Psikoloji

duygusal sorunlar ve manipüle

Gizli Kullanıcı1 Ekim 2025 23:30

Soruyu sormak istiyorum ama kendimin de çok masum olduğunu söyleyemem. Hayatıma giren her insanı terk edip sonrasında bunalıma soktum bilerek yaptığım birşey değildi seneler geçtikten sonra bir şeylerin ciddiye bineceğini anladığımda sadece kaçmak istiyordum galiba, bunun için yani bu bir sorunsa daha öncesinde kimseyle konuşmadım. Kavgalardan hep kaçarım hatalıysam büyük küçük farketmez hep yok olurdum. Duygularımı ilişkilerde hiç belli edemem seni seviyorum kelimesini bile benden çok zor duyarlardı. Bunun bir gün benim için sorun olacağını birinin bilmediğim duygularla beni tepe taklak edeceğine emindim tabiki...

Biriyle tanıştım...öncesinde birkaç kişiyle konuştum. Birini terkettim yine evinden kaçtım öbürüne yalanlar söyledim, normalde asla yalan söylemeyen ben ,ikili ilişkilerde hayatım hakkında hiçbir şey duyamaz. Ailemle nasıl anlaştığımı bile bilmez. Bu çocuk benden 5 yaş büyük illa benden daha çok deneyimi var biliyordum başta hayat çok güzeldi bana aşık olduğunu düşünüyordum sonra ben bunu bi anda bıraktım arkadaşlarımla tartıştı. ''beni neden bıraktın'' dedi, asla bir açıklamam yoktu .Tabi ondan hoşlanıyordum ilk defa böylesine bir his vardı içimde ,duygulardan anlamayan babama anlatacak kadar...

Birkaç ay görüşemedik ,karşımda oturuyor hatta .Beraber yaşamayı konuştuk ,döndüğümüzde sevgili olacaktık, ve ben evime döndüğümde yok oldu şimdi tekrar görüşüyoruz ama anlattığı hiçbir şey tutmuyor hayatında biri olduğunu düşünüyorum. Anlattığı şeye beni o kadar iyi inandırıyor ki ,ya da kendini benden korumak için yapıyor bunu ,her an beni arayan görmek için can atan biri nasıl böyle değişir? Önce ki ilişkilerimde ''umarım kendin gibi birini bulursun'' lafını çok duyuyordum. ''Olmayan kalbini umarım mahvederler ''diyorlardı ,onu sadece hayatımda 1 hafta tuttum. Beni o kadar istemiş ki ,o zaman , ''bizi nasıl bitirirsin'' dedi. Saatlerce biz için kavga etti, bense ben için...

O bunu yaptığında farketmedim tabi ,5 aydır tanıyorum onu, uzak kaldığımda merak eder oldum. Ve sordukça bana ne kadar benzediğini farkettim. Bana hala saatlerce bakar, sarılır ama asla yaklaşmaz. İlişkiler hakkında konuşuruz ,ama bana asla onu yöneltmez. Bir anda arar beni görmeye gelir ama haftalarca göremem. Beni kendine ilk defa biri böyle bağlamaya çalışıyor. Hayatımda ilk defa birinin resmini çizdim ona birşey yazdım hiç aşık olmadım mı dicem oldum ama bu ne gerçekten anlam veremiyorum kime anlatsam çevremdekiler de anlamıyor. Arkadaşlarım bile ''bi insan bu kadar hızlı değişemez ''diyor ki haklılar , önceden bir arzu vardı aramızda şimdiye birbirimizin gözünün içine uzun uzun bakıyoruz ve sanki bana öyle baktığında aynı şeyi düşünüyor gibiyiz. O asla masum değil bu arada hataları çok oldu hem güvenimi hem de sevgimi asla hak etmiyor. Hep dediği şeyse ''hak etmeme izin bile vermedin ki nerden biliyorsun.'' O beni manipüle ediyor, ya olmak için ya da koleksiyonu varsa onlardan biri olmam için. Ben onu manipüle ediyorum, beni tanımaması için. Asla toxic bir bağ yok ama taktikler üzerine kurulu gibi ,saçma olan yan yanayken asla böyle değil sabaha kadar konuşuruz asla susmayız bana her şeyini anlatır ben de öyle sanki senelerdir benimle bunu her gün yapıyormuş gibi ama ben dışarda olduğumda asla o yanını göstermez. Önceden sadece onun yanında farklıydım insanların içinde yani şu anda da öyleyim ama arkadaşları benim donuk, soğuk, empati yoksunu, kendini beğenmiş biri olarak görüyormuş kötü tarafı başta o da beni öyle sanıyormuş öyle biri olmadığımı kabul etti , gördü.

