• Anasayfa
  • Sorular
  • Daha sağlıklı ılıskılerım olması ıcın nasıl davranmalıyım?
Romantik İlişkiler

Daha sağlıklı ılıskılerım olması ıcın nasıl davranmalıyım?

Gizli Kullanıcı20 Ekim 2025 11:36

Merhabalar

Öncelikle sorularımızı özenle ve detaylı bır sekılde dınleyıp cevapladıgınız ıcın tesekkur ederım. Daha onceden onlıne veya yuzyuze bır psıkolog veya psıkıyatrı deneyımım olmadı. Gectıgımız gunlerde bır soru sormustum cevabı benı cok tatmın etmıstı ama devamında daha ne yapabılırım sorularını aklıma getırdı. Bu konuda da yardımcı olucagınıza ınanıyorum. İzninizle soruma geçiyorum.

Kaygılı bağlanan bırı oldugumu düşünüyorum. Sürekli eski sevgilimi darlar; neredesin görüntülü ara, eve geç, o kişiyle takılma, buraya gıtme gıbı bır cok sacma hareketlerım vardı. Bunların altyapısında eskı sevgılımın cok guven vermedıgını ayrıca sadakatsız yalancı bırı oldugunuda soylersek yalan olmaz. Guven olusturmadıgı ıcın ben kendımı tutmaya calıssam da bu hareketlerımden kurtulamadım. Aynı zamanda boyle bır ılıskıyı senelerce devam ettırdık bu sekılde. Yatırım yapan, ılgı gosteren, sureklı fedakarlık gosteren tarafta bendım. Hal boyle olunca tabiki ayrıldı benden, sıkıya gelemedi. Karsımdakı ınsan ıster guven versın ıster guven vermesın benım o sekılde hayatına mudahale etmem bastan sona yanlıs farkındayım. Ama kendımı tutamıyorum. Bu durumda ne yapılabılır?

Bir oncekı psikolog;

''Bazen duygusal olarak uzak, fazla kontrollü, duygularını çok göstermeyen ama çocuğuna “her şeyini sağladığı” bir ebeveyn modeli de duygusal güveni zedeleyebilir. Bu durumda çocuk fiziksel olarak güvende hisseder ama duygusal olarak yalnız kalabilir.'' diye belirtmişti. Ben bunun ustesınden nasıl gelebılırım. Gerçekten sağlıklı dusunen saglıklı kararlar verebılen bırı olmak ıstıyorum. Yaptıgımın yanlıs oldugunu bıle bıle kaygılı baglanan bırı olmaktan kurtulmak ıstıyorum. Bitmesine ragmen ılıskımızı hala dusunuyorum. sureklı yatırım yapan fedakarlık yapan taraf ben olmama ragmen. Ve karsımdakı ınsanın yalanlarına aldatmalarına maruz kalmama ragmen hala boyle bır ılıskı neden dusunuyorum. Bu dusuncelerden nasıl kurtulacagım hakkında bana somut ornekler vererek detaylı anlatarak izah edersenız cok sevınırım.Örnegın bu ılıskıde verıcı olan taraf bendım. Ve gercekten alma-verme dengesını bozdum bu duruma ne yapılabılır yada bu duruma dusmemek ıcın neler yapabılırım kendımı nasıl tutucam. Gercekten cok yorgun hıssedıyorum artık benı ayaga kaldırabılecek ornekler verırsenız sevınırım cok tesekkur ederım sımdıden tesekkurler.

Bu soru 21 Ekim 2025 13:12 tarihinde Psikolog Betül Canbel tarafından cevaplandı.

  • Cevaplandı

  • Paylaş:

Merhaba sevgili danışan,


Kaygılı bağlanma eğiliminle, geçmiş ilişkinde yaşadığın yoğun duygusal iniş çıkışları fark etmiş olman, değişim yolculuğunun en kıymetli adımı. Çünkü sağlıklı ilişkiler kurmanın temeli, önce kendi ilişki kalıplarını fark etmekten geçer. Kaygılı bağlanma, genellikle çocukluk döneminde duygusal güvenin tam olarak sağlanamadığı, “sevilmek için çabalama” ya da “terk edilmemek için uyum sağlama” davranışlarının öğrenildiği ortamlarda şekillenir. Bu durumda kişi, yetişkinlikte de sevilmeyi hak etmek için sürekli “fazla veren”, “fazla fedakâr olan” ya da “fazla kontrol eden” biri haline gelebilir. Bu farkındalık sende çok net. Artık mesele, bu farkındalığı dönüştürmekte.


Öncelikle şunu bilmelisin: Kaygılı bağlanma bir “karakter kusuru” değil, geçmişte geliştirdiğin bir baş etme biçimidir. Çocukken sevgi ve güven ihtiyacını karşılayabilmek için geliştirdiğin bu sistem, seni bir zamanlar korudu ama bugün seni kısıtlıyor. O yüzden bu kalıpları değiştirmeye çalışırken kendine suçluluk duymadan, şefkatle yaklaşmalısın. Çünkü bu bir “yeniden öğrenme” süreci. Bu süreçte, zihninin otomatik olarak “beni terk etmesin”, “benden uzaklaşmasın” gibi düşüncelere yönelmesi çok normal. Fakat artık bu düşünceleri fark edip sorgulaman, yani onları otomatik tepkiler yerine bilinçli tercihlere dönüştürmen gerekiyor.


