Çok mükemmelliyetçiyim ve gereksiz takıntılıyım ve çok kafaya takıyorum
Merhaba ben gereksiz mükemmelliyetçiliğimden ve takıntılı huylarımdan bıktım. Gereksizce her şeyi taktığımdan dolayı da bazen uyumakta zorluk çekiyorum, sınavlarda bazne dalıyroum ve sınavlarımı yetiştiremiyorum.
Öncelikle mükemmelliyetçiliğimden başlayacağım ve diğer konulara bağlayacağım. Aslında bu biraz da ailem yüzünden çünkü büyürken her zaman beni en iyisi ol diyerek büyüttüler ve ilkokulda hiç kimse ders çalışmazken babam bana günlük olarka sürekli test çözdürürdü. İlkokulu sınıf birincisi olarak bitirdim. Herkes her zaman "Sıla neden her şeye katılıyor?" , "Yalaka." gibi lakaplar takardı. Çünkü mesela bir yarışma olurdu ben katılırdım. Bir program olurdu girerdim. Başkanlık seçimi olurdu katılırdım. Küçük çaplı olanları kazanırdım ama başkanlık seçimi gibi şeyleri kazanamamıştım o zamanlar ve gerçekten belki ben kendime fazla yükleniyorum ama her zaman kendim birdahaki sene başkan olmalıyım derdim. Daha sonra ortaokula geçtiğimde tek denemede bursluluk sınavını kazandım. Daha sonra karantina girdi hayatımıza.
O hastalık korkusunun ve yalnızlığın da getirdiği şeylerle nasıl tanımlanır bilmiyorum ama sanarım bunalıma girdim. Kendimi sevmedim. Çevreden bıktım. Aslında ergenlikten dolayı da olabilirdi ama o dönemler çok zor düşünceler içine girdim ve dolayısıyla derslerimde düşmüştü. Başarısız bir öğrenci olmuştum. Hatta bir keresinde sırt bölgemde kabarmalar olmuştu. Doktor fazla stres flaan fistan demişti. Sonra işte ortaokuluda bu şekilde bunalımda geçirdim. Son senemde eski sınıf öğretmenim sağ olsun benim durhunluğumun nedenini bana sormuştu ve benimle saatlerce ilgilenmişti. Onun sayesinde belki de şimdi buradayım. O dönemler ailem bile görmezden gelmişti. Benim durumumu. Abim de bu tarz şeyler yaşıyordu. Daha sonra bir sroun ortaya çıkmıştı ve babamlar yakalamıştı. O zaman abim psikoloğa gitmek istemişti. Ben de ondan cesaret alıp bende istiyorum demiştim.
Abim işte düşünmekten uyuyamıyorum, donup kalıyorum falan diye anlatıyordu annemlere, ben de ben de de oluyor diyordum. Bahsettiği yakındığı her durumu bende yaşamıştım. Ama abimi gönderdiler ve beni göndermediler. Daha sonraki zamanlarda bir gece patlamıştım. Ağlıyordum. Çok şiddetli bir şekilde. Daha sonra ailemin yanımda olmasını istediğim için odamdan çıkıp salona gittim. Babam vardı sadece. Madem abime destek oluyorlar bana da olurlar diye düşündüm. Babamın yanına gititm ve gerçekten ilgilendi. Ya da ilgileniyormuş gibi yaptı. Sadece işte takma. Çok yaktığın için oluyor. Kendini şartlandırıyorsun demişti. Başımı falan da okşamıştı o zaman ona kanmıştım sanarım. Şimdiki zamanlarda babamın bu konu hşç umrunda değil. O zaman bana bir şey olursa gel bana anlat ben arkandayım gibi şeyler söylemişti. Hatta istersen seni de gönderelim psikoloğa falan demişti. Tabi dediklerinin hepsi yalanmış. Dediklerinin hiçbirinin arkasında durmadı. Mesela bir dert anlatıyorum hemen sinirlenip üste çıkmaya çalışıyor, dinlemiyor, başından savıyor ve bunalr beni gerçekten üzüyor. Şuan lisedeyim ve yine birincilikle bitiryorum dönemleri ama hepsini annem babam mutlu olsun, gururlu olsun. Abimin notları düşük geldiğinde üzüldükleri gibi üzülmesinler, emekelri boşa çıkmasın amacım. Ama onu belgelerini, başarı belgelerini getirdiğimde aferin diyip geçiyorlar. Sınıftaki en yüksek notu alıyorum, niyr yüz değil diyorlar. Düşük aldığımda da en kötüsü ben oluyorum. Düşük dediğimde 70 falan. Lisedeki çoğu kişinin en iyi notları bazen 70 oluyor. Gerçekten anlayamıyorum. Ne yaparsam ailemi düşünüyorum. Mesela okulda bir şey yapıyoruz. Çalışmada, provalarda yanlış harketler kesinlikle yapamam, şaka bile yapamam hatta arkadşalarımla fısıltıyal bile konuşamam. Neden? Çünkü ailem öğrenirse bana oaln güvenleri zedelenir. Babam öğretmenlerimle içli dışlı olup bizi takip eder.
