Aile

Ailem eşimi istemediği için huzursuzum

Gizli Kullanıcı17 Mayıs 2025 08:15

Bizim evliliğimiz çok meşakkatli oldu ailem eşimi istemedi bende bunu eşime söyledim ailem istemiyor ama ben SENİ istiyorum dedim sonradan aileler tanıştı yüzük takıldı resmi nikahımız kıyıldı eşimin görevinden dolayı sonra tabi o sırada eşime ne oluyor ne bitiyor eşime anlatıyordum düğünümüzün tarihi yaklaşıyordu çeyiz çıkacaktı eşim va annem tartıştı küçük sebeplerden sonrasında annem eşimi arayıp gel al karını istemiyoruz eşim gece vakti ailesini arayıp gelip beni aldırttı çünkü eşim görevdeydi sonra ben geldim evi tuttum içini dizdim eşimi bekledim eşim geldi geldiği gün imam nikahımız kıyıldı evlendik tam anlamıyla o sırada günler geçiyor ailemle sorun yaşıyorum

eşimin ailesiyle sorunlar yaşıyorum eşimin ailesi beni kovuyor annem gil beni kovmuş ben çıkmaza girdim tekrar eşim görevden geldi eşimin halaları bizi barıştırdı hem ailemle hem hemde ailesiyle mutlu mesut geçinirken eşim ailemin yaptıklarını kendine yediremedi sürekli laf sokuyordu evimize istemiyordu bende çareyi çoçuk doğurmakla aradım çoçuğımuz oldu tam anlamıyla hepsi birbiriyle her iki aile birleşti çok mutlular ama ben mutsuzum eşimle mutlu olamıyoruz mat gibiyiz mutluluk yok eşim askeri personel sabah 8 akşam 5 birşeyler yapmak istiyoruz yorgunum uykum var diyip çıkıyor işin içinden bazı şeylere ben zorluyorum oda yaparsa gelecek açacak telefından filmini içeçek çayını yiyecek çekirdeğini sonra uyuyacak ben bu düzwnden çok sıkıldım oğlumla beraber sürekli aileme kaçıyoruz neresi bizi mutlu ederse daha çok oğlum nerede mutluysa oradayım eşim Kıbrıs’ta görev yapıyor biz ise Hatay’da oturuyoruz ailem ise Gaziantep’te anlayacağınız ben ne yapayım ne yapabilirim çıkmazdayım

Bu soru 17 Mayıs 2025 18:45 tarihinde Psikolog Betül Canbel tarafından cevaplandı.

  • Cevaplandı

  • Paylaş:

Merhaba sevgili danışan,


Yazdıklarını büyük bir dikkatle okudum. Anlattıkların bir kadının hem eş hem de evlat olarak iki tarafa birden yetişmeye çalışırken nasıl yıpranabildiğini çok net gösteriyor. Bir yandan eşinle kurduğun bir hayat var, diğer yandan seni büyüten ama evliliğini baştan beri desteklemeyen bir aile… Ve bu iki taraf arasında sıkışmışken sen bir de annen olmuşsun, bir çocuğun sorumluluğunu tek başına omuzluyorsun. Bütün bunlar bir araya gelince “mat gibi” hissetmen, “kaçmak istemen”, bir çıkış yolu araman o kadar doğal ki. Çünkü sen şu anda sadece bir eş ya da bir anne değil, aynı zamanda kendi içinde kaybolmuş bir kız çocuğusun. Hem birilerine kendini ispat etmeye çalışıyor, hem de kendi duygularını bastırarak yaşamaya çalışıyorsun.


Senin hikâyende en dikkat çeken şeylerden biri, ilişkinizin başından itibaren her adımda taşıman gereken yükün tek başına senin üzerinde kalmış olması. Evlilik sürecinde ailenin seni desteklememesi, eşinin ailesiyle yaşanan çatışmalar, iki tarafın da seni bir nevi yalnız bırakması… Tüm bunlar senin güvenli bir aidiyet hissi kuramamana neden olmuş. Yani sen evlenmişsin ama iç dünyanda bir “yuva” hissi hâlâ oluşamamış. Çünkü bir taraf seni “eşinin yanında” tam olarak kabullenmemiş, diğer taraf ise seni evladından çok karşı tarafın gelini olarak konumlandırmış. Oysa bir kadın olarak senin de ihtiyaçların, sınırların, varoluşun var. Ve maalesef sen bu evlilikte kendi duygusal ihtiyaçlarını ikinci plana atarak sadece “idare etmeye” çalışmışsın.


Eşinle yaşadığınız iletişim sorunlarına gelirsek… Askeri personel olmak, sürekli görev yerinin değişmesi, yoğunluk, disiplin gibi nedenlerle onun da duygusal olarak kendini geri çektiğini, evde “dinlenmeye” odaklandığını anlayabiliyorum. Ancak bu durum seni yalnızlığa itmiş. Çünkü sen evde sadece fiziksel bir eş değil, duygusal olarak da seni anlayan, sana alan açan, birlikte gülebildiğin, hayal kurabildiğin bir yoldaş istiyorsun. Ama şu anda gördüğün şey, sadece görevini yapan ama senin dünyana katılmayan biri. Bu da seni yavaş yavaş tüketmiş. Filmini açıp uyuyan, çayını içip kendi köşesine çekilen bir eş figürü, özellikle bir çocuğun tüm sorumluluğu senin üzerindeyken, sana “tek başına kalmışlık” duygusunu çok yoğun yaşatır. Üstelik sen bu yalnızlıktan kurtulmak için sürekli oğlunu alıp ya annenin yanına ya da seni daha iyi hissettiren başka bir ortama kaçıyorsun. Aslında kaçtığın yer huzur değil; sadece kalmaya tahammül edemediğin ortamdan uzaklaşmak. Yani seni huzurlu kılan şey bir yer değil, orada biraz olsun yalnız olmadığını hissetmen.


