İş Hayatı

Üslup sorunu olan yöneticiye nasıl davranmalı?

leyla12328 Mayıs 2025 19:08

Merhabalar, son zamanlar iş hayatında bir şeyi farkettim. Yanlış anlamış da ola bilirim. Üslup sorunu olan bir kısım yöneticinin ya da çalışanın değeri yüceltiliyor. Kabalık ve nadanlık işini ciddiye almakla ilişkilendiriliyor. Hakaretle, sinkaflı sözlerle ve ötekini rencide ederek kendini ifade etmek ve günün sonunda işi halletmek hoşgörülüyor. Hatta Daniel Goleman bu kişilere "Amigdala korsanı" diyor.

Odağında sadece iş ve operasyon olan ama dürtülerine hakim olup, özdenetim konusunda marifetini gösteremeyen bu kişileri oldukları gibi kabul edersek iş barışı bozulur ve diğer çalışanlar işe yabancılaşır sizce de öyle değil mi? Beki bu tip insanlarla nasıl başetmeliyiz? İnsanın şefkat ihtiyacının sürekli olarak ötelendiği ve aksine ruhunun örselendiği bir yerde üretken olması ya da uzun süreli kalması mümkün olmuyor malesef((

Bu soru 29 Mayıs 2025 11:43 tarihinde Psikolog Betül Canbel tarafından cevaplandı.

  • Cevaplandı

  • Paylaş:

Merhaba Sevgili Danışan,


İş yerinde geçirilen zaman, yaşamın büyük bir bölümünü kapsadığı için oradaki ilişkiler de kişinin ruh sağlığını doğrudan etkileyebilir. Özellikle yöneticilerin tutumu, çalışanların sadece iş verimini değil aynı zamanda psikolojik sağlamlıklarını, aidiyet duygularını, motivasyonlarını ve özsaygılarını da belirleyici ölçüde etkiler. Sorunuzda, üslup sorunu olan yöneticilerin kaba, rencide edici veya saldırgan tutumlarının iş yerinde nasıl normalleştirildiğini ve hatta bu davranışların “iş ciddiyeti” adı altında yüceltildiğini belirtmişsiniz. Bu durum, iş yaşamında sık karşılaşılan ama uzun vadede çok ciddi sonuçlar doğurabilecek bir soruna işaret ediyor.


Öncelikle belirtmek isterim ki, sizin bu durumu sorgulamanız, fark etmeniz ve çözüm yolları aramanız oldukça kıymetli. Bu tutumunuz, duygusal zekânızın güçlü bir yansımasıdır. Bahsettiğiniz "amigdala korsanlığı", aslında duygusal patlamaların beynin ön bölgesinde yer alan mantıklı karar verme mekanizmalarını devre dışı bırakmasıdır. Daniel Goleman’ın da belirttiği gibi bu kişiler, stresli ya da güç durumlarla karşılaştıklarında dürtüsel ve saldırgan davranışlarla karşılık verirler. Sorun şu ki, bu tarz yöneticilerin baskıcı ve kırıcı tavırlarının "etkinlik", "kararlılık" veya "güç" gibi algılanması uzun vadede sağlıksız bir iş ortamının doğmasına neden olur.


Peki bu tür durumlarda ne yapılabilir?

Öncelikle “ben ne yapabilirim?” sorusuna odaklanmak oldukça işlevseldir. Bu gibi kişiler üzerinde doğrudan bir değişim yaratmak genellikle mümkün değildir; ancak sizin bu ilişki biçimi karşısında kendinizi nasıl konumlandırdığınız ve hangi psikolojik kaynaklara başvurduğunuz büyük fark yaratabilir.


Kişisel algılamamayı öğrenmek. Üslup sorunu olan biriyle çalışmak, kişide zamanla "ben mi sorunluyum?" algısı yaratabilir. Bu kişiler genellikle yalnızca bir çalışana değil, herkese karşı benzer bir tutum sergiler. Bu nedenle onların kırıcı sözlerini ve tavırlarını kişisel başarınızın veya karakterinizin bir yansıması gibi yorumlamak, özgüveninizi zedeler. Bu noktada içsel konuşmanıza dikkat etmelisiniz. “Onun söyledikleri benim kim olduğumu tanımlamaz” gibi içten gelen cümlelerle özdeğerinizi korumaya yönelik bir zihinsel yapı geliştirmek sağlıklı bir savunma mekanizması olacaktır.


Psikolojik mesafe kurmak. Eğer bu kişiyle doğrudan çalışmak zorundaysanız, duygusal olarak onun davranışlarına mesafe koymayı deneyin. İş ilişkileri profesyonel zeminde sürdürülmelidir. Onun davranış biçimi sizi öfkelendirebilir, üzebilir veya haksızlığa uğradığınızı hissettirebilir. Bu hisler son derece insani ve anlaşılırdır. Ancak bu duyguların sizi yönetmesine izin vermek yerine, bir adım geri çekilip olan biteni gözlemleyen bir bakış açısı geliştirebilirseniz, duygusal tepkiler yerine bilinçli davranışlar sergileyebilirsiniz.


