Psikoloji

Ailem beni hiç anlamıyor

Gizli Kullanıcı18 Ekim 2025 11:55

Benim babam ne yaşadığımı bilmez gelip sormaz Annem konuşur hep ama onunla da arada sorun yaşarım ben ilk kız çocuğuyum onların sosyal hayatta dışarı çıkarım hep geziyorsun denilir bana çıkmayınca senin sosyal hayatın yok mu akrabamızın kızı her şeyini yapıyo sen yapamıyorsun gibi konuşmalar altında kalıyorum dışarda kendimi savunamıyorum özgüvenimi yerle bir ettiler elalem ne der kafasıyla yaşıyorlar kafayı yememe az kaldı cidden

Bu soru 18 Ekim 2025 13:36 tarihinde Uzman Klinik Psikolog Elif Kızılkaya tarafından cevaplandı.

  • Cevaplandı

  • Paylaş:

Merhaba Sevgili Danışan,


Anlattıkların, aslında bir bireyin kendi kimliğini bulmaya çalışırken ailesinden gelen çelişkili mesajlarla nasıl yıpranabileceğine dair oldukça anlamlı bir örnek. Sözlerinden anladığım kadarıyla, senin iç dünyanda çok güçlü bir “görülme” ve “anlaşılma” ihtiyacı var. Fakat ne yazık ki, bu ihtiyaç en temelde, yani aile ilişkilerinde karşılanmamış. Babandan duygusal anlamda uzak bir tavır görmen, annenin ise sürekli konuşmasına rağmen seni gerçekten “duyup anlamaması”, seni bir tür görünmezlik hissiyle baş başa bırakmış olabilir. Bu görünmezlik hissi, zamanla kişinin kendi duygularını bastırmasına, kendi iç sesine yabancılaşmasına ve kendine güven duygusunun zedelenmesine neden olur.


Ailenin sana yönelik tutumunda, sıkça karşılaşılan bir kültürel yapı da kendini gösteriyor: “Elalem ne der?” anlayışı. Bu anlayışta birey değil, toplumun bakışı merkezde olur. Kız çocukları özellikle, hem ailelerinin onurunu temsil eden bir figür gibi görülür hem de kendi hayatlarını yaşamaya çalıştıklarında sürekli eleştirilirler. “Çok geziyorsun” denir, ama aynı zamanda “hiç dışarı çıkmıyorsun” da söylenir. Bu çelişkili mesajlar, kişinin davranışlarını düzenlemeyi zorlaştırır; çünkü ne yaparsa yapsın bir yanının “yanlış” olacağı duygusunu yaşar. Bu da zamanla içselleştirilmiş bir suçluluk duygusu ve değersizlik hissine dönüşür.


Senin yaşadığın özgüven kaybı, bir anda ortaya çıkan bir durum değil; yıllar boyunca biriken, söylenen sözlerle, yapılan karşılaştırmalarla, bastırılan duygularla şekillenmiş bir sonuç. “Akrabamızın kızı yapıyor, sen yapamıyorsun” gibi ifadeler, bir çocuğun en temel gelişim dönemlerinde özsaygısını derinden zedeleyebilir. Çünkü bu tür söylemler, bireyin “yeterli olma” hissini sürekli dışsal bir kıyaslamaya bağlar. Kişi zamanla kendi değerini değil, başkalarının başarısını ölçüt almaya başlar. Bu durumda da kendi potansiyelini fark etmek ve ortaya koymak zorlaşır.


Dışarıda kendini savunamama halin, aslında bastırılmış öfke ve kırgınlık duygularının doğal bir sonucudur. Çocukluk döneminde sürekli eleştirilen ya da duyulmamış bir birey, yetişkinlikte kendini ifade etmekte zorlanabilir. Çünkü bilinçdışında “söylesem de anlaşılmayacağım”, “tepki gösterirsem sevilmeyeceğim” gibi inançlar yerleşmiştir. Bu da kişinin sınırlarını çizememesine, kendini geri planda tutmasına yol açar. Fakat unutma: sessizlik, uyum anlamına gelmez; çoğu zaman bastırılmış bir çaresizliğin ifadesidir.


Şu anda hissettiğin “kafayı yememe az kaldı” hali, zihinsel ve duygusal yüklenmenin bir göstergesi. Uzun süredir taşıdığın duygusal yük, artık taşınamayacak kadar ağırlaşmış gibi görünüyor. Bu noktada kendine şefkat göstermek, duygularına alan açmak ve onların geçerliliğini kabul etmek çok önemli. Çünkü bastırılan her duygu, bir süre sonra bedende ve zihinde farklı şekillerde kendini göstermeye başlar.


Bu sürecin en önemli adımı, kendi hikayeni yeniden tanımlamaktır. Ailenin sana söylediği şeyler senin kim olduğunu belirlemez. Onlar, kendi korkularının, kendi yetiştirilme biçimlerinin bir yansımasını sana aktarıyorlar. Senin yapman gereken, bu seslerden uzaklaşıp kendi iç sesini bulabilmek. Gerçek özgüven, dışarıdan gelen onaylarla değil, kendi içsel değerini fark etmekle gelişir.


Bu farkındalık sürecinde, duygularını yargılamadan gözlemlemeyi deneyebilirsin. Örneğin, “şu anda öfkeliyim” demek bile bir başlangıçtır. Duygunu bastırmadan, ona bir isim vermek, onunla sağlıklı bir ilişki kurmanın ilk adımıdır. Ayrıca, sınır koyma üzerine çalışmak hem duygusal hem de iletişimsel anlamda seni güçlendirecektir. Sınır koymak bencillik değil, özsaygının bir ifadesidir.

Unutma, senin hikayen sadece geçmişinle tanımlanamaz. Şu anda burada, kendini fark eden, duygularını anlamaya çalışan bir yönün var. Bu yön, senin en sağlıklı ve en güçlü tarafın. Ve bu taraf büyümek, iyileşmek, kendi sesini bulmak istiyor.


Zor bir süreçten geçiyorsun ama bu zorlanmalar, bir dönüşümün işaretleri. Artık başkalarının kalıplarına sığmamaya başladığın için sıkışıyorsun. Bu sıkışma, aslında kendi özgürlüğüne giden yolun habercisi. Ve unutma; kendini yeniden kurmak, çoğu zaman “artık dayanamıyorum” dediğin noktada başlar.


Uzm. Klinik Psikolog Elif Kızılkaya

alinti

Çok teşekkür ederim. Yardımınız için bu dedikleriniz tekrar tekrar okuyup kendi sesimi bulacağım☺️