Sosyal Hayat

30'lu yaşlarda yalnızlık

Gizli Kullanıcı12 Ağustos 2025 08:35

Merhabalar hayatımın son 2 senesi tamamen kayıplarla ve kötü olaylarla dolu. Kimseyle tanışmaya yeni ortamlara girmeye korkuyorum ne hevesim kaldı ne isteğim. Emek verecek gücüm kalmadı. Tüm enerjimi hayatımı mahveden insanlara harcamışım resmen. Karşılıksız dostluklar tek taraflı fedakarlıklar affedici olduğum ilişki bitimi. 2 senede hepsi bitti. Yapayalnız kaldım. İşim yok kaygı bozukluğum var sürekli evdeyim. Önceden umudum vardı her şeyi farklı yapmak için gücüm vardı. Şimdi kendimi kabullendim. Evde oturmaktan köreldim. Artık hayallerim yerine olanı idare etmekle geçiyor. Şimdi ne bulursam o işe başvuruyorum. Olan dostluklarım da bittiği için kimseye içimi açamıyorum koskoca bir yalnızlığın içimdeyim. Hep bir vefasızlık iki yüzlülükle karşılaştım insanlara o kadar iyi geldim ki kendime hep geç kaldım. Bir ilişkim vardı fedakarlık yapıp kıyafetlerimden vazgeçmiştim eski ilişkisinden notlar vs çıkıyordu affetmiştim sözlerine o kadar inandım ki onun. Sonunda o da beni bıraktı. Yatırım yaptığın her ilişkiye dikkat etmek lazımmış çünkü günün sonunda herkes kendini düşündü. Ben ise onları. Hayat bana çok ağır dersler verdi. Şimdi ise bu derslerle sırtımda koca bir yük gibi kaldım. Devam edemiyorum. Emek verdiğim her şey herkes koca bir hiç oldu. 30 dan sonra hayata atılmak sudan çıkmış balıktan beter olmak gibi. Hayatı tanımıyorum. Gülüp eğlenecek halim kalmadı çok yorgunum. Bir çıkar yol da kalmadı.

Bu soru 12 Ağustos 2025 09:36 tarihinde Psikolog Betül Canbel tarafından cevaplandı.

  • Cevaplandı

  • Paylaş:

Merhaba Sevgili Danışan,


Anlattıklarınızdan son iki yılın hayatınızda çok yoğun kayıplar, hayal kırıklıkları ve yorgunluklarla geçtiğini anlıyorum. Bu süreçte yaşadığınız dostlukların bitmesi, ilişkide karşılıksız fedakârlıklar, işsizlik, sosyal hayattan çekilme ve insanlara güvenin zedelenmesi gibi üst üste gelen durumlar hem ruhsal hem de fiziksel anlamda enerjinizi tüketmiş. “Eskiden hevesim vardı, şimdi olanı idare ediyorum” sözünüz aslında umut ve motivasyon kaybının ne kadar derinleştiğini gösteriyor. Bu, depresyon, tükenmişlik ve kaygı bozukluğu gibi durumlarda sıkça görülen bir tablo. Yani yaşadıklarınız “ben güçsüzüm” demek değil, tam tersine uzun süre boyunca çok fazla yük taşımış olmanızın doğal bir sonucu. İnsan zihni ve bedeni, sürekli yıpratıcı olaylarla karşılaştığında kendini korumak için bazen hevesi azaltır, yeni adımlar atmaktan kaçınır. Bu bir zayıflık değil, sistemin kendini koruma biçimidir. Ancak bu durum uzun süre devam ederse, hayat alanlarımız daralır, sosyal çevre küçülür ve yalnızlık duygusu giderek daha ağır hissedilir.


