Şirketiniz için teklif alın

Bu form üzerinden hassas bilgileri (kredi kartı numarası, şifre, vb.) kesinlikle paylaşmayın.

  • Psikologca
  • Blog
  • Çocukluk Çağı Travmalarımız Bugünümüzü Nasıl Şekillendiriyor ?
Çocuk ve Ergen

Çocukluk Çağı Travmalarımız Bugünümüzü Nasıl Şekillendiriyor ?

Uzm. Kl. Psk. Aslı Soylu 24 Ağustos 2025

Çocukluk yıllarında yaşadığımız travmalar, yalnızca geçmişte kalmaz; yetişkinlikte ilişkilerimize, kendilik algımıza, kaygılarımıza ve kararlarımıza da yansır. İçimizdeki küçük çocuğun görülmemesi, eleştirilmesi ya da yalnız bırakılması, bugün yaşadığımız duygusal zorlukların temelinde yer alabilir. Bu yazıda, çocukluk travmalarının yetişkin hayatımıza nasıl izler bıraktığını ve içimizdeki çocuğu şefkatle kucaklayarak iyileşme sürecine nasıl adım atabileceğimizi anlatıyorum.

Çocukluk dönemi, hayatımızın en saf, en kırılgan ve en belirleyici dönemidir. Bir çocuğun gözünden dünya, sevgi ve güvenle şekillenir; karşılaştığı her davranış, duyduğu her söz ve hissettiği her dokunuş onun iç dünyasında derin izler bırakır. Çocuk için en temel ihtiyaçlardan biri, görülmek ve koşulsuzca kabul edilmektir. İşte bu yıllarda yaşanan deneyimler, yalnızca o anki ruh halini değil, yetişkinlikte kim olduğumuzu, ilişkilerimizi ve hayata bakışımızı da şekillendiren temel taşları oluşturur. Travma kelimesi çoğu zaman büyük, sarsıcı olaylarla ilişkilendirilir: şiddet, kayıp, istismar… Oysa travma sadece büyük felaketlerden ibaret değildir. Bir çocuğun duygularının sürekli görmezden gelinmesi, duyulmadığını hissetmesi, değersizleştirilmesi ya da yalnız bırakılması da ruhunda derin yaralar açabilir. Bu yaralar, bazen yıllar boyunca sessizce varlığını sürdürür ve yetişkinlikte davranışlarımızı, seçimlerimizi, hatta en derin duygusal tepkilerimizi bile farkında olmadan şekillendirmeye devam eder.

Çocukluk Travmalarının Yetişkin Hayatına Yansımaları

1. İlişkilerimizdeki İzler

Çocuklukta güvenli bağlanma deneyimi yaşamayan bireyler, yetişkinlikte ilişkilerinde derin bir kaygı ve belirsizlik hisseder. Sevgi koşullu verildiyse, yetişkin ilişkilerimizde “Beni olduğum gibi sever mi?” sorusu sürekli zihnimizde döner. Sınırlarımız sürekli ihlal edildiyse, ya sınır koymakta zorlanır ya da aşırı korunmacı davranırız. Bu da hem kendimizi hem de karşımızdaki kişiyi zorlar.


2. Kendilik Algımızda Bozulmalar

“Yeterince iyi değilim.”

“Sevilmeye layık değilim.”

“Ne yaparsam yapayım kabul görmeyeceğim.”

Bu cümleler, çoğu zaman çocuklukta duyulmayan, anlaşılmayan ve desteklenmeyen bir çocuğun iç sesidir. Yetişkinlikte ne kadar başarılı olursak olalım, ilişkilerimiz, kariyerimiz veya sosyal statümüz ne olursa olsun, içimizdeki çocuk hâlâ onay ve sevgiyi bekler.


3. Kaygı ve Bedensel Tepkiler

Beden, travmayı sessiz bir hafıza gibi saklar. Çocukken yaşanan çaresizlik ve korku, yıllar sonra açıklanamayan kaygılara, uyku problemlerine ve kronik stres tepkilerine dönüşebilir. Bedenimiz unutmaz; zihnimiz bir noktada unutsa da, kalp atışlarımız, kas gerginliklerimiz ve enerji seviyemiz geçmişin izlerini taşır.


4. Kararlarımız ve Hayat Tercihlerimizde Etkileri

“Ben neden hep aynı hataları yapıyorum?” sorusu, çoğu zaman çocuklukta öğrenilen kalıplardan kaynaklanır. Sürekli eleştirilen bir çocuk, yetişkin olduğunda da kendini acımasızca eleştirir. Güvensiz bir ortamda büyüyen birey, fırsatları bile tehdit gibi algılar. Bu, sadece bireysel başarıyı değil, hayatın tüm alanlarını etkiler: iş hayatı, sosyal ilişkiler, hatta günlük seçimlerimiz bile etkilemektedir.

İçimizdeki Çocuğun Öyküsü

Bir zamanlar, herkesin içinde küçük bir çocuk yaşardı. Bu çocuk, bazen neşeli, bazen korkulu, bazen de sessizce yalnız kalmıştı. Ona ne kadar sahip çıktığımız, ona ne kadar sevgi gösterdiğimiz, yetişkin olduğumuzda hayatımızın rengini belirledi.

