İş Hayatı

İş yerindeki verimlilik ile stres arasındaki ilişki?

Gizli Kullanıcı2 Haziran 2025 11:26

Merhabalar, yakın zamanda ilk kez Amerikalı psikologlar Robert Yerkes ve John Dodson tarafından ortaya atılan Yerkes-Dodson Yasasını okudum ve dikkatimi çekdi. Bu psikolojik teori, iş yerindeki verimlilik ile stres arasındaki ilişkiyi açıklar. Psikolog olarak sizin düşüncenizi merak ediyorum.

Burada stres derken iş yükünün fazlalığı mı kastediliyor, yoksa yöneticiler tarafından işin yapılması için uygulanan baskı mı?

Bence her iki durumda da düşük stres seviyesinde yüksek verim elde etmek mümkündür. Bu noktada çalışanın bireysel sorumluluğu da devreye giriyor. Eğer sorumluluk duygusu yüksekse, orta düzeyde stresle bile verimlilik sağlanabilir. Siz ne düşünüyorsunuz?

Bu soru 2 Haziran 2025 19:30 tarihinde Psikolog Gönül Tanır Durmaz tarafından cevaplandı.

  • Cevaplandı

  • Paylaş:

Merhabalar, 🌿


Yerkes-Dodson Yasası, ilk kez Amerikalı psikologlar Robert Yerkes ve John Dodson tarafından ortaya konmuş olup, performans ile uyarılma (stres) düzeyi arasındaki ilişkiyi açıklar. Bu yasa, genellikle ters U şeklinde bir eğriyle temsil edilir ve der ki: Uyarılma yani stres çok düşük olduğunda kişi motive olamaz, dikkat dağılır ve performans düşer. Uyarılma arttıkça performans da artar, ancak bu artış bir eşiğe kadar devam eder. Bu eşikten sonra stres seviyesi arttıkça performans yeniden düşmeye başlar. Yani çok az stres verimsizlik getirdiği gibi, çok fazla stres de tükenmişliğe ve hata oranına yol açar.


Bu bağlamda stres kavramının neyi ifade ettiği önemlidir. Stres yalnızca iş yükünün fazlalığı anlamına gelmez; yöneticilerin baskısı, zaman kısıtları, belirsizlikler, hatta kişinin kendi içindeki mükemmeliyetçilik gibi faktörler de stres yaratabilir. Hem içsel stres (kişinin kendi beklentileri ve sorumluluk duygusu) hem de dışsal stres (yöneticilerden ya da çevreden gelen baskılar) bu eğride etkilidir. Ancak stresin birey üzerindeki etkisi, kişinin bu stres kaynaklarını nasıl algıladığı ve onlarla nasıl başa çıktığıyla yakından ilişkilidir.


Bu noktada devreye bireysel sorumluluk anlayışı girer. Eğer bir kişi yüksek düzeyde içsel sorumluluk ve motivasyona sahipse, dışsal baskıya ihtiyaç duymadan da yüksek performans gösterebilir. Böyle bir birey, orta düzeyde hatta daha düşük stres seviyelerinde bile verimli çalışabilir. Yani herkes için geçerli tek bir ideal stres seviyesi yoktur; bu tamamen bireyin psikolojik esnekliği, baş etme becerileri ve içsel kaynaklarına bağlıdır.. Bazen, “Bende sorun mu var, niye motive olamıyorum?” diye düşünebiliyor insanlar; halbuki sistemin kendisi de çalışan psikolojisini derinden etkiliyor. Mesela, işini çok seven, başarılı ve titiz biri bile toksik bir yöneticinin gölgesinde, zamanla işten soğuyabiliyor. Yerkes-Dodson’ın işaret ettiği o ‘orta’ stres noktası her birey için farklı ve dinamik — bazen minik bir övgüyle, bazen ise güvenle ortaya çıkıyor.


Stresin olumsuz etkisi genellikle otomatik düşüncelerle ilişkilidir. Kişi stres altındayken zihninden geçen düşünceler (“Yetiştiremezsem rezil olurum”, “Yöneticim kızacak”, “Mükemmel olmalı”) onun kaygı düzeyini artırır. Bu düşünceler kaygıyı, kaygı da kaçınma, erteleme ya da panik gibi davranışları doğurur. burada düşünce-duygu-davranış döngüsünü fark ettirerek, işlevsel olmayan düşüncelerin yerine daha gerçekçi ve dengeli alternatifler geliştirmeyi hedefler. Örneğin, “Bu iş yetişmeyebilir ama elimden geleni yapıyorum” gibi bir düşünce, kişiye hem sorumluluk hissini koruma hem de kaygıyı düşürme imkânı tanır.


Burada kendinize sorabileceğiniz bazı sorularda vardır; “Şu an stres düzeyim kaç?”, “Bu düzeyde performansım nasıl etkileniyor?”, “Stresimi azaltmak için ne yapabilirim?” gibi sorularla içsel farkındalık geliştirir. Buna ek olarak zaman yönetimi, görevleri küçük parçalara bölme, olumlu pekiştirme gibi davranışsal stratejilerle verimlilik desteklenir.


Şu da var; Türkiye gibi kolektivist toplumlarda toplu duygular, dedikodular veya kurumsal aidiyet duygusu da bireysel motivasyon ve stresi bambaşka boyuta çekebiliyor. Belki de burada, iş yerinde ‘dengeli bir stres’ yaratmaktan çok, anlayış, esneklik ve özerkliğin eş zamanlı var olduğu bir ortam yaratmak önemli.


Sonuç olarak, Yerkes-Dodson Yasası performansın yalnızca dışsal baskılara değil, kişinin içsel dünyasına da bağlı olduğunu gösterir. Sorumluluk duygusu yüksek, öz düzenleme becerileri gelişmiş bireylerde düşük ya da orta düzey stresle bile yüksek performans sağlamak mümkündür. BDT ise bireyin stres karşısındaki düşünce kalıplarını fark etmesini, bunları dönüştürmesini ve işlevsel baş etme becerileri geliştirmesini sağlayarak bu dengeyi kurmasına yardımcı olur. Bu sayede kişi sadece işinde daha verimli olmakla kalmaz, aynı zamanda ruhsal sağlığını da koruyabilir.


Sağlıklı günler dilerim.


Sevgiyle kalın.


Psikolog Gönül Tanır Durmaz