Özellikle 30’lu yaşlarda yalnızlık, birçok kişi için hem duygusal hem sosyal olarak zorlayıcıdır. Çünkü bu yaşlarda çevrenizdeki insanların önemli bir kısmı evlenmiş, çocuk sahibi olmuş veya kariyerlerinde belli bir noktaya gelmiş olabilir. Siz ise üst üste gelen zor dönemler nedeniyle hayata yeniden başlama noktasında kendinizi geride kalmış gibi hissedebilirsiniz. Ancak şunu bilmelisiniz: Hayata başlamak için belirli bir yaş sınırı yoktur. 30 yaş, aslında olgunlaşmış deneyimlerinizi, kendi ihtiyaçlarınızı ve sınırlarınızı daha iyi anladığınız bir dönemdir. Yani bu, geçmişteki hataları fark edip bundan sonra daha bilinçli adımlar atabileceğiniz bir zaman dilimidir. Sorun, yeniden başlama cesaretini nasıl toparlayacağınızda.


Yaşadığınız dostluklarda ve ilişkilerde “hep karşı tarafa iyi gelmek, kendi ihtiyaçlarını geri plana atmak” eğiliminiz, muhtemelen geçmişten gelen bir öğrenme şekli. Belki çocuklukta, gençlikte “öncelik başkalarının mutluluğu” inancı bilinçaltınızda yerleşti. Bu durum kısa vadede takdir toplamanıza ve sevgi görmenize sebep olsa da uzun vadede sizin duygusal enerjinizi tüketir. Çünkü sürekli veren tarafta olmak, karşılıklılık olmadığında kırgınlık ve değersizlik hissini artırır. Siz de “kendime hep geç kaldım” diyerek aslında bu döngüyü fark etmişsiniz. Buradaki en önemli adım, artık ilişkilerde kendi sınırlarınızı netleştirmek ve bu sınırları korumayı öğrenmektir. Bu, insanlara kötü davranmak değil; kendi ihtiyaçlarınızı en az karşı tarafınki kadar değerli görmek demektir.


Kaygı bozukluğu ve sosyal ortamlara girmekten çekinme hali ise yaşadığınız yorgunluğun ve hayal kırıklıklarının bir sonucu olarak pekişmiş. Uzun süre evde kalmak, insanlarla etkileşimi azaltmak ve yeni deneyimlerden uzak durmak, kısa vadede güvenli hissettirse de uzun vadede kaygıyı besler. Çünkü beyin, kaçındığınız durumları “tehlikeli” olarak kodlar. Yani sosyalleşme eksikliği hem yalnızlığı artırır hem de yeniden insan içine çıkma korkusunu güçlendirir. Bu noktada “küçük adım” stratejisi önemlidir. Birdenbire kalabalık ortamlara girmek yerine, önce kısa süreli ve sizi zorlamayacak küçük sosyal deneyimler planlamak; bu deneyimleri yavaş yavaş artırmak, beynin “bu durum güvenli” mesajını almasını sağlar.


İşsizlik konusu da yalnızlık ve umutsuzluk duygularını pekiştiriyor olabilir. Çünkü iş, sadece maddi kazanç değil; aynı zamanda sosyal bağ, rutin ve kimlik duygusu verir. “Ne bulursam o işe başvuruyorum” demeniz, şu an hedef belirlemek yerine hayatta kalma modunda olduğunuzu gösteriyor. Bu dönemde, iş seçiminde en önemli önceliğiniz “bana güvenli alan sağlar mı?” sorusu olmalı. Belki ilk etapta hayalinizdeki iş olmayabilir ama sizi evden çıkaracak, insanlarla iletişim kurmanızı sağlayacak bir iş, yeniden sosyal bağlar kurmanız için bir araç olabilir.


