Biriyle tartışırken neden ağlamaya başlıyorum
Bi konu hakkında biriyle tartışırken kendimi savunurken haklıysam kendimi anlatırken görüşümü söylemeye çalışırken ağlamaya başlıyorum istemsizce ve bunu aşmak istiyorum. Ve olan bu olayı da asla unutamıyorum kendim eve gece bunları analiz ederken beynimde düşünüp yine ağlamaya başlarken buluyorum gerçekten bu durum artık beni iyi hissettirmiyor, beynimi ve düşüncelerimi yoruyor. Bu durumu aşmak istiyorum lütfen rica etsem yardımcı olur musunuz?
Bu soru 5 Mayıs 2025 08:08 tarihinde Psikolog Betül Canbel tarafından cevaplandı.
- Paylaş:
Merhaba sevgili danışan,
Paylaştıkların hem çok tanıdık hem de çok derin bir duygusal süreci ifade ediyor. Biriyle tartışırken istemsizce ağlamaya başlamak, ardından kendini gece tekrar tekrar bu olayı düşünürken bulmak ve sonunda zihninin, duygularının, bedeninin bu yük altında yıprandığını fark etmek… Bunlar aslında yalnızca bir tartışmanın değil, yıllardır bastırılmış ya da adı tam konamamış duyguların da dışa vurumu olabilir. Bu davranışının ardında yalnızca “duygusal olmak” ya da “hassas olmak” gibi yüzeysel açıklamalar değil, seni bu tepkilere yönlendiren daha köklü, daha anlamlı sebepler olabilir. Gel birlikte bu süreci daha yakından anlayalım ve sana iyi gelebilecek bazı yollar üzerinde duralım.
Öncelikle şunu söylemek isterim: Tartışma anında ağlamaya başlamak, zayıflık değil; duygusal sisteminin, yüksek uyarılma durumlarına verdiği tepkidir. Yani bu tepki, istemli bir davranış değil; bedenin ve zihnin arasında gelişen otomatik bir savunma ve boşalma mekanizmasıdır. Bu tepkide genellikle iki temel unsur vardır: ilki, o anda yaşadığın yüksek stres ve ikinci olarak da geçmişten bugüne getirdiğin bazı duygusal yüklerin harekete geçmesidir. Örneğin çocuklukta ya da gençliğin erken dönemlerinde yaşadığın olaylarda kendini savunurken susturulmuş, dinlenmemiş, küçümsenmiş, hatta azarlanmış olabilirsin. Bu gibi deneyimler, özellikle tartışma ya da savunma anlarında bedenin için birer “alarm” niteliği taşıyabilir. Her ne kadar şu anda kendini ifade etmek isteyen yetişkin bir birey olsan da, o anlarda seni etkileyen şey sadece karşı tarafın sözleri değil; geçmişte susmak zorunda kalmış, kendini yalnız hissetmiş ya da haklı olduğu hâlde haksız çıkarılmış bir yanının yeniden uyanıyor olmasıdır. Bu da istemsiz bir şekilde gözyaşına dönüşebilir. Çünkü kelimelerin yetmediği yerde, beden devreye girer. Gözyaşı da burada duygusal bir tahliye aracı olur.
Tartışma sırasında ağlamak, genellikle kişinin kendini tehdit altında hissettiği durumlarda olur. Bu tehdit fiziksel değildir; duygusal bir kırılma, dışlanma, anlaşılmama, küçümsenme ya da terk edilme hissi olabilir. Bu duygular tartışma anlarında tetiklenir ve gözyaşları aslında senin savunma sistemin tarafından bir “yardım çağrısı” gibi işlev görebilir. Belki de duygularının önemsenmesini, söylediklerinin duyulmasını, kendini yalnız hissetmemeyi içten içe istiyorsun ama o anda karşı taraf seni anlamadığı, hatta sözünü kesip seni geçersiz kıldığı için bir iç çaresizlik oluşuyor ve bu çaresizlik gözyaşına dönüşüyor. Özellikle tartışma sonrasında olayın zihninde defalarca dönmesi, senin olaylara karşı yüksek düzeyde duyarlılık gösterdiğini de gösteriyor. Bu bir yetersizlik değil; aksine, içgörü düzeyinin yüksek olduğuna işarettir. Kendini sorgulaman, olayları analiz etmeye çalışman, neyin neden olduğunu çözmeye çalışman, aslında duygusal gelişimin ve olgunlaşmanın bir parçası. Fakat bu analiz süreci, sağlıklı bir sınırda kalmazsa zihinsel yorgunluğa ve duygu tükenmesine neden olabilir. Özellikle gece saatlerinde bu düşüncelerin gelip seni ağlatması, zihninin “açık kalan dosyaları” kapatamamasından kaynaklanır. Yani bir olay yaşanmış ama o olayda içindeki adalet duygusu yerine gelmemiştir. Hâlâ kendini ifade edememiş, içindeki “ben haklıydım” duygusunu güvenli bir sona bağlayamamışsındır. Bu da o sahnenin zihninde tekrar tekrar canlanmasına neden olur.