Hatta bir keresinde abim kurstan çıkarken onu izlemiştik. Gerçekten kurstan mı çıkıyor diye. Mesela derste bir soruyu yanlış yapıyorum. O zaman suçluluktan uyuyamıyorum ve ne zaman o hocanın dersine girsek o yanlışı hatırlayıp beni aşağılayacakmış gibi hissediyorum. Çünkü arkadaşlarımın ve öğretmenlerin gözü benim üzerimde. Çünkğ ben onu öğrencisiyim ama ben sadece bir insanım. Robot değilim, bazen hata yapabilirim. Duygularım var ve herkes bunları unutuyor. Bana robotmuşum gibi, duygusuz biriymişim gibi davranıp laflar atıyorlar. Bazen bana insan değilsin manasında atıflarda bulunuyorlar ve brn bunlardan gerçekten bıktım. Yaptığım en ufak şeyi bile her gün düşünüyorum. Bunların yanında çok saçma bir takıntı tarzı bir şeyim daha var. Mesela çekirdek çitliyoruz. O sırada çitlediğim çekirdeği ön sağ dişimle çitlediysem ondan sonra çitleyeceğim çekirdeği soldakiyle çitlemem lazım. Mesela bşr lokmayı ağzımın sağ tarafıyla çiğnediysem diğer lokmayı sol tarafla çiğnemem lazım.
Bir parmağımı bile kütletirsem vücudumda kütletebildiğim her yeri kütletmem gerek. Eğer yapmazsam bu saydıklarımı değişik bir his geliyor yani nasıl anlatsam... Hani sabah kalktığımızda vücudumuzu esnetmeden önce değişik bi sırt ağrısı tarzı bir şey hissederiz ya o tarz çok rahatsız edici bir şey ve tüm vücudumu etkiliyor. Böyle irkilme falan geliyor ve gerçekten bazen toplum içinde de bu hissiyat gelince zoe surumda kalıyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum. Bu hislerle, düşüncelerle naısl başa çıkacağımı anlayamıyorum. Şimdiden bunu okuduğunuz için teşekkür ederim.
Bu soru 3 Haziran 2025 11:32 tarihinde Psikolog Betül Canbel tarafından cevaplandı.
- Paylaş:
Merhaba Sevgili Danışan,
Yazdıklarında yaşadığın yoğun baskıyı, iç sıkışmasını ve yalnızlığını çok net anlayabiliyorum. Öncelikle şunu bilmeni isterim: Hissettiklerin abartılı değil, tepkilerin yersiz değil, senin yaşadığın hiçbir şey “gereksiz” değil. Bunların hepsi anlamlı. Senin bu kadar genç yaşta bu duygularla yüzleşiyor olman, fark etmeye çalışman çok kıymetli bir adım.
