Bir kitap ile düşüncelerim paralel ve bu düşünceler normal mi?
Açıkcası bir psikoloğun daha önce bu şekilde düşünen danışanları olduğunu zannetmiyorum. Dünyada yalnızca çok az kişinin içinde bulunduğu saçma bir durum içine hapsolmuş hissediyorum. Bu da beni yalnız hissettiriyor. Merak ediyorum; Derin düşünen yalnızca birkaç henüz karşılaşmadığım insan ve ben mi varım?
Kitabın ismi;
İnsanlığımı yitirirken: birkaç alıntı koymak istiyorum.
Alıntılar;
"Diğer insanların acısını sevgisini doğasını hiçbir şeyini anlayamıyorum. Belkide onların ızdırabı yemek yemekle dinecek türdendir. Belkide cehennemin en derin katlarındaki en aşırı işkence biçimindedir. Belki öyledir ki benim bir düzine lanetim onun yanında önemsiz kalır. Yine de durum buysa buna nasıl tahammül ediyorlar? Her gün siyaset tartışacak kadar.. İşlerin böyle olması gerektiğinden öyle eminler ki kendilerinden bir an için bile şüphe duymuyorlar mı? "
"Eğer öyleyse katlanmak daha kolay olabilir. Merak ediyorum diğer insanların böyle olup olmadığını yolda yürürken veya gece yatarken ne düşündüklerini."
"Düşündükçe daha da anlayamaz hale geliyorum ve kendimi yalnızca benim tamamen farklı olduğum gibi güçlü ve korkunç, rahatsız edici düşüncelerin saldırısına uğramış buluyorum. İşte bu anda aklıma soytarılığım geldi. Bu benim insanlara son yaklaşma çabamdı. Dehşete kapılmış halde insanlarla etkileşimimin beceriksizliğine dayanamayarak farkında olmadan başarılı bir soytarıya dönüştüğümü farkettim." (soytarılıktan kasıt insanlarla iletişim kurmak için yaptığı fakat istemediği türlü davranışlar. Örn: beden dersinde uzun atlama yaptığı sırada bilerek yere düşerek ve insanları güldürerek iletişim kurma çabası)
"Ayrıca Setçan, arkadaşlarını bile odama getiriyordu, onları güldürüp eğlendiriyordum. Onlar döndüklerinde Setçan arkalarından kötü şeyler söylüyordu. O kişinin kötü olduğunu ve dikkat etmem gerektiğini. O halde neden odama getiriyordu ki?" (anlatılmak istenenin insanların bilinçsizce iki yüzlü oluşu olduğunu düşünüyorum)
"Horikinin sözlerine ufacık bile dikkat etmedim, biraz manyak olduğunu düşündüm ve şüphesiz çizdiği resimler de korkunçtu. Buna karşın iş eğlenmeye geldiği vakit faydalı bir arkadaş olabilirdi. Farklı görünsek de ikimiz de insan dünyasının işleme şeklinden kopuktuk ikimizinde kafası karışıktı diye aynıydık. Bizi ayıran temel fark benimkinden farklı olarak onun soytarılığının tamamen bilinçsiz olmasıydı. Kendi trajik dünyasından tamamen habersiz olmasıydı. Sadece eğleniyorduk ve birlikte şehirde dolaşırken vakit geçiriyorduk. O sadece dışarı çıkıp iyi vakit geçirilebilecek biri diyordum kendime. Onu küçümseyip ve Tokyo'da onunla gezerken arkadaşlığımızdan bile utanırdım."
"Dürüst olmak gerekirse kendi halime bırakılsam trene ayak bastığımda kondüktörlerden bile utanırdım. Lokantalarda tabağımı almak için pusuya yatan garsonlardan bile korkardım. İş parayı ödemeye geldiği zaman indirim istemek şöyle dursun çoğu zaman paranın üstünü almayı dahi unuturdum. Tokyo'da tek başıma gezmem imkansızdı, evde tembellik edip zaman geçirmemin asıl sebebi buydu."
