Cesaretlendirilmek için neye ihtiyacım var
Merhaba ben hep dolu dolu arkadaş ortamları güzel sohbetler aktif bir hayat istiyordum ama hep içe dönük sessiz sakin kendini ifade konusunda eksikleri olan biriydim hazır cevap hiç yok bende. Hayata uyum konusunda eksiklerim var her şeye yetişmek zorundaymışım yapmak zorunda olsam her şey mükemmel olmalı kimseye hata yapmamalı hep uyumlu olmalı gibi kalıplarını fark ettim. Eski ilişkimde çok hata yapılmasına çok fazla fedakarlık etmeme hala saygısızlıklara göz yummama o ilişkide kalmaya devam etmemde tüm bunların izlerini buluyorum. Sessiz sakin kalmaya ihtiyacım oluyor donma tepkisi gösteriyorum o an ya çekip gitsem yalnız kalacağım onun gibisini bulamayacağım çünkü hayatımda gerçekten kimse kalmadı. Korkularım yüzünden hep teslim oluyorum 1 senedir ayrıyız. O ayrılmıştı. Tabi ki bu kadar şeye sessiz kaldığım için bir yerde de hiç gülemedim tüm hata bana yüklendi zaten beklentilerimiz de uymuyordu. Ben hep uyumlu olan taraftım o da kendince fedakarlık yapmıştı. Birbirimizi çok anlayamadık. Bitti. Ben 1 senedir tek başıma tüm olanları atlatmaya çalışıyorum. Potansiyelimi kullanamıyorum korkularım çok var o çok sosyal ben içe dönük onun çevresi çok kalabalık bense yapayalnız biriyim.
Böyle söyleyince biliyorum saçma duruyor ama hayatın içinde bunları yaşarken çok zorlanıyorum. Duygusal olarak bu duruma yenilmekten çok korkuyorum. Kendi yolumu çizmek zorundayım evet ama nereden başlamam bunları nasıl atlatıp devam etmem konusunda çok yorgunum. Zihnim hep o kişide ama mantığım elimden tutuyor hep. Hep yeni bir yol var diyor ama o yol da bana uymazsa ne tarafa gidersem gideyim hep hayal kırıklığı olacak biliyorum. Acını seçmekte özgürsün lafı gibi. Ama ben bu seçim konusunda çok kararsızım ya ben o yolu yürürken o dönerse diyorum bu karanlıkta kalakaldım şimdi nasıl kendime dönerim ben kimim ne istiyorum bilmiyorum cevabınız için şimdiden teşekkür ederim
Bu soru 9 Temmuz 2025 17:36 tarihinde Psikolog İrem Gülsün Zengin tarafından cevaplandı.
- Paylaş:
Merhaba Sevgili Danışanım,
Paylaştıkların, iç dünyanda derin ve uzun süredir taşınan duygularla karşı karşıya olduğunu gösteriyor. İçtenliğin ve bu karmaşayı ifade edebilme gücün çok kıymetli. Yazdıklarını dikkatle okuduğumda görüyorum ki yaşadığın yalnızlık, hayal kırıklıkları, geçmiş ilişki deneyiminin izleri ve kendini gerçekleştirme arzun birbiriyle iç içe geçmiş durumda. Her biri üzerine düşünmek, anlamlandırmak ve şefkatle yaklaşmak için zaman ve alan gerekiyor. Gel şimdi birlikte bu katmanlara biraz yakından bakalım.
Hepimizin içinde bir parçamız sosyal, dışa dönük, hareketli hayatlara özenebilir. Ama bu, içe dönük biri olmanın kötü ya da yetersiz olduğu anlamına gelmez. Sen kendini “kendini ifade edemeyen, hazırcevap olmayan” biri olarak tanımlıyorsun. Oysa bunlar birer “eksiklik” değil, kişilik özellikleridir. Toplumun "aktif, sosyal ve konuşkan" olmayı yücelten yapısı, daha içine dönük bireylerin kendilerini dışlanmış gibi hissetmesine neden olabilir. Fakat aslında senin gibi düşünen, hisseden ve yaşayan çok fazla insan var. Önemli olan, “kendin olmayı” küçük görmeden, senin doğana uygun bir yaşam kurabilmek.