Senin hikâyen aslında birçok “başarılı” görünen çocuğun iç dünyasında yaşadıklarıyla çok benzer ama bir o kadar da kendine özgü. Ailenden, özellikle babandan gelen “en iyisi sen olmalısın” baskısıyla başlayan bu hikâye, zamanla senin içselleştirdiğin ve kendine yönelttiğin bir baskıya dönüşmüş gibi görünüyor. İlkokulda sınıf birincisi olman, etkinliklere katılman, başarıların aslında sadece senin potansiyelini değil, aynı zamanda “onay alma” ihtiyacını da gösteriyor. Çünkü bir çocuğun ihtiyacı sadece alkış almak değil, yaptığı şeyin sonunda bir duygusal destek, bir kabul, bir takdir görmek. Ama sen bu başarıların sonunda beklediğin duygusal karşılığı alamamışsın. Hatta zaman zaman küçük görülmüş, alay edilmiş, ‘yalaka’ gibi yakıştırmalarla incitilmişsin. Bu da doğal olarak içinde hem bir “daha iyi olmalıyım” inadı, hem de “neden beni bu kadar hırpalıyorlar” sorusu doğurmuş.
Ortaokul dönemine geldiğimizde, pandemiyle birlikte yalnızlık, kaygı ve bunalım gibi duyguların ağırlaştığını ifade ediyorsun. Bu dönem, birçok kişi için zor geçti. Ama senin gibi zaten içinde yüksek beklentiyle yaşayan, sürekli başarmaya şartlanmış birisi için bu kapanma hali daha da zorlayıcı olmuştur. Ders başarısındaki düşüş, bedensel tepkiler (sırt kabarması gibi), kendini sevmeme hissi –bunların hepsi birikmiş duyguların dışa vurumları. En çok da “anlaşılmama” hissiyle baş başa kaldığını görüyorum. Ailene kendini ifade etmeye çalıştığında “takma kafana” gibi üstünkörü tepkiler almışsın. Bu da seni daha çok içine döndürmüş. Babandan o gün gördüğün küçük bir şefkat anı sana umut olmuş, belki “beni gerçekten anlıyor” demek istemişsin ama zamanla onun da ilgisinin azaldığını gördükçe hayal kırıklığın büyümüş.
Bu noktada şunu çok iyi anlıyorum: Sen sadece anlaşılmak istedin. Bir yetişkinin gerçekten kalbini duymasını, seni önemsemesini, “hadi birlikte bakalım neler oluyor” demesini bekledin. Ama bu ilgiyi alamadıkça, içindeki değersizlik duygusu daha da derinleşmiş. Şimdi de başarılarını sadece “ailem üzülsün istemiyorum” diye sürdürüyorsun. Bu da başarılarının seni değil, başkalarını mutlu etmek için olduğunu gösteriyor. Oysa her çabanın sonunda senin de sevilmeye, takdir edilmeye, yorulduğunda yanında bir omuza ihtiyacın var. Ama bu ihtiyaçların görünmüyor gibi. Belki seni hep “başarılı” diye tanımladıkları için, duygusal ihtiyaçların yok sayılıyor. Bu çok yorucu bir durum.
Sınıftaki en yüksek notları alsan da, küçük bir hatanda “en kötü” ilan edilmen seni zamanla kendine karşı çok acımasız biri yapmış olabilir. Başkalarının senin üzerinde bu kadar kontrol hissi yaratması, kendini sürekli izleniyor gibi hissetmene, hata yapmaktan korkmana, hatta ufacık bir yanlışta “suçluluk” yaşamana neden olmuş. Bu da beraberinde hem mükemmeliyetçiliği hem de takıntılı davranışları getirmiş. Çünkü zihnin şöyle diyor olabilir: “Hata yaparsam sevgi görmem, hata yaparsam değersiz olurum, hata yaparsam yalnız kalırım.” Bu inançlar seni uyutmayan, seni sıkan ve her gün aynı düşüncelere hapseden zihinsel kalıplar haline gelmiş. Bu kalıplarla yaşamak gerçekten yorucu. Ama değiştirilebilir. Bu mümkün.
