Aldatılacağım düşüncesi var bunu nasıl aşarım
Eşim her şekilde şeffaf şüphe edici davranışları da yok fakat telefonu eline aldığı zamanlarda mesaj geldiği zaman şüphe ile yaklaşıyorum yapmadığını biliyorum telefonu devamlı yanında çoğu zaman ayırmaz yanından aniden elime aldığım zaman bi anda alıyor bakmak istediğimde direk veriyor sakladığı bişeyi olmadığını biliyorum Ama kendi kendime şüphe ediyorum çünkü devamlı yanına alıyor telefonu . tek sorun telefon bi sıkıntı olup olmyacağını kafama takıyorum her seferinde bu da iyice şüpheye düşürüyor beni
Bu soru 13 Mayıs 2025 10:18 tarihinde Psikolog Betül Canbel tarafından cevaplandı.
- Paylaş:
Merhaba sevgili danışan,
Yazdıkların üzerinden, içinde nasıl bir duygusal çelişki yaşadığını çok net görebiliyorum. Eşine olan güveninin bir yönüyle sağlam olduğunu söylüyorsun ama bir başka yanın da ısrarla “ya aldatılırsam?” endişesini sana fısıldamaya devam ediyor. Bu, seni hem zihinsel hem de duygusal olarak yoran, ilişkinin huzurunu tehdit eden bir döngüye dönüşmüş olabilir. Öncelikle şunu bilmelisin: bir şüphe duygusu yaşamak seni kötü, güvensiz ya da paranoyak biri yapmaz. Bu durum, genellikle geçmiş yaşantılardan, öğrenilmiş ilişki kalıplarından ya da bireysel kaygı yatkınlıklarından kaynaklanabilir. O yüzden seni yargılamadan, suçlamadan, birlikte bu duygunun kökenine inmeye çalışmak en sağlıklı yoldur.
Eşinin davranışlarını objektif olarak incelediğinde aslında sana güven veren bir duruş sergilediğini fark ediyorsun. Telefonuna erişim izni veriyor, bir şey saklamıyor, davranışlarında şüphe uyandıracak bir hareket yok. Yani dış gerçeklik açısından bakıldığında, kaygı duyacağın somut bir gerekçe bulunmuyor. Ama iç dünyanda bu gerçekliğe rağmen neden hâlâ “acaba bir şey mi var?” sorusu dönüp duruyor? İşte burada duygunun kaynağını anlamak gerekiyor. Çünkü bazı düşünceler, bizim onlara neden tutunduğumuzu bilmeden zihnimizi işgal eder. Bu noktada belki de sorulması gereken soru şu: Ben neden aldatılma korkusuna bu kadar tutunuyorum, bu korku bana ne anlatmaya çalışıyor?
Böylesi şüphe duyguları bazen geçmiş deneyimlerden (örneğin: önceki bir ilişkide aldatılmış olmak, ebeveynin sadakatsizlikle ilgili deneyimleri, güvensiz bağlanma geçmişi), bazen de kişinin kendi içsel özgüven sorunlarından kaynaklanabilir. Belki de içten içe “ben yetersizim, bir gün daha iyi birini bulur ve beni bırakır” gibi düşünceler taşıyorsun. Bu düşünceler zamanla “kendimden şüphe etme” hâlinden “karşımdakinden şüphe etmeye” dönüşebilir. Eşinin telefonunu sürekli yanında taşıması, dışarıdan bakıldığında çok doğal bir davranış olsa da, zihnindeki şüpheye meyilli yapı bunu farklı okuyabilir: “Sakladığı bir şey olabilir mi?” diye. Oysa ki sorun eşinin davranışında değil, senin zihninin bu davranışı nasıl yorumladığında saklı olabilir.
Bu tarz şüphelerin kaynağı çoğunlukla güvende hissetme ihtiyacımızın yeterince karşılanmamasından gelir. Senin eşin sana dışsal olarak güven verse de, sen içsel olarak tam bir güven içinde olmayabilirsin. Çünkü güven sadece karşımızdakinin ne yaptığıyla ilgili değil, bizim içimizde ne hissettiğimizle de ilgilidir. “Telefonuna bakabilirim, veriyor zaten” desen de, kalbin hâlâ “ama ya bir şey varsa?” diyorsa, orada çözülmemiş bir duygusal yük var demektir. Bu yük, geçmiş yaşantıların, değersizlik hissinin, terk edilme korkusunun ya da başkalarının başına gelenleri kendine uyarlamanın bir sonucu olabilir.
Peki ne yapabilirsin?
