Çocukluğum aklıma gelince gözlerim doluyo o anları iyi hatırlamak için ne yapabilirim
Çocukluğumda yaşadığım bazı kötü anılar hatırlıyorum . Dedemlerle birlikte yaşıyorduk ve bu bize kapanmaz yaralar açtı . Hatırlamadığım da birçok şey var tabii ki ama ne zaman çocukluğum aklıma gelse gözlerim dolar . Bunu değiştirmek için ne yapabilirim hayatımda hatırlamadığım olayların beni etkilemedi nedendir , nasıl iyi olabilirim nasıl iyileşebilirim ? Şu anımı ve geleceğimi iyileştirmek istiyorum . Bu nasıl mümkün olabilir yardımcı olun lütfen ……
Bu soru 31 Mayıs 2025 12:09 tarihinde Psikolog Betül Canbel tarafından cevaplandı.
- Paylaş:
Merhaba Sevgili Danışan,
Çocuklukta, özellikle de güvenilen aile büyükleriyle yaşanan zorluklar insanın iç dünyasında öyle sessiz yankılar bırakıyor ki; bazen yıllar geçse de izi silinmiyor. Sanki içinde küçük bir çocuk hâlâ orada, size gözyaşlarıyla sesleniyor gibi… Göremediğimiz, hatırlayamadığımız anılarımız da zaman zaman günlük hayatımızı gizliden gizliye etkileyebilir. Bazı deneyimler öyle savunmasız hissettirir ki zihin, kendini korumak için onları sisli bir perdenin ardına saklayabilir. Fakat bu, duygulardan veya bedenden tamamen silindikleri anlamına gelmez. Yorucu ya da huzursuz hisler, sebepsiz kaygılar, tetiklenen anılar… Hep bu gölge oyunlarının bir parçası olabilir. O yüzden “Hatırlayamadığım olaylar beni niye etkiliyor?” sorunuzda da haklı bir çaresizlik var. Çünkü zihin hatırlamasa da bedenin ve ruhun bir hafızası var. Belki de o küçük çocuğun korkusu, yalnızlığı, o anı hatırlamasan bile zaman zaman iç dünyanıza fısıldıyor.Çocukluk anıları, özellikle de travmatik olanlar, zihnimizin en derin odalarında gizlidir. Unuttuğumuzu sandığımız birçok şey aslında bedenimizde, tepkilerimizde, seçimlerimizde ve hatta gözlerimizdeki doluluğun nedeninde yaşamaya devam eder.
Hatırlamadığın anıların bile seni etkilemesi çok doğaldır çünkü beyin, duygusal travmayı kelimelerle değil, duygularla depolar. Her ne kadar bilinçli zihnin “o anı unuttuğunu” düşünse de, bedenin ve ruhun o anlara tepki vermeye devam eder.
Çocuklukta yaşadığın şeyleri hatırladığında gözlerinin dolması bir zayıflık değil; çok güçlü bir duygusal farkındalıktır. Bu gözyaşları, içinde hâlâ iyileşmeyi bekleyen o küçük çocuğun “beni hatırla, beni iyileştir” çığlığıdır. O sesi susturmaya değil, duymaya çalış. Çünkü bastırılan duygular kaybolmaz, sadece farklı şekillerde yüzeye çıkar.
Yapabileceğin ilk şeylerden biri:
Küçük haline bir mektup yazmak.
O an neler hissetmişti?
Ne söylemek isterdi ama söyleyememişti?
Ona bugünden ne söylemek istersin?
Mektubu yazarken ağlamak serbest. Hatta ağlamak, bu sürecin en iyileştirici kısmıdır.
Bazen hatırlamadığımız şeyler, davranışlarımızla, ilişkilerimizle ya da kendimizle kurduğumuz dille açığa çıkar. Mesela:
Kendini sürekli yetersiz hissetmek,
Güvende olmamak,
Sevilmeye layık olmadığını düşünmek,
Aşırı uyum sağlamak ya da çatışmalardan kaçmak…
Tüm bu duygu kalıpları, çocuklukta yeterince sevilmemek, ihmal edilmek, eleştirilmek gibi deneyimlerin sessiz yankılarıdır. Yani hatırlamıyor olman, seni etkilemediği anlamına gelmez. Ama etkiliyor olması da asla kaderin olduğu anlamına gelmez. Bu döngüleri fark ettikçe dönüştürme gücün artar.