Arkadaş ortamıma girdi hatta bu halimi çok seviyor dün senin bu hallerine konuşmana bayılıyorum diyor saatlerce bana gülüyor , dışarda gördüğümde yine böylesin diyor. Beni kendimden şüphe ettiriyor, duygularımı sorgulatıyor acaba gerçekten böyle miyim? dememi sağlıyor eskiden benim kendi çevrem ve onun çevresi aynı yerlerde bulunduğumuz için önceki hayatımda 3. ağızdan duyduklarıyla şahit onunla sadece bir kere kavga ettik ve bu kavgada direkt bunu suratıma vurmuştu. ''Sen sevmeyi bile bilmezsin, kim bilir nasıl büyüdün'' dedi bana. Komik çünkü biz hiç kavga etmeyiz , kıyamıyor tam bir şey tersine gitti sırıtmaya başlıyor. Şimdi biraz kendimden bahsedeyim ki bu durumun beni nasıl etkilediği belki daha anlaşılır olur. Ben kimseyi dinlemem hata olacağını bile bilsem yapmaya devam ederim sonu canımı yaksa bile bunu ben kendi isteğimle yaptım ve sonucuna da katlanırım derim. Kimseye ailemi anlatmam ,huylarımı,sevdiğim şeyleri. Çünkü annem hep biri bizim hakkımızda birşey öğrenirse bunu bize kullanır derdi. Kimsenin yanında ağlamam çünkü babam her ağladığımda kız dediğin ağlamaz der daha çok döver ağlamam kesildiğinde kız hislerini asla belli etmez derdi. Bir kişinin yanında bile hüngür hüngür ağladığımı hatırlamam evde ağlamak yasaktır mesela. Küçük kardeşim için böyle değil ,evde büyük olmak böyle oluyor sorumluluklardan bahsetmicem bile. Annem hep kardeşim için'' o evlenir '', benim içinde ''bu evlenmez duygusal olarak birine bağlanamıyor o yüzden içim rahat ''der. ''O böylece kariyerine yönelir'' der beni öyle robot gibi büyüttüler ki arkadaşlarımın anlattığı derler bana hiç üzücü gelmiyor. Hiç aile hayali kurmadım mesela çocuk sevmem. Bir erkeğin bana söz geçirebilme ihtimali beni delirtiyor. Bazen bir değişiklik oluyor bende, aile evinden çıkıp kendim yaşamaya başladığımdan beri farkettiğim birşey ,arkadaşlarımın üzüntüleri beni üzmeye hatta onların acısı beni sinirlendirmeye başladı. ''O bunu hak etmiyor'' demeye başladım. Kendime açamadığım her şeyi komple kapatıp mutlu olmaya baktım. Şimdiyse acayip hoşuma giden ,ailem de görmediğim birşey beni deli dehşet korkutuyor. Sevgi, onu seviyor muyum, o beni seviyor mu bilmiyorum. Ailemi hiç aynı odada kalırken görmedim, aynı yemek masasında, haftasonu evde, ikisi olmadan büyüdüm zaten terkedip giderlerdi. Yazdıkça içim rahatladı asıl sorunu anlamaya başladım galiba. Hayatıma aldığım senelerimi verdiğim kişilerle hiç duygusal bağı hissettirmezdim. küçük bir örnek ama ilk defa birinin yanında uyudum. Normalde karşımdaki uykuya daldığı an kalkar gider başka yere yatarım. Ailemle de aynı odada durmam. İçime kapanık biri asla değilim hatta bu hayatta gördüğüm en sosyal insanım galiba. Bir kendime iyi gelemiyorum lütfen ne yaşadığımı anlamama yardımcı olun duygularımı keşfedemeyen biriyim.

Bu soru 7 Ekim 2025 20:10 tarihinde Uzman Klinik Psikolog Elif Kızılkaya tarafından cevaplandı.

  • Cevaplandı

  • Paylaş:

Merhaba Sevgili Danışan,

Yazdıklarını okurken, satır aralarına sığmış yılların ağırlığını, bastırılmış duyguların sesini ve bir yandan da içsel gücünü derinden hissedebiliyorum. Bu kadar açık, içten ve cesur bir paylaşımda bulunmak gerçekten kolay değildir. Çünkü sen, sadece bir ilişkiden değil, kendinle olan ilişkindeki karmaşadan da bahsediyorsun. Ve bu, farkındalığın başlangıcıdır.


Anlattıklarından, hayatının erken dönemlerinde duyguların ifade edilmesine alan tanınmayan, sevginin “kontrol” ve “güç” üzerinden tanımlandığı bir aile ortamında büyüdüğün anlaşılıyor. Çocuklukta alınan bu mesajlar “ağlama”, “duygunu belli etme”, “güçlü ol”, “söz geçirtme” yetişkinlikte sevgiye ve yakınlığa karşı içsel bir alarm sistemi oluşturur. Çünkü çocuk zihni şöyle öğrenir: Yakınlık tehlikeli, duygular zayıflık, bağlanmak kaybettirir.


