Psk. Arya Khadivi Sohrabi
Antalya
Pozitif Psikoterapi, BDT, Kısa Süreli Çözüm Odaklı terapi, Motivasyonel Görüşme, Depresyon, Kişilik Bozuklukları (Borderline), Anksiyete Bozuklukları, OKB, Stres,
Uzman Hakkında
2023 yılında Yakın Doğu Üniversitesi'nde psikoloji lisansımı tamamladım. Yakın Doğu Üniversitesi Klinik Psikoloji uzmanlığımın son senesinde tezimi yazmaktayım. Farklı ekollerden eğitimler almama karşın aktif olarak pozitif psikoterapi uygulamaktayım. Lisan stajımı KKTC Uyuşturucu ile Mücadele Komisyonunda, Uzmanlık stajımı ise Barış Ruh ve Sinir Hastalıklarında tamamladım. Yayınlanmış derleme makalem bulunmaktadır. Aktif olarak danışan görmekte, eğitimlerime ve makalelerime devam etmekteyim.
Eğitim
- Yakın Doğu Ünversitesi - Lisans
- Yakın Doğu Üniversitesi Klinik Psikoloji (Halen) - Yüksek Lisans
Seminerler / Konferanslar (Sertifikalar)
- "Sanal mı Gerçek mi?" 11. Ruh Sağlığı Sempozyumu
- Çocuk ve Ergenlerde Psikometri Testleri Eğitimi
- 22 saatlik Pozitif Psikoterapi ile Psikolojik Dayanıklılık Eğitimi
- Teorik ve Uygulamalı Pozitif Psikoterapi Eğitimi (WAPP)
- Şema Terapi Eğitimi
- Motivasyonel Görüşme Teknikleri Eğitimi
- Bilişsel Davranışçı Terapi
- Kıs a Süreli Çözüm Odaklı Terapi Eğitimi
- Pozitif Psikoterapi İleri Eğitimi (WAPP) (3 yıl/1)
Uzmanlık Alanları
Çalışma Ekolleri
- Pozitif Psikoterapi (Eklektik yaklaşımla devam etkmekteyim)
Cevaplar (5)
Merhabalar. Yaşadığınız durum, oldukça anlaşılabilir bir noktada. Elbette aileniz gibi kendinize yakın gördüğünüz ve değer verdiğiniz insanlardan bu şekilde bir yaklaşım görmek kırıcı olabilir. Hissettiğiniz bu alınganlığı özellikle hangi durumlarda yaşıyorsunuz? Bu durumları detaylandırmanız ve spesifikleştirmeniz anlamamıza daha çok yardımcı olacaktır. Alınganlık gösterdiğimiz konularda güvensiz hissetmemize karşın makro travmadan farklı olarak mikrotravma dediğimiz bir kavram mevcuttur. Bu kavram herhangi bir olayın sizi tek seferde sarsmasından çok, devamlı olarak başınıza gelmesi ve bunun sonucunda belli bir konuda oldukça hassaslaşmanızı ve savunma mekanizmalarını aktif olarak kullanmanıza sebep olabilmektedir. Anlattığınız gibi reaksiyonlar verebilirsiniz fakat atlanmaması gereken en önemli detay ise ailenizi yine en iyi tanıyan sizsinizdir. Ve onlarla nasıl iletişim kurmanız gerektiğini de en iyi siz bilecek ve buna uygun yöntemler geliştireceksinizdir. İlk olarak yaşadığınız bu alınganlık durumunu kabul etmeniz bile gerçekten büyük bir cesaret. Bu sebepten ötürü bununla iç içiyken daha kolay baş edebileceğinizi düşünmekteyim. İlk olarak sinire dökülüyor dediğiniz noktada sinir nasıl dökülüyor bunu anlamak gerek. Burada daha fiziksel ya da sözel bir öfkeden mi yoksa pasif agresif bir tutumdan mı bahsediyoruz? Alındığınız konular ne ile ilgili? Sadece aileniz ile belli başlı konularda mı yoksa sosyal çevrede de alınganlık hissi ortaya çıkıyor mu? Verdiğiniz öfke reaksiyonlarını anlamlandırdıktan sonra kendiniz üzerinde düşünebilirsiniz. Yaşanılan olayları kişisel algılamak da bu hislere sebep olabilir. Bu yüzden olayların sizinle mi ilgili olduğu yoksa karşı tarafın söylemleri hep mi bu şekilde? gibi düşünmeniz önünüzü açabilecektir. Mikrotravma yaşıyor olmanız da oldukça anlaşılabilirdir ki böyle bir durumda ise savunma mekanizmalarınız ortaya çıkacaktır (sinirlenmek, öfkelenmek gibi). Bu reaksiyonlarınızın yerine farklı tepkiler vermeyi deneyebilirsiniz. Tabi ki her insanın iletişim biçimi ve algısı çok farklıdır. Ama durumunuzu daha sakin ve açık bir dilde anlatabilirseniz ve sakinliğinizi olabildiğince koruyabilirseniz hem mikrotravmanızın üzerine gitmiş hem de olayların akışını değiştirme şansı elde etmiş olacaksınız. Böylelikle alınganlığınızın nedenini daha kolay anlayabilecek ve baş ederken beraberinde uyguladığınız yöntemler ve sağlıklı baş etme biçimi de işinizi kolaylaştıracaktır.