İlk olarak yapman gereken şey, bu düşüncenin otomatikliğini fark etmektir. Yani ne zaman eşin telefonunu eline alsa, o anda zihninde beliren “şüphe” duygusunu fark et. Bunu bastırmaya ya da hemen çözmeye çalışmadan önce dur. Kendine şunu sor: “Ben bu anda ne hissediyorum? Bu his bana geçmişten mi tanıdık geliyor?” Belki çocukken annenin babanla ilgili sürekli kaygılarını duydun. Belki bir arkadaşının aldatılmasına çok yakından tanık oldun. Belki önceki ilişkilerinde ihanete uğradın. Ya da belki sadece çok sevmekten ve kaybetmekten korkuyorsun. Bütün bunlar seni tetikliyor olabilir. Ve bu tetiklenmeler eşinin davranışlarıyla değil, senin geçmiş izlerinle ilgilidir.
İkinci olarak, eşinle açık ve yargılayıcı olmayan bir iletişim kurman çok değerli olur. Örneğin, “Sana güveniyorum ama bazen içimde anlam veremediğim bir şüphe duygusu oluyor. Bu duygu bana ait ve bunu anlamaya çalışıyorum, ama bazen seni zorluyor olabilir. Bunu birlikte çözebiliriz diye düşünüyorum.” gibi bir ifade, hem senin sorumluluk aldığını hem de karşı tarafı suçlamadığını gösterir. Bu da aranızdaki bağı daha sağlam hale getirir. Çünkü suçlama, savunmayı getirir ama açıklık ve dürüstlük, güveni artırır.
Üçüncü olarak, bu tür duygular geldiğinde kendine şu soruyu sor: “Bu düşünceye ne kadar güvenebilirim?” Düşünce geldiği anda doğru olmak zorunda değildir. Zihnimiz bazen en güvende olduğumuz yerde bile tehdit algısı yaratır çünkü kontrol etme ihtiyacı duyduğumuz her alanda “en kötü senaryoya hazırlıklı olma” gibi bir mekanizma devreye girer. Ama bu, gerçeği yansıtmaz. Senin yapman gereken şey, bu düşünceleri hemen “doğru” gibi kabul etmek değil, onları izleyip sonra da gerçeklikle kıyaslamak olmalı.
Dördüncü olarak, bu şüpheyle gelen “yoğun düşünceye” alternatif davranışlar üretmek de seni rahatlatabilir. Örneğin, eşin telefonu eline aldığında o an zihninde “kesin biriyle konuşuyor” diye bir düşünce belirdiyse hemen onu bastırmak yerine kendine “şimdi dışarıdan biri olsaydım bu sahneyi nasıl yorumlardım?” diye sor. Dışarıdan biri büyük ihtimalle “adam telefonuna baktı” der geçerdi. Yani burada fark etmen gereken şey şu: senin zihnin dış gerçekliği olduğundan farklı yorumluyor olabilir. Bu da kaygıdan kaynaklanıyor.
Beşinci ve en önemli önerim ise şu: Kendine “Beni bu ilişkide gerçekten tehdit eden şey ne?” diye sor. Cevap, belki eşin değil, belki senin kendini zaman zaman yetersiz, sevilmeye değer değil ya da önemsiz hissettiğin anlar olabilir. Bu duygular üzerinde çalışmak, yalnızca şüpheyi değil, ilişki içindeki bütün dengeni olumlu yönde etkiler. Çünkü sen kendini daha yeterli ve güvende hissettikçe başkasının sana zarar verme ihtimaline dair düşüncelerin de azalacaktır.
Sevgili danışan, sen aslında eşinin davranışlarını değil, kendi zihninin kurduğu ihtimalleri kontrol etmeye çalışıyorsun. Bu da çok yorucu bir iç savaşa dönüşebilir. Ama sen bu iç savaşın farkına vardıkça, onu daha sağlıklı bir iç diyaloğa çevirebilirsin. Unutma ki güven dediğimiz şey, sadece karşımızdaki kişinin bize ne sunduğuyla değil, bizim içimizde ne hissettiğimizle ilgilidir. İçindeki şüpheyi anlamak, bastırmadan yönetebilmek, seni daha da güçlü bir ilişkiye taşıyacaktır.
Eğer bu şüphe duygusu çok sık tekrarlanıyor, seni zihinsel olarak tüketiyor ya da zamanla ilişkine zarar veriyor hissediyorsan bir psikologla bu duygunun köklerine inmek sana çok iyi gelir. Terapi, özellikle aldatılma korkusu, özgüven sorunları ve kaygı temelli düşünceler konusunda oldukça etkilidir.
Umarım cevabım faydalı olmuştur. Değerlendirilmesini istediğin farklı bir soru veya aklına takılanları sorabilirsin.
Sevgiler,
Psikolog Betül Canbel