Ailemle ileride görüşmek istemiyorum ne yapmalıyım? Doğru mu yanlış mı?
Merhaba öncelikle ben 23 yaşımdayım kpss çalışıp atanmaya çalışıyorum. Ailemleyim annem babam 2 abim var fakat aramız biraz kötü ailemle şöyle ki kimse beni anlamıyor, saygı duymuyor, söylediklerimi de umursamıyorlar, hoş dinleseler de haksızım. Bir insan hep mi haksız olur? Hasta olduğuma inanıyorum artık. Atandığımda görüşmeyeceğim. Sadece ruhumu yeniden nasıl iyileştirebilirim? Hep üzgün ve ağlıyorum. Anlaşılamıyorum, yanlış yorumlanıyorum, azarlanıyorum sonra da neden böylesin diye yargılanıyorum. Normalde konuşmayı çok seven birisiyim ama gittikçe gerçekten sessizleştim. Konuşursam şimdi yine yanlış anlaşılırım diye konuşmuyorum artık. Soru cevap haricinde konuşmuyorum. Ha bir de mizacı sert birisiyim bu sebepten dolayı da insanlar tarafından hem çok yargılanıyorum asla kimsenin hakkımda iyi bir şey dediğini bile duymadım, ama biliyor musunuz kötü değilmişim de işte böyle mutsuzmuşum sürekli vs vs. Hocam sert birisiyim ama bağırıp çağıran tiplerden değilim insanlar benimle oturup sohbet ettiklerinde çok şaşrııyorlar dışarıdan böyle görünmüyorsun vs diye. Bu sadece. Sorun bile değil, ben de isterdim hep güler yüzlü olmayı ama olamadım üzgünüm. Bunları başıma kakıyorlar ve gerçekten bunaldım. Sıkıştım. Annemle konuşamıyorum konuştuğumda suçlu yine benim. Abilerimle zaten anlatamam anlamazlar beni. Bir tane kız kardeşleri var ama dinlemezler... Benim de kalbim kırılabilir, üzülebilirim, alınabilirim, canım sıkılabilir. Kimse için bir şey ifade etmemesinden de çok yoruldum. Vallahi de anlattığım zaman bile azarlanıyorum o yüzden çekimser birisi haline geldim. Neyin var ki! Her şeyin var! Gözün doysun biraz!. Ben ne konuşursam konuşayım a dediğime hep b derler. Baskıcı bir ailem var gerçekten anlatsam roman olur. Anneme çok kırgınım belki de en çok o beni anlamalıydı ama anlamadı hiçbir zaman. İlişkim falan yok, olmadı bu yaşıma kadar da. Ne sevilmeyi bilirim ne sevmeyi bilirim esasında. Hep bir suçluluk duygusu var üzerimde. 9 yaşıma kadar parmak emerdim onu hatırlıyorum. Babamdan değil ama annemden çokca dayak yedim maalesef. Hep de taraf tutulurdu. Erkeğin tarafı. Klasik baskıcı aileleri bilirsiniz. Evde ben yaşam savaşından ziyade bir benlik savaşı veriyorum sanki. Ben böyle bir insanım nolur böyle kabullenin normal bir bireyim neden beni yargılıyorsunuz ki? Haykırıyorum ama kimse duymuyor. Ya da işine mi gelmiyor hocam ben anlamıyorum. Hep ben hatalıyım hep ben suçluyum ben suratsızım ben sertim ben kaba saba birisiyim sevgisiz birisiyim hiçbir şey bilmem anlamam. Hep bu şekilde büyüdüm ve bunları duydum. Fiziksel bir hastalığı geçirmek çok zor elbette ama kafanıza kazınmış olan sözleri, cümleleri silmek çok zormuş ben şuan fark ediyorum. Belki hasta oldum çoktan hastayım. Ama biliyorum böyle söylersem bile yaftalayacaklar. Ailemizin 'delisi' psikolojisi bozuk vs. Asıl tedavi olması gereken kişiler yanı başımdayken. Geçmişe takıntılı