Psikoloji

Sakin ve durağan bir insan olmak istiyorum

Gizli Kullanıcı21 Nisan 2025 23:27

Ben çok telaşlı çok heyecanlı küçük büyük her şeye yüksek tepkiler veren aynı zamanda sinirli ve çok hızlı biriyim günlük yaptığım her şey aşırı hızlı yemek yemek giyinmek vs ama bunların aksine ben çok sakin biri olmak istiyorum her şeye sinirlenmek yüksek tepkiler vermek istemiyorum telaşlı biri olmak istemiyorum ben durağan sakin biri olmak istiyorum yani verdiğim tepkilerle vermek istediğim tepkiler birbirleriyle tamamen farklı. Çok sorunlu bir ailede büyüdüm herkes sinirliydi annemle babam çok kavga ederdi çocukluğum hep stresli bir ortamda geçti buna bağlıyorum bazen bu yüzden böyle olduğumu düşünüyorum kardeşlerim bana göre kat kat sinirli ama ben bu kadar bile sinirli bi insan olmak istemiyorum bu yüzden beynimin içinde sanki iki kişi varmış gibi delirmek üzereyim sakin kalmayı pozitif olmayı istiyorum ama bir türlü beceremiyorum beceremediğim için sürekli bunu düşünüyorum nasıl sakin biri olabilirim olayları bu kadar takmayan Relax biri nasıl olabilirim bazen deniyorum yavaş hareket ediyorum işlerimi yavaş yavaş yapmaya çalışıyorum ama o zaman da kendime bakıyorum çok mutsuzum hem sakin kalıp hem mutlu olamıyorum hızlı davrandığım zamanlar çok hareketli çok neşeliyim ama çok takıntılı ve sinirliyim aynı zamanda yani en ufak şeye çok yüksek tepkiler verebiliyorum artık psikolojim çok yıprandı bu durumdan nasıl kurtulabilirim lütfen uzman desteği demeyin bana şu anlık kendim halledebileceğim bi çözüm önerin lütfen

Bu soru 5 Mayıs 2025 08:32 tarihinde Psikolog Betül Canbel tarafından cevaplandı.

  • Cevaplandı

  • Paylaş:

Merhaba sevgili danışan,


Paylaştıkların, sadece duygusal bir yoğunluğu değil, uzun yıllardır taşıdığın bir içsel çatışmayı ve bu çatışmadan yorgun düşmüş bir zihnin arayışını da ortaya koyuyor. Telaşlı, hızlı, sinirli ve yüksek tepkili bir yapıdan; sakin, dingin, pozitif ve huzurlu bir kişiliğe geçiş yapma arzun, aslında senin iç dünyandaki çok temel bir iyileşme isteğinin göstergesi. “Ben böyle olmak istemiyorum” diyebilmek, değişimin en güçlü başlangıcıdır. Çünkü bu farkındalık, sadece davranışa değil, o davranışın altında yatan duygusal zemine de işaret eder. Senin satırlarında, çocukluktan bu yana süregelen bir stres ortamında hayatta kalma becerisi geliştirmiş ama artık bu savunma biçimlerinden yorulmuş bir zihin görüyorum.


Öncelikle şunu söylemek gerekir: Hızlı olmak, yüksek enerjiyle hareket etmek, telaşlı olmak ya da sinirlenmek doğuştan gelen bir kişilik özelliği değildir. Bunlar, yaşadığın çevreye uyum sağlamak, kendini korumak ya da bir şekilde hayatta kalmak için geliştirdiğin tepkisel alışkanlıklardır. Ailenin içinde büyürken sürekli kavga eden, bağıran, tepkilerini kontrol edemeyen bireylerle yaşamak; senin için güvenli olmayan bir ortam oluşturmuş olabilir. Böyle bir ortamda çocuk, genellikle tetikte olur. Her an kötü bir şey olabilir, birden ses yükselebilir, kendini savunmak zorunda kalabilirsin. Bu da zamanla seni hızlı tepki veren, hemen sinirlenen, acele eden biri hâline getirir. Çünkü zihnin, sürekli olası bir tehlikeye karşı alarmda yaşamaya alışmıştır. Bu artık senin karakterin değil, savunma sisteminin otomatik tepkisi hâline gelmiştir. Yani yaşadığın şey, bilinçli bir tercih değil; bedeninin ve zihninin hayatta kalmak için geliştirdiği bir alışkanlıktır.


Bu alışkanlığın değişmesi ise mümkündür. Fakat bu değişim, “bir günde” ya da “bir haftada” olacak bir süreç değildir. Çünkü zihinsel otomatik davranışlar, uzun süreli tekrarlarla yerleşir ve yine uzun süreli farkındalık ve pratikle dönüşür. Senin de fark ettiğin gibi, yavaşlamayı denediğinde kendini huzurlu değil, mutsuz hissetmen çok doğal. Çünkü zihnin, yavaşlamayı “güvensizlik” gibi yorumluyor olabilir. “Yavaşlarsam bir şey kaçırırım, bir şey olur, bir tehlike gelir” gibi bilinç dışı bir inanç, seni sürekli hareket hâlinde tutuyor olabilir. Bu nedenle değişim süreci, sadece davranışsal değil, aynı zamanda zihinsel bir dönüşümle birlikte ilerlemelidir.