Çocukluğunda belki de yeterince oyun oynamadın, koşamadın, sarılınmadın ya da “aferin” almadın… Bu eksikleri bugün tamamlamak mümkün olmasa da, beynin ve bedenin hâlâ olumlu yeni deneyimleri öğrenebilir.
Bunun için şunu yapabilirsin:
Kendine küçük ama derinlikli “iyileştirici deneyimler” yarat.
Bir çocuğun oynadığı parkta otur ve o neşe seslerini dinle.
Sevdiğin bir çocukluk yemeğini kendin pişir ve küçük haline “bunu senin için yaptım” de.
Bir çocukluk fotoğrafını seç ve ona sarılıyormuş gibi elinde tutarak gözlerini kapat.
Bunlar anlamsız gibi görünse de, beynin geçmişi yeniden yazmak için duygusal bağ kurulan yeni anılara ihtiyaç duyar. Bu anılar, kırık parçaların arasına örülmüş altın gibi tamir edici olur.
İçsel çocuk meditasyonu da yapabilirsin.
Bu çalışmalarda gözlerini kapatıp çocukluk evine gidiyorsun. Küçük halini orada görüyorsun. Ona yaklaşıp “Ben senin büyümüş halinim. Artık yalnız değilsin” diyorsun. Bu çalışmaları hem yazılı yapabilirsin hem de meditasyon videoları ile destekleyebilirsin. Belki başta zor gelebilir ama her defasında daha güvenli hale gelir. Sen içindeki çocuğun ebeveyni olabilirsin.
Çocuklukta en temel ihtiyaç güvenli bağlanmaydı. Eğer bu ihtiyaç eksikse, bugünkü ilişkilerde de aynı güven sorunları yaşanabilir. Bu yüzden artık yetişkinliğinde, seni koşulsuz kabul eden, seni duyan ve seni sen olduğun için seven insanlara yönelmek, çocukluk yaralarının pansumanı olur.
Bazen travmatik anılar bilinçdışında o kadar derine gömülür ki, onların etkisini yalnızca düşünerek ya da yazarak çözmek zorlaşır. Bu noktada travma odaklı terapi (EMDR gibi) ya da Dinamik veya Bilişsel Davranışçı Terapi gibi yöntemlerle, geçmişin zihinsel değil, duygusal ve bedensel etkilerini de çalışmak mümkün olur. Eğer böyle bir desteğe erişimin olursa, bu tarz bir yönü tercih edebilirsin.
Senin hikâyen yalnızca kötü anılardan ibaret değil. Evet, bazı anılar çok acı olabilir. Ama sen o anılarda kalan bir karakter değil, bugün kendi hikâyesini yeniden yazan bir anlatıcısın. Şimdi bu yazdıklarınla birlikte yeni bir bölüm açabilirsin.
Kendine şu cümleyi tekrarla:
“Geçmişte bana yapılanları kontrol edemezdim ama bugün kendime nasıl davranacağımı seçebilirim.”
Birçok insan yaşadığı şeyleri bastırarak, hissetmemeye çalışarak yaşıyor. Ama sen bu kadar dürüstçe, açıkça ve iyileşmek isteyerek yazmışsın. Bu, büyük bir adım. Şunu unutma: Sen iyileşmek için yola çıkmış bir yaralısın. Ve bu yolculukta zaman zaman ağlamak, geçmişe dönmek, üzülmek çok normal. Ama her duygunun içinde bir iyileşme kıvılcımı var. Sen o kıvılcımı fark ettiğin anda, o artık büyüyebilir.
Umarım cevabım faydalı olmuştur. Aklına takılanlar veya değerlendirilmesini istediğin farklı sorular varsa yeni bir soru oluşturabilirsin.
Sevgiler,
Psikolog Betül Canbel