"Doğam gereği suskun biri olsamda sanki büyük bir zaferin yada korkunç bir yenilginin ucundaymış gibi çaresizce soytarılığıma devam etmek zorunda kalırdım. Ancak o manyak horiki farkına varmadan soyatılığı üstlenirdi ve böylece neredeyse hiç konuşmama gerek kalmazdı ara sıra " aaa öyle mi" filanları araya eklemem yeterliydi"
"R-S isimli yere üye olan insanlar devasa önemli bir şeye iştirak ediyormuş gibi oldukça ciddi olurlardı. 2. Sınıf dedektif romanlarında olduğu gibi öyle önemsiz görevleri öyle ciddiyetle ifa ederlerdi ki hayret ederdim. Yine de bu işleri tehlikeli veya önemliymiş gibi göstermekte hiç zorluk çekmezdim."
Kitabın son sözünde yazanlar;
"Yozo karakteri bize insan türünün diline hiç mi hiç inanmadığını söylüyor. Hayatı karşılıklı olarak kandırılıp, hiçbir şeyin farkında olmadan bütün insanların geçirdiğine inanıyor.
Yozo 'ciddi olduğumda görmezden geliniyorum ve yalnızca üçkağıtçılık yaptığımda kelimelerim insanlara doğruluk hissi taşıyor gibi geldiğinden' bahsediyor.
Yozo, anlaşılmanın dehşeti ve ihtiyacı arasında karşı konulamaz bir yalan söyleme güdüsü arasında sıkışıp kalmış halde ezilip büzülüyor"
Kitaptan alıntılar yaptığıma göre kendimi daha iyi ifade edebilirim sanırım;
Tıpkı bu kitaptaki karakter gibi olduğumu söyleyebilirim.
Yüzüm devamlı olarak durgun bir halde ve buna karşı koyamıyorum. Bu sebepten dolayı insanlar bir şeyim olduğunu zannediyor. Bende bir süre sonra, doğru söylediğimde insanların benim yalan söylediğimi zannettiğini anladığımda, onlara istedikleri şeyleri vermeye başladım. İçten içe yalan söylemenin saçma olduğunun farkındayım fakat insanlar doğrularıma birtakım sebeplerden inanmadığında yalan söylemeye başladım. Güncel olarak yalan söyleyen bir insan değilim fakat insanlar bazen öyle empatiden yoksun geliyorlar ki, anlaşılmadığım durumlarda yalan söylüyorum. Açıkçası söylemek zorunda kalıyorum. Çünkü doğruları söylediğimde tıpkı yozo karakteri gibi yalnızlaşıyorum ve bir soytarı kimliğine bürünmem gerekiyor.
Merak ettiğim, bir başkası bu soytarı rolünü eline aldığında ben durumu fark edebiliyorken neden insanlar benim soytarılığımı fark edemiyor? Yalnızca bu da değil niçin doğruları söylediğimde insanlar beni soytarı zannediyor.
"sadece dışarı çıkıp iyi vakit geçirilebilecek biri diyordum kendime. Onu küçümseyip ve Tokyo'da onunla gezerken arkadaşlığımızdan bile utanırdım.. O sadece dışarı çıkıp iyi vakit geçirilebilecek biri diyordum kendime. Onu küçümseyip ve Tokyo'da onunla gezerken arkadaşlığımızdan bile utanırdım."
bu dizelerde olduğu gibi benimde içten içe bu cümleleri kurduğum arkadaşlıklarım oldu. Merak ediyorum insanlar birbirlerine bilinçsizce bu şekilde bakarken nasıl hiçbir şey yokmuş gibi hayatlarına devam edebiliyorlar? Bir an için olsun bilinçsiz bir insanın hayatını bilinçli olarak yaşamaya çalıştığımda kendimden iğreniyorum. Fakat hayat bu sanırım, sanırım insanlar bu şekilde iletişim kuruyor. Peki soruyorum insanlar için bu ızdırap yemek yiyerek geçebilen türden mi yoksa her gece yatmadan takındıkları maskelerden onlar da iğreniyor mu? Yada yalnızca bir şeylerin farkında olup isyankar bir dille tüm bunları düşünen yalnızca ben miyim. Bir düzine lanete kurban gittiğini düşünen yozo gibi...
