Başarısızlık - Bazen ne yaparsam yapayım olmuyor
Bazen ne kadar uğraşsam da istediğim şeyler olmuyor hedeflerime ulaşamıyorum hatta bazen çok uğraştığım zaman daha da kötü oluyor ailem benimle gurur bile duymuyor bence daha çok onlara yük oluyor gibiyim bir işi yapamadığım zaman kendime çok kızıyorum sürekli keşke yapsaydım ya da yapmasaydım diyorum kendimi hırpalıyorum kendime ceza vermek istiyorum başaramamak beni o kadar çok yoruyor ki başarısız olduğumda sanki bir çıkış yolu bulamayacakmış gibi hissediyorum sıkışıp kalmış gibi her şey bitmiş gibi yani biraz öyle aslında başaramayınca bir çıkış yolu kalmıyor ki yapacak bir şeyin kalmıyor en çok da buna sinir oluyorum.
O kadar uğraşıyorsun ama uğraşmana rağmen en küçük hata her şeyi mahvediyor şu anda da bir hedefim var mesela ve önemli bir hedef ve olmayacak gibi geliyor muhtemelen olmayacak bu beni ve ailemi etkileyecek bir hedefti ama olmayacak sanırım öyle hissediyorum yaptığım hatalar geliyor aklıma canım çok sıkılıyor benim yüzümden ailem de bunları çekmek zorunda mı gercekten bunlardan nasıl kurtulcam
Bu soru 24 Mayıs 2025 14:02 tarihinde Psikolog Betül Canbel tarafından cevaplandı.
- Paylaş:
Merhaba Sevgili Danışan,
Yazdıklarını dikkatle okudum. Başarısızlık hissinin ağırlığını, içindeki baskıyı ve yetersizlik duygusuyla boğuşmanın ne kadar yorucu olduğunu anlıyorum. Kendine dair yargıların ne kadar keskinleştiğini, adeta “ne yaparsam yapayım olmuyor” inancının seni sarıp sarmaladığını görmek çok zorlayıcı bir durum. Özellikle genç yaşta bu kadar çok sorumluluk hissetmen, ailenin beklentilerini omuzlarında taşıman ve buna rağmen kendini yetersiz hissetmen, yalnızca bir hedefin değil; benliğinin de tehlikede olduğu hissini yaratabilir. Bu yaşadığın duygular gerçek, yoğun ve seni çok yormuş gibi görünüyor. Öncelikle tüm bu duygularınla burada olman çok kıymetli ve senin bu cesur paylaşımın bile çok değerli bir adım.
Senin anlattıklarında, yalnızca hedefe ulaşamama değil, aynı zamanda başarısızlıkla birlikte gelen öz-değeri sorgulama hali var. Yani, sanki bir işte hata yaptığında, başarısız olduğunda yalnızca o işte değil, kendi değerinde de bir eksilme yaşıyorsun. Bu, birçok gencin ve hatta yetişkinin iç dünyasında var olan ama çoğu zaman dile getiremediği bir durumdur. “Bir sınavı kazanamadım = ben başarısızım.” “Bir hedefime ulaşamadım = ben yetersizim.” Oysa bu eşitlikler seni tanımlamaz. Başarısızlık, insan olmanın doğal bir parçasıdır. Herkesin zaman zaman başaramadığı, yanlış yaptığı, istediği sonucu alamadığı olur. Ancak bu anları senin için bu kadar yıpratıcı yapan şey, belki de geçmişten gelen bir “mükemmel olmalıyım” inancı olabilir. Mükemmel olma baskısı, en küçük tökezlemeyi bile büyük bir felaket gibi algılamana neden olabilir.
Bir diğer boyut ise ailenin seninle gurur duymadığını düşünmen. Bu düşünce, aslında başarının yalnızca senin değil, onların da gözünde ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Belki de sen, sadece kendi geleceğini değil; aynı zamanda ailenin sevgisini, onayını, hatta takdirini de o başarılarla ölçüyorsun. Bu noktada kendine şunu sorman iyi olabilir: “Gerçekten ailem yalnızca başarılı olduğumda mı benimle gurur duyuyor, yoksa bu benim zihnimde büyüttüğüm bir inanç mı?” Bazen çocuklar, ailelerinden gelen bir-iki olumsuz tepkiyi genelleştirip “Ben onlar için bir yüküm.” düşüncesine kapılabilir. Ancak ebeveynlerin sevgi biçimi her zaman başarı odaklı değildir. Belki sen kendine yeterince şefkatli olmadığın için, onların da seni sevme biçimini hep bir başarıya bağlamış olabilirsin.
Ayrıca, bahsettiğin “kendime ceza vermek istiyorum” cümlesi, yaşadığın ruhsal acının ne kadar derinleştiğini gösteriyor. Bu, yalnızca öfke değil; aynı zamanda hayal kırıklığı, değersizlik ve suçluluk duygusunun birleşiminden doğan ağır bir iç çatışmadır. Kendini cezalandırmak istemen, içeride biriken duygulara bir çıkış yolu bulamadığın anlamına gelebilir. Oysa ki seni iyileştirecek şey ceza değil; anlayış, şefkat ve kendine alan tanımak olacaktır. Başaramadığında “neden böyle oldu”yu sorgulamak kadar, “bu süreçte kendime nasıl iyi davranabilirim?” sorusunu da sorman gerekir.
