Takıntılı düşüncelerden nasıl kurtulabilirim?
Merhaba ben 28 yaşında bekar bir kadınım. Özel bir psikoloji merkezinde proje yöneticisi olarak çalışıyorum. Kurumsal şirketlere danışmanlık veren bir projeyi yönetiyorum. Psikologların iş kalitesinden, müşteri memnuniyetinden ve tüm dokümantasyon işlerinden sorumluyum.
Aslında üniversite bölümüm mühendislikti, fakat aile zoruyla okuduğum için o alanda ilerlemek istemedim. Şu anki işimi çok seviyorum. Ancak bu işe başlarken “evet” dememde en büyük etken, üniversite staj dönemindeyken bir kez dosya meselesi için gittiğim şirketlerden biriydi. Projeye o holdingle başladık. Neden bilmiyorum ama oraya karşı bir takıntı oluştu. Şirketin ismini yazmak istemiyorum ama hem popülerliği, hem de gökdelen binası beni etkiliyor (çok saçma biliyorum). Belki de ben orayı Türk dizilerindeki holdinglere benzetiyorum, bilmiyorum, ama çok beğeniyorum.
Proje başlarda çok iyiydi, hatta aynı holdingin içindeki diğer şirketler de projeye katıldı. Fakat benim o binaya girme hevesim yüzünden, şirketin temsilcisiyle birkaç kez tartışma yaşadım. Ekstra olarak, o kadın temsilci insan kaynaklarında çalışıyor ve psikolog olmamasına rağmen bizim ismimizi kullanarak kendi çalışanlarıyla seans yapıyormuş. Bu durumu ortaya çıkardım. Fakat kadın, holding yönetiminde evli bir kişiyle ilişkisi olduğu için şirkette kalmaya devam etti. Sonda bizim holdingin ana binasında yürütülen proje donduruldu, ama diğer şirketlerle çalışmaya devam ediyoruz.
O kadına karşı kendimi kaybetmiş gibi hissediyorum, üzgünüm ve kin doluyum. Projenin tekrar açılacağını söylediler ama bence o kadın varken bu çok zor. Eğer yeniden açılırsa ve tekrar o binaya girebilirsem, mağdur edilen kişilerle konuşup imzalı belgeler toplayabilirim. Çünkü impulsif davrandım, kanıt toplamadan ortalığı karıştırdım. Keşke daha soğukkanlı olabilseydim. Ama ilk iş deneyimi olunca böyle oluyor malesef.
Ben hayalperest bir insanım, bu huyumdan nefret ediyorum. O binaya gittiğimde kendimi sanki başka bir evrendeymişim gibi, “daha değerli” hissediyorum. Bunun anormal olduğunun farkındayım. Oraya özel girişle giriliyor, istediğim zaman giriş yapamam malesef. Ama önnceler ne zaman oraya gitsem, çok mutlu olur - önceden hazırlanır süslenir, sanki binaya yakışmak için yarışa girerdim. Oradan çıkınca da kendimi balkabağına dönen külkedisi gibi hissederdim.
Şimdi o projenin tekrar başlamasını çok istiyorum. Binanın önünden arabayla geçerken bile kalbim acıyor, sanki ex sevgilimi görmüş gibi oluyorum. Keşke o kadını karşımıza almasaydım, arkadaş olmaya çalışsaydım diyorum bazen. Psikoloğumuz o kadının histerik ve narsistik kişilik bozukluğu olduğunu söylemişti. Ama bizim logomuzu ve ismimizi kullanması bana çok dokundu. Ayrıca bu, etik açıdan da doğru değildi.
Maalesef yaşadığım ülkede, uzmanlığı olmayan birinin seans yapmasını engelleyen bir yasa yok. Bu yüzden bazıları at koştura biliyor. Bazen bu düşünceler aklıma geliyor, kendimi suçlu görüyorum, bu takıntılı düşüncelerimi nasıl atabilirim?
Bu soru 21 Mayıs 2025 19:35 tarihinde Psikolog Gönül Tanır Durmaz tarafından cevaplandı.
- Paylaş:
Merhabalar 🌿
Bu kadar içten ve detaylı paylaştığın için çok teşekkür ederim. Yazdıkların hem çok insani hem de çok derin duygusal bir bağlam içeriyor.
Bilişsel davranışcı terapide de kullandığımız bir olay-duygu-düşünce formu oluşturabilirsiniz.
Örneğin;
Olay:
Projenin durdurulması
Otomatik Düşünceler:
“Her şeyi mahvettim.”
