Anne babamın sorunlarıyla ilgilenmek zorunda kalıyorum
Annem ve babam yaşadığı sorunlarda beni çok etkiliyor. Bazen ikisinin karı koca gibi değil de bir evde iki yabancı gibi yaşıyorlar bu durumlarından çok rahatsızım Babam gelip bana annemi şikayet ediyor Annem gelip bana babamı şikayet ediyor bir taraf seçemeyeceğime göre arada kalıyorum ikisini de çok seviyorum Babam iyi bir koca değil annemde iyi bir eş değil defalarca onlarla konuşmama rağmen asla birlikte uzlaşmıyorlar
Bu soru 5 Temmuz 2025 12:21 tarihinde Uzman Klinik Psikolog Elif Kızılkaya tarafından cevaplandı.
- Paylaş:
Merhaba Sevgili Danışan,
Bazen bir evde iki insanın sadece aynı çatı altında yaşaması, gerçekten birlikte yaşadıkları anlamına gelmez. Bunu görmek, anlamak ve hissetmek kolay değil. Sen, bu iki insanın arasında sıkışıp kalan bir çocuk değilsin artık belki, ama içindeki çocuk hâlâ onların sevgisinin, anlaşmasının, huzurunun hayalini kuruyor olabilir.
Annen baban kendi yollarında, kendi kırgınlıklarında birbirlerine yabancılaşırken, sen onların arasında duygusal bir köprü olmaya çalışıyorsun. Ne yazık ki bu köprü olmak, seni yavaş yavaş yıpratıyor. Çünkü bir çocuğun görevi, anne babasının duygusal yükünü taşımak değildir. Ama onlar sana, farkında olarak ya da olmayarak, kendi anlaşmazlıklarını aktarıyorlar. Her biri diğerinden şikâyet ediyor, seni bir taraf olmaya değilse bile, duygusal bir “tanık” olmaya zorluyorlar.
Oysa sen taraf seçemezsin. Çünkü ikisini de seviyorsun. Çünkü her biri, senin hayatında yeri olan insanlar. Ama bu sevgiyi taşımak, onların birbirine dair öfkesini de taşımak zorunda olduğun anlamına gelmez. Bu yaşadığın şeyin adı duygusal sadakat çatışması. Bir tarafı memnun edince diğerini üzüyormuşsun gibi hissettiren, ortada durmaya çalışırken içten içe yoran bir durum bu.
Sana düşen şey, onların ilişkisini düzeltmek değil. Bu yükü omuzlarından indirebilirsin. Onların eşi sen değilsin. Onların terapisti de değilsin. Onların duygusal yastığı olmaya çalıştıkça kendini yavaş yavaş kaybedersin. Ve sen, kendini kaybedecek kadar onları kurtaramazsın.
Birbirlerine iyi bir eş olamamış olmaları, onların karı-koca dinamiğidir. Bu, senin ne çocuğu olarak eksik olduğunu gösterir, ne de senin sevginin azlığını. Onların eksikleri sana ait değil. Bunu tekrar tekrar kendine hatırlatmalısın. Her şeyden önce bilmelisin ki, ebeveynlerinin evliliğiyle ilgili yaşadığın rahatsızlık anlamlı ve haklı. Bu sıkışmışlık, çoğu zaman farkında olunmadan çocuklara yüklenen bir rolün sonucu: “arabulucu çocuk.” Ne var ki, bu rol senin sağlığın, huzurun ve sınırların pahasına sürdürülemez. Anne ve babanın birbiriyle yaşadığı problemler, onların yetişkin sorumluluğudur—senin değil.
Senin görevin onları uzlaştırmak, haklıyı haksızı bulmak, birinin yanında durup diğerini onarmak değildir. Bunu yapmaya çalışmak, ruhunu tüketir, benliğini bastırır. Bu nedenle, ilk adım olarak kendine şunu tekrar tekrar hatırlat: "Ben onların ilişkisinden sorumlu değilim. Onlar yetişkin, ben onların çocuğuyum. Sınır çizmek hakkım."
Bu sınır, ne sevgisizliktir ne de vefasızlık. Aksine, hem kendini hem de ilişkilerini korumaya çalışmanın bir yoludur. Onlardan biri sana öfkesini ya da kırgınlığını anlatmaya başladığında, nezaketle ama net bir şekilde şöyle diyebilirsin:
“Seni anlıyorum ama bu konuda aranızda kalmak beni çok yoruyor. Lütfen bunu benimle değil, birbiriyle çözmeye çalışın.”
Zamanla bu sınırı hatırlatmak seni daha huzurlu kılacak. Çünkü duygusal olarak arada kalmak, tıpkı fiziksel olarak ağır bir yük taşımak gibidir: uzun vadede seni yorar, tükenmişlik yaratır.
Bir diğer önemli konu ise suçluluk hissi. Taraf olmamak, seni kötü biri yapmaz. Aksine, bu senin sağlıklı kalma çabanın göstergesidir. Suçluluk, başkasının sorumluluğunu taşıma illüzyonudur. Bunu fark ettikçe, içindeki “suçlu çocuk” yerine “kendine sahip çıkan yetişkin” güçlenmeye başlayacak.
Eğer bu duygular artık seni duygusal olarak boğuyorsa, kendi hayatına yer açamıyorsan, duygusal sınır koymakta zorlanıyorsan ya da bu yük yıllardır seninle birlikte taşınıyorsa, bir uzmandan destek almak çok kıymetli olur. Bir terapist eşliğinde içindeki bu sıkışıklığın kökenlerine inmek, seni özgürleştirir. Sen sadece onların çocuğusun. Onların ilişkisinin taşıyıcısı değil. Senin kendi hikâyen, kendi ihtiyaçların, kendi hakların var. Ve bu hakların başında, kendini koruma hakkı gelir.
Cevabımın yeterli geldiğini umuyorum, sorularınız varsa cevaplamak için buradayım
Uzm. Klinik Psk. Elif Kızılkaya