Peki bu süreçte ne yapabilirsin? İlk adımda yapman gereken şey, kendine “Hangi durumlarda daha çok hızlanıyorum, ne zaman daha çok sinirleniyorum?” sorularını sormak olmalı. Çünkü bu davranışların tetikleyicilerini fark etmeden, onları değiştirebilmek mümkün olmaz. Örneğin biri sana yüksek sesle konuştuğunda mı, beklenmedik bir şey olduğunda mı, zamanla yarıştığını hissettiğinde mi hızlanıyorsun? Bu soruları yanıtlamak, tetikleyicilerini belirlemek için ilk adım olacaktır. İkinci olarak, kendine “alternatif bir tepki alanı” oluşturman gerekiyor. Diyelim ki bir olay karşısında hemen sinirlenmek ya da bağırmak istedin. O an, kelimenin tam anlamıyla dur. Hiçbir şey demeden 10 saniye içinde nefesine odaklan. Elini kalbine koy ve sadece derin bir nefes al. O anda çözüm arama, tepki verme, savunma yapma. Sadece nefesini fark et. Bu çok basit görünen egzersiz, aslında sinir sistemini sakinleştiren en güçlü adımlardan biridir. Çünkü beyin, nefese odaklandığında tehdit algısı azalır. O an verdiğin tepkiyi 10 saniye erteleyebilirsen, zihnin seni daha sağlıklı bir yöne götürebilir.


Günlük yaşamındaki hız alışkanlıklarını küçük dozlarla yavaşlatmak etkili olur. Tüm günü bir anda yavaşlatmak sana huzur değil, rahatsızlık verebilir. Bu yüzden sadece yemek yerken yavaşlamaya çalış. Sadece o an. Ne kadar çiğnediğini fark et. Kaşığını ağzına götürmeden bir saniye bekle. Yavaşlıkla kurduğun bu küçük bağlar, zihnine şunu öğretmeye başlar: “Tehlike yok. Acele etmeme gerek yok. Hayat benim hızımda da akabiliyor.” Bu küçük kazanımlar birikerek büyük değişimlere yol açar. Dördüncü olarak, gündelik hayatta sürekli aktif olmanın bir sebebi de zihinsel gürültüyü susturmaya çalışmak olabilir. Bu yüzden kendinle baş başa kaldığında huzursuz hissediyor olman anlaşılır. Ama bunu aşmanın yolu, o sessizliğe kısa süreli alanlar açmaktır. Her gün sadece 5 dakika bir köşeye otur. Müzik açma, telefon alma. Sadece otur. Zihnine gelen düşünceleri yargılama. Bu çok zor gelebilir ama zamanla alıştığında o sessizliğin sana iyi geldiğini göreceksin. Çünkü asıl huzur, dış dünyanın değil, iç dünyanın hızını yönetebilmekten gelir.


Sinirlenmek üzereyken kendine soracağın tek bir soru çok işe yarayabilir: “Bu tepki, şu anda bana ne kazandıracak?” Bu soruyu sorduğunda vereceğin cevabın genellikle şu olduğunu göreceksin: “Hiçbir şey.” Sinir anında bağırmak, eşyaları fırlatmak, ani çıkışlar yaşamak seni kısa süreli rahatlatabilir ama ardından gelen pişmanlık, suçluluk ve kırgınlıklar, bu davranışın maliyetini çok artırır. O yüzden kendine bu soruyu sorarak, o tepkinin aslında çözüm değil, sadece duygusal boşalma olduğunu fark edebilirsin. Bu farkındalık, davranışı değiştirmek için en güçlü adımdır.


Son olarak, kendine şunu hatırlat: Değişmek istiyorsun ve bu en büyük başlangıç. Sakinlik bir huy değil, bir beceridir. Bu beceri doğuştan gelmez, öğrenilir. Tıpkı yüzme gibi, tıpkı bisiklete binmek gibi. İlk başta dengesiz, huzursuz, garip hissedebilirsin. Ama tekrar ettikçe, kendinle daha yavaş ve huzurlu bir ilişki kurmayı öğrenebilirsin. Kendi iç hızına karşı savaşmak yerine, onunla tanışmak ve denge kurmak değişimin kapısını aralar. Kendine bu süreçte kızmak, “Neden böyleyim?” diye sorgulamak yerine “Bu böyle olmuş ama artık başka türlü olabilir” demek, seni duygusal olarak rahatlatır. Yani bugüne kadar öğrendiğin davranış biçimi seni bu noktaya getirdi ama bundan sonrası senin bilinçli çabanla şekillenebilir. Ve bunu başarabileceğine inanıyorum.


Sevgili danışan, içindeki “Ben böyle olmak istemiyorum” sesi aslında senin daha huzurlu, daha kontrollü, daha dengeli bir yaşam arayışının sesi. Bu sesi duyman, ona cevap vermek istemen çok kıymetli. Değişim zaman alır, ama mümkündür.


Umarım cevabım faydalı olmuştur. Değerlendirilmesini istediğin farklı bir soru veya aklına takılanları sorabilirsin.


Sevgiler,

Psikolog Betül Canbel