Annemi kaybetme korkusu
22 yaşındayım Ben üniversitede okurken annem birden kanser hastası oldu. Bu süreçte ameliyat kemoterapi derken ben okulu dondurmak zorunda kaldım. Birden hayatımız değişti .Tek çocuğum annem babam ayrı. Ayrı olmasına rağmen babam arar konuşur vs. Bu süreçte hep yalnızdım önceden de öyleydim ama annemin her şeyiyle ben ilgilendim bazen isyan ettim ağladım. Kuzenlerim falan hep uzakta yaşıyor onlardan da destek alamadım pek zaten önceden de çok bağlı bir aile değildik. Ve bu süreçte sürekli annemin öleceğini düşünüyorum. Annem kanser olduğundan beri acaba ölürse ne yaparım, yoğun bakıma girerse bu Duyguyla nasıl baş ederim her gün kafamdan bu sorular geçer durur. Tomografi çekilecek mesela yakın zamanda yeniden kötü çıkarsa ne olur ne yaparım diye düşünüyorum. Okulumu bitirebileceğim bile belli değil. O kadar yoğun kaybetme duygusu yaşıyorum ki onu onsuz yalnız kalıcam çünkü. Birbirine bağlı ailemiz olsa belki onlara sığınırım ama annem giderse çok kötü olur. Bu durumu nasıl aşarım? Daha annem ölmeden annem ölmüş gibi yas tutuyorum sanki
Bu soru 12 Ekim 2025 17:45 tarihinde Uzman Klinik Psikolog Aslı Soylu tarafından cevaplandı.
- Paylaş:
Merhabalar Sevgili Danışanım,
Öncelikle, annenizin hastalık sürecinde yaşadığınız tüm zorluklar karşısında gösterdiğiniz dayanıklılığı takdir etmek isterim. Henüz genç yaşta, ağır bir bakım sorumluluğunu üstlenmek, belirsizlikle yaşamak ve aynı zamanda kendi hayatınızı sürdürmeye çalışmak gerçekten çok büyük bir yük. Yazdıklarınızda, hem derin bir sevgi hem de yoğun bir korkunun bir arada var olduğunu görmek mümkün. Anneniz sizin için sadece bir ebeveyn değil, aynı zamanda hayatta size güven veren tek dayanak noktası olmuş gibi görünüyor. Dolayısıyla, onu kaybetme düşüncesinin sizde bu kadar güçlü bir korku yaratması çok anlaşılır.
Bu tür durumlarda yaşanan “önceden yas tutma” dediğimiz bir süreç vardır. Kişi sevdiği birinin ciddi bir hastalıkla mücadele ettiğini gördüğünde, daha kayıp gerçekleşmeden yasın duygularını yaşamaya başlayabilir. Yani, siz aslında annenizin hastalığıyla birlikte “olası kaybın” ağırlığını taşımaya başlamışsınız. Bu, sevgiden kaynaklanan çok insani bir tepkidir; annenizin yaşadığı sürece dair kaygılar, onun için duyduğunuz bağlılıkla doğru orantılıdır. Ancak bu durum, zihninizi sürekli bir tehdit algısında tutarak sizi yormaya, yaşam enerjinizi tüketmeye başlayabilir.
Belirsizlikle yaşamak insan psikolojisinin en zorlandığı alanlardan biridir. Sizinki gibi kanser tedavisi süreçlerinde, her kontrol, her tahlil, her yeni haber “ya kötü bir sonuç çıkarsa” endişesini tetikler. Zamanla kişi, bugünü yaşamaktansa olası kötü senaryolara odaklanır. Bu da “yaşarken kaybetme” hissini doğurur, anneniz yanınızdayken bile sanki onu yavaş yavaş yitiriyormuşsunuz gibi hissetmenizin sebebi tam da budur.
Bu noktada, öncelikle duygularınızı bastırmadan kabul etmek çok önemli. “Ben güçsüzüm” ya da “böyle hissetmemeliyim” demek yerine, bu korkuların aslında annenize olan sevginizin ve onu kaybetme korkusunun doğal bir yansıması olduğunu hatırlayın. Aynı zamanda, bu süreçte sadece annenizin değil, sizin de desteğe ihtiyacınız olduğunu bilmek gerekir. Bu tür durumlarda aile bireyleri, akrabalar ya da yakın çevre yeterli destek sağlayamıyorsa, psikolojik destek almak büyük fark yaratabilir. Terapide, bu kaygıların kökenine inmek, yas ve kayıp düşüncelerini sağlıklı bir şekilde anlamlandırmak mümkün olur. Annenizin sağlık süreci belirsizlik taşıyor olabilir, fakat sizin bu süreçteki duygusal dayanıklılığınız geliştirilebilir. Her şey kontrolünüzde olamayabilir; ama duygularınızı nasıl yöneteceğiniz, kendinize nasıl alan açacağınız sizin elinizde. Günlük yaşamda küçük de olsa kendinize ait zamanlar yaratmak, nefes egzersizleri, dua ya da yazma gibi rahatlatıcı faaliyetler bu yoğun kaygıyı bir nebze hafifletebilir.
Unutmayın, annenizin yanında olmanız onun için zaten çok kıymetli. Ama bu süreçte kendi ruhsal varlığınızı da korumak, onun size güven duygusunu pekiştirir. Hem onun hem de sizin için en değerli şey, birlikte geçen zamanın içini mümkün olduğunca sevgiyle, farkındalıkla ve şefkatle doldurabilmektir.
Sevgiyle Kalın,
Uzman Klinik Psikolog Aslı Soylu