Eşim beni çok bunaltıyor
Merhaba, eşimle 2 yıldır evliyiz ama 2 yıldır çoğu sorunları aşamadık rayına oturmadı kıskançlık çok üst seviyede iş yerindeki kadınları soruyor sürekli onunla konuştun mu yemek yedin mi kahve içtin mi hergün telefonu kurcalıyor bunu rehbere neden ekledin bu seni neden aradı o kaç yaşında gibi bir sürü şeyler işten yarım saat geç çıksam dünyanın hesabını soruyor ve dışarı çıkmama neredeyse hiç müsade etmeyecek halı sahaya gidiyorum haftada bir kere maç saat 9 da bittiyse 9.10 geçe 10 defa arıyor hemen gel diye 9.30 da gelsem sürekli tartışmaya giriyor yüzü çok asık şekilde karşılıyor arkadaşlarımla telefonla konuşmama müsade etmiyor ev içinde bana alan açmıyor hep beraber vakit geçirmek istiyor bu normal mi hata bende mi? Ben onunla oldukça çok vakit geçiriyorum ikimizde 5 den sonra evdeyiz hafta sonu da beraberiz vaktimin çoğunu onunla geçiriyorum ama ben arkadaşlarımla bir defa çıkamıyorum neredeyse çok sorun oluyor haftanın 6 günü beraberiz zaten bana 3 haftada bir çık dıyor oturmaya evde tv izlerken bile bana vakit ayır diyor telefonla konuşırksn bile kapat vakit geçirelim diyor ne yapmalıyız bu yüzden hep tartışma çikiyor ve ben evlilikten çok soğudum düzelmenin yollarını arıyorum boşanma konusunda çok kararsızım düşünüyorum...
Bu soru 12 Temmuz 2025 14:08 tarihinde Psikolog İrem Gülsün Zengin tarafından cevaplandı.
- Paylaş:
Merhaba Sevgili Danışanım,
Anlattıklarınızdan anlaşılıyor ki uzun süredir sizi oldukça zorlayan, duygusal anlamda yıpratıcı bir ilişki dinamiği içindesiniz. Evliliğinizin üzerinden iki yıl geçmiş ve bu süre zarfında birçok sorunun hâlâ çözüme kavuşmadığını ifade ediyorsunuz. Özellikle kıskançlık, kontrol etme davranışları, özgürlük alanınızın kısıtlanması ve kişisel sınırlarınıza saygı gösterilmemesi, evliliğinizde ciddi bir dengesizlik yarattığı görülüyor. Kıskanmak, zaman zaman bir ilişkinin içinde görülebilecek doğal bir duygu olsa da bu duygunun nasıl ifade edildiği ve ilişki içinde nasıl bir yere konduğu çok önemlidir. Eşinizin sergilediği davranışlar, sağlıklı sınırların ötesine geçerek hem psikolojik hem sosyal anlamda sizi baskılayan bir yapıya dönüşmüş.
Anlattığınız bu tablo, bir sevgi göstergesi değil; daha çok kontrol ihtiyacına, sahiplenici yaklaşıma ve kaygılı bağlanma örüntüsüne işaret ediyor olabilir. İş çıkışı dakikalarla hesap sorulması, sosyal ilişkilerinizin sınırlandırılması, arkadaşlarınıza ulaşamamanız, telefonla konuşamamanız ve tüm zamanınızı eşinizle geçirmek zorundaymışsınız gibi hissetmeniz, bireysel alanınızın yok sayıldığını gösteriyor. Bir ilişkide yakınlık kadar bağımsızlık da sağlıklı olmalıdır. Kendi ihtiyaçlarınıza zaman ayırmadan, sürekli tetikte, her davranışınız sorgulanarak yaşıyorsanız bu durum, zamanla hem duygusal tükenmişliğe hem de benliğinizden uzaklaşmanıza neden olabilir.
Eşinizin sizi sürekli gözetim altında tutması ve duygusal anlamda baskı kurması, evliliğinizi bir ortaklık alanından çok bir denetim ilişkisine dönüştürebilir. Halbuki eş olmak; iki bireyin hem birbirlerine yakın hem de bireysel kimlikleriyle var olabildikleri bir ortaklıktır. Sizin dışarı çıkmanız, arkadaşlarınızla vakit geçirmeniz ya da yalnız kalma ihtiyacınız “ilgisizlik” olarak değerlendirilmemeli. Bu istekler, sağlıklı bireylerde olması gereken çok doğal ihtiyaçlardır. Eşinizin size yönelttiği taleplerin sınırları ne kadar genişlerse, sizin yaşam alanınız o kadar daralır. Bir süre sonra kendinize “Ben kimdim?” diye sormaya başlarsınız ki aslında şu anda bu noktaya yaklaştığınız anlaşılıyor.
Bu noktada ilişkinizdeki iletişim biçiminizi gözden geçirmeniz önemli. Sık sık tartışma yaşadığınızı belirtiyorsunuz ve bu da duygularınızın karşılık bulmadığını, dinlenmediğinizi ve anlaşılmadığınızı gösteriyor olabilir. Eşinizle konuşurken açık ama suçlayıcı olmayan bir dil kullanmak, bu konuşmalara önceden hazırlanmak, örnekler vermek ve neye neden ihtiyaç duyduğunuzu açıklamak işlevsel olabilir. Örneğin, “İkimiz de aynı evde çok vakit geçiriyoruz ama arkadaşlarımla da görüşmek beni dinlendiriyor, güçlendiriyor. Bu seni dışlamak değil, beni tamamlamak.” gibi bir yaklaşım, hem kendi ihtiyacınızı hem de onu dışlamadığınızı ifade edebilir. Ancak buna rağmen sizi hâlâ kontrol etmeye çalışıyorsa ya da sizin ihtiyaçlarınıza kör kalıyorsa, burada yapıcı bir iletişim zemini olmadığını da düşünebilirsiniz.
Tüm bu yaşananlar sizi doğal olarak evlilikten soğutmuş ve boşanmayı düşünür hâle getirmiş olabilir. Boşanma kolay bir karar değildir, ancak kalmak da her zaman daha iyi bir seçenek değildir. Evliliğinizde eşinizin değişme isteği, davranışlarını fark etme kapasitesi, sizi duymaya ne kadar açık olduğu gibi sorular bu noktada çok belirleyici olacaktır. Eğer bu sorunları birlikte aşmak istiyorsanız, çift terapisi düşünmek önemli olabilir. Ancak eşiniz bu konuda istekli değilse, her şeyi tek başınıza düzeltmeye çalışmanız daha fazla yıpratıcı olabilir. Bu noktada hem kendinize hem ilişkinize dürüst bakmanız gerekecek: Bu ilişkide size yer kalıyor mu? Bireysel ihtiyaçlarınız görülüyor mu? Ve bu ilişkinin geleceği için bir umut var mı?
Unutmayın, “suç kimde” sorusundan çok daha önemli olan soru şudur: Bu ilişki içinde kendimi nasıl hissediyorum ve nasıl biri olmak istiyorum? Eşini seven ve sayan biri olarak mı, yoksa sürekli açıklama yapmak zorunda kalan, özgürlüğü kısıtlanmış biri olarak mı? Hayat, sevgi ve sorumluluk kadar sınır ve özgürlüğü de içerir. Bu nedenle duygularınızı bastırmadan ama kendinizi de ihmal etmeden düşünmeniz; gerekirse güvendiğiniz bir uzmanla süreci birlikte değerlendirmeniz sağlıklı olacaktır.
Sevgilerimle🌸
Psikolog İrem Gülsün Zengin