"R-S isimli yere üye olan insanlar... "
bu dizelerde bahsedildiği gibi insanlar birçok konuda devasa önemli bir iş gerçekleştiriyormuş gibi davranıyor. Dışarıdan gözlemlediğimde ise insanların önemli birşeyleri gerçekleştiriyor gibi hissetmeyi istediklerini fark ediyorum. Herkes hayatında bunu bir kez olsun yapmıştır değil mi.. Peki bu bir düzine lanetin etkisinde olduğumu düşünen ben, bu şekilde sahte davranmaya çalıştığımda niçin kendimden iğreniyorum. Yapıma ters olduğunu düşünüyorum.
"Ayrıca Setçan arkadaşlarını.. " bu dizelerde ise insanların iki yüzlülüğünü görüyorum. Herkes illaki bu tarz insanlarla her şeye rağmen arkadaşlık kuruyordur değil mi? Ben kendimi bu tarz bir durumda da iğrenç hissediyorum.
Pekala.. İnsanlarla iletişim kurmak için bazı şeylere katlanmamız gerekiyor değil mi? Bunlar hayatın gerçekleri gibi sanki. Kimi yerde ağızını büzmen ve hiçbir şeyin farkında değilmiş gibi davranman gerekir diye düşünüyorum. Veya bazı durumlarda insanlar sırf konu kalmadığında o sessizliği doldurmak için konuşurlar veya yalan söylerler ve bu normaldir. En azından deneyimlediğim kadarıyla bunları yaparlar. Herş ey iletişim kurmak ve yalnız kalmamak için. Bir toplumda beraber yaşayabilmek için. Sanırım tüm bunlara katlanamayan bir yapım var. Doğal olduğum zaman iletişim kuramıyor hatta haftalarca evde durmak zorunda kalıyorum. Yapmacık bir insan olduğumda ise iletişim kurmak daha kolay fakat kendimden iğrenir hale geliyorum. Peki ben ne yapacağım? Ve tüm bunların farkında olup toplumda kendine yer bulamamış bir insan yalnız ben mi varım? yani yozo'nun dediği gibi "Düşündükçe daha da anlayamaz hale geliyorum ve kendimi yalnızca benim tamamen farklı olduğum gibi güçlü ve korkunç, rahatsız edici düşüncelerin saldırısına uğramış buluyorum"..
Özetle; herkesin birbirini kandırıp durduğunu ve bu şekilde iletişim kurmanın normal olduğunu düşündüklerini düşündüğüm için, basit ve yüzeysel konuların Yalnızca çevremde konuşulmasından dolayı benim gibi 'derin düşünen' birkaç insana rastlamadığım için dünyada ilginç bir lanete kurban gittiğimi düşünüyorum. Aradığım cevap ise insan ilişkilerini yanlış anlayıp anlamadığım ve bu serzenişlerimin normal olup olmadığı :)
Ek not: hale hazırda ve birkaç senedir terapi alıyorum, tüm bunları terapistime de soracağım elbet. Yalnızca merakıma yenik düştüm ve ilginç olabilecek bir cevap için yazmak istedim.
Biliyorum bu kadar uzun bir metne ve kafa karışıklığına cevap vermek de zor olacaktır, yine de eğer sorum onaylandıysa ve okuyan olduysa teşekkürler.
Bu soru 16 Aralık 2024 14:24 tarihinde Psikolog Betül Canbel tarafından cevaplandı.
- Paylaş:
Merhaba Sevgili Danışan🌱
Yazdıklarınızı dikkatle okudum. Derin düşünceleriniz ve insan ilişkilerine dair sorgulamalarınız, yaşadığınız içsel karmaşayı anlamaya çalışırken sergilediğiniz çabayı gösteriyor. Duygularınızı ve düşüncelerinizi böylesine açık bir şekilde paylaşmanız oldukça değerli. İnsanların çoğunlukla yüzeysel konularla meşgul olduğunu düşünmeniz ve bu durumun sizin için yalnızlık hissi yaratması, anlaşılmama korkusuyla birleşince oldukça zorlayıcı bir hal almış olabilir. Ancak bu hislerinizi anlamak, onları yargılamadan kabul etmek, daha iyi hissetmeniz için bir başlangıç olabilir.