Eşinle yaşadığın bu mesafeli ilişki, senin zamanla “duygusal boşluk” hissetmene neden olmuş. Evli ama yalnız, çocuklu ama sahipsiz, kalabalık içinde ama içten içe “görülmeyen” biri gibi hissetmişsin. Ve bu boşluğu doldurmak için kendince çözüm yolları üretmişsin: çocuk yapmak, evi döşemek, ailesiyle barışmak, aileni yatıştırmak… Ama fark etmeden kendini yok saymışsın. Şimdi geldiğin noktada ise şöyle diyorsun: “Ben ne yapacağımı bilmiyorum. Kaçmak istiyorum ama nereye kaçacağımı da bilmiyorum.” İşte bu, ruhsal bir yorgunluğun ve tükenmişliğin en net göstergesidir.


Peki şimdi ne yapabilirsin?


İlk olarak, duygularını bastırmadan, kendine dürüstçe sorman gereken bazı sorular var:


Bu evlilikte ben ne hissediyorum?


Eşim beni bir birey olarak görüyor mu, yoksa sadece evdeki düzeni sağlayan biri olarak mı konumlandırıyor?


Aileme olan bağlılığım, evliliğimdeki duygusal boşluğu dolduruyor mu yoksa daha da mı karmaşık hale getiriyor?


Oğlumun mutlu olması adına ben kendimden neleri feda ediyorum?


Bu sorulara verdiğin cevaplar sana kendi içinde bir netlik kazandıracaktır. Unutma, bu ilişkiyi değerlendirirken sadece çocuğunu değil, seni de hesaba katmalısın. Çünkü sen iyiysen çocuğun da iyi olur. Sen kendini ezilmiş, yalnız, ilgisiz hissederken, ona huzur vermen çok zorlaşır. Bu yüzden hem eşinle hem de ailenden bağımsız olarak kendin için bir karar alman gerekiyor. Bu karar “ayrılmak” ya da “devam etmek” gibi büyük adımlar olmak zorunda değil. Belki ilk adım şu olabilir: “Ben bu ilişkide kendimi tekrar nasıl var ederim?”


Bu noktada eşinle yüzleşme zamanı geldiğini düşünüyorum. Onunla kırmadan ama net bir dille duygularını paylaşmalısın. “Yorgunum, uykum var” dediğinde senin ne kadar yalnız kaldığını, evdeki emeğinin görülmediğini, sırf bu ilgisizlikten dolayı evden kaçmak zorunda kaldığını anlat. Kendi içinde bastırdığın duygular, yüzeye çıkmadıkça seni daha da yıpratacaktır. Bu konuşma sırasında senin ihtiyaçlarını karşı tarafa iletmen çok kıymetli. Çünkü eşler arasında en temel şey karşılıklı duyulma ihtiyacıdır. Belki de eşin, bu zamana kadar senin ne kadar yorgun olduğunu gerçekten fark etmemiştir.


Diğer taraftan, ailenle arana net bir sınır koymak zorundasın. Artık bir eş ve anne olarak, kendi aileni “idare etmekle” değil, kendi ailenin ruhsal dengesini korumakla sorumlusun. Bu yüzden “onlar üzülmesin” diye her çatışmada onların yanına kaçmak değil; kendi evinde duygusal huzur kurmak adına mücadele etmek sana daha çok katkı sağlayacaktır. Bu, anne babanı sevmemek değil; artık onlarla kurduğun ilişkiyi bir yetişkin gibi yeniden tanımlamak demektir.


Sevgili danışan, sen yıllardır başkalarının mutluluğu için çabalayan ama kendini ihmal eden birisin. Oysa senin de bir insan olarak görülmeye, dinlenmeye, değer verilmeye hakkın var. Şimdi kendin için bir adım atma zamanı. Gerekirse bir uzmandan destek alarak eşinle birlikte aile içi iletişiminizi yeniden şekillendirmek, sınırları sağlıklı şekilde belirlemek ve kendi duygularına alan açmak, bu çıkmazı aşmana yardımcı olacaktır.


Unutma, hayatı sırtlamak senin tek görevin değil. Hayat, birlikte taşınacak bir yolculuktur. Sen bu yolculukta sadece bir eş ya da evlat değil, aynı zamanda kendi iç dünyasının da yolcususun. Bu yüzden, ne yaparsan yap önce kendini ihmal etmeden yap.


Umarım cevabım faydalı olmuştur. Değerlendirilmesini istediğin farklı bir soru veya aklına takılanları sorabilirsin.


Sevgiler,

Psikolog Betül Canbel

Cevaplanmış benzer sorular