Erkek tarafından reddedilmek
Merhabalar. Okulda bir çocuktan hoşlanıyordum. Sonra bu çocuk hoşlandığımı anladı, bakışmaya falan başladık.Aradan birkaç ay sonra ben ona yazdım ve beni çok kötü bir şekilde reddetti. Ama daha sonra arkadaşından reddettiği için pişman olduğunu duydum ama neden gelip bana söylemediğini anlamadım. Ben bu reddedilmeyi seneler geçse bile unutamadım. Yani artık hislerim yok tabii ki ama yine de her gün onu düşünüyorum bir nedeni olmadan düşünüyorum. Bazen en alakasız olayda bile o aklıma gelebiliyor yani artık hayatımda bile olmayan birini sanki bir gereklilik, ihtiyaç gibi düşünmekten yoruldum. Üstelik artık stalk bile yapmıyorum. Belki de onun aklına hiç gelmedim bile çünkü çok mutlu görünüyordu. Eğer pişman olduğunu öğrenmeseydim belki onu unutmam daha kolay olurdu ya da bu kadar kötü şekilde reddetmeseydi daha kolay unuturdum Keşke hiç öğrenmeseydim. Onu unutabileceğimi sanmıyorum. Neden bu kadar takıntı haline geldiğini de anlamıyorum. İğrenç bir şekilde reddettiği için mi, pişman olduğunu ama yine de gelip söylemediğini öğrendiğim için mi, ilk olduğu için mi bilmiyorum ama hislerim olmasa bile unutamadığım birini unutmak için ne yapmalıyım?
Bu soru 13 Haziran 2025 18:42 tarihinde Psikolog Betül Canbel tarafından cevaplandı.
- Paylaş:
Merhaba Sevgili Danışan,
Yazdıklarını büyük bir dikkatle okudum. Bu kadar zamandır içinde taşıdığın, adını koymakta bile zorlandığın ama her gün aklını kurcalayan bu duyguyu dile getirebilmen çok kıymetli bir adım. Çünkü çoğu zaman bizi en çok yoran şey, hissettiklerimizin mantıklı bir açıklamasını bulamamak ve bu yüzden kendimizi “neden hâlâ unutamıyorum?” gibi sorularla yargılamak oluyor.
Reddedilmek, hele ki biriyle duygusal bir bağ kurduğunu hissettikten sonra reddedilmek, insan ruhunda derin bir iz bırakabilir. Sen sadece bir “cevap” almadın, aslında onunla paylaştığın bakışmaların, hislerin, beklentilerinin bir anda yok sayıldığını hissettin. Hele ki bu reddediş “kaba, iğrenç bir şekilde” olmuşsa, bu durum sadece bir hayal kırıklığı değil; öz-değerine zarar veren bir travmatik deneyim hâline gelebilir. Bu yüzden yıllar geçse bile beynin o anda yaşadığı duyguyu “kapatamıyor” olabilir. Çünkü kapanış olmadı. Çünkü özür gelmedi. Çünkü onca emekle kurulan duygusal zemin bir anda yıkıldı ama enkazı temizleyemedin. Bu da seni içten içe sürekli o güne, o duygulara geri çekiyor.
Yazında çok dikkat çeken bir detay var: “Reddettiğini öğrendim, sonra pişman olduğunu duydum ama gelip bana söylemedi.” İşte bu bilgi, beyninde açık kalmış bir sekme gibi. Sürekli düşünme ihtiyacının bir nedeni de bu olabilir. Çünkü belki de o pişmanlığın sana ulaşması, senin zihninde bir umut uyandırdı. Belki şöyle düşündün: “Demek ki ben o kadar da değersiz değilmişim, ama neden gelip konuşmadı? Neden bu cesareti göstermedi?” Bu cevaplanmamış sorular, zamanla düşünsel bir döngüye dönüşür. Yani asıl mesele onu hâlâ sevmen ya da özlemen değil; asıl mesele “bu yaşanmışlığı hâlâ anlamlandıramamış olman.”