birisi oldım veya olmadım bilmiyorum. Genelde öyle söyler aile bireyleri ama ben sistematik şekilde 20 senedir bu hakaretleri duyuyor olduğum için takıntılı olmam normal değil mi? Herhangi bir gelişme bile yok tavırlarında konuşmalarında algılarında. Hocam ben takıntılı değilim, anlaşılmak istiyorum. Bir insan oturup yapay zeka ile konuşur mu yahu? Çok acizce, zavallıca. Birisi bana böyle bir şey söylese çok üzülürdüm. Etrafında onu dinleyen hislerine önem veren hiç mi kimse yok derdim. 2 abim var demiştim hocam, çocukluk fotoğrafları yığınla var. Ben evin en küçük tek kızıyım benim fotoğraflarım aile albümlerimle 2 tane sadece. Koskoca aile albümünde. 1 2 3 4 5 6 7 yaşım yok? Yok bildiğiniz. Evet üzülüyorum buna da üzülüyorum. Kırgınım, öfkeliyim. Ben bir şeyi yapmak istemiyorsam bir önemi yoktur onlar istiyordur çünkü. Hocam ne var bir de biliyor musunuz? Herhangi bir insanın beni ben olduğum için seveceğine de inanmıyorum, tüm kalbimle inanmıyorum. Dalga geçiyorlar zannediyorum, neden beni seçesin ki diyorum? İçten içe kendimi layık görmüyorum herhangi bir kimseye. Sıkıcıyım, güzel değilim, başarılı değilim, kendi hür iradem bile yok sanki bir cehennemin içinde yaşıyorum. Başkasına üzüntü ve sıkıntı vermekten başka bir şey yapamam bile. Varsın ama yoksun mesela. Kimse seni görmüyor duymuyor seninle konuşmuyor. Böyle yaşam olur mu? Ruhum bu bedenin içinde gerçekten acı çekiyor sanki kıvranıyor gibi. Anlaşılamamaktan kötü şekilde damgalanmaktan herhangi bir kimselerle kıyaslanmaktan çok yoruldum, sıkıldım. Bölümümü yüksek puanla bitirdim ailemin bile haberi yok hocam söylemedim bir şey ifade etmezdi onlar için o sebepten dolayı. Bir daha 23 yaşımda olamayacağım ve en güzel günlerimin böyle geçmesine çok üzülüyorum. Uyumak istiyorum ama nasıl bir uyku olduğunu siz anlamışsınızdır. Cevabınız için şimdiden teşekkür ederim ayrıca çok fazla yazdığım için de kusura bakmayın, iyi günler dilerim.
Bu soru 2 Ağustos 2025 16:06 tarihinde Psikolog Betül Canbel tarafından cevaplandı.
- Paylaş:
Merhaba Sevgili Danışan,
Öncelikle, yaşadığınız duygusal yükü ve yalnızlık hissini çok güzel anlatıyorsunuz. Yazdıklarınızdan anlıyorum ki uzun yıllardır süregelen aile içi dinamikler, sizin benlik algınızı ve ruhsal sağlığınızı derinden etkilemiş. Sizi dinlemeyen, sürekli eleştiren, azarlayan ve anlamayan bir aile ortamında büyümek; sevgi ve kabul görmediğiniz, değersiz hissettiğiniz bir çocukluk deneyimi yaratmış. Bu ortamda çocuk, çoğu zaman “ben demek ki yetersizim, suçluyum, sevilmeye layık değilim” gibi derin inançlar geliştirir. Bugün 23 yaşınızda hâlâ bu inançların gölgesinde yaşıyor olmanız, yaşadığınız ruhsal acının doğal bir yansıması. Sizin anlattığınız duygular; kırgınlık, öfke, suçluluk, yalnızlık ve umutsuzluk, uzun süreli duygusal ihmal ve baskıcı aile ortamlarında çok sık görülür. Bu durum sizin “hassas” ya da “abartılı” olmanızla ilgili değil, yıllardır duygularınızın görülmemesi ve bastırılmasıyla ilgilidir.