Merhabalar. Öncelikle ölüm ile gelen kayıplar, yoğun bir stres kaynağı olmaktadır. Bu olayın ardından kimi zaman çaresizlik ve üzüntü gibi pek çok farklı duygu yaşarken kimi zaman da neler hissetmemiz gerektiğini bilemediğimiz bir halde olabiliriz. İlk olarak sizi yas süreci ile ilgili bilgilendirmek isterim. Farklı kuramlar da olmasına karşın, genel anlamda yas süreci 5 evreden oluşmaktadır. Bu evreler sırası ile inkar, öfke, pazarlık, depresyon ve kabul evreleridir. Yas sürecinde odaklanmanız gereken bir diğer önemli nokta ise yasın getirdiği duygu ve düşünceleri ötelememeye ve ertelememeye çalışmaktır. Çalışmaktır dememin sebebi, ölümün ve yasın her zaman anlatıldığı kadar kolay bir süreç olmayışıdır. Evreleri kısaca tanımlayacak olursak;İnkar Evresi: Yasın ilk aşamasıdır. Şok olma, yaşanılan durumu inkar etme söz konusudur. Olayla ilgili gerçekler ile yüzleşmekten olabildiğince kaçınarak inkar edebilirsiniz. 1-) Öfke Evresi. Kontrol edemediğiniz duygular için başkalarını suçlayabilir, herhangi bir olaya veya kişiye öfke duyabilirsiniz. Yine bu hissedilen öfke duygusu, yukarıda da bahsedildiği gibi olağan ve normal bir duygudur. Yaşanılan kaybın neden sizin başınıza geldiğini düşünebilirsiniz. Bu evreyi atlatabilmek ise zaman alabilmektedir. 2-) Pazarlık Evresi: Bu evrede kendi içinizde ya da çevreniz ile kaybedilen kişinin geri gelmesine karşılık başka şeyleri vermeniz gibi çeşitli pazarlıklar yapabilirsiniz. İlk iki evreye kıyasla durgunluğun görülebildiği bir dönemdir. Yavaş yavaş kabullenmenin başladığı da görülmektedir. 3-) Depresyon: İlk üç evrenin atlatılmış olduğunu görmekteyiz. Gerçekleri görmek ve onlar ile yüzleşmek daha kolaylaşmıştır. Geçmiş ve gelecek arasında anılar ve düşüncelerin akışını görebilmekteyiz. İsminden de anlaşılabileceği gibi bu evrede kişiye bağlı olarak bazı depresyon semptomları da görülebilmektedir. Fakat gerçeklerle yüzleşmeniz arttıkça daha esnek ve sağlıklı bir ruh haline doğru gitmeniz de mümkün gözükmektedir. 4-) Kabullenme Evresi: Bu noktada diğer evrelere oranla daha fazla dışa dönmenin başladığı da görülmektedir. Kayba karşı mevcut duygularınız, kabullenerek şekil değiştirir, önünüze daha fazla odaklanabilir, geleceğinize daha sağlıklı bir şekilde yaklaşabilirsiniz. 5-) Yas süreci genel anlamda 6 ay 1 yıl arasında değişkenlik gösterebilir. Fakat bu sürenin yıllar içerisinde aktif kalması ve günlük yaşamınızda aksamalara, işlevsizliğe sebep olması, terapi almayı düşünmenizi beraberinde getirebilir. Yas ile çalıştığımızda evrelerden birinde takılı kalma görebilmekteyiz. Bu da özel olarak detaylı bir şekilde bireysel terapinin konusudur. Fakat bu bahsettiğim günlük yaşamınızda aksama durumunu yaşamıyor iseniz duygularınızı regüle ederek devam edebilirsiniz. Bu süreç için, size yardımcı olacak hususlardan biri de olabildiğince duygularınızı yaşamaya, anlamaya çalışmanız olacaktır.
