Aşırı bağlanma problemi, okb, borderline ve anksiyete ile mücadele

Öncelikle Merhabalar,

Yazdıklarınızı okurken içinizde ne kadar derin bir karmaşa ve yorgunluk olduğunu hissettim. Hissettim ki, uzun zamandır süregelen bu mücadele bazen sizi hem bedenen hem ruhen öylesine yoruyor ki, nereden başlayacağınızı, nasıl devam edeceğinizi bilemez hale geliyorsunuz. Kendinizi çaresiz hissetmeniz, yaşadığınız zorlukların büyüklüğünü ve günlük hayatınızı ne kadar etkilediğini gösteriyor. Size destek olmak ve bu zorlu yolda yalnız olmadığınızı hissettirmek istiyorum.

Kirpiklerinizi ve kaşlarınızı koparmanız, yazıları defalarca okumanız ve kendinizi sanki dışarıdan izliyormuş gibi hissetmeniz, Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) belirtileri arasında sıkça görülen davranışlar. Bu durumlar, zihninizde tekrar eden endişe ve takıntıların sizi ne kadar zorladığını, bu düşüncelerden kurtulmak için verdiğiniz savaşı yansıtıyor. OKB, kişinin istemediği halde aklına gelen tekrarlayıcı düşünceler ve bu düşüncelerle baş etmek için yaptığı zorlayıcı davranışlarla kendini gösterir. Bu zorlayıcı davranışlar geçici bir rahatlama sağlasa da, genellikle kaygıyı tamamen gideremez, hatta bazen artırabilir. Kendinizi üçüncü şahıs gibi gözlemlemeniz ise, yoğun kaygı ve stres anlarında zihnin bir tür koruma mekanizmasıdır; bu şekilde yaşadığınız acıları biraz olsun yönetilebilir hale getirmeye çalışıyor olabilirsiniz.

Güven duyduğunuz kişiye yoğun bağlanma ve bu kişinin mesafesi ile yaşadığınız çelişki, ilişkisel ihtiyaçlarınızla bu ihtiyaçların karşılanmadığı durumlar arasında sıkıştığınızı gösteriyor. Birey olarak hepimizin sevgiye, anlaşıldığımızı hissetmeye ve güvende olmaya ihtiyacımız var. Bu ihtiyaç karşılanmadığında ya da kaybedildiğinde yaşanan boşluk hissi çok sarsıcı olabilir. Ancak bu döngüde kendinizi suçlamak, pişmanlık duymak da en az yaşadığınız kaygılar kadar zorlayıcıdır. Bu noktada, kendinize karşı şefkatli olmanız çok değerli. Çünkü bu süreçte hem duygusal hem de davranışsal olarak verdiğiniz tepkiler, aslında içinizdeki çaresizlik ve korunma ihtiyacının dışa vurumudur.

Bedensel olarak yaşadığınız kas spazmları, uyku problemleri ve hareket kısıtlılığı gibi belirtiler ise zihninizdeki yoğun stresin ve kaygının fiziksel yansımaları olabilir. Psikolojik stres, bedenimizi etkileyerek çeşitli ağrılar, kas gerginlikleri ve uyku bozuklukları gibi belirtilerle kendini gösterebilir. Bu yüzden ruh sağlığınızı destekleyecek tedavi süreçlerinin yanı sıra, fizyoterapi ve nöroloji uzmanlarının da sürece dahil olması önemlidir. Bedensel sağlığınızın korunması, zihinsel sağlığınızın da iyileşmesine zemin hazırlar.

Aileden destek görememek, terapiye erişimde engellerle karşılaşmak gerçekten zorlayıcı. Ancak unutmayın ki, dışarıdan destek alamasanız bile, kendiniz için küçük ama etkili adımlar atabilirsiniz. Kendinize zaman tanımak, bedeninizi dinlemek, duygularınızı yargılamadan kabul etmek ve bunları güvenli alanlarda ifade etmek iyileşme yolunda çok kıymetlidir. Size önerim, öncelikle alanında deneyimli bir psikiyatrist ve psikologla görüşme imkanı bulmaya çalışmanızdır. Ama bu imkana ulaşamamak size lütfen kötü hissettirmesin. Size bunun için bu süreç içerisinde neler yapabileceğinizden bahsetmek istiyorum.

Günlük yaşamınızda, sizi rahatlatacak ve bedeninizdeki gerginliği azaltacak nefes egzersizleri, meditasyon ve hafif fiziksel aktiviteler yapmaya çalışabilirsiniz. Örneğin, derin nefes almak, yavaş ve kontrollü bir şekilde nefesi vermek stresinizi azaltmaya yardımcı olur. Gün içinde birkaç dakika bile olsa, kendinize “Şu an bedenimde ne hissediyorum?” diye sormak ve bu farkındalıkla anda kalmaya çalışmak, düşüncelerinizin karmaşasından biraz uzaklaşmanızı sağlar.

Kirpik ve kaş koparma gibi alışkanlıklarınız için, ellerinizi meşgul edecek alternatif aktiviteler bulmak (örneğin stres topu, küçük hamur işleri) faydalı olabilir. Bu tür davranışları fark ettiğiniz anda kendinizi yargılamadan, “Şimdi bu davranışı neden yapıyorum?” diye sormak, ardından dikkat dağıtacak başka bir aktiviteye yönelmek etkili olabilir. Bağlandığınız kişiyle yaşadığınız döngüyü yönetebilmek için ise, duygularınızı yazmak ya da güvenilir bir arkadaş ya da terapistle paylaşmak iyi gelebilir. Kendinize “Bu kişiye ulaşmak istememin ardında ne var?” diye sormak ve kendi ihtiyaçlarınızı anlamaya çalışmak, zamanla bu zorlayıcı döngüyü fark edip üzerinde çalışmanıza destek olabilir.

En önemlisi, kendinize karşı nazik ve sabırlı olmanızdır. İyileşme bir süreçtir ve bazen yavaş ilerler; ancak attığınız her küçük adım, sizi daha iyi hissettirecek büyük değişimlerin temelini oluşturur. Siz, bu yolda mücadele veren ve destek arayan güçlü bir insansınız. Bu süreçte yalnız olmadığınızı ve ihtiyacınız oldukça buradan da destek almaya devam edebileceğinizi unutmayın. Paylaşmak, duygularınızı ifade etmek ve bu yükü biraz hafifletmek, iyileşmenin başlangıcıdır.

Kendinize iyi bakmanız dileğiyle,

Uzman Klinik Psikolog Aslı Soylu