Yazdıklarınızda çok önemli birkaç nokta var. Birincisi, kendi varlığınızın farkındasınız ama “varsın ama yoksun” hissiyle yaşıyorsunuz. Bu duygu, aslında duygusal olarak görünmez hissetmenin tam karşılığıdır. Çocukken hislerinizin dikkate alınmadığı, sevgi ve ilginin koşullu verildiği bir ev ortamında büyümek, kişiyi kendi değerini sorgulayan bir yetişkin haline getirebilir. Siz de “beni biri ben olduğum için neden sevsin ki?” cümlesiyle bu inancı çok net ifade etmişsiniz. İkincisi, ailenizin eleştirileri ve yargıları içselleşmiş durumda. Artık kendi içinizde de bir eleştirel ses oluşmuş ve bu ses sizi sürekli suçluyor, kendinizi yetersiz, değersiz, sevgisiz hissettiriyor. Bu, çocuklukta öğrenilen “içsel ebeveyn sesi”dir ve siz bu sesi artık kendi zihninizde duyuyorsunuz. Bu durum, depresif hisleri, umutsuzluğu ve hayattan keyif alamamayı artırır. Üçüncüsü, uzun süredir bu baskıcı ortamın içinde olduğunuz için ruhunuz gerçekten bir “benlik savaşı” veriyor. Bu savaşı çok yalnız veriyorsunuz ve bu yalnızlık duygusu zamanla ruhsal tükenmişlik yaratıyor.
Bu noktada kendinize şunu söylemenizi istiyorum: “Bu yaşadıklarım benim hatam değil.” Çocuklukta sevgi görememek, sürekli eleştirilmek, dayak yemek, yok sayılmak sizin suçunuz değildi. Siz, içinde doğduğunuz koşulların kurbanısınız ama artık yetişkinliğinizde kendi hayatınızı şekillendirme şansına sahipsiniz. Şu an yaşadığınız öfke ve kırgınlık, aslında iyileşme yolunda bir işarettir. Çünkü bastırılmış duygular ancak fark edildiğinde ve dile geldiğinde iyileşebilir. Siz, bu mektupta bunu yapıyorsunuz; yıllardır içinizde tuttuğunuz çığlığı sonunda dışarı çıkarıyorsunuz.
“İleride ailemle görüşmek istemiyorum, doğru mu yanlış mı?” sorunuza gelirsek… Psikolojik açıdan, kimse sağlığını bozan bir ilişkide bulunmak zorunda değildir. Aile kavramı, toplumsal olarak kutsal görülse de, ruh sağlığınız her şeyden önce gelir. Eğer aile ile temas size sürekli olarak değersizlik, öfke, suçluluk ve umutsuzluk hisleri yaşatıyorsa, bu teması azaltmak ya da bir süreliğine uzaklaşmak bir korunma mekanizmasıdır ve yanlış değildir. Ancak bu kararı ani bir öfke veya kırgınlıkla değil, kendinizi güçlendirdikten sonra, bilinçli bir şekilde vermek en sağlıklısı olur. Çünkü duygusal olarak çok kırılgan bir dönemde verilen keskin kararlar, sonradan suçluluk veya pişmanlık hissi doğurabilir. Bu nedenle önce kendi içsel iyileşmenizi başlatmanız, sınırlarınızı güçlendirmeniz ve bağımsızlığınızı inşa etmeniz daha sağlıklıdır.
Kendi duygularınızı tanıyın ve onaylayın. Üzgün, öfkeli, kırgın hissetmeniz çok doğal. Duygularınızı bastırmak yerine yazmak, sesli olarak ifade etmek veya güvendiğiniz biriyle paylaşmak, duygusal yükünüzü hafifletir. Siz bu mesajda bunu yapmaya başlamışsınız, bu çok değerli.