Merhabalar. Yazdıklarınız üzerinden, yaşadığınız problemin daha çok sınırlar ve iletişiminizde açıklık olmaması ile ilişkili olduğunu söyleyebilirim. Özellikle 20'li yaşların başlarında yani genç erişkinlik dönemlerinde bu tarz kafa karışıklıklarının olması, kendinizi tanıma sürecinizin yoğun bir şekilde devam etmesi olağan bir durumdur. Kişiliğimizi bir iskelet gibi düşünebiliriz. Bazı özelliklerimiz yapı olarak aynı kalsa da bazı özelliklerimiz zaman içerisinde değişebilir. Sınırlarınızı hangi durumlarda esnettiğinizi ve katılaştırdığınızı anlamak işinizi kolaylaştıracaktır. Tanıştığınız insana kendinizden bahsederken hangi özelliklerinizi vurguluyorsunuz? Anlatıyor iseniz hangi problemlerinizi paylaşıyorsunuz? Geçmişinizde duvarlarınız var iken bu durum nasıldı? Günümüzde duvarlarınız azalmışken bu durum nasıl? Bu soruları kendinize artı ve eksi yönleri ile sormanızı isterim. Fakat bu demek değil ki sadece duvarlarınız olsun veya hiç olmasın. Bu noktada dengeli sınırlar koymayı öğrenmek faydalı olacaktır. Mevcut çevrenizdeki insanları hayal ettiğinizde 'iş arkadaşı', 'eğlenme arkadaşı', 'sırdaş' 'dost' ' şeklinde kategorilere ayırarak, kategoriye göre mesafenizi belirlemeye başlayabilir, özel hayatınızı açmanızı da buna göre belirleyebilirsiniz. Tabi ki ilerleyen zamanlarda insanları farklı kategorilere koyabilir ve bunu kendinize göre düzenleyebilirsiniz. Karşınızdaki kişinin sizin rahatsız olduğunuz konuları sorması ya da açmasına gelir isek; iletişimde ben dili ve sen dilini kullanabilmek oldukça önemlidir. Kısaca ben dili, kendinizin duygu ve düşüncelerini karşı tarafa aktarılması, sen dili ise sizin karşınızdaki insana karşı onun yaptıklarını söyleyerek iletişim kurmaktır ve bu yöntemi denemeniz işinize yarayabilecektir. Örnek verecek olursak ben dili için; "bu şekilde sorular sorduğun zaman rahatsız olduğumu hissediyorum", "bu kadar hızlı yakınlaşmamız beni korkutuyor", "bu konuyu ilerleyen zamanlarda konuşmamız beni rahatlatacak" Sen dili için; " bu tarz sorular sorman yanlış", "benimle çok hızlı samimi oldun", " bu konunun yeri ve zamanı değil" şeklinde cümleler kullanılmaktadır. Genel anlamda bu örnekleri, kendi durumunuza yönelik şekilde kullanabilirsiniz. Ben dili karşı tarafı suçlamadan ve yargılamadan kullanılan yöntemdir, aynı zamanda istek ve ihtiyaçlarınızı da ifade edebilirsiniz. Yine bu noktada da denge çok önemlidir. Yukarıda bahsettiğiniz gibi söz konusu bir durumda kategorize etme ve ben dili size yardımcı olacaktır.
Merhabalar. Öncelikle borderline, diğer ismi ile sınırda kişilik bozukluğu ile yaşamanın oldukça zorlayıcı olduğundan bahsedebilmek mümkündür. Bu noktada semptomlarınızın günlük yaşamınıza yansımasını kapsamlı bir şekilde öğrenmek oldukça mühimdir. Kısaca borderline kişilik bozukluğu, kişilik bozukluklarının B grubunda bulunan, dürtüsellik ve ruh halinde dalgalanmalar ile karakteristik bir bozukluktur. Buradaki önemli hususlardan biri de tanınızı bir psikiyatri doktorunun belli bir süreçte sizinle çalışarak koymasıdır. Eğer bu şekilde bir tanınız mevcut ise semptomlarınızın şiddetine göre, olabildiğince aynı psikiyatrist ile çalışarak ilaç tedavinizin sürdürülmesi oldukça önemlidir. Yapılan çalışmalar gösteriyor ki ilaç tedavisinin yanı sıra, Şema Terapi ve Aktarım Odaklı terapi oldukça etkili yöntemler olarak bilinmektedir. Eğer yukarıda bahsettiğim şekilde bir tanınız var ise ilaç tedavisi ve psikoterapiyi (psikiyatrist ya da psikoloğunuz ile) bir arada yürütmek önemlidir. Yazdıklarınızdan yola çıkarak ana semptomların yanında depresif bir takım semptomlar da gösterdiğinizi söylemek mümkün. Bu depresif semptomlar ise mevcut problemlerinizle baş edebilme esnekliğinizin azaldığı zamanlarda ortaya çıkabilmektedir. Bu durum ile baş edebilmek noktasında ise istikrarlı bir şekilde tedavi planına uymanız, düşüncelerde ve duygularda tutarlı olmayı anlamaya çalışmanız ve kendinizi nasıl biri olarak gördüğünüzü gerekirse yazarak ve yazdıklarınızı tekrar okuyarak iç görü kazanmaya yönelik çalışmalar yapmanız gerekmektedir. Hastane konusunda ise seçtiğiniz psikiyatristin özellikle sizin mevcut durumunuz ile ilgileniyor ve çalışıyor olması önemlidir.