Belli bir yere ait hissetmemek
Merhaba ben küçüklüğümden beri kendimi bir yere konumlandıramıyorum. Küçükken de annem oyuncaklarımı alır köşede elimde beklermişim oyun kurmazmışım öyle dedi. Bu hep böyle oldu. Arkadaşlıklara aileme işime bakıyorum süreklilik çok az. Ya insanların tavırlarına ben katlanamıyorum ya belli bir süre sonra fikirler uyuşmuyor biri başkasının tarafını tutup beni kötü ilan ediyor kendi doğrularına göre. Onlarla gülüp eğleniyorum ama yaşamlarımız çok farklı ya çok muhafazakar oluyorlar ya çok seküler. Kendime ait bir ortamım olmuyor. Kafa dengi denilecek arkadaşım yok.
Uzun süredir iş konusunda sıkıntılar yaşıyorum kaygı bozukluğum olduğu için sürekli mide bulantıları yaşıyorum en ufak stres durumunda. Sessiz sakin biriyim kendimi savunma konusunda eksiklerim var bu da içime atmama karakterimi ortaya koyamamaya potansiyelimi hep gizlemeye kadar gidiyor. İnsanlar bana yanlış yapsa da sevdiğim için affediyorum. Ama ben onlara yanlış yapınca sürekli beni yalnızlığımla vuruyorlar. Yalnızım çünkü ait hissetmiyorum. Bir ilişki yaşadım o kişi çok muhafazakardı. Ben fedakarlık yaptım bazı şeylerde o çok büyük hatalar yaptı ben tepki gösterdim ve bitti. Evet sevgim kaldı ama sürekli beni sorgular bakışlar içindeyim.
Sanki karar verme lüksüm yokmuş gibi o çok iyi meslek yapıyor güzel hobileri var ben evdeyim ben çalışmıyorum. Tabi gözler onu beğenmiyorum sanki sen nesin de ne istiyorsun vs fedakarlık yapmıyorum dönmüyorum diye bana çevrildi. Verdiğim o tepki abartı bulundu. Hassas birisin diye etiketlendim. Arkadaşlarımız da ortak olunca sanki onun hayatını beğenmemişim gibi oluyor onlara da o gözle bakıyormuşum gibi algılanıyor. Bana onu savunacak tezler öne sürüyorlar sürekli. Açıklama yapmak istemediğim için kimseyle görüşmüyorum. Muhtemelen beni bekleyen arkadaşlar var beni bekleyen bir hayat var ait olduğum bir yer var ama ne istediğimi bulamıyorum. Eğer ona dönersem o hayatını kurmuş ne istediği belli ben sadece gidip ona uyum sağlayacağım.
Rahatsız olduğum şeyler onun hayatındaki temel şeyler o yüzden ne o benimle ne de ben onunla mutlu olabiliriz. Lütfen yardım edin. Şu an yol karanlık diye mi böyle görüyorum biraz ışık olsa belki kendime güvenim gelir ama yok. Savunacak bir tarafım da yok kendimi. Güzel mesleği hobileri olan arkadaşlık ilişkileri oturmuş birisi o asla kendinden ödün verecek biri değil olduğu yerden memnun ama ben savrulan biriyim. Biliyorum ki ben şunu yapmanı istemiyorum dediğimde kabul etmeyecek ama ben etmek zorunda kalacağım çünkü yaptığım başka bir şey yok. Kendi iç sesimi duyamıyorum. Bana yardım edin lütfen gerekirse madde madde sıkıntılarımı sıralayın ben farkındalığı yüksek biriyim. Dönüşmek istiyorum.
Bu soru 13 Haziran 2025 13:01 tarihinde Psikolog Aysel Kacak tarafından cevaplandı.
- Paylaş:
Sevgili danışanım,
Merhabalar.Yazdıklarınızı okurken, hayatınız boyunca taşımış olduğunuz yüklerin ağırlığını ve bu yüklerin sizi nasıl sessizce şekillendirdiğini derinden hissettim. Kendinizi bir yere ait hissedememe duygusu, yalnız kalma endişesi ve yaşadığınız bu içsel savrulmuşluk hali… Tüm bunlar yıllar içinde içinizde biriken kırgınlıkların ve anlaşılmama hissinin sesi gibi geliyor.
Çocukluğunuzda oyuncaklarınızla kenarda beklemeniz, belki de iç dünyanızın o zamandan beri ne kadar derin ve kendine özgü olduğunu gösteriyor. Birçok çocuk koşup oynarken, siz izlemeyi, belki de anlamayı tercih etmişsiniz. Bu, sizin bir eksikliğiniz değil; belki de çevrenizdekilerin, sizin duygusal yoğunluğunuzu ve ihtiyaçlarınızı görememesiyle şekillenen bir yalnızlık duygusu.
Hayatınızda birçok alanda süreklilik kurmakta zorlandığınızı paylaşmışsınız. Özellikle insanların tavırlarına karşı sabrınızın zamanla azaldığını ve fikir ayrılıklarının ilişkilerinizi kopma noktasına getirdiğini anlatıyorsunuz. İnsanların sizi kendi doğrularına göre yargılaması, sizin sessizliğinizin yanlış anlaşılması ya da hassasiyetinizin “abartı” olarak etiketlenmesi, gerçekten yıpratıcı olabilir. Bu durum, sizin gibi duygusal derinliği olan biri için çok daha zorlayıcı hale geliyor.
