Sosyal Hayat

Kaygılı düşünce ve güven

Gizli Kullanıcı17 Şubat 2025 09:14

Merhaba, umarım iyisinizdir. Ben her şeyin herkesle paylaşılmaması, bazı şeyleri sadece kendi içimizde tutmamız gerektiğine inanıyorum. Etrafımda çok değerli dostum ve arkadaşlarım var.Beni anlamadan yargılayacak kimseye hiçbir şey söylememek tercihim. Ama bazen duygularımın çok dorukta olduğu anlarda o anın getirisiyle bazen sadece benim anlayacağım bir bakış görülürken bazen de sözcükler çıkıveriyor ağzımdan.

Etrafımda dinlemeye hevesli biri olunca da konu ilerleyebiliyor. Bu bazen iyi hissettirirken bazen kötü hissettiriyor . Alma verme dengesizliği veya aniden dolan bardağı hızlıca boşaltmak gibi bir şey bu hisleri artık tanıyorum. Çünkü düşünmeyi gerçekten çoğu zaman seviyorum. İnsanları hatta en başta kendimi anlayıp etrafa daha anlayışlı bir pencereden bakabilmeyi seviyorum. Benim sizlere danışmak istediğim bazen gözlem yapmayı, dinlemeyi tercih ettiğim konuları da takip ettiğim ortamlarda aniden kafamda beliren ve bende özeli olan bir meseleyi pat diye söylesem veya hiç olmayan acayip bir şeyi söylesem şuan ne olur gibi düşünceler beliriyor. Şuana kadar hiç böyle bir şeyi kendime yasatmadigim için o düşüncede boguldugum anlarda düşüncelerimde ibaret değilim gibi cümlelerle kendimi sakinleştirebiliyorum ama bu soruyu yazmaya tam da o kaygılı hisle başladım.

Bir minik şey daha duygusal yükümü başkasıyla değilde herkes kadar paylaşmaktan ziyade güvendiğim biriyle fikir alışverişi yapmayı tercih ederim ama bunu tutamadigim ve başka pencerelerden o kişinin güvenilirliğinin sorgulandığı zamanlarda içimdeki kötü hisse engel olamıyorum. Normalde derim ki hani ben güvendim ama o an tek gayem içimi bosaltmak olabiliyor ki ben susma işinin hakkını veren kısme n içe dönük bir karakterim

Bu soru 20 Şubat 2025 22:41 tarihinde Klinik Psikolog Şevval Aydın tarafından cevaplandı.

  • Cevaplandı

  • Paylaş:

Merhaba, detaylı ve gayet açıklayıcı bir soru olmuş. Buradan kafandakileri somuta dökebilen biri olduğunu anlayabiliyorum ve bu insan ilişkileri için oldukça önemli bir özellik. Bunun yanında duygularını ve düşüncelerini paylaşmanın karmaşık doğası, birçok insanın hayatında zaman zaman karşılaştığı bir durumdur. Bazen karşımızdaki insan tarafından yanlış anlaşılma ya da kendimizi tam olarak ifade edememe kaygısıyla zihnimizden geçenlerle dilimize dökülenler aynı olamıyor.

Öncelikle, insanlar hassasiyetlerini açığa çıkarmaktan kaçınmak isterler. Bu, bir çeşit kendini koruma mekanizmasıdır. Kendi iç dünyanı paylaşacak güvenilir bir ortam bulduğunda ise, bu yükü hafifletmek rahatlatıcı olabilir. Çevrende güvenebileceğin insanlar varsa ağzından ne çıkarsa çıksın kötü bir niyetle çıkmadığını bilirler, yaşamınla ilgili ne paylaşırsan paylaş senin sırdaşın olurlar, güvenilir kişi her zaman seni doğrulamaz, her davranışını onaylamaz ancak güvendiğin bir insana bir şeyler anlatırken seni dinlediğini bilirsin, seni gerçekten anlamak için dinler ve bundan rahatsız olmaz.

Neler düşündüğümüzü ve neler hissettiğimizi paylaşmak her zaman kolay olmuyor, bunun en büyük sebebi bunu yaptığımızda karşı tarafın bizi yargılayabilecek olması veya önemsemeyeceğini düşünmemizdir. Herkesin yalnızca kendisinin bildiği sırları vardır, bu bir düşünce olabilir, bir duygu olabilir, bir davranış olabilir. Dışarıya ne kadarını göstereceğimiz bize kalmıştır, hiç paylaşmayanlar kendilerini güvene aldıklarını söylerler ancak paylaşmanın getirdiği rahatlama duygusundan mahrum kalırlar ve genelde de diğerleri tarafından anlaşılmaz, her şeyi paylaşanlar sınırlarını bilmezler ve genellikle diğerleri tarafından aykırı olarak değerlendirilirler ve genellikle dinlenmezler. Burada dengeyi kurabilmek önemlidir.

