Ayrılan taraf benim ama içimdekileri dökmek istiyorum mesaj atmalı mıyım?

Merhaba Sevgili Danışanım,

İlişki sonrası duygusal karmaşa çok doğal bir süreçtir. Dört yıl süren bir bağın ardından ayrılık kararı almak kolay bir adım değildir ve bu karar ne kadar net ya da gerekli görünse de ardından gelen duygular çoğu zaman çok karışık olabilir. Özellikle ayrılığı başlatan taraf siz olsanız bile bu, tüm duygularınızın bittiği anlamına gelmez. Ayrılık kararı ile "onu istemiyorum" düşüncesi arasında boşluklar, soru işaretleri, pişmanlık ya da özlem gibi duygular sıklıkla barınır. Bu da zaman zaman kendi kararınızı bile sorgulamanıza yol açabilir.

İçinizde hala söyleyemediğiniz şeyler olması oldukça anlaşılır. Bu tarz "iç dökme ihtiyacı" aslında sadece karşı tarafa değil, çoğu zaman kendimize bir açıklama yapma arzusudur. Bu açıklamaların amacı çoğu zaman barışmak değil, tamamlanmamışlık hissini hafifletmek ve yaşanmışlıkları anlamlandırmaktır. Eğer bu söylemek istedikleriniz daha çok duygularınızla, ayrılık sürecindeki kafa karışıklığınızla ya da kendi içsel çözümlemelerinizle ilgiliyse, onları bir kenara yazmak iyi bir başlangıç olabilir. Yazmak hem duyguları düzenlemenizi sağlar hem de dışa vurulmamış yükleri hafifletir.

Ancak bu yazdıklarınızı karşı tarafa göndermek ayrı bir karardır. Yazmak içsel bir rahatlama sağlarken, göndermek bir etkileşim başlatma girişimidir. Bu noktada şunu kendinize sormanızı öneririm: "Ben bu mesajı neden gönderiyorum?" Amacınız bir kapanış mı, barışma arzusu mu, yoksa sadece görünmek ve duyulmak mı? Eğer bu duyguların ardında karşılıksız bir beklenti varsa, yani onun size ne cevap vereceğini bilmeden, sadece içinizi döküp rahatlamak istiyorsanız, belki bu paylaşımı bir gün yapabilirsiniz. Ama eğer zihninizin bir köşesinde “bana geri döner mi?”, “beni merak ediyor mudur?” gibi beklentiler varsa, gönderilen her mesaj bu beklentiyi daha da büyütebilir ve hayal kırıklığı riskini artırabilir.

Karşınızdakinin ne hissettiğini bilememek de bu süreci zorlaştırıyor. Ayrılıktan sonra bir tarafın hala merak ediyor olması, özlüyor olması ya da acı çekiyor olması mümkündür; ama biz bunu kesin olarak bilemediğimiz için, hayal kurmakla gerçekliği karıştırmak arasında sıkışabiliriz. Zihniniz sürekli onun ne düşündüğünü, ne yaptığını, sizi düşünüp düşünmediğini merak ediyor olabilir. Bu da sizin kendi içinize dönmenizi ve duygularınızı anlamanızı engelleyebilir. O yüzden, dış dünyadan çok kendi iç dünyanıza odaklanmak bu süreçte daha şifalı olabilir.

Peki ne yapmalısınız? Öncelikle, kendinize şunu söylemeniz önemli: "Duygularım geçersiz değil, ama her duyguyla hareket etmem gerekmez." İçinizde bir şeyler söylemek istiyor olabilirsiniz ama bazen bu şeyleri önce kendinize söylemek, kendi kendinizle yüzleşmek daha iyileştirici olabilir. Kendinize bir mektup yazabilirsiniz: Bu ilişkide neleri öğrendiniz? Neler size iyi geldi, neler yordu? Hangi duygular hâlâ aktif ve hangi düşünceler sizi zorluyor? Bu tür bir içgörü süreci, yazmak veya konuşmak kadar etkili olabilir.

Sonuç olarak: Şu anda içinde bulunduğunuz karmaşa tamamen insani. Dört yıllık bir ilişkinin ardından kendinizi boşlukta hissetmeniz, pişmanlık, özlem ve kafa karışıklığı yaşamanız çok doğal. Aceleyle karar almak ya da duygularla hareket etmek yerine, bir süre bu duyguları gözlemleyerek ve anlamlandırarak ilerlemek, sizin için daha sağlıklı olacaktır. İçinizi dökmek istiyorsanız, önce kendinize dökün. Zamanla bu duygular netleştiğinde, gerçekten karşı tarafla paylaşmak isteyip istemediğinizi daha sağlıklı değerlendirebilirsiniz. Ve unutmayın, bazen sessiz kalmak, duyguları bastırmak değil, onları içeriden onarmak için gereken zamana saygı duymaktır.

Sevgilerimle🌈

Psikolog İrem Gülsün Zengin