Ailemle herhangi bir bağ hissedemiyorum
Aileme karşı güçlü herhangi bir duygu besleyemiyorum. Bunun neden olabileceği hakkında az çok fikirlerim ve kendimce mantıklı gerekçelerim - yetersiz ilgi, diğer çocuklara daha fazla ayrıcalık, yaşım gereğinden fazla sorumluluk - olsa da, kendimi çok suçlu hissediyorum. Şimdiye kadar hiçbir şeyimi, maddi olarak, eksik etmediler. Fakat dediğim gibi, onlara karşı bir şey hissedemiyorum. Onlardan ne kadar uzaksam o kadar mutlu ve rahat oluyorum, ve bu beni vefasız bir evlat gibi hissettiriyor. Ne yapmalıyım? Çok yoruldum.
Bu soru 26 Mayıs 2025 10:35 tarihinde Psikolog Betül Canbel tarafından cevaplandı.
- Paylaş:
Merhaba Sevgili Danışan,
Yazdıklarını okuduğumda içinde taşıdığın karmaşayı, suçluluğu ve yorgunluğu gördüm. Aileyle kurulan bağ, doğuştan gelen bir zorunluluktan çok, zaman içinde sevgi, güven ve karşılıklı anlayışla şekillenen bir süreçtir. Bu yüzden senin bugün “bağ kuramıyorum, hissetmiyorum” dediğin duygular yalnızca seninle ilgili değil; aynı zamanda sana sunulan duygusal ortamla, geçmişte karşılanmayan ihtiyaçlarınla da doğrudan bağlantılıdır. Ve en önemlisi, bu hislerin hiçbirisi seni “vefasız” bir insan yapmaz.
Senin de farkında olduğun gibi, çocukluk döneminde yaşanan yetersiz ilgi, kardeşler arasında yapılan ayrıcalıklı muameleler ve yaşının ötesinde omuzlamak zorunda kaldığın sorumluluklar duygusal bağ kurmayı zorlaştırabilir. Çünkü çocuklar, özellikle erken yaşlarda sadece fiziksel ihtiyaçları karşılandığında değil, duygusal olarak da görülmek, duyulmak ve sevilmek ister. Maddi olanaklar elbette ki önemlidir, ancak bir çocuğun gelişimi için yeterli sevgi, empati ve duygusal güven ortamı sağlanmadığında, o çocuk büyüdüğünde ailesine karşı bir mesafe, hatta zaman zaman içsel bir soğukluk hissedebilir. Bu, oldukça insani ve anlaşılabilir bir durumdur.
Senin içinde bulunduğun çelişkiyi şöyle özetleyebilirim: Kalbin, bir yandan uzak durmanın sana iyi geldiğini söylüyor; diğer yandan zihnin bu uzaklığın seni “kötü bir evlat” yapacağına inanıyor. Bu iki ses arasında sıkışıp kalmak, seni hem duygusal hem de zihinsel olarak oldukça yoran bir sürece sürüklüyor olabilir. Oysa sevgi, borçlu olunan bir şey değildir. Anne-baba-çocuk ilişkisinde de sevgi, ancak karşılıklı bir duygusal beslenmeyle oluşur. Eğer sen bugün içinde bu duyguyu hissedemiyorsan, bu eksiklik sadece sende değil; bir zamanlar yeterince karşılanmamış ihtiyaçlarında aranmalıdır.
Duygularına bakarken şunu hatırlatmak çok önemli: Her insanın bağ kurma kapasitesi olduğu kadar, sınır koyma hakkı da vardır. Senin ailene karşı mesafe hissetmen, onların kötülüğü ya da senin nankörlüğün anlamına gelmez. Bu mesafe, geçmişte yeterince onarılmamış kırgınlıkların, susturulmuş hayal kırıklıklarının ve ifade edilememiş duyguların bir sonucu olabilir. “Ben uzaktayken daha huzurluyum” diyorsan, bu sadece bir kaçış değil, aynı zamanda bedeninin ve ruhunun daha güvenli, daha az tetiklenen bir alan istemesidir. Bu sesin suçlulukla değil, merakla dinlenmeye ihtiyacı var.