Peki bu durumda ne yapabilirsin? İlk adım, kendine kızmayı bırakmak. Duygularını anlamaya çalışırken onları yargılamamayı öğrenmek gerekir. “Neden böyleyim?”, “Neden ağlıyorum?” demek yerine, “Bu gözyaşı bana ne anlatmak istiyor?” diye sormayı dene. Çünkü bu ağlamaların arkasında bir mesaj var: Belki anlaşılmaya duyulan yoğun bir ihtiyaç, belki bastırılmış öfke, belki de geçmişte duyulmayan sesinin bugünkü yankısı… İkinci adım, tartışmalarda kendini ifade ederken yaşadığın stres düzeyini düşürmeye çalışmak. Bunun için önceden bazı nefes egzersizleri, gevşeme teknikleri ya da iç sesini güçlendiren tekrarlar yapabilirsin. Örneğin “Şu anda duygularım yoğun ama bu geçici”, “Ben kendimi ifade edebilirim, gözyaşı beni zayıf yapmaz” gibi cümleleri içinden söylemek bile o anki paniğini azaltabilir. Üçüncü adım ise kendini ifade etmenin yollarını çeşitlendirmektir. Eğer ses tonun yükseldiğinde ya da karşı taraf baskın konuştuğunda zorlanıyorsan, duygularını önce yazılı olarak ifade etmeyi deneyebilirsin. Tartışmadan önce ya da sonra karşı tarafa yazılı şekilde duygularını anlatmak, hem gözyaşına boğulmadan duygularını aktarmana hem de düşüncelerini daha yapılandırılmış biçimde sunmana yardımcı olur.
Ayrıca tartışma sonrası zihninde dönen düşünceleri durdurmak için bir “zihinsel kapanış ritüeli” oluşturabilirsin. Örneğin gece uyumadan önce “Bugün yaşadığım bu olay geçti, ben elimden geleni yaptım” diyerek defterine birkaç cümle yazabilir, ardından zihnini yormayacak bir müzik eşliğinde gevşeme egzersizi yapabilirsin. Beyin bu kapanış sinyalini aldığında, düşünsel döngüleri geceye taşıma ihtiyacı azalır. Diğer yandan bu tür duygusal tepkilerinin geçmişten kaynaklanan bazı kökleri olabilir. Özellikle çocukluk ya da ergenlik döneminde yeterince duyulmamış, susturulmuş, baskılanmış, ihmal edilmiş bir tarafın varsa, bu taraf şimdi “beni de dinle” diyerek kendini gözyaşıyla gösteriyor olabilir. İşte bu durumda geçmiş deneyimlerinle bugün yaşadığın tepkileri birleştirebilmek için bir uzmandan destek almak çok değerli olur. Bir terapist eşliğinde duygusal tetikleyicilerini keşfedebilir, bu tepkilerinin hangi anılara ya da hangi duygusal ihtiyaçlara dayandığını görebilir, daha işlevsel baş etme becerileri geliştirebilirsin.
Unutma sevgili danışan, ağlamak bir zayıflık değil; duygularının dışa taşma biçimidir. Senin gözyaşların aslında bastırdığın ya da bastırmak zorunda kaldığın bir iç sesin dışa vurumu olabilir. O sesi bastırmak yerine, onun ne söylediğini duymaya çalış. Kendine duyarlı davranmak, duygularına açıklıkla yaklaşmak, bu süreci aşmanın ilk ve en önemli adımıdır. İçsel olarak yaşadığın bu durum artık seni yoruyor olabilir ama bu süreç bir çıkmaz değil. Anladığın, fark ettiğin ve çözüm aradığın sürece bu davranışın değişebilir. Kendini tanımak, duygularını anlamak ve onları yönetebilmek öğrenilebilen becerilerdir. Ve sen bu sürecin tam ortasındasın. Bu da, değişim için gerekli ilk adımı çoktan attığın anlamına gelir.
Umarım cevabım faydalı olmuştur. Değerlendirilmesini istediğin farklı bir soru veya aklına takılanları sorabilirsin.
Sevgiler,
Psikolog Betül Canbel