Romantik İlişkiler

anlık mutlu oluyorum ama sonra neden pişman oluyorum?

Gizli Kullanıcı15 Nisan 2025 14:34

hocam merhaba ben bayadır uzak mesafeli biriyle konuşuyorum ve sürekli gelgitli bi iletişimimiz var kopuk kopuk yani. hiçte buluşmadık zaten bu sürede. ben çok anlam yükledim ona ama o çok değildi. ondan yaşça da büyüğüm zaten. olurumuz gram yok. hep toksiklik vardıa ramızda kavgalar oluyor nitekim geçen gün yine oldu. zaman geçiyor geliyor yazıyor bana o anlık mutlu ve heyecanlı oluyorum ama uzun vadede konuşup saçmalayınca ve ergence şeyler söylediğinde kendi kendime off yine aynı şeyler oalcak işte kısır döngüde sıkışıp kaldım diyip pişman oluyorum.. ne yapacağımı bilemiyorum yani konuşsam mı konuşmasam mı diye çünkü gelecek yok. o 22 ben 27 yaşındayım.

Bu soru 22 Nisan 2025 13:16 tarihinde Psikolog Betül Canbel tarafından cevaplandı.

  • Cevaplandı

  • Paylaş:

Merhaba Sevgili Danışan,


Yazdıklarınızı büyük bir dikkatle okudum. Kalbinizin içinden geçenleri açıkça ifade etmeniz, hem duygularınıza sahip çıktığınızı hem de bu döngüden çıkmak istediğinizi gösteriyor. Bu bile başlı başına önemli bir farkındalık. Bahsettiğiniz ilişki şekli birçok kişi tarafından yaşanıyor, ama bu onu sizin için daha kolay ya da daha az yıpratıcı yapmıyor. Uzak mesafe, yaş farkı, duygusal eşitsizlik ve sürekli tekrar eden iletişim kopuklukları… Tüm bu unsurlar bir araya geldiğinde, ilişkinin ruhsal sağlığınızı zorlayan bir yapıya dönüşmesi kaçınılmaz hale gelebiliyor.


Özellikle böyle gelgitli ilişkilerde, kişinin yaşadığı her dönüş anı —yani o yazdığında gelen heyecan, mutluluk— aslında bir nevi ödül gibi hissedilir. Beynimiz bu tür ilişki döngülerini bir “ödül-ceza sistemi” gibi algılar. Yani, uzun süreli sessizlik ya da belirsizlikten sonra gelen mesaj, kişide dopamin yani “ödül” hormonu salgılanmasına neden olur. Bu yüzden o anlarda gerçekliğin değil, anlık duyguların etkisiyle hareket ederiz. Ancak bu duygu geçici olduğunda, ardından hayal kırıklığı ve pişmanlık gelmeye başlar. Siz de tam olarak bu dalgalanmaları yaşıyorsunuz: “Anlık mutluyum ama sonra pişman oluyorum…” Çünkü içten içe bu ilişkinin geleceği olmadığını, hatta size zarar verdiğini biliyorsunuz.


Sevgili danışan, birine anlam yüklemek bazen onunla yaşadıklarımızdan değil, onun “bizde uyandırdığı ihtimallerden” beslenir. Belki de sizi ilk zamanlar heyecanlandıran şey, onunla kurduğunuz bağdan çok, onda kendiniz için kurduğunuz bir hayalin izlerini taşıyor olabilir. Bu hayal belki “görülmek”, “fark edilmek”, “değer görmek” ya da “özel hissetmek” olabilir. Ama zaman geçtikçe ve davranışlar tutarsız oldukça, kişi bu hayali sürdürmek ile gerçekle yüzleşmek arasında sıkışıp kalabiliyor. Bu da beraberinde kafa karışıklığı, pişmanlık, kendini suçlama ve belirsizlik getirebiliyor. Sizin de bu ilişkiye bir ‘olur’ ihtimaliyle değil, duygusal olarak bağlanmış olmanız ve zamanla bu bağın zarar verici hale geldiğini fark etmeniz çok anlaşılır.