Bu nedenle birine gerçekten yaklaşmaya başladığında, zihnin alarm verir ve seni korumaya çalışır. O “kaçma” isteği, “duygularımı göstermemeliyim” tavrı, hatta “karşı tarafın hayatıma tam olarak girmesine izin vermemem” eğilimi bilinçli bir tercih değil, öğrenilmiş bir korunma biçimi. Yani, duygusal bağ seni korkutuyor çünkü geçmişte yakınlık acıyla eşleşmiş.


İlişkilerinde bir noktada “kaçma” davranışının tekrar etmesi, duygusal bağ kurma kapasitenin zayıf olduğu anlamına gelmez. Tam tersine, içinde yoğun bir bağlanma arzusu var ama bu arzunun tetiklediği korkular onu bastırıyor. Bu yüzden birini gerçekten sevdiğinde, sevgi aynı zamanda korkuyu da uyandırıyor.


Bahsettiğin son ilişkinde yaşadıkların da bu dengesizliğin yansıması gibi görünüyor. Aranızdaki bağ hem çekici hem de kafa karıştırıcı; hem yakınlık hem mesafe barındırıyor. Çünkü birbirinizi benzer yerlerden yaralamış iki insan gibisiniz. Sen ondan kaçtığında o seni anlamlandıramıyor, o senden uzaklaştığında senin çocuklukta yaşadığın terk edilme duygusu yeniden aktive oluyor. Bu da ilişkide “yaklaş-uzaklaş” döngüsü yaratıyor. Bu döngü toksik olmak zorunda değil, ama duygusal olarak oldukça yorucu.


“Beni kendimden şüphe ettiriyor” dediğin yerde aslında hem onun davranışlarının tutarsızlığı hem de senin kendi duygularına yabancılığın var. Çünkü sen hâlâ “sevgi nasıl hissedilir?”, “bağlanmak güvenli midir?” gibi sorularla içsel bir savaş veriyorsun. Ailenin sevgi modelinde gördüğün “soğukluk” seni duygusal olarak mesafeli biri yapmış, ama aslında içinde görülmek, anlaşılmak ve sonunda sevilmek isteyen bir yan hep var.


Kendini “soğuk, empatisiz, duygularını belli edemeyen biri” olarak tanımlaman, çocukken duyuların bastırıldığı bir evin doğal sonucudur. O evde duygular ifade edilmediği gibi, hatta cezalandırıldığı için senin sistemin duyguyu “tehdit” olarak kodlamış. Şimdi biri o duyguyu uyandırdığında —örneğin biri sana gerçekten şefkatli davrandığında zihnin hemen alarma geçiyor: Bu duygu bana yabancı, güvenli değil.”


Ama fark et, artık o evde değilsin. Artık yetişkin bir sensin ve bu duygularla baş edebilecek güçtesin. Sadece bu duygularla nasıl temas kuracağını öğrenmen gerekiyor. Çünkü bastırılmış duygular, yok olmaz; sadece farklı maskelerle geri döner: öfke, uzaklık, kararsızlık, hatta “umursamazlık.”


Şu anda yaşadığın şeyin adı duygusal yeniden keşif süreci.

İlk defa birinin yanında “uyuyabilmiş” olman bile bunun bir göstergesi. Çünkü o anda bedenin “artık biraz güvenebilirim” diyor. Bu küçücük ama çok önemli bir adım. Duygularına yabancı olduğunu söylemen bile, aslında duygularına yaklaşmaya başladığını gösteriyor.

Şunu bilmeni isterim: Senin duygusal karmaşan bir “bozukluk” değil, bir öğrenilmiş hayatta kalma biçimi. Çocukken seni koruyan bu mekanizmalar, şimdi yetişkin ilişkilerinde seni kısıtlıyor. Terapide yapılacak olan şey, o çocukla yeniden tanışmak, ona “artık güvendesin” demeyi öğrenmek.

Bu süreçte kendine şefkatli ol.


Kendini çözmeye çalışırken geçmişine kızma. Çünkü o küçük çocuk, ağlayamadığı her gecede, hislerini bastırmak zorunda kaldığında, sadece hayatta kalmaya çalışıyordu.

Şimdi yetişkin senin görevi, o çocuğu susturmak değil; onu dinlemek.

Sevgi bazen korkutur, ama korku her zaman kaçmamızı gerektirmez.

Bazen sadece yavaşlamak, duyguyu yakından tanımak yeterlidir.

Sen şu anda bunu yapıyorsun yazıyorsun, fark ediyorsun, sorguluyorsun.

Ve bu, iyileşmenin ta kendisi.


Uzman Klinik Psikolog Elif Kızılkaya