Yalnızlık hissinin bu kadar yoğun olmasının bir sebebi de duygularınızı paylaşacak güvenilir insanların eksikliği. “Olan dostluklarım bittiği için kimseye içimi açamıyorum” sözünüz, duygusal yükün tamamen sizin üzerinizde kaldığını gösteriyor. İnsan, duygularını paylaştığında sadece hafiflemez, aynı zamanda kendini daha az yalnız hisseder. Şu an güven duyduğunuz biri olmayabilir, ama bu duyguları bir terapi sürecinde, bir destek grubunda ya da kontrollü yeni arkadaşlık ortamlarında paylaşmak, hem içinizdeki yükü hafifletir hem de yeniden bağ kurma becerinizi güçlendirir.


Tüm bunların yanında, geçmişteki ilişkilerinizin bitiş şekli sizde güven sorununu artırmış gibi görünüyor. “Eski ilişkisinden notlar çıktı, affettim, sözlerine inandım ama sonunda o da beni bıraktı” demeniz, bağlandığınız kişilerin sadakatine olan inancınızı zedelemiş. Bu durum, gelecekte yeni bir ilişkiye başlama konusunda hem isteksizlik hem de korku yaratabilir. Ancak burada önemli olan, geçmişte yaşanan hayal kırıklıklarının “ben hep böyle ilişkiler yaşarım” inancına dönüşmesine izin vermemek. Geçmişteki kişiler, gelecekteki herkesin temsili değildir. Bu yüzden, bir sonraki ilişkide öncelik “ben ne istiyorum, hangi değerler benim için vazgeçilmez?” sorularını netleştirmek olmalıdır.


Şu an kendinizi “hayaller yerine olanı idare etmek” noktasında bulmanız çok doğal, çünkü enerjinizin büyük kısmı geçmişi taşımaya gidiyor. Oysa ki iyileşme sürecinde yapılacak en etkili şeylerden biri, geçmişin yükünü hafifletmek ve küçük, ulaşılabilir hedefler koymaktır. Mesela haftada bir gün dışarı çıkmak, yeni bir hobi denemek, günde 15 dakika yürüyüş yapmak gibi basit adımlar bile beyne “ben değişim yapabiliyorum” mesajı verir. Bu mesaj zamanla umudu yeniden yeşertir.


Kısacası, şu an yaşadığınız durum hem duygusal hem sosyal hem de mesleki olarak sizi sıkıştırmış durumda. Bu sıkışmışlık hissinden çıkmak için adım adım ilerlemek, kendinizi zorlamadan ama durmadan küçük değişiklikler yapmak, uzun vadede büyük fark yaratır. Geçmişteki fedakârlıkların karşılık bulmaması, sizi artık “önce ben” diyebilecek bir noktaya getirebilir. Kaygınızı yönetmek, yeniden sosyalleşmek, iş yaşamına adım atmak ve yeni güvenli bağlar kurmak, bu süreçte birbirini tamamlayan parçalar olacak.


Eğer profesyonel bir destek almak isterseniz bir psikologla görüşmeler yapabilirsiniz. Özellikle Bilişsel Davranışçı Terapi ekolüyle çalışan psikologlar size iyi gelebilir. Yoğun kaygı, eylemsizlik halleri ile hayat işlevselliğiniz bozulmaya başladıysa bir psikiyatrist ile de görüşmeniz faydalı olacaktır.


Umarım cevabım faydalı olmuştur. Değerlendirilmesini istediğin farklı bir soru veya aklına takılanları sorabilirsin.


Sevgiler,

Psikolog Betül Canbel

alinti

Desteğiniz için teşekkür ederim uzaktan da olsa bir platform üzerinden bile anlaşılmış hissetmek çıkmaza girmişken bile yeni yollar olduğunu bilmek bunun için adım atabilmek cesareti geliyor yazdıklarınızla. ♥️

Yorumlar

Psk. Betül Canbel

Merhaba Sevgili Danışan, Güzel geri dönüşleriniz için ben de teşekkür ederim. Tekrar bir sorunuz olduğunda buradayız. Kendinize iyi bakmanız dileğiyle. 😊🌼 Sevgiler, Psikolog Betül Canbel

13 Ağustos 2025 14:39

Cevaplanmış benzer sorular