Senin hikâyende üç temel alan öne çıkıyor: duygusal güvenin eksikliği, alma-verme dengesinin bozulması ve öz-değer duygusunun ilişkiler üzerinden beslenmesi. Bunların her biri üzerinde çalışıldığında, yalnız ilişkilerde değil, kendinle olan bağında da büyük bir dönüşüm yaşanır.


İlk olarak duygusal güven konusundan başlayalım. Çocuklukta duygusal olarak mesafeli ama fiziksel olarak “her şeyi sağlayan” bir ebeveynle büyümek, kişide “benim duygularım önemli değil” inancını oluşturabilir. Böyle bir ortamda sevgi, daha çok başarıya, uyuma ya da ebeveynin beklentilerini karşılamaya bağlı hissedilir. Bu nedenle kişi yetişkin olduğunda bile, “beni sevmesi için yeterince iyi olmalıyım”, “yanında kalması için doğru davranmalıyım” gibi bilinçdışı kalıplarla hareket eder. Bu inancı dönüştürmenin yolu, kendine duygusal güven sağlamaktan geçer. Yani kendi duygularını fark etmek, onlara alan açmak ve onları bastırmadan, yargılamadan kabul edebilmek. Bu, “şu anda kıskanıyorum”, “şu anda kaygılanıyorum”, “şu anda yalnız hissediyorum” diyebilmekle başlar. Bu duyguları bastırmak ya da hemen çözmeye çalışmak yerine, sadece fark etmek bile büyük bir değişim yaratır.


İkinci olarak, alma-verme dengesi meselesi ilişkilerde çok kritik. Kaygılı bağlanan bireyler genellikle sevgiyi “vermek” üzerinden yaşarlar. Sevgiyi verdikçe karşılık alacaklarına inanırlar. Ancak gerçek sevgi, dengeye dayanır. Yani hem vermek hem de almak gerekir. Senin hikâyende sürekli “yatırım yapan”, “fedakâr olan” ve “ilişkiyi sırtlayan” bir taraf var. Bu durum uzun vadede tükenmeye yol açar çünkü insan, karşılıklı olarak beslenmediği bir ilişkide duygusal açlık yaşar. Bu dengenin sağlanabilmesi için, öncelikle şu soruyu kendine sorabilirsin: “Ben bu davranışı sevgiden mi yapıyorum, yoksa kaybetme korkusundan mı?” Eğer cevabın ikinciye yakınsa, o davranış bir sevgi eyleminden çok, bir kaygı tepkisidir. Bu farkı görmek, ilişkilerde daha bilinçli davranmanı sağlar.


Üçüncü olarak, öz-değer duygusu üzerine konuşalım. Kaygılı bağlanan bireyler genellikle sevgiyi bir “onay” olarak yaşarlar. “Beni seçti, demek ki değerliyim” ya da “beni bıraktı, demek ki yeterli değilim” gibi düşünceler sık görülür. Bu inanç yapısını dönüştürmek için, değerini ilişkilerin sonucuna değil, kendi varoluşuna bağlaman gerekir. Bunun için her gün küçük bir öz şefkat pratiği yapabilirsin: “Ben yeterliyim, sevilmeye layığım, değerim birinin bana davranışına bağlı değil.” Bu tür tekrarlar, bilinçdışına yeni inanç kalıpları kazandırır.


Bedensel farkındalık da duygusal iyileşmede önemli bir yer tutar. Kaygılı bağlanma yaşayan kişiler, genellikle bedensel düzeyde de sürekli bir tetikte olma hali taşırlar: kalp çarpıntısı, mide sıkışması, nefes darlığı gibi. Bu durum, sinir sisteminin “tehdit var” algısından kaynaklanır. Bu yüzden sinir sistemini düzenlemek, ilişkilerdeki kaygıyı azaltmanın temel adımlarından biridir. Nefes egzersizleri, gevşeme teknikleri ve düzenli hareket bu konuda çok etkilidir. Özellikle “4-7-8” nefes tekniği (4 saniye nefes al, 7 saniye tut, 8 saniye ver) gibi yöntemler, parasempatik sinir sistemini aktive ederek zihinsel dinginlik sağlar.


Bir diğer önemli adım, sınır koyma becerisidir. Sağlıklı sınırlar, ilişkide mesafeyi değil, saygıyı korur. Eğer sürekli karşı tarafın davranışlarını kontrol etmeye çalışıyorsan, aslında onun değil, kendi kaygını yönetmeye çalışıyorsun demektir. Sınır koymak, “benim alanım” ile “karşı tarafın alanı” arasındaki farkı fark etmektir. Bunun için küçük bir pratik öneri: Biri senden bir şey istediğinde hemen “evet” demeden önce, 10 saniye düşün. O anda içinden “bunu gerçekten istiyor muyum, yoksa kaybetme korkusuyla mı evet diyorum?” diye sor. Bu, ilişki içinde otomatik tepkiler yerine bilinçli seçimler yapmanı sağlar.