Kendinizi savunmakta zorlandığınızı, potansiyelinizi dışa vuramadığınızı ve kaygı bozukluğunuzun fiziksel olarak da sizi zorladığını ifade etmişsiniz. Mide bulantıları, stres anlarında bedenin verdiği bu güçlü tepkiler, aslında içinizde biriken duyguların bir dışavurumu gibi… Sanki bedeniniz, sizin söyleyemediklerinizi anlatmaya çalışıyor.
İlişkinizde yaşadığınız deneyimlere gelecek olursam; Karşı tarafın kendi hayatını sizin üzerinizde daha baskın bir şekilde yaşaması ve sizin duygularınızın yok sayılması, ilişkinin dengesini baştan bozmuş olabilir. Sizin sevgiyle yaptığınız fedakârlıklar karşılık görmemiş ve sonunda sizi suçlayan bir çevreyle baş başa kalmışsınız. Bu, yalnızca bir ilişki kaybı değil; aynı zamanda sosyal çevrenizle de aranıza mesafe koymanıza neden olmuş.
Kendinizi yetersiz hissetmenize sebep olan karşılaştırmalar, hem özgüveninizi zedeliyor hem de karar alma süreçlerinizi etkiliyor gibi görünüyor. "Ben kimim ki, ne istiyorum ki" gibi düşünceler zihninizde yer edebilir bu durumda. Oysa duygularınız ve gözlemleriniz çok güçlü ve farkındalığınız oldukça yüksek. Bu da aslında bir dönüşümün tam eşiğinde olduğunuzu gösteriyor.
Yaşadıklarınızı daha net görmek ve toparlamak adına bazı noktaları şöyle sıralamak istiyorum:
- Aidiyet duygusu eksikliği: Gerek sosyal çevrenizde gerek aile ve ilişkilerinizde, kendinizi bir yere ait hissetmekte güçlük çekiyorsunuz.
- İfade zorluğu: İç dünyanızı anlatmakta, sınırlar koymakta, kendi duruşunuzu ortaya koymakta zorlandığınızı belirtiyorsunuz.
- Kaygının fiziksel etkileri: Stres karşısında yaşanan yoğun fiziksel tepkiler, bedensel rahatsızlıklar (örneğin mide bulantısı).
- İlişkilerde dengesizlik: Fedakârlığın karşılıksız kalması, anlayış görmeme, etiketlenme ve yalnız bırakılma.
- Sosyal çevreden kopma: Anlaşılmadığınızı düşündüğünüz için çevrenizle aranıza mesafe koymak.
- Öz güven kaybı ve kıyaslanma hissi: Başkalarının hayatları karşısında kendi potansiyelinizi sorgulamak.
- Karar alma güçlüğü: Kendi ihtiyaçlarınızı belirlemekte ve karar verirken iç sesinizi duymakta zorlanmak.
Tüm bu yaşananlar, sizi savunmasız hissettirebilir ve yolunuzu kaybetmiş gibi görünebilir. Fakat şunu hatırlatmak isterim: Karanlık bir dönemde olmak, sonsuza dek orada kalacağınız anlamına gelmez. Bazen en karanlık zamanlar, içten bir dönüşümün ilk adımı olabilir ve her döngü eninde sonunda kırılır. Siz, bu adımı atmaya gönüllü olduğunuzu net bir şekilde ifade etmişsiniz. Bu çok kıymetli bir başlangıçtır.
Belki de artık başkalarının sizden ne beklediğini değil, sizin neye ihtiyaç duyduğunuzu merkeze koyma zamanı gelmiştir. İlk etapta bu kolay olmaz, ama küçük adımlarla başlamak mümkün. Örneğin:
- Her gün “Bugün benim için önemli olan neydi?” sorusuna kısa cevaplar vermek,
- “Hayır” demekte zorlandığınız anları bir kenara yazmak ve bu anlarda ne hissettiğinizi not etmek,
- Duygularınızı yazılı olarak ifade etmek (günlük, mektup, kısa cümlelerle bile olabilir),
- Karşınızdaki kişilerle değil, kendinizle kıyas yapmayı alışkanlık haline getirmek,
- “Ben bunu istiyor muyum?” sorusunu karar anlarında kendinize yöneltmek.
Bu tür küçük ama istikrarlı adımlar, zamanla iç sesinizi yeniden duymanıza, gücünüzü fark etmenize yardımcı olabilir.
Sevgili danışanım, bu süreci keşfetmek ve içinizdeki o dönüşüm isteğini adım adım inşa etmek mümkün. İç sesinizin yeniden duyulabilir hale gelmesi, belki de daha önce hiç kuramadığınız o ait hissettiğiniz ortamı oluşturmanız için bir zemin hazırlayabilir.
bu süreçte yakınlarınızdan veya bir uzmandan destek almaktan lütfen çekinmeyin.
Cevabımın faydalı olmasını umuyor, sağlıklı günler diliyorum.
Değerlendirilmesini istediklerinizi yeni bir soru ile sorabilirsiniz.
Sevgilerimle,Psikolog Aysel Kacak