“Ben yüzünden proje bitti.”
Duygular:
Suçluluk
Hayal kırıklığı
Öfke
Alternatif Düşünce :
Bu proje yeniden açılabilir. Açılmazsa da yeni başarılar beni bekliyor.
Bu sadece benim eylemlerimle ilgili değil, birçok dış faktör var.
Düşüncelerini yeniden yapılandırmaya çalışabilirsiniz.
Yaşadığın duygu yoğunluğu, bir anlamda “idealize edilmiş bir hedefin” elinden alınması gibi. Ancak şu sorularla zihnindeki inançları sorgulayabilirsin:
Gerçekten her şey benim yüzümden mi bitti?
Hayır. Kadının etik olmayan davranışları, onun şirketteki ilişkileri, sistemin açıkları ve senin yalnız bırakılman etkiliydi.
“Binaya girince hissettiğim şeyler, olumlu duygularım, o binaya mı ait, yoksa içimdeki ‘kendi ihtiyaçlarımla ilgili olabilir ’ mi?”
Bu çok önemli. O bina, senin bilinçdışında bir “onaylanma”, “güç”, “başarı” ve “görülme” sembolüne dönüşmüş olabilir mi ?
Kendinize kızdığınız bazı noktalar çok dikkatimi çekti: Hızlı, impulsif davranıp kanıt toplamadan harekete geçmek, kin duygusu, süslenip gitmeler, sonrasında buruk kalmak… Bu, insan olmanın çok gerçek bir tarafı… Bazen hayal dünyamızda yaşar, orada kendimize ait bir köşe yaratırız; sonra gerçekler çarpınca kırılırız ya da öfke duyarız. Belki de siz burada, hem yüksek değer verdiğiniz bir şeyin yitip gitmesine hem de kendinize olan kızgınlığınıza birikmişsiniz.
O temsilciyle yaşananlar ise, elbette kolay sindirilebilecek şeyler değil. Birilerinin hakkınızı ya da emeğinizi hiçe saydığını görmek, hele ki size dokunan etik ihlalleriyle karşılaşmak, fazlasıyla ağır gelebilir. Üstelik içinizdeki adalet duygusu bu kadar canlıyken... Burada belki de, yargı tarafında olmak yerine, iç dünyanızda bu öfkenin size neyi anlatmaya çalıştığına bakmak iyi gelir mi, ne dersiniz?
“Takıntılı düşüncelerimi nasıl atabilirim?” diye sormuşsunuz… Bunun cevabı, onları ‘atmak’tan ziyade, biraz gözlemlemek ve biraz da yumuşakça ‘neden geldiniz’ diye sormak olabilir. Mesela, bu düşünceler her geldiğinde kısa bir mola alıp, nefesinizi fark ederek şunu deneyebilirsiniz:
Gözlerinizi bir an, yavaşça kapatın. 2. Hangi düşünce geldiyse (örneğin, “Keşke kanıt toplasaydım” veya “O binada olmalıydım”) onu bastırmaya çalışmak yerine orada olduğunu kabul edin. 3. Şu soruyu içtenlikle sorun: “Bu düşünce bana ne anlatmak istiyor, neye ihtiyacım var?”4. Sonra hiçbir yorum yapmadan, duygunuzun vücudunuzda nerede yankılandığına bakın (belki göğüs, belki yüzünüzde bir gerginlik…).
Kimi zaman, bu gibi döngülerde kendimize çok acımasız olabiliyoruz. Aslında buraya kadar gelen yolculuğunuzda, kendi duygularınızı fark etmeniz, dürüstçe paylaşmanız bile çok değerli. 🌿
Belki de şunu sorabilirsiniz kendinize, “Bana huzur getirecek adım ne olurdu?” Bazen mücadeleye ara vermek, bazen başka bir pencere açmak gerekiyor. Arzu ederseniz, bireysel duygu takibi için küçük bir defter tutmayı da deneyebilirsiniz. Kendinize bu kadar yüklenmek yerine, biraz da kendinize şefkatli davranmaya ne dersiniz? ✨
Sorunuz sizin için bir cevap olabildiyse, puanlayabilir ve görüşünüzü bizimle paylaşabilirsiniz. Bizlere sorularını yöneltmek isteyen başka arkadaşlarınız varsa onların da yararlanmasını sağlayabilirsiniz.
Sağlıklı günler dilerim.
Sevgiyle kalın.
Psikolog Gönül Tanır Durmaz