Yazının sonlarına doğru bahsettiğin çekirdek çitleme ya da parmak kütletme gibi davranışlar, aslında zihinsel gerginliğinin bedensel bir dışavurumu. Bunlar obsesif kompulsif belirtilere benziyor. Zihnin, rahatlayabilmek için bir ritüel oluşturuyor ve onu uygulamazsan “bir şeyler eksik kalmış gibi” hissettiren o huzursuzluk ortaya çıkıyor. Bu tür belirtiler, stresin ve kontrol edemediğin duyguların yoğunluğundan doğar. Yani aslında senin vücudun sana “çok sıkıldım, bu yük bana fazla geliyor” demeye çalışıyor. Senin bu tepkilerin “saçma” değil, anlamlı. Bir mesaj taşıyor. Seni rahatlatmak istiyor ama yanlış yoldan yapıyor bunu. Bu döngüyü kırmak için ilk adım, bu davranışları fark etmek ve altında yatan duyguları keşfetmek. Bunu tek başına yapmak zorunda değilsin. Psikolojik danışmanlık alman, bu alışkanlıkların neden geliştiğini anlaman ve yerlerine daha sağlıklı baş etme yolları koyman için çok değerli olur.
Peki, bundan sonra ne yapabilirsin?
Öncelikle şunu unutma: Senin yaşadığın bu durumlar asla senin suçun değil. Ne takıntıların, ne mükemmeliyetçiliğin, ne de uyuyamaman. Bunlar hepsi zaman içinde şekillenmiş ve seni korumaya çalışan savunmalar. Ama artık seni korumaktan çok seni yoruyorlar. Bu yüzden artık kendi sesini duymanın zamanı geldi. Önce kendin için başarılı olmayı öğrenmelisin. Ailenin onayına ihtiyaç duyduğun bu düzeni yavaş yavaş bırakman gerekiyor. Bu kolay değil, farkındayım. Ama küçük adımlarla başlayabilirsin. Örneğin; bir gün boyunca sadece kendin için bir şey yap. Sırf senin hoşuna gideceği için. Not almak, bir çiçek almak, resim çizmek, yürüyüşe çıkmak… Sadece senin gönlün olsun diye. Bu, senin varoluşuna küçük ama güçlü bir onaydır.
Ayrıca, şu anda yaşadığın tüm bu duygu yoğunluğunu paylaşabileceğin bir uzman desteğine ihtiyacın olduğunu da belirtmek isterim. Çünkü yazdıkların sadece psikolojik değil, zamanla ruhsal ve fiziksel sağlığını da etkileyen bir yük haline gelmiş. Bir psikoloğa ulaşabilirsen, duygularını bastırmadan anlatabileceğin bir ortamda içindeki düğümleri çözebilir, sağlıklı baş etme yolları öğrenebilirsin. Özellikle takıntılı düşünceler ve mükemmeliyetçi kalıplar, üzerinde çalışıldığında gerçekten hafifliyor. Çünkü senin gibi farkındalık sahibi gençler, değişim için çok daha açık ve güçlü oluyor.
Sevgili danışan, sen sadece başarılı değil, aynı zamanda çok derin, çok duyarlı ve çok güçlü bir gençsin. Bu yaşında yaşadığın her şey, seni yormak için değil, seni geliştirmek için kapında durmuş olabilir. Şimdi onlarla barışmanın, ama artık seni yormayacak yollarla baş etmenin zamanı. Dilersen yeni bir soru oluşturabilir, yaşadığın belirli duygular hakkında daha fazla konuşabilirsin. Unutma, sen bir robottan fazlasısın: Bir kalbin, bir ruhun ve iyileşmeyi hak eden bir iç dünyan var.
Sevgiler,
Psikolog Betül Canbel
İhtiyaç duyduğum desteği bu cevapta bulmuş gibi hissettim.
Yorumlar
Gizli Kullanıcı
Cevabınız için çok teşekkür ederim. Gerçekten burada yazanları kalbimde hissettim. Birilerine kendimi anlatmak çok iyi geldi.
3 Haziran 2025 18:48