolar bozuklukta görülen) birey;

Aşırı özgüvenli,

Düşünmeden hareket eden,

Yüksek enerjiyle dürtüsel davranan biri olur.

Ama yazınızda;

Sürekli bir sorgulama hali,

Suçluluk,

Kendini tutma çabası

görünüyor. Bu durum daha çok OKB’ye işaret ediyor gibi duruyor.

Ama yine de kesin bir tanı için yüz yüze bir psikiyatrik değerlendirme gerekir.



Ne Yapabilirsiniz?


Kendinizi suçlamayı bırakmaya çalışın. Bu sizin seçiminiz değil, zihninizin kaygı ve korkularla başa çıkma şekli.


Bir psikologtan destek alın. Özellikle bilişsel davranışçı terapi (BDT) teknikleri bu tür durumlarda oldukça etkili.


Zihinsel analiz döngüsünden çıkmak için düşünceler geldiğinde sadece fark etmekle yetinin. “Bu bir düşünce, geçecek.” deyin.


Partnerinize dürüst ama yıkıcı olmayan açıklamalarla açılmayı düşünebilirsiniz ama danışmanlık desteği almadan bunu yapmamanız daha sağlıklı olur. Zihninizdeki her sorunun cevabını ondan beklemek ilişkinizi de gereksiz yere yıpratabilir.


Sevgili danışan, siz kötü bir insan değilsiniz. Siz duygularıyla baş etmeye çalışan, sevdiği ilişkiye zarar gelmesin diye çırpınan, zihninde sürekli analiz yapan ama bu analizden yorulmuş birisiniz.


Şunu unutmayın:

Zihniniz ne söylerse söylesin, davranışlarınız ve değerleriniz sizi tanımlar.

İçinizdeki sevgi, suçluluk ve iyileşme arzusu sizi çok güçlü biri yapıyor.


Umarım cevabım faydalı olmuştur. Değerlendirilmesini istediğiniz farklı bir soru veya aklınıza takılanları sorabilirsiniz.


Sevgiler,

Psikolog Betül Canbel