Şirketiniz için teklif alın
Neden Aynı Tip Partner Seçeriz ?
Hiç düşündün mü, bazı insanlar neden ilişkilerinde hep benzer kişilere yönelir? Farklı yüzler, farklı hikâyeler ama aynı duygular, aynı hayal kırıklıkları… Sanki gizli bir mıknatıs onları hep aynı tipe çekiyor. İlk başta her şey yepyeni, farklı ve umut verici gibi görünür. Ama zamanla, sahne değişse de senaryonun aynı olduğunu fark ederiz. Bir noktadan sonra insan kendine sorar: “Neden hep aynı döngünün içinde buluyorum kendimi?”
Bu durum sadece şansın bir oyunu mudur, yoksa psikolojimizin derinlerinde işleyen görünmez dinamiklerin bir sonucu mu? Çocuklukta öğrendiğimiz ilişki kalıpları, bilinçdışımızda taşıdığımız ihtiyaçlar ve çözülmemiş yaralar, çoğu zaman seçimlerimizi farkında olmadan şekillendirir. Biz farklı bir yol izlediğimizi düşünürken aslında tanıdık olanın güvenli hissi bizi tekrar aynı hikâyeye sürükler.
Belki de bu yüzden, bazı ilişkiler sadece karşımızdaki kişiyi değil, kendi iç dünyamızı da bize ayna tutar. O görünmez mıknatıs, aslında içimizde tamamlanmayı bekleyen taraflarımızın sessiz bir çağrısıdır.
Bu Yazıdaki Konular
Ayşe, üniversite yıllarında soğuk ve mesafeli birine âşık oldu. İlişkisi boyunca sürekli “Acaba beni gerçekten seviyor mu?” sorusunun peşinden koştu. Yıllar geçti, ilişkisi bitti. Kendi kendine söz verdi: “Bir dahaki sefere beni değerli hissettiren birini seçeceğim.”
Ama sonra ne oldu? Yeni tanıştığı kişi de aynı şekilde ilgisiz, yine mesafeli ve yine ona aynı soruyu sorduruyordu: “Beni gerçekten görüyor mu?”
Ayşe’nin hikâyesi aslında birçok insanın yaşadığı bir döngünün yansımasıdır. Farklı kişiler, farklı zamanlar, ama aynı hisler… Peki, neden bazı insanlar hep aynı tip partneri seçer?
Bilinçdışının Çekim Gücü
Partner seçimlerimiz çoğunlukla bilinçli tercihlerimizden çok, bilinçdışımızın yönlendirmeleriyle şekillenir. Çocuklukta ebeveynlerimizle yaşadığımız ilişkiler, yetişkinlikteki romantik bağlarımızın temel taşlarını oluşturur. Bir çocuk için “sevgi”, bazen ilgiyle bazen de eleştiriyle harmanlanmış bir deneyimdir. Bu yüzden yetişkin olduğunda, “sevgi”yi benzer şekilde hissedebileceği kişiler çekici gelir.
Kimi zaman bunun farkında bile olmayız. Kalbimizin hızlanmasına neden olan “tanıdık” bir bakış, aslında geçmişin yankısıdır. İçimizde bir yerde, sevginin koşullu olduğuna, kabulün mücadeleyle kazanıldığına dair eski inançlar yaşamaya devam eder. Ve biz fark etmeden, bu inançlara uygun kişilerle bağ kurarız. Böylece çocuklukta eksik kalan o onaylanma, görülme ya da değerli hissetme ihtiyacını telafi etmeye çalışırız.
Ama ne yazık ki, bu döngü çoğu zaman bizi aynı hayal kırıklıklarına götürür. Çünkü aradığımız şey aslında karşımızdaki kişi değil, kendi içimizde şifa bulmamış yanlarımızdır. O yüzden, ilişkilerde tekrar eden kalıpları fark etmek sadece bir yüzleşme değil, aynı zamanda özgürleşme fırsatıdır.
Tanıdık Olanın Güvenli Hissi
İnsan zihni bilinmezden çok, bildiği olana yönelir. Tanıdık bir duygu, incitici bile olsa, “güvenli” hissettirebilir. Çünkü zihnimiz için alışılmış olan, öngörülebilir olandır. Belirsizlik kaygı yaratırken, geçmişten tanıdık gelen hisler bize kontrol edilebilir bir alan sunar. Bu yüzden, bilinçli düzeyde farklı bir partner arzulansa bile, bilinçdışı hep aynı şablona yönlendirir.
İlişkilerde tekrar eden döngüler de bu noktada ortaya çıkar. Kişi, aslında kırılmak istemez; ama çocuklukta öğrendiği sevgi biçimi eleştiriyle, mesafeyle ya da reddedilme korkusuyla harmanlanmışsa, yetişkinlikte de benzer dinamiklere çekilir. Çünkü bilinçdışı bir yan, “işte bu duygu tanıdık, bu yüzden sevgi olmalı” diye fısıldar.
Böylece kişi, kendi içsel dünyasındaki eksiklikleri tanıdık senaryolarla doldurmaya çalışır. Aslında aradığı şey partnerin kendisi değil, geçmişte tamamlanmamış o duygusal ihtiyacın telafisidir. Fakat bu çaba çoğu zaman hayal kırıklığıyla sonuçlanır, çünkü eski yaraları aynı yöntemlerle iyileştirmek mümkün değildir. Gerçek değişim, bu döngüleri fark edip bilinçdışının bizi nasıl yönlendirdiğini anlamakla başlar.
Eksik Kalan İhtiyaçların Peşinde
Partner seçimlerimizin ardında çoğu zaman tamamlanmamış ihtiyaçlar vardır.
- Çocukken yeterince görülmemiş bir kişi, büyüdüğünde ilgisiz ya da mesafeli partnerlere çekilebilir; çünkü içinde bir umut vardır: “Belki bu kez beni fark eder.”
- Aşırı eleştirilmiş biri, sürekli onay bekleyeceği kişilerle beraber olur; çünkü bir gün “yeterli” olabileceğini kanıtlamak ister.
- Güvensiz bağlanma biçimlerine sahip olanlar ise, iniş çıkışlı ilişkileri “heyecan” olarak yorumlayabilir.
Döngüyü Kırmak Mümkün mü?
Evet. Ancak bu, otomatikleşmiş seçimlerin farkına varmayı gerektirir.
- Kendi ilişki geçmişine bak: Hep aynı tip kişilere mi yöneliyorsun?
- Duygunun kökenini bul: Bu kişilerin sende uyandırdığı his, çocukluk deneyimlerinden hangisine benziyor?
- Farklı seçimleri dene: Tanıdık gelmeyen ama sağlıklı özelliklere sahip kişilere şans vermek, başta zor gelse de yeni bir yol açar.
- Destek al: Terapötik süreç, bu farkındalıkları derinleştirip yeniden seçim yapma gücü kazandırır.
Sonuç
Aynı tip partner seçmek aslında tesadüf değil, geçmişimizin izlerini bugüne taşıyan bir tekrar senaryosudur. Döngüyü fark etmek, bilinçdışımızın yazdığı eski hikâyeyi durdurup kendi kalemimizi elimize almamız için bir fırsattır. İlişkilerimizi dönüştürmek, önce kendimizle kurduğumuz bağı dönüştürmekle başlar.
Psikoloğa Ücretsiz Danış
İyi olmak hepimizin hakkı. Bir soru sorarak başlayabilir, psikoloğumuza ücretsiz danışarak yoluna ışık tutabilirsin.
Peki siz hiç aynı tip partner seçtiğinizi fark ettiniz mi ?