Psikoloji

Beynim uyuşuk gibi hissediyorum

Gizli Kullanıcı19 Temmuz 2025 16:07

Bazen beynim uyuşmuş gibi oluyor. Hiçbir farklı şey yapmamama rağmen algılarım sanki tamamen kapanıyor, beynim uyuşuyor ve yaptığım şeylerin farkında olmuyorum. Bazen kelimeleri istemeden iki kere söylüyorum, bazen karışık cümleler kuruyorum istemeden. Bazen insanların yüzüne bakamıyorum, gözümün önündekini fark etmiyorum. Resmen gözlerim kör olmuş gibi her yeri bulanık görmeye başlıyorum ve bu saat zaman fark etmeksizin bir anda oluyor ve uzun süre geçmiyor. Geçtiğinde de nasıl geçtiğini anlamıyorum bir şekilde geçmiş oluyor. Ama genel olarak beynimin çok uyuşuk oldugunu ve algılarımın tamamen kapalı oldugunu hissediyorum. Hatta bazen bu durum hayatımı o kadar etkiliyor ki aradıgım seyleri bulamıyorum. Dogru duzgun cumle kuramıyorum bu yuzden cevremdekiler bana garip gozuyle bakıyor. Nasıl duzelecek bu

Bu soru 21 Temmuz 2025 20:53 tarihinde Uzman Klinik Psikolog Elif Kızılkaya tarafından cevaplandı.

  • Cevaplandı

  • Paylaş:

Merhabalar,

Anlattığınız belirtiler zihinsel işlevlerinizde belirgin bir değişiklik, odaklanma ve dikkat süreçlerinde aksama, bilişsel bulanıklık, zaman ve mekân algısında bozulmalar, algısal kopmalar ve zaman zaman dissosiyatif olarak adlandırılabilecek ayrışma deneyimleriyle karakterize görünüyor. Beyninizin "uyuşmuş" gibi hissettirmesi, yaptığınız şeylerin farkına varmadan otomatikleşmiş bir şekilde hareket etmeniz, cümleleri istemsizce tekrarlamanız ya da karışık cümleler kurmanız gibi belirtiler, zihinsel yükün artmasıyla bağlantılı olabileceği gibi, çeşitli psikopatolojik durumlarla da ilişkili olabilir. Bu tür deneyimler özellikle yoğun stres, bastırılmış duygular, çözülmemiş travmalar, depresyon, anksiyete bozuklukları ya da dissosiyatif bozuklukların belirtileri olarak karşımıza çıkabilmektedir. Gözlerinize perde inmiş gibi hissetmeniz, etrafı bulanık görmeye başlamanız ve gözünüzün önündeki şeyleri fark edememeniz gibi algısal kaymalar, bedenin ve zihnin birlikte geliştirdiği savunma mekanizmaları olabilir. Bu tür durumlar çoğu zaman zihinsel bir tükenmişlik, duyusal aşırı yüklenme veya duygusal içeriği yoğun olaylar sonrasında bireyin gerçeklik algısını kısmen geri çekerek bir tür "koruma" sağlamaya çalışmasının sonucudur.


Bununla birlikte, bu belirtilerin gün içinde herhangi bir zaman fark etmeksizin ve tetikleyici olmadan birden ortaya çıkması, bazen uzun süre geçmemesi ve geçtiğinde nasıl geçtiğinin fark edilmemesi, bu sürecin sizin için ne kadar yorucu ve kontrol edilemez bir hal aldığına işaret ediyor. Bu kontrolsüzlük hali, kişinin kendilik algısını, çevresel uyaranları yorumlayış biçimini ve sosyal ilişkilerini derinden etkileyebilir. Özellikle aradığınız şeyleri bulamamanız, doğru düzgün cümle kuramamanız ve çevrenizdekilerin bu durumu fark ederek size farklı gözle bakmaya başlaması, benlik değerinizi zedeleyebilir ve sosyal çekilme davranışlarına neden olabilir. Bu da zamanla içe kapanma, yalnızlaşma ve çaresizlik duygularını artırarak kısır bir döngü oluşturabilir.


Bu noktada, ilk ve en önemli adım, bu deneyimleri yalnız başınıza anlamlandırmaya çalışmak yerine bir klinik psikologla görüşerek süreci profesyonel bir zemine taşımanız olacaktır. Yapılandırılmış bir klinik görüşme ve gerekirse psikometrik değerlendirme ile bu durumun kökenine inmek, hem yaşadığınız belirtileri daha net anlamlandırmamıza hem de size özel bir terapötik yol haritası belirlememize olanak sağlar. Bununla birlikte, günlük yaşamınızda kendinize küçük ama düzenli alanlar açmanız da sürece destek olabilir: gün içinde kendinizi aşırı uyarandan koruyacak kısa sessizlik molaları yaratmak, temel farkındalık (mindfulness) egzersizleriyle zihninizi anda tutmaya çalışmak, basit nefes çalışmalarıyla bedeni regüle etmek, duygularınızı yazmak ya da çizmek gibi yaratıcı ifade biçimlerine yönelmek faydalı olabilir. Aynı şekilde ekran sürenizi azaltmak, uykunuzu düzene koymak, beslenme düzeninize dikkat etmek ve mümkünse doğada zaman geçirmek de zihinsel berraklık açısından destekleyicidir. Özellikle sabah ve akşamları aynı saatlerde yapılan kısa yürüyüşler, zihnin ve bedenin yeniden ritmini bulmasına yardımcı olabilir.

Unutmayın ki yaşadığınız bu belirtiler ne sizi tanımlar ne de kalıcı olmak zorundadır. Zihninizin size verdiği bu sinyaller, aslında içeride işlem görmemiş bir yük olduğunu ve artık taşıyamadığınızı gösteren çağrılardır. Bu çağrıyı duyabilmek, ona şefkatle yaklaşabilmek ve içeride olup biteni anlamlandırabilmek için bir terapötik yolculuğa başlamak, yalnızca bu semptomların hafiflemesine değil, aynı zamanda kendinizle olan ilişkinizin de daha sağlıklı bir zemine oturmasına katkı sağlayacaktır. Yardım istemek bir zayıflık değil; aksine, kendinize değer vermenin ve yaşamınıza sahip çıkmanın en olgun yoludur.


Uzm. Klinik Psikolog Elif Kızılkaya