Şirketiniz için teklif alın
Duygusal Tükenmişlik: Neden “Yorgun Hissediyoruz”?
Hiç sabah kalktığında daha gözünü açar açmaz “bugün de yapamayacağım galiba” dediğin oldu mu?
Yorgunluk sadece bedende değil, içimizde bir yerlere yerleştiğinde, artık ne kadar dinlensek de geçmiyor.
İşte buna duygusal tükenmişlik diyoruz.
Bu yazıda birlikte bakacağız:
Neden tükeniyoruz, bunu nasıl fark ederiz, neler yapabiliriz ve en önemlisi… yeniden nasıl toparlanabiliriz?
Bu Yazıdaki Konular
Tükenmişlik aslında ne demek?
Duygusal tükenmişlik, sadece “çok yoruldum” hissi değil.
Sanki içimizdeki pil bitmiş ama biz hâlâ çalışmaya devam etmeye çalışıyoruz.
Zamanla enerjimiz azalıyor, hevesimiz kayboluyor, en sevdiğimiz şeyler bile anlamını yitiriyor.
Kimi zaman işe gitmek zor geliyor, kimi zaman sevdiklerimize bile tahammül edemiyoruz.
Ve çoğu zaman, kendimizi “böyle hissetmemem gerek” diyerek suçluyoruz.
Oysa bu bir zayıflık değil sadece bedenin ve ruhun alarm vermesi.
Belirtiler — fark etmenin ilk adımı
Duygusal tükenmişlik yavaş yavaş gelir. Genelde “alıştım” dediğimiz anda çoktan içimize yerleşmiştir.
Bazı işaretler:
- Uykuyla geçmeyen bitkinlik
- En basit şeyleri bile yapmakta zorlanma
- Sinirlilik, tahammülsüzlük, iç patlamalar
- “Hiçbir şeyden keyif alamıyorum” hissi
- Baş ağrıları, mide sorunları, kas gerginliği
- İnsanlardan uzaklaşma isteği
Bu belirtilerden birkaçını uzun süredir yaşıyorsan, muhtemelen zihnin ve bedenin “artık durmam gerek” diyordur.
Neden tükeniyoruz?
Her zaman aynı sebepten değil.
Kimi zaman iş yükü, kimi zaman ilişkiler, kimi zamansa kendi içimizde kurduğumuz baskılar.
Bazen kendimizden kaynaklanır:
- “Hata yapmamalıyım.”
- “Herkese yetişmeliyim.”
- “Yeterince iyi değilim.”
Bu cümleleri ne kadar çok düşünürsek, iç sesimiz o kadar sertleşir.
Ve ne yazık ki, kendi içimizdeki bu baskı en yorucu olanıdır.
Bazen çevremizden:
- Bitmeyen işler, sürekli talepler
- “Her an ulaşılabilir olmalısın” kültürü
- Takdir edilmemek, destek görmemek
- Sürekli kıyaslanmak (özellikle sosyal medyada)
Tüm bunlar bir araya geldiğinde, bir noktada sistem tıkanır.
Zihin “artık yeter” der, ama biz genellikle duymamayı seçeriz.
Tükenmişlik depresyon mu?
Çok benzeyen tarafları var, evet.
Ama duygusal tükenmişlik genellikle dış koşullara iş, sorumluluklar, ilişkiler verilen bir yanıttır.
Depresyon ise daha derin ve genel bir ruhsal durum değişikliğidir.
İkisi bir arada da olabilir.
Bu yüzden uzun süren umutsuzluk, işlev kaybı veya “hayat anlamsız” düşünceleri varsa, bir uzmandan destek almak çok değerlidir.
Ne yapabilirim? (Gerçekten işe yarayan adımlar)
Tükenmişlikten çıkmanın yolu “daha çok çabalamak” değil, kendine izin vermekten geçer.
İzin… dinlenmeye, yavaşlamaya, hissetmeye.
1.Dur ve fark et
Bir hafta boyunca kendine şu soruyu sor:
“Şu anda enerji veriyor mu, yoksa alıyor mu?”
Bir kahve molası bile enerji veriyorsa, küçük bir iyileşme başlamış demektir.
2.Küçük “hayır”lar dene
Her şeye “evet” dediğinde, aslında kendine “hayır” demiş oluyorsun.
Bir gün içinde bir şeye “hayır” demeyi dene.
Bu küçük pratik bile sınır koyma becerini güçlendirir.
3. Nefesinle bağlantı kur
Yorgunluk genellikle zihinden gelir, ama bedende yaşanır.
Her gün 5 dakika sadece nefesine odaklan.
Zihnin dağılsa bile, tekrar nefese dön. Bu, sistemini sakinleştirir.
4. Sosyal destek
Kendini anlatmak zayıflık değil, yük hafifletmektir.
Bir arkadaş, bir aile üyesi, ya da bir terapist…
Konuşmak bazen en güçlü iyileştiricidir.
5.Uykuyu ciddiye al
Uykusuz bir zihin asla iyileşmez.
Ekranı kapat, karanlıkta dinlen, gerekirse 10 dakika erken yat.
Küçük bir fark bile ruh halini etkiler.
Tükenmişlikten çıkış mümkün mü?
Kesinlikle evet.
Ama sihirli bir çözüm yok süreç zaman ve farkındalık ister.
Bir sabah uyanıp “artık geçti” demiyorsun; ama bir gün fark ediyorsun ki, artık biraz daha hafifsin. Artık günün bir yerinde, güneşin ışığına bakarken içinden “belki bugün iyi geçer” diyorsun. Ve o an, dönüş başlamış oluyor.
Kendine bir not
Yorgun olman, başarısız olduğun anlamına gelmez.
Bu, sadece çok uzun süredir güçlü olmaya çalıştığın anlamına gelir.
Bedenin, zihnin ve kalbin senden bir şey istiyor:
“Biraz dur. Biraz dinlen. Ben de toparlanayım.”
Bazen yapılacak en büyük şey, hiçbir şey yapmamaktır.
Sadece kalmak.
Bir süreliğine bile olsa, kendine yeniden yaklaşmak.