Sözlerin ağzından aniden döküldüğü o anlar, aslında içsel birikimin sonucu olabilir. Bazen, duygular öylesine yoğunlaşır ki, onları içimizde tutmak daha fazla mümkün olmaz. Bu tür anlarda, duygularının dışa vurumu, bir nevi duygusal bir boşalma olabilir. Ancak duyguların dışa vurumu her zaman bilinçli bir şekilde olmayabilir, burada dürtü kontrolü sağlamak adına “10 dakika bekle” kuralını uygulayabilirsin, ani bir dürtüyle bir şeyler söylemek veya yapmak istediğinde 10 dakika bekle ve sonrasında hareket et, bu erteleyebilmeni ve kontrol edebilmeni sağlayacaktır.

Öte yandan, düşüncelerinde beliren ve "acayip" olarak nitelendirdiğin fikirler, aslında zihninin doğal merakı ve keşfetme isteğinden kaynaklanıyor olabilir. Bu süreçte, düşüncelerine ve hislerine alan tanımak, onların geçici olduğunu kabul etmek ve yargılamadan gözlemlemek yararlı olabilir.

Unutma ki bizler insan olarak paylaşmalıyız, paylaşmazsak baş edemeyiz. Yapılan araştırmalar sosyal ilişkilere sahip kişilerin depresyonla çok daha kolay mücadele edebildiğini gösteriyor, sosyal ilişkiler ise paylaşmayı getiriyor. Yaşamınıza birilerinin tanık olmasına izin verin, bunu yaparken sınırlarınızı korumalısınız. Sınırlarınız zihninizde olmamalı bunu gerçek hayatta da ortaya koyabilmelisiniz.

Duygusal paylaşımlar zamanla daha kolay yönetilebilir hale gelebilir. Kendi iç dünyanı keşfetme sürecinde, hislerine ve düşüncelerine daha fazla alan tanıyarak, bu süreçleri daha sağlıklı bir şekilde yönetebilirsin.

Sevgiler.

alinti

Teşekkür ederim Şevval Hanım. Samimiyetiniz buradan bana geçti. Darısı nice danışanınıza. 10 dakika tekniğini mutlaka deneyeceğim 🫀

Cevaplanmış benzer sorular

Sosyal Hayat

Geçmişteki kötü anılardan kurtulmak için ne yapabilirim?

Merhaba, 35 yaşındayım 2012 yılından beri evliyim. 11 ve 5 yaşında iki çocuk annesiyim. 2014 ve 2017 yıllarında iki ayrı kanser (lenfoma ve böbrek kanseri) geçirdim. Benm sorunum gecmisi unutamamak. zorlu bir çocukluk ve çok zor nisanlilik dönemi geçirdim. ailem özellikle babam aşırı baskıci. fiziksel ve sözlü şiddete senelerce maruz kaldım. severek evlendim. tam rahat edicem derken kanser oldugumu ogrendm. cok şükür atlattim ama ailemi suclamaktan kurtulamiyorum. bana sunmadiklari ilgiyi sevgiyi maddi manevi imkanı karsedime su an sunuyorlar. kardesimde 30 yaşında ve evlilik arefesinde. bu durumu açıklayınca o erkek, senin zamanında öyleydi bunun zamanında böyle, napalim senin zamanında böyle olduduysa gibi bahaneler sunuluyor. o yuzdn devamlı geçmişe takiliyim. her yaptıkları iyi veya kötü bana dokunuyor. ayrica geçirdiğim hastalıklardan devamlı aşırı evhamlı oldum. Kolum agrisa acaba kanser hucresimi var diyorum çocuklarımdan biri hastalansa acaba tahlilleri de bişey mi var diye stres oluyorum. İşin kötü tarafı Tüm bu anlattıklarımi dışardan biri hissetmiyor. yani panik atak gbi yada anksiyete gibi bir belirti olmuyor. bn kafamda devamlı kuruyorum. hemen her konuda senarya kafamda kuruyorum. kendimi temizliğe verdim. disari çıkarken evi pis biraktim düşüncesi beni zorluyor. gunluk rutin işlerimi geç saatte olsa yapmalıyım. yapmayinca huzursuz oluyorum. komik tarafı sudan korkuyorum. denizr kesinlikle giremiyorum. dalgalar beni ürkütüyor. banyoda bile uzun kalmıyorum. olabildigince çabuk cikiarim. bu korkum çocuklarımızda yansiyor. oglum 5 yaşında belki bir kere denize girmiştir. havuza hiç girmedi. izmirde yasiyorm birde denizin memleketi nerdeyse:) 6 Şubat depreminden sonra günahkar ölme korkusu sardı ve namaza basladm. dinime yönelmek rahatlatiyor ama dediğim gbi ailemden birinin bir hareketi günümü berbat etmeye yetiyor. bunu onlara dile getirmemde ise yaramiyor. boyle yazınca kendimi çok sorunlu hissettim:) sizi sıkmamisimdir umarım. cevabiniz için şimdiden teşekkür ederim