Yaş farkı, hayatın farklı dönemlerinde olmanızdan dolayı beklentilerinizin ve iletişim şeklinizin örtüşmemesine sebep olabilir. 27 yaşında bir kadın olarak belki hayatınızda daha fazla duygusal olgunluk, karşılıklılık, güven ve istikrar ararken; o 22 yaşındaki biri olarak henüz bu sorumluluklara hazır hissetmeyebilir. Bu fark, ilişkinizdeki toksik iletişimin temel kaynaklarından biri olabilir. Sürekli kavga etmek, yanlış anlaşılmak, ergenlikten kalma savunmalarla muhatap olmak, kişinin zamanla kendi iç sesini bastırmasına neden olabilir. Siz de bu süreçte kendi ihtiyaçlarınızı ikinci plana atıyor ve duygularınızı değersizleştiriyor olabilirsiniz.


Peki, bu ilişkide sizi tutan ne olabilir? Bu sorunun cevabı genellikle şu olur: “Bazen küçük bir ilgi bile, uzun süre ilgiye aç kalmış birini bağlamaya yeter.” Belki de yalnız hissettiğiniz bir dönemde bu ilişki size heyecan kattı, farklı bir şey sundu. Ama artık sizin için yeni bir döneme geçme ihtiyacı doğmuş gibi görünüyor. Siz bu döngüyü fark etmişsiniz: "Yine aynı şeyler olacak." İşte bu farkındalık, değişimin ilk adımıdır. Çünkü aynı şeyleri yaparak farklı bir sonuç beklemek, sadece hayal kırıklığını çoğaltır. Ve siz bu hayal kırıklığını artık yaşamak istemiyorsunuz.


Karşınızdaki kişi gelip gidiyor, siz ise her defasında bu gelişe bir anlam yüklüyor, ama sonra aynı döngüde boğuluyorsunuz. Burada kendinize şu soruları sorabilirsiniz:


Bu iletişim beni nasıl biri haline getiriyor?

Kendimi onun yanındayken değerli mi, yoksa değersiz mi hissediyorum?

Bu ilişki benim huzurumu ve sınırlarımı besliyor mu, yoksa ihlal mi ediyor?


Bu sorulara verdiğiniz dürüst cevaplar, sizin için sağlıklı kararlar almanın temelini oluşturacaktır. Unutmayın, bazı insanlar bizimle gerçek bir ilişki kurmak için değil, yalnızlıklarını ya da egolarını beslemek için gelirler. Bu tür bağlar sevgiyle değil, eksiklikle kurulur. Ve eksikliğin üzerine kurulan bağlar, kişiye sevgi değil yorgunluk getirir.


Eğer bu kişinin size artık bir gelecek vaat etmediğini, sizin ihtiyaç ve duygularınıza karşılık vermediğini net bir şekilde görüyorsanız; bu döngüyü kırmak ve kendi ruhsal sınırlarınızı korumak için bir mesafe koymanız oldukça sağlıklı bir tercih olur. Bu karar kolay olmayabilir ama uzun vadede size iyi gelecek bir adım olabilir. Ve bu süreçte bir uzmandan destek almanız, hem duygularınızı düzenlemenize hem de kararlarınızı daha sağlıklı bir zemine oturtmanıza yardımcı olabilir.


Kıymetli olan sizin iyiliğiniz, huzurunuz ve kendi hayatınıza duyduğunuz saygıdır. Kalbinizi yoran şeyler sevgi değildir, sadece alışkanlık ve bağlanma korkusu olabilir. Lütfen kendinize yüklenmeden, ama kendiniz için net bir adım atarak ilerleyin. Çünkü siz, belirsizlik ve güvensizlik içinde yaşamaktan çok daha fazlasını hak ediyorsunuz.


Umarım cevabım faydalı olmuştur. Değerlendirilmesini istediğiniz farklı bir soru veya aklınıza takılanları sorabilirsiniz.


Sevgiler,

Psikolog Betül Canbel

Cevaplanmış benzer sorular