15 yıldır Okbliyim her türlü tedaviyi gördüm ama düzelmiyor 15 seneye rağmen iyileşebilir miyim?
9 yaşındayken okb tanısı konuldu genetik faktörler baskın olduğunu anlayınca hemen tedaviye başladık gerek psikolog terapisi gerek ise psikiyatri eşliğinde ilaç tedavileri bir çok testler yapıldı aradan tam 15 sene geçti artık tedavileri bıraktım çünkü zaten ömrümün büyük bir kısmını buna adadım her defasında hayal kırıklığına uğramanın verdiği mutsuzluk beni daha kötü etkiledi artık takıntılarımı bir şekilde kabullenmiş durumdayım ve onlarla yaşamaya çalışıyorum takıntılarım kimi zaman beni içinden çıkılmaz bir hale sokarken kimi zamanda üstesinden gelmeye çalışıyorum normal insanlara çok özeniyorum en üzücü olanıda bu fakat geçmiyor 24 yaşındayım ve her geçen gün yıllar aleyhime işliyor gibi yeniden tedaviye başlamak bana çok uzak çünkü ilaç kullanmak istemiyorum iyileşebileceğime dair umudumda yok bazen 2 hafta kadar kendimi sıkıyorum takıntılarımı yapmamak için ama sonra yeniden başa sarıyorum bu kısır döngü böyle devam ediyor
Bu soru 6 Eylül 2025 13:06 tarihinde Psikolog Semiha Melisa Üzmez tarafından cevaplandı.
- Paylaş:
Merhaba Sevgili Danışan,
Yazdıklarınızı okurken bir yandan da kaç yılınızı bu mücadeleye verdiğinizi düşündüm… Gerçekten çok yorucu ve sabır isteyen bir yolculuk olmuş.Özellikle çocukluk döneminden itibaren hayatınızın neredeyse tamamını bu çemberin içinde geçirmiş olmanın kendine özgü bir ağırlığı olabilir. Hani bazı zamanlar, sanki kendi yaşınızdan daha yaşlıymışsınız gibi hissettiren yükler vardır ya, biraz ona benziyor gibi. Kolay kolay dışarıdan görünmeyen, ama içinizde büyüyüp duran yorgunluklar…Yıllar boyunca tedavi denemeleri, ilaçlar, terapiler… ve her seferinde hayal kırıklığı hissetmek bizi çok yıpratıyor. Böyle bir durumda “artık umut yok” demek aslında çok anlaşılır bir tepki. Çünkü sürekli mücadele etmek, sonra tekrar aynı döngüye dönmek yorucu oluyor.Bir noktada takıntılarınızla barışmaya çalışmanız ve “onlarla yaşamayı” seçmiş olmanız ise bence kendi içinde çok olgun ve gerçekçi bir yaklaşım. Belki de bu, mücadeleden büsbütün vazgeçmekten ziyade, yaşadıklarınızı kabullenip onlara farklı bir gözle bakmayı öğrenmekle ilgili olabilir.Şunu hatırlayalım: OKB kronik seyirli olabilir, evet. Fakat bu, kontrol edilemeyeceği anlamına gelmiyor. Bizim için asıl amaç takıntıları tamamen yok etmek değil, onları yönetebilmeyi öğrenmek. Bu noktada kabullenme adımı çok kıymetli, çünkü hayatımızı belirleyen tek şey takıntılar değil.
İlaç kullanmak istememek bizim tercihlerimizden biri olabilir. Neyse ki tek seçenek ilaç değil. Bilişsel Davranışçı Terapi özellikle maruz bırakma ve tepki önleme yöntemleri bilimsel olarak en etkili yollar arasında. Bu yaklaşım, “takıntıları bastırma”dan ziyade, onlarla farklı bir ilişki kurmayı ve kaygıya rağmen yaşamı sürdürmeyi öğretiyor.
Normal insanlara özenmek de çok insanca bir duygu. Ama unutmamamız gereken şey şu: OKB bizim kimliğimizin tamamı değil. Biz, yaşadığımız bu zorluğa rağmen mücadele eden, ayakta kalan tarafımızı da görmeliyiz.Yeniden tedaviye başlamak şu an uzak gelebilir. O zaman küçük adımlar deneyebiliriz:
Kaygı seviyemizi takip etmek,Zorlandığımızda kendimizi suçlamak yerine “şu an böyle hissetmem normal” diyebilmek,İki hafta boyunca direnmek yerine, sadece bir gün ya da bir saatlik küçük hedefler koymak.Zihnimiz sık sık bize “geçmez, düzelmez” der. Ama bilimsel veriler ve klinik deneyimler defalarca gösteriyor ki tedavi, tekrar tekrar işe yarayabiliyor. Belki de bu kez hedefimiz “tamamen kurtulmak” değil, “daha yönetilebilir bir yaşam” olabilir.
1. Kaygı Günlüğü Tutma
Her gün 5 dakikamızı ayırıp kaygı seviyemizi (0–10 arası) yazıyoruz.
Takıntı geldiğinde “ne hissettik, ne yaptık, nasıl geçti?” diye kısa notlar alıyoruz.
👉 Böylece döngüyü daha net görüp kendimizi suçlamadan gözlemlemeyi öğreniyoruz.
2. Maruz Kalma – Küçük Adım
Takıntımızı tetikleyen şeylerden birini seçiyoruz.
Birden değil, çok küçük dozlarda maruz kalıyoruz (örneğin ellerimizi 2 dk yıkamamak).
Kaygı yükselse bile “bu geçici” diyerek bekliyoruz.
👉 Amaç, “kaçmadan kalabilmeyi” öğrenmek.
3. Kaygıya İsim Verme
Takıntılar geldiğinde “ben” demiyoruz.
Örneğin: “Takıntı yine geldi, bana bu düşünceyi fısıldıyor.”
👉 Böylece düşünceyle aramıza mesafe koyuyoruz.
4. Küçük Ödüller
Bir gün ya da bir saat direnebildiysek, kendimizi ödüllendiriyoruz.
Uzun detaylı ve anlaşılabilir bir yanıt verilmesi beni çok mutlu etti emeğinize sağlık