Kitapta geçen alıntılar ve kendi düşünceleriniz arasında kurduğunuz paralellikler, kendinizi ifade etme çabanızın bir yansıması. Özellikle insanların davranışlarını anlamaya çalışırken, kendinizi dışlanmış ya da yalnız hissetmeniz oldukça anlaşılır. İnsan ilişkilerinin çoğu zaman yüzeysel göründüğü ve iletişimde samimiyetin eksik olduğu durumlar, sizin gibi derin düşünen kişiler için hayal kırıklığı yaratabilir. Ancak, unutmayın ki her birey farklı bir derinlikte ve farklı bir şekilde dünyayı deneyimler. Bu, sizin düşüncelerinizin veya hislerinizin yanlış ya da anormal olduğu anlamına gelmez. Aksine, bu sorgulamalar, sizin kendinizi ve çevrenizi daha iyi anlamaya çalıştığınızı gösteriyor.
Yazınızda sıkça değindiğiniz “soytarılık” kavramı, insanların sizi anlaması için çabalarken hissettiğiniz çaresizliğin bir ifadesi gibi görünüyor. İnsanların sizi yalnızca eğlendirici ya da yüzeysel biri olarak algıladığını düşündüğünüzde, doğal olarak, bu durum sizi rahatsız etmiş olabilir. Kendi iç dünyanızdaki derinliği çevrenize aktaramamak, sizi anlamadıklarını hissettiğiniz durumlarda yalan söylemek zorunda kalmak, yalnızlık duygusunu daha da pekiştirebilir. Ancak unutmayın, derinliği olan bir insan olarak herkesle aynı frekansta iletişim kuramayabilirsiniz. Bunun sebebi sizin “yanlış” olmanız değil; herkesin hayata ve ilişkilere bakış açısının farklı olmasıdır.
İnsanların yüzeysel konularla meşgul olduğunu, iletişim kurarken çoğu zaman samimiyetsiz davrandığını düşünmeniz, hayata dair sorgulayıcı bir bakış açısına sahip olduğunuzu gösteriyor. Ancak bu durum, herkesin sizin gibi düşünmediği gerçeğini de yansıtıyor olabilir. Örneğin, bazı insanlar için gündelik konular hakkında konuşmak, bir bağ kurmanın basit bir yoludur. Bu tür davranışlar bazen samimiyetsiz görünebilir; fakat bu, o kişilerin duygularının veya düşüncelerinin derin olmadığını kanıtlamaz. İnsanlar farklı şekillerde iletişim kurar ve bu, onların kendi yöntemleridir.
Yalnızlık hissine kapıldığınızda, bunun sizin varoluşunuzla ilgili olmadığını hatırlamak önemlidir. Derin düşünen bireylerin zaman zaman bu hissi yaşaması normaldir. Bu, sizin dünyayı daha farklı bir şekilde algılamanızdan kaynaklanıyor olabilir. Ancak bu durum, sizin gibi düşünen ve hisseden başka insanların olmadığı anlamına gelmez. Bazen, sizinle benzer düşüncelere sahip kişilerle karşılaşmak için kendinize zaman tanımanız gerekebilir.
Kitapta bahsedilen “insanların bir şeyleri önemseme çabası” ve “yüzeysel iletişim” konuları üzerine yaptığınız gözlemler, hayata dair detaylı bir analiz yapabildiğinizi gösteriyor. Ancak bu durumlar üzerine fazla yoğunlaşmak, kendinizi daha yalnız hissetmenize neden olabilir. İnsanların davranışlarını ve hayatın işleyişini anlamaya çalışırken, kendinize şu soruyu sormanız faydalı olabilir: “Bu düşünceler benim yaşamımı nasıl etkiliyor? Beni besleyen bir yanı var mı, yoksa sadece yük mü oluşturuyor?” Bu tür bir içsel sorgulama, hissettiklerinizi anlamlandırmanıza ve belki de daha farklı bir bakış açısı kazanmanıza yardımcı olabilir.