Ayrıca senin yaşın henüz çok genç ve bu kadar erken dönemde hayatı ve ilişkileri çözmeye çalışmak ciddi bir yük anlamına gelebilir. Belki de sen yıllardır içten içe yalnız kalmış, kendi duygularını bastırmak zorunda bırakılmış bir çocuksun. Bu duygular bastırıldığında ya da küçümsendiğinde zamanla insan ya kendine yabancılaşır ya da sevmesi gereken insanlara karşı sevgiyi hissedemez hale gelir. Belki bu yüzden şu anda onları sevemediğin için suçluluk yaşıyor, sevmek “gerekir” gibi hissediyorsun. Ama duygular “gerekli” olduğu için değil, karşılık gördüğü ve güvenli hissettiği için doğar.
Ailene karşı hissettiğin mesafeyi bastırmak ya da değiştirmeye çalışmak yerine, neden böyle hissettiğini kendine sorma cesaretini göster. Mesela kendine şu soruları yazabilirsin: “Çocukken en çok neye ihtiyaç duydum ama göremedim?”, “Beni en çok inciten davranış neydi?”, “Şu anda onlarla aynı ortamda olmak bende neye sebep oluyor?” Bu soruların yanıtları seni suçluluk döngüsünden çıkarmaya başlayabilir.
Aileyle kurulan bağ sadece sıcak, içten duygularla değil; bazen anlayış, bazen sınır, bazen mesafe ile de şekillenebilir. Belki sen şu anda yakınlık kurarak değil, mesafe koyarak bir ilişki biçimi yaratıyorsun. Bu da bağ kurmanın bir şeklidir. Bu bağın nasıl daha sağlıklı bir forma dönüşeceği ise zamanla şekillenecek bir şeydir. Her bağ sıcak olmak zorunda değildir ama karşılıklı saygılı, sınırları olan, zarar vermeyen bir bağ kurulabilir.
Kendini “vefasız bir evlat” gibi hissetmenin altına bak. Gerçekten onlara haksızlık mı ediyorsun, yoksa kendi ihtiyaçlarını dile getirdiğin için mi böyle hissediyorsun? Suçluluk duygusu, bazen bir yanlışın göstergesi değil, kendi benliğimizi bastırdığımızın işaretidir. Bu yüzden suçluluk hissettiğinde, “Gerçekten yanlış bir şey mi yaptım, yoksa sadece sınır mı koydum?” sorusunu kendine sorabilirsin.
Ailenle ilişkinde yaşadığın duygusal kopuklukla başa çıkmak zaman alabilir. Onlarla doğrudan konuşmak istemiyorsan bile, mektuplar yazabilir, bir deftere içini dökebilir ya da o anları yeniden gözden geçirerek anlamlandırmaya çalışabilirsin. Bu senin için iyileştirici bir sürecin başlangıcı olabilir.
Yazdıkların, içinde biriken yükün oldukça ağır olduğunu gösteriyor. Duyguların derin, çelişkilerin yoğun ve yorgunluğun belirgin. Bu süreçte bir psikologla görüşmek, hem kendine duyduğun öfkeyi hem de ailene karşı yaşadığın karmaşayı sağlıklı şekilde ele almanı sağlayabilir. Özellikle suçluluk, değersizlik ya da sevilmeme duygularını dönüştürmek için profesyonel destek çok kıymetli olabilir.
Unutma, senin duyguların geçerli. Sevilmemiş gibi hissettiğin bir ilişkide sevgi üretmeye çalışmak seni sadece tükenmişliğe sürükler. Ama şimdi yetişkinliğe adım attığın bu dönemde, geçmişi anlamlandırarak kendi duygularına sahip çıkma şansın var. Bu sadece senin değil, birçok kişinin yaşadığı ortak bir insanlık halidir. Bu yüzden asla yalnız değilsin.
Umarım cevabım faydalı olmuştur. “Aileyle mesafeli olmak vicdanen bana çok ağır geliyor, ama aynı zamanda onların yanında tükeniyorum” gibi başlıklar üzerinde yeni bir soruyla bu konuyu farklı yönleriyle ele alabilirsin. İçinde hâlâ açıklık kazanmayan, eksik kalan, dile getirmek istediğin başka duygular varsa, yeni bir soru üzerinden paylaşabilirsin. Çünkü bazen tek bir cümle bile seni bir sonraki adıma taşımaya yeter.
Sevgiler,
Psikolog Betül Canbel