Sınır koyma becerisi geliştirmek. Kimi zaman üslup sorunu olan yöneticiler, çalışanlarının sınır koyma konusunda ne kadar dirençli olduğunu test eder. Böyle durumlarda kararlı ama saygılı bir üslup kullanarak sınır çizmek oldukça etkilidir. Örneğin, size yüksek sesle ya da rencide edici bir tonda hitap edildiğinde “Bu şekilde konuşulduğumda kendimi değersiz hissediyorum, daha yapıcı bir şekilde konuşabilir miyiz?” gibi ifadelerle kendinizi ortaya koyabilirsiniz. Bu tür geri bildirimler hem karşı tarafa bir ayna tutar hem de sizin özsaygınızı korur.


İçsel kaynakları güçlendirmek. Üslup sorunu olan kişilerle çalışırken, kişinin psikolojik dayanıklılığını koruması hayati önem taşır. Bu noktada meditasyon, mindfulness, öz-şefkat egzersizleri gibi psikolojik dayanıklılığı artırıcı uygulamalar, duygusal dengenizi korumanıza yardımcı olur. Aynı zamanda sosyal destek ağınızı aktif tutmanız (aile, arkadaş, profesyonel destek), yaşadığınız olumsuzlukların etkisini azaltabilir.


Gözlem ve kayıt tutmak. Eğer mobbing düzeyine ulaşan bir durum söz konusuysa, olayları tarihleriyle ve detaylarıyla not etmek önemlidir. Bu notlar hem gerekirse yönetime yapacağınız resmi bir başvuruda somut veri olarak işinize yarar, hem de yaşadığınız süreci dışsallaştırarak değerlendirmenize katkı sağlar.


Sistemsel sorgulama ve çözüm arayışı. Eğer bulunduğunuz kurumda bu tarz davranışlar sistematik olarak normalleştiriliyorsa ve çalışanlar sürekli olarak psikolojik baskı altındaysa, bu sizin gelişiminizi destekleyen bir ortam değildir. Böyle bir durumda iş yerinizdeki İnsan Kaynakları departmanıyla güvenli bir zeminde bu konuları konuşmak, hatta gerekiyorsa dış destek almak önemli olabilir. Bununla birlikte, uzun vadede ruh sağlığınızı korumak için iş değişikliği düşüncesini de göz ardı etmemeniz gerekebilir. Çünkü sürekli örselendiğiniz bir ortamda “iyilik hali” sürdürülebilir değildir.


Kendinizi suçlamaktan vazgeçmek. Bahsettiğiniz gibi, kabalıkla işi sahiplenmek arasında kurulmaya çalışılan ilişki çoğu zaman çalışanların özgüvenini kırmak için kullanılan bilinçsiz bir savunma biçimidir. İşini seven ve sorumluluk alan bireyler, saygı çerçevesinde çalışmak isterler. Bu nedenle yöneticinizin üslubu sizin yetersizliğinizin değil, onun duygusal olgunluk düzeyinin göstergesidir. Lütfen bunu aklınızdan çıkarmayın.


Profesyonel destek alma düşüncesini değerlendirin. Sürekli stres, kaygı ve değersizlik hissi içinde çalışmak uzun vadede tükenmişlik, depresyon ve anksiyete gibi sorunlara neden olabilir. Eğer yaşadığınız ortam sizi bu noktaya yaklaştırıyorsa, bir psikologdan destek almak, süreci yeniden anlamlandırmanız açısından oldukça işlevsel olabilir. Terapide, yaşadığınız örselenmelerin etkisini azaltmak, duygusal dengeyi yeniden kurmak ve iş yaşamında sağlıklı sınırlar geliştirmek üzerine çalışılabilir.


Yöneticinizin davranışlarına alternatif yorumlar getirebilmek. Bu noktada bir psikolog olarak önemli bir kavramsal çerçeve paylaşmak istiyorum. Psikolojide “yansıtma” mekanizması olarak bilinen savunma biçimi, kişinin kendi bastırdığı olumsuz duygu ve düşünceleri karşı tarafa yönlendirmesiyle ilgilidir. Kimi yöneticiler, kendi yetersizlik duygularını, öfke kontrol problemlerini ya da stresini çalışanları üzerinden boşaltarak bu mekanizmayı kullanır. Yani bu durum sizinle değil, onun duygusal düzenleme becerileriyle ilgilidir.


Sonuç olarak sevgili danışan, iş yerinde saygı sınırlarının korunmadığı her ilişki biçimi, kişisel gelişimi ve iş tatminini sekteye uğratır. Sizin bu konuyu fark edip sorgulamanız, değişime giden yolda atılmış ilk güçlü adımdır. Kendinizi koruyarak ve özdeğerinizi zedelemeden bu süreçte ilerlemek için yukarıda paylaştığım öneriler sizin için bir harita olabilir. Unutmayın, bu tür durumlarda yalnız değilsiniz ve ruhsal sağlığınız her şeyden daha kıymetlidir.


Umarım cevabım faydalı olmuştur. Eğer bu konuyla bağlantılı olarak sormak istediğiniz başka bir başlık olursa veya aklınıza takılanlar her zaman yeni bir soru oluşturabilirsiniz.


Sevgiler,

Psikolog Betül Canbel