Şimdi bu tabloya Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) perspektifinden bakalım. BDT’ye göre, yaşadığın duygusal zorlanmaların temelinde “otomatik düşünceler” ve “bilişsel çarpıtmalar” yatar. Yani senin “eğer onu kontrol etmezsem, beni terk eder”, “beni sevmiyorsa ben değersizim” gibi düşüncelerin aslında geçmiş yaşantılardan öğrenilmiş inançlardır. Bu düşünceleri fark edip yeniden yapılandırmak gerekir. Bunun için düşünce günlüğü tutmanı önerebilirim. Her kaygılandığında şu üç soruyu yaz:


Şu anda aklımdan geçen düşünce ne?


Bu düşünce bana ne hissettiriyor?


Gerçekten bu düşüncenin kanıtı var mı, yoksa bu sadece bir varsayım mı?


Bu sorular, düşüncelerinle duyguların arasına mesafe koyar. Artık onlarla özdeşleşmezsin; sadece gözlemlersin. Bu da duygusal regülasyonu güçlendirir.


Ayrıca, “davranışsal deneyler” de BDT’nin etkili araçlarındandır. Örneğin, partnerine mesaj atmadığında gerçekten seni unuttuğunu mu göreceksin? Yoksa düşündüğün kadar dramatik bir sonuç yaşanmayacak mı? Bu tür küçük deneyler, beynine “her şey kontrol altında olmasa da güvendeyim” mesajı verir.


Son olarak, kendine şu sözü hatırlat: “Ben artık geçmişteki bağlanma biçimimi yeniden yazıyorum.” İyileşme, bir anda değil, küçük farkındalıklarla başlar. Sen şu anda tam da bu yoldasın. Geçmişte seni koruyan o “fazla veren, fazla düşünen” tarafına teşekkür et ama artık onun görevini devral. Artık korkuyla değil, bilinçle seveceksin. Ve bu, en güçlü sevgi biçimidir.


Unutma, ilişkilerde sağlıklı olmak mükemmel olmak demek değildir. Duygularını tanımak, sınırlarını korumak, kendi iç sesini duyabilmek yeterlidir. Bu süreçte profesyonel destek almak, seni hem geçmişin yüklerinden hem de geleceğin kaygılarından özgürleştirebilir. Kendine bu şansı tanı. Çünkü sen, sevilmeyi “hak eden” değil, doğal olarak sevgiye layık bir insansın.


Umarım cevabım faydalı olmuştur. Değerlendirilmesini istediğin farklı bir soru veya aklına takılanları sorabilirsin.


Sevgiler,

Psikolog Betül Canbel


💪 Psikoloğun Önerdiği Egzersizler

1
4-7-8 Nefes Tekniği
4-7-8 nefes tekniği, bedenin doğal gevşeme tepkisini harekete geçirerek stresi azaltan, uykuya geçiş...
Nefes Egzersizleri⏱️ 3 dakika
Psikoloğun Notu: Bu egzersizin size iyi geleceğini düşünüyoruz.
Egzersizi açmak için tıklayın →
2
Bulut Meditasyonu
Bulut meditasyonu, zihinden geçen düşünceleri yargılamadan fark edip nazikçe bırakmayı öğretir. Düşü...
Meditasyon⏱️ 4 dakika
Psikoloğun Notu: Bu egzersizin size iyi geleceğini düşünüyoruz.
Egzersizi açmak için tıklayın →
alinti

Önceki yazımda da Betül hanım sız cevap vermıstınız soruma. Tekrar sızın cevap verıdıgınızı gormek cok mutlu ettı. Yazınızı okurken bılmıyorum ama hafıf bır gozlerım doldu.Gercekten çok iyi anlayıp cevaplıyorsunuz. Yenı bır farkındalıgın basında olmak ve bunu sızınle bırlıkte aydınlatmak benım ıcın cok onem arz edıyor gercekten çok tesekkur ederim bütün içtenliğimle.. Benım ıcın cok değerli notlar yazmıssınız hepsını tek tek okuyorum okumaya devam edıp dedıgınız gıbı biraz daha cesaretımı toplayıp kendım ıcın bır adım atıp profesyonel bır destek alabılırım. Emeğinize yazınıza ve kalbınıze tesekkur ederım. Bütün guzellıkler sızınle olsun.

Yorumlar

Gizli Kullanıcı

Siz harikasınız. Kendimi değiştirmeye calıstıgım bu zamanda karsıma cıkan değerli yorumlarıyla yeni bir sayfa acmama vesıle oldugunuz için size mınnettarım. 🙏🥹🥹

21 Ekim 2025 14:22
Psk. Betül Canbel

Merhaba Sevgili Danışan, Güzel yorumlarınız için teşekkürler 😊 Aklınıza takılanları yeni bir soru oluşturarak bizlere iletebilirsiniz 🌸 Sevgiler, Psikolog Betül Canbel

21 Ekim 2025 14:54

Cevaplanmış benzer sorular