Şunu da unutmamalısın: Hedeflerine ulaşamamak, bir insan olarak değerini azaltmaz. Aslında hayatta hepimizin hedefleri, yolları, zamanlamaları farklıdır. Bazen bir hedef olmuyorsa, bu senin yetersizliğin değil; zamanın, koşulların ya da hayatın getirdiği başka yönelimlerin bir sonucu olabilir. Her zaman sonuç odaklı yaşadığında, süreci kaçırırsın. Oysa ki bir hedefin gerçekleşmesi sadece o sonuca bağlı değildir. O hedefe ulaşmak için gösterdiğin çaba, içsel büyümen, kazanımların, öğrenmelerin de çok değerlidir. Şimdi sana şunu sormak istiyorum: O hedef için uğraşırken neyi öğrendin? Hangi gücünü fark ettin? Belki kazanmadın, ama mücadele ettin. Belki sonuç gelmedi ama deneyim seni dönüştürdü. Lütfen bunu küçümseme.
Şu anda içindeki en büyük korkulardan biri de “bütün bu yükü aileme yükledim” düşüncesi olabilir. Oysa ki bu yaşta, genç bir birey olarak senin tek görevin; çaba göstermek, emek vermek ve süreçte elinden geleni yapmaktır. Hayatın zorlukları herkesin önüne çıkar. Ailene yük olmak gibi bir sorumluluğu kendi üzerine alman, aslında senin ne kadar duyarlı biri olduğunu gösteriyor ama bu, gerçekte senin suçun değil. Ailene yük olmak yerine, bu yaşta zaten elinden geleni yapan, sorumluluk hisseden, düşünen, çabalayan bir gençsin. Bu yönünü lütfen fark et.
Kendine kızmak yerine, kendine şu soruları sorabilirsin:
Gerçekten elimden geleni yaptım mı?
Bu hedefin olmaması, benim bütün değerimi belirler mi?
Şu an kendime ne söylemeye ihtiyacım var?
Bir başkası aynı durumda olsa, ona ne derdim?
Bu sorular seni daha sağlıklı bir iç diyaloğa yönlendirebilir. Çünkü şu anki zihinsel sistemin büyük oranda “siyah-beyaz düşünme” dediğimiz bir noktada olabilir. Yani ya tamamen başarılısın ya da tamamen başarısız. Ama hayat bu kadar keskin değil. Arada emek var, süreç var, deneyim var.
Eğer bu tür düşünceler seni sıkıştırıyorsa, bununla yalnız başa çıkmak zorunda olmadığını da bilmelisin. Sen bu cümleleri yazarken aslında yardım çığlığı da atıyorsun. “Ben böyle yaşamak istemiyorum” diyorsun. İşte bu bile bir güç göstergesidir. O yüzden bu noktada seni hem psikolojik destek almaya hem de psikiyatri değerlendirmesine yönlendirmek isterim. Çünkü bu düzeydeki umutsuzluk, suçluluk ve kendine zarar verme eğilimi, bir profesyonelin eşlik etmesini gerektirir. Bazen sadece terapi değil; bazı dönemlerde ilaç desteğiyle de zihnin dinlenmesine yardımcı olmak gerekir. Lütfen bunu bir zayıflık değil, iyileşme iradesi olarak gör. Bir hekime başvurman, senin için yeniden toparlanma fırsatıdır.
Şimdi son olarak sana küçük bir egzersiz önermek istiyorum: Bir kağıda “Başarıya dair gerçek düşüncelerim” başlığı at. Altına gelen ilk beş düşünceyi yaz. Sonra her birinin karşısına, “Bu düşünce bana nasıl hissettiriyor?” diye yaz. Ardından da “Bu düşünceyi daha şefkatli nasıl yeniden yazabilirim?” sorusunu sor. Örneğin:
“Başaramazsam ailem beni sevmez” yerine → “Ailem benim çabamı görmeye açık olabilir. Onlara duygularımı anlatabilirim.”
“Hedefime ulaşamadım, hiçbir şeyim kalmadı” yerine → “Bu hedef için gösterdiğim çaba bile beni daha güçlü yaptı.”
Bu tür çalışmalarla içsel sesini dönüştürmeye başlayabilirsin. Çünkü iyileşme, sadece dış dünyada değil; zihninde yarattığın anlatılarda başlar. Senin zihnin, şu anda sana karşı çok acımasız olabilir ama zamanla bu sesi dönüştürmen mümkün. Yeter ki bunu tek başına yapmaya çalışma.
Sevgili danışan, senin değerini belirleyen şey yalnızca başarıların değil. Sen bu hayatta değerli bir gençsin. Hatalarınla, eksiklerinle, çabalarınla… Kendini yargılamaktan, dövmekten, cezalandırmaktan vazgeçtiğin an; gerçek iyileşme başlar. Sen o kapıyı araladın bile. Lütfen bir adım daha at ve bir ruh sağlığı uzmanından destek al. Bu duygular seni sardığında yalnız kalmak zorunda değilsin. Unutma, bu süreçten güçlenerek çıkabilirsin. Dilersen bu konuda yeni bir soru yazarak ilerlemeye devam edebilirsin.
Umarım cevabım faydalı olmuştur. Değerlendirilmesini istediğin farklı bir soru veya aklına takılanları sorabilirsin.
Sevgiler,
Psikolog Betül Canbel