Çocukluk yıllarında yaşanan travmalar, tıpkı bu küçük çocuğun üzerini örten bir gölge gibidir. Kim bilir kaç kez, fark etmeden onu yalnız bıraktık? Kaç kez ağladığını duymadık, kaç kez korkusunu görmezden geldik? O gölge, zamanla büyür; yetişkinliğe taşınır ve hayatın her alanına sızar. Belki bugün ilişkilerinizde sürekli kaygı hissediyorsunuz, belki kendinizi sürekli eleştiriyorsunuz, belki de fırsatları değerlendirmekten korkuyorsunuz. İşte bu, içinizdeki küçük çocuğun hâlâ “Güvende miyim?” diye sorduğunu gösterir.

Ama iyi haber şu: O çocuğu yeniden görebilir, ona dokunabilir ve güvenliğini sağlayabilirsiniz. Her seferinde ona “Artık güvendesin, seni görüyorum” dediğinizde, gölge biraz daha küçülür, hayatınıza biraz daha ışık girer. Travmalarınızı görmezden gelmek yerine onlarla yüzleşmek, içinizdeki yaralı çocuğu iyileştirmenin ilk adımıdır. Bu, kendi hikâyenizi yeniden yazmanız demektir. İçinizdeki çocuğu kucaklamak, aslında kendinizi kucaklamaktır.

İçinizdeki Çocuğu Kucaklamaya Nasıl Başlayabilirsiniz?

  1. İçinizdeki çocuğu tanıyın: Onu hissetmekten çekinmeyin.
  2. Ona şefkat gösterin: Hatalarınızı eleştirmek yerine anlayın.
  3. Güvenli bağlar kurun: Sizi gören, anlayan ve destekleyen kişilerle birlikte olun.
  4. Profesyonel destek alın: Psikologlar ve terapistler, içsel dünyanızı keşfetmeniz için güvenli bir rehber olabilir.

Çocukluk travmalarımız bir kader değildir. Onlar, taşıdığımız bir hikâyenin parçalarıdır. Ancak bu hikâyeyi yeniden yazmak, geçmişin yükünü bugüne taşımadan, içimizdeki çocukla barışarak mümkündür. İçimizdeki çocuk duyulmayı bekler; onu duymak, kendimizi iyileştirmenin ilk adımıdır. Her adım, küçük de olsa bir değişim yaratır. Kendinize şefkat göstermek, geçmişin gölgelerini anlamak ve güvenli ilişkiler kurmak, bu sürecin temel taşlarıdır. İçinizdeki çocuğa “Artık güvendesin, seni görüyorum” dediğinizde, yalnızca onun yaralarını sarmakla kalmaz; kendi özgürlüğünüzü ve içsel huzurunuzu da yeniden inşa edersiniz. Bu süreçte acele etmeden, kendinizi zorlamadan, farkındalıkla ve sevgiyle ilerleyin. İçinizdeki çocuğu kucaklamak, aslında kendi hayatınıza değer vermek ve geçmişin sizi tanımlamasına izin vermemek demektir. Bu yolculuk, sizi hem bugüne hem de geleceğe daha sağlam ve özgür bir şekilde taşıyacaktır.

Geçmişle Barışmak

Çocukluk travmaları, görünmez yaralar gibi yıllar sonra bile hayatımızda kendini hissettirebilir. Ancak bu yaraların bizi tanımlamasına izin vermek zorunda değiliz. İçimizdeki çocuğu görmek, ona şefkat göstermek ve ihtiyaçlarını duymak, iyileşmenin en önemli adımıdır. Travmalarla yüzleşmek zor olabilir; ama bu yüzleşme, hem geçmişin yükünü hafifletir hem de bugününüzü daha özgür ve sağlıklı yaşamanızı sağlar. Unutmayın, geçmişi değiştiremeyiz fakat onun bize bıraktığı izleri dönüştürmek elimizde. İçimizdeki çocuk duyulduğunda, yetişkin benliğimiz de gerçek anlamda iyileşmeye başlar.

Psikoloğa Ücretsiz Danış
İyi olmak hepimizin hakkı. Bir soru sorarak başlayabilir, psikoloğumuza ücretsiz danışarak yoluna ışık tutabilirsin.

Çocukluk travmalarının yetişkin hayatımıza etkileri, çoğu zaman farkında olmadan şekillendirdiğimiz davranışlarımızda gizlidir. Siz de bu konuda kendi deneyimlerinizi fark ediyor musunuz?

Psikoloğa Soru Sor!

Etiketler:

Yetişkin Psikolojisi
çocukluktravmaları
travmalar
travma bizi nasıl etkiler?
kendinisevmek
ÖZŞEFKAT
çocuklukdönemi

Kaynaklar

Ainsworth, M. D. S., Blehar, M. C., Waters, E., & Wall, S. (1978). Patterns of Attachment: A Psychological Study of the Strange Situation. Hillsdale, NJ: Erlbaum. Bowlby, J. (1988). A Secure Base: Parent-Child Attachment and Healthy Human Development. New York: Basic Books. Carr, C. P., Martins, C. M., Stingel, A. M., Lemgruber, V. B., & Juruena, M. F. (2013). The role of early life stress in adult psychiatric disorders: A systematic review according to childhood trauma subtypes. Journal of Nervous and Mental Disease, 201, 1007-1020. Herman, J. (2011). Travma ve iyileşme (2. Baskı) İstanbul: Şefik Basım Yayıncılık Karakuş, M. (2019). “Çocukluk Çağı Travmalarının Yetişkinlikte Psikolojik İyilik Hali Üzerindeki Etkileri.” Psikoloji Çalışmaları Dergisi, 39(2), 245-266.

Benzer Yazılar