İçsel çocuğunuza şefkat gösterin. Çocukken göremediğiniz sevgiyi ve kabullenmeyi, yetişkin halinizle kendinize verebilirsiniz. Gözlerinizi kapatıp 9 yaşındaki parmak emen küçük halinizi hayal edin ve ona şunu söyleyin: “Sana inanıyorum. Suçlu değilsin. Sevilmeye layıksın.” Bu egzersizi düzenli yaptığınızda, içsel yaralarınızın yavaş yavaş iyileştiğini hissedeceksiniz.
Sınır koymayı öğrenin. Ailenizle hâlâ aynı evde yaşıyorsunuz, bu nedenle tam kopmak şu an mümkün olmayabilir. Ancak duygusal sınırlar koyabilirsiniz. Tartışmaya gireceğinizi hissettiğinizde odayı terk etmek, suçlamalara cevap vermemek veya konuşmaları kısa tutmak bir koruma mekanizmasıdır. Sınırlar, ruh sağlığınızı korumanın temelidir.
Kendi hayatınızı inşa etmeye odaklanın. KPSS’ye hazırlanıyor olmanız aslında bir çıkış kapısı. Bağımsız bir hayat kurduğunuzda, kendi değerinizin ve özgürlüğünüzün farkına varmanız kolaylaşacak. Küçük de olsa kendinize ait rutinler, hobiler ve hedefler oluşturmak, kimliğinizi aile dışında inşa etmenize yardımcı olur.
Profesyonel destek düşünün. Yazdıklarınız, uzun süreli duygusal ihmal ve değersizlik inançlarının ruhunuzda derin izler bıraktığını gösteriyor. BDT (Bilişsel Davranışçı Terapi) ve şema terapisi gibi yaklaşımlar, özellikle çocuklukta gelişen “sevilmiyorum, değersizim, suçluyum” şemalarını dönüştürmede etkilidir. Bir psikolog eşliğinde bu inançları fark etmek ve yerine sağlıklı düşünceler yerleştirmek, hayatınızın seyrini değiştirebilir.
Son olarak, şunu bilmenizi isterim: Bugün hissettiğiniz çaresizlik ve yalnızlık kalıcı değil. Siz, kendinizi fark eden, duygularını tanıyan ve değişim için çabalayan birisiniz. Bu, ruhsal iyileşmenin en önemli adımıdır. Ailenizle mesafenizi ayarlamak bir tercihtir, ama önceliğiniz kendinizi güçlendirmek olmalı. Kendinize şunu söyleyin: “Benim hislerim değerli, ben görünür ve önemli bir insanım.” Bu iyileşme yolculuğu zaman alacak ama siz bunu başlatmış durumdasınız.
Umarım cevabım faydalı olmuştur. Değerlendirilmesini istediğiniz farklı bir soru veya aklınıza takılanları yeni bir soru oluşturarak bizlere iletebilirsiniz.
Sevgiler,
Psikolog Betül Canbel
Yorumlar
Gizli Kullanıcı
Çok teşekkür ederim cevabınız ve beni gerçekten anlamaya çalışıp yol gösterdiğiniz için. Sizi hiç tanımıyorum siz de beni keza fakat kilometrelerce öteden beni anlayabilen birisine rastlamış olmak ve aldığım yanıt oldukça mutlu etti beni. Teşekkürler iyi akşamlar. Daha güzel günlerde görüşmek dileğiyle....
2 Ağustos 2025 16:42Psk. Betül Canbel
Merhaba Sevgili Danışan, Güzel geri dönüşleriniz için ben de teşekkür ederim. Tekrar bir sorunuz olduğunda buradayız. Kendinize iyi bakmanız dileğiyle. Sevgiler, Psikolog Betül Canbel
2 Ağustos 2025 16:50