Bahsettiğin mükemmeliyetçilik, hata yapmaktan korkma, hep uyumlu olma çabası gibi eğilimler çoğu zaman çocuklukta, özellikle onay almak için çaba gösterilen ortamlarda gelişir. Bu kalıplar, ilerleyen yaşlarda ilişkilerimize de taşınır. Eski partnerine fazlasıyla tahammül etmek, kendi sınırlarının ihlal edilmesine rağmen ilişkide kalmak bu kalıpların bir sonucu olabilir. Çünkü “eğer terk edilirsem, yalnız kalırsam, bir daha kimse beni istemez” düşüncesi çok baskın hale gelir ve kişi, zarar görse bile kalmayı seçer. Bu bir zayıflık değil, öğrenilmiş bir hayatta kalma tepkisidir.
Sözünü ettiğin "donma hali", aslında tehlike algısıyla birlikte vücudun verdiği otomatik bir yanıt. Kaçmak ya da savaşmak mümkün olmadığında, zihin ve beden "donarak" varlığı korumaya çalışır. Bu durum, kişinin "sessizliğe gömülmesi", "tepkisizleşmesi" ya da "kendini ifade edememesi" şeklinde yaşanabilir. Zamanla bu hal, sosyal ortamlardan kaçınmaya, yeni ilişkiler kurmakta zorlanmaya ve hayata karşı güvensizlik geliştirmeye dönüşebilir.
1 yıl geçmesine rağmen yaşadıklarını hâlâ sırtında taşıyor olman, duygusal olarak çok derin bir bağ kurduğunun ve bu bağın senin için ne kadar belirleyici olduğunun bir göstergesi. Ancak burada önemli olan şu: Bu kişi, sana senin arzu ettiğin değeri, emeği ya da duygusal emeği sunamamış. Yani seni "yalnız bırakmayan", ama yanında da tam olarak olmayan birine tutunmak; iyileşmeyi ertelemek anlamına geliyor olabilir. Bu süreçte ona değil, onunla birlikte kaybettiklerine, örneğin hayallerine, umuduna, değerli hissetme arayışına üzülüyor olabilirsin.
“Potansiyelini kullanamamak” demen, içinde hâlâ bir yaşam enerjisi olduğunu gösteriyor. Senin şu anki ruh halin, yorgun ama umudu olan bir zihnin sesi gibi. Evet, belirsizlik korkutucu. Evet, yeni yolların da zorlayıcı yanları var. Ama sen zaten yola çıkmışsın. Kendine şu soruyu sorabilirsin: “Şu an her şey kötü olsa bile, yine de kendim için küçük bir adım atabilir miyim?” Belki bu, bir sabah yürüyüşü olur, belki bir günlüğe yazmak, belki bir eğitim araştırmak. Bu küçük eylemler, zihninde yankılanan o “sus artık” sesine karşı senin elinde tuttuğun küçük bir fener olabilir.
Yorgun hissetmen çok doğal çünkü uzun zamandır içsel bir savaş veriyorsun. Sana önerim şu olurdu: Bu yolculukta yanında profesyonel bir destek olması, duygularını hem anlaman hem de düzenlemen açısından sana çok iyi gelebilir.Unutma, karanlıkta yürüyen birinin cesareti, ışık arayan birinin umudundan daha kıymetli olabilir. Bu yolculukta yalnız olmadığını bilmeni isterim. Dilersen tekrar yazabilirsin ve birlikte düşünmeye devam edebiliriz.
Sevgilerimle🌺
Psikolog İrem Gülsün Zengin