Toplumda yer bulmak, herkes için farklı anlamlar taşır. Bazı insanlar, başkalarının beklentilerine göre davranarak bir aidiyet duygusu arar; bazıları ise kendi doğrularını yaşayıp, doğal bir şekilde uyumlanır. Siz de kendinizi, bu dengeyi ararken bulmuş olabilirsiniz. Herkes gibi olma zorunluluğu hissetmek yerine, kendi özgünlüğünüzü kabul ederek bu yolculuğu daha anlamlı hale getirebilirsiniz.
Son olarak, derin düşüncelerinizin ve sorgulamalarınızın değerli olduğunu unutmamalısınız. Bu özellikleriniz, sizin kendinizi ve çevrenizi daha iyi anlamanızı sağlar. Ancak bu düşünceler bazen yıpratıcı hale gelebilir. Böyle durumlarda, bir mola vermek, sizi zorlayan konulara odaklanmak yerine, iyi hissetmenizi sağlayacak aktiviteler yapmak faydalı olabilir. Terapiye devam ettiğinizi belirtmişsiniz; bu, yaşadığınız duygusal karmaşıklıkları çözümlemede büyük bir destek sağlayacaktır.
Umarım cevabım faydalı olmuştur. Değerlendirilmesini istediğiniz farklı bir soru veya aklınıza takılanları sorabilirsiniz. 🌱
Sevgiler,
Psikolog Betül Canbel
Cevabınızı için teşekkürler, gerçekten birçok konuda derinlere inmeyi seviyorum. Bunu kendimi keşfetme fırsatı olarak görüyorum ama dediğiniz gibi bazen bir yük olabiliyor.
Yorumlar
Gizli Kullanıcı
Ek olarak terapistimle bu konuyu tartıştığımda kendimi diğer insanlardan ayrı kılmayı istediğimi fark ettim. Aslında kendi içimde yetersizlik ve değersizlik duyguları ile çırpındığımı, bu hisleri de kendimi ötekileştirerek bastırmaya çalıştığımı keşfettim. Aynı zamanda yazdıklarınızın da doğruluk payı yok değil, her insanın hayatı yaşama biçimi farklıdır ve derin sohbetler kurabileceğim insanlar bulmak, kolayca bulabilenlere kıyasla daha zordur. Aklıma takılan bir soru ise benim niçin derin sohbetler kurmayı bu denli isteyor oluşum ve yüzeysel sohbetlerde bu denli kendimi yalnız hissediyor oluşum. Kimi derin insanlar yüzeysel sohbetlerden de zevk alabilirler ama öyle çok anlaşılma ihtiyacım var ki sanırım buna bir sabrım kalmamış durumda. Ve sanırım kendi cevabımı da kendim verdim. Tekrar yanıtınız ve oluşturduğunuz farkındalık için teşekkür ederim 🌱
17 Aralık 2024 21:20Psk. Betül Canbel
Merhaba Sevgili Danışan🌻 Yazdıklarınızı son olarak toparlarsak yetersizlik ve değersizlik duyguları, yalnızlık hissiyatı ve anlaşılma ihtiyaçlarınız üzerine düşündüğünüz, farkındalıklarınızın oluşmaya başladığını görüyorum. Bunlar doğrultusunda kendinizi anlama ihtiyacınız ile terapilerinize devam etmeniz ve bunları terapistiniz ile açıkça konuşmanız, burada soru sorarak tekrar bir adım atma çabanız takdire şayan. Kendinizi bol bol keşfettiğiniz ve iyi hissettiğiniz zamanlar diliyorum. Cevabımın sizlerde farkındalık oluşturmasına sevindim. Tekrar aklınıza takılan bir soru veya söylemek istediğiniz bir şey olursa iletişime geçebilirsiniz. 🌺 Sevgiler, Psikolog Betül Canbel
18 Aralık 2024 10:46