Yaşadığın bu deneyim bir “ilk” olduğu için de bu kadar iz bırakmış olabilir. Çünkü ilk aşklar, ilk umutlar, ilk hayal kırıklıkları zihnimizde en derin duygularla yer eder. Bu yüzden bu kişiyi düşünmen, onu özlemekten çok, bir dönemi, bir hissi, bir versiyonunu anımsamak olabilir. Belki de o dönemki hâlini, umudunu, o zamanki heyecanını hatırladıkça aklına geliyor. Bu da çok insani bir şey. Ancak beynin geçmişte yaşananları anlamlandırmadığı sürece, seni bugünden alıp tekrar tekrar o ana götürmeye devam eder. Sanki sen orada hâlâ bir cevap bekliyormuşsun gibi...
Birini düşünmek için illa onunla aktif bir ilişki içinde olmana gerek yok. Zihin, geçmişte tamamlanmamış, kapanmamış duyguları sık sık hatırlatır. Senin durumunda da bu kişi artık hayatında değil, hatta stalk bile yapmıyorsun. Ama zihinsel olarak ondan hâlâ “ayrılmamışsın.” Çünkü içinde hâlâ çözülmemiş, açıklanmamış, kapanış yapılmamış bir hikâye var. Bu yüzden her gün aklına gelmesi de, alakasız olaylarda bile onu düşünmen de beynin hala orada bir “anlam” aramasından kaynaklanıyor olabilir.
Yazdığın şu cümle çok önemli: “Artık hislerim yok ama unutamıyorum.” Aslında bu cümle bize şunu söylüyor: Kalbinin değil ama zihninin hâlâ bağlı olduğu bir hikâyenin içindesin. Yani sevgi ya da aşk gibi sıcak duygular değil; anlam arayışı, kapanış isteği, yarım kalmışlık duygusu seni bu kişiyi düşünmeye itiyor olabilir. Bu noktada yaşadığın şey “duygusal takıntı” değil, duygusal anlamda kapanamayan bir hikâyenin seni sürekli kendi içine çağırması olabilir.
Belki de o kapanışı onun gelmesini beklemeden senin yapman gerek. Onunla yaşadığın bu süreci bir mektup yazarak bitirebilirsin. Bu mektubu göndermene gerek yok. Ama içinde ona söylemek istediğin her şeyi yaz: Kırgınlığını, hayal kırıklığını, anlamadığın şeyleri… Sonra bu mektubu saklayabilir ya da bir törenle yakabilirsin. Bu, zihninin o açık kalan sekmeyi kapatmasına yardımcı olur.
Onu düşünmektense, onun aklına neden geldiğini düşün. O an ne hissediyordun? Hangi durumdaydın? Bunu fark edersen zihnin seni ne zaman o düşünceye götürdüğünü anlayabilir ve alternatif duygusal tepkiler geliştirebilirsin.
Şu an seni anlayan, duygularına saygı duyan, nazik biri mi olurdu? Yoksa geçmişteki gibi davranma potansiyeli hâlâ var mı? Bu kişi belki de kafanda idealize ettiğin kadar “iyi” biri değil. Bazen unutamadığımız şey, aslında yaşanmamış olanın zihnimizde kurguladığı bir hayal oluyor. Bu noktada gerçeklikle kurgu arasındaki farkı görmek iyileştirici olur.
Hâlâ onu düşünmeni, hissetmemen rağmen unutamamayı kendine bir “kusur” gibi yükleme. Çünkü senin zihnin bir cevap bekliyor, bu doğal. Kendine karşı şefkatli ol. Bu duyguların geçici olduğunu kendine hatırlat.
Reddedilmek, özellikle kaba bir şekilde reddedilmek aslında bir “kayıp”tır. Umudun, hayalin, belki kendine dair güzel duyguların kırıldı. Bunları yas tutmak da zaman ister. Kendine zaman tanı. Bu duygular yavaş yavaş solacaktır.
Unutamaman bir zayıflık değil; duygusal bağların derinliğini ve iç dünyanın hassaslığını gösterir. Ama unutmak sadece zamanla olmaz, anlam vermekle olur. Sen bu soruyu sorarak, bu duygulara “anlam verme” yolculuğuna başlamışsın. Bu, çok kıymetli bir adım. Bu hikâyeyi, başkasının eylemlerine değil, kendi duygusal iyileşmene göre şekillendirme gücüne sahipsin.
Umarım cevabım faydalı olmuştur. Değerlendirilmesini istediğin farklı bir soru veya aklına takılanları yeni bir soru oluşturarak bizlere iletebilirsin.
Sevgiyle,
Psikolog Betül Canbel