Eşimle sürekli eskiye dayalı tartışma yaşıyoruz
Eşimin ailesi ve benim hazır cevaplığım yüzünden ikimizinde sinirli ve öfkeli olduğundan eşim biraz ilgisizliğide var Yaşamak için zorlanıyorum birbirimize karşı sözlü şiddetlerimiz var ve ayrılmak istemiyorum ilişkimin düzelmesini yani boşanmak istemeyen biriyim. Yaşamak için nedensiz hissediyorum ve 26 yaşındayım ve gerçekten çok yorulduğumu hissediyorum eşim sürekli eleştiri içerisinde ve kinayeli cümleler kuruyor cevabınız için teşekkür ederim ne yapmam gerektiği konusunda destek olursanız sevinirim
Bu soru 15 Mayıs 2025 19:02 tarihinde Psikolog Betül Canbel tarafından cevaplandı.
- Paylaş:
Merhaba sevgili danışan,
Yazdıkların senin hem içsel olarak ne kadar yorgun olduğunu hem de içinde bulunduğun evlilikte ne kadar kırılgan bir dengede durduğunu çok açık gösteriyor. Bir yanda eşinin ilgisizliği, sürekli eleştiren tavırları, kinayeli cümleleri; diğer yanda senin kendi içindeki “artık yaşamak için bile bir neden bulamıyorum” hissin… Tüm bunlar, ilişkide yalnızca iletişimsel bir sorun olmadığını, aynı zamanda ruhsal olarak ciddi bir tükenmişliğe yaklaştığını gösteriyor. Ve bu noktada verdiğin en net cümle şu: “Ayrılmak istemiyorum.” İşte bu niyet, aslında en büyük gücün olabilir. Çünkü bir ilişkiyi kurtarmak, sadece sevgiyle değil; sorumluluk, irade ve iki taraflı emekle mümkün olur. Senin ise şu an en çok ihtiyacın olan şey: yükünü omuzlamaya istekli bir eş ve içinde olduğun bu karmaşada sana saygıyla yaklaşan bir anlayış.
Öncelikle şunu fark etmek çok önemli: sen bir çatışmanın tam ortasında sadece kendini değil, evliliğini, duygusal emeğini ve hayatını savunuyorsun. Bu da seni yoran, yıpratan, bazen de kendinden şüphe etmene neden olan bir döngü yaratıyor. Eşinle yaşadığınız tartışmaların çoğunun “eskiye” dayalı olduğunu söylemen, geçmişteki meselelerin hâlâ kapanmadığını, ikinizin de o meselelerin duygusal yükünden kurtulamadığını gösteriyor. Bir sorun yıllar öncesine dayanıyor olabilir ama her an yeniden yaşanıyorsa, o sorun çözülmemiştir. Bu yüzden ilk adımda senin de eşinin de birbirinizin geçmişten getirdiği yükleri fark etmeniz gerekiyor. Sözlü şiddet, kinayeler, karşılıklı yıpratma gibi davranışlar çoğu zaman bastırılmış öfkenin ya da çözülmemiş hayal kırıklıklarının dışavurumudur. Ve bu davranışlar ne kadar sık tekrar ederse, evlilik o kadar duygusal olarak güvenini kaybeder. Bu noktada senin en çok ihtiyacın olan şey, duygularının geçiştirilmeden duyulması ve kırıldığın yerde onarıcı bir tutumla karşılaşmandır.
Eşinin seni sürekli eleştirmesi, küçümseyici cümlelerle konuşması ya da ilgisizliği, senin kendine dair öz-değerini zamanla aşındırmış olabilir. Bu aşınma, senin zihninde “ben acaba yetmiyor muyum, yetersiz miyim?” gibi sorgulamalara neden olabilir. Oysa senin eksik ya da hatalı olman değil; duygusal olarak yalnız bırakılman seni en çok yoran şey. Evlilikte insanlar tartışabilir, zaman zaman kırılabilir. Ancak bu tartışmaların sürekli hale gelmesi ve karşılıklı saygıyı yok edecek bir hâle bürünmesi, ilişkinin kalbine zarar verir. Bu yüzden bu döngüden çıkmanın yolu “kim haklı?” sorusunu bırakıp “bu ilişki nasıl iyileşebilir?” sorusuna geçmektir.
Senin hazır cevaplığının, eşinin ailesiyle yaşadığınız sorunların ve ikinizin de öfke anlarında birbirinize karşı kırıcı olmasının altında belki de uzun süredir konuşulamayan, ifade edilemeyen duygular yatıyor. Çünkü insanların asıl ihtiyacı anlaşılmak, duyulmak, görülmektir. Tartışmalarda söylediğiniz sözlerin ötesinde, o sözleri söylemenize neden olan duygularınızla yüzleşmeniz gerekiyor. “Ben seni neden eleştiriyorum?”, “Sen neden bu kadar savunmaya geçiyorsun?”, “Ben kendimi nasıl hissediyorum, sen ne hissediyorsun?” gibi sorularla konuşabilmek, ilişkinizi onarma yolunda bir kapı açabilir. Ama tabii ki bu konuşmalar güvenli bir dille yapılmalı; suçlamak, tehdit etmek ya da savunmaya geçmek yerine, “ben böyle hissediyorum” cümleleriyle.
Senin evliliği sürdürmek istemen çok kıymetli bir duruş. Ancak bu çabanın karşılığını görmek de hakkın. Bu yüzden, ilk olarak eşinle sakin bir ortamda, bağırmadan, suçlamadan sadece kendi hislerini paylaşarak bir konuşma yapmanı öneririm. Ona “Bu evliliği ben de sürdürmek istiyorum ama artık çok yoruldum. Tartışmak istemiyorum ama artık bu hâl de beni tüketiyor. Seninle karşılıklı neyi değiştirebiliriz, bunu birlikte konuşmak istiyorum” demen, ilişkiyi çatışma zemininden çıkarıp bir çözüm alanına taşıyabilir. Eğer eşin bu konuşmaya kapalıysa, bir çift danışmanlığı almayı teklif edebilirsin. Çünkü bazı ilişkilerde taraflar bireysel olarak doğru niyette olsalar bile, nasıl konuşacaklarını bilemedikleri için iletişim kazaları yaşanır.
Ayrıca kendi içsel sürecinle ilgili de destek alman, bu ilişkide yıpranmış olan ruhsal dengenin yeniden toparlanmasına yardımcı olur. “Yaşamak için nedenim yokmuş gibi hissediyorum” cümlen, depresif belirtilerin olabileceğini düşündürüyor. Bu da demek oluyor ki, artık bu süreci sadece kendi çabanla değil; profesyonel destekle yürütmen senin ruh sağlığın için daha sağlıklı olacaktır. Çünkü sen sadece bir eş değil, aynı zamanda bir bireysin. Ve senin mutlu olman, hayatta kendine yer açman, değerli hissetmen, bir evlilikten bağımsız olarak da hak ettiğin bir durum.
Sevgili danışan, sen yorgunsun ama hâlâ içinde ilişkiyi onarmaya dair bir inanç taşıyorsun. Bu inanç, doğru bir iletişimle, kararlılıkla ve gerekirse profesyonel destekle beslenirse, birçok şey dönüşebilir. Ama unutma: Senin çaban yeterli değilse, bu sorumluluk eşinin de omuzlarında olmalı. Ve sen bu süreçte kendi duygularını bastırmadan, hissettiklerine kulak vererek yürümelisin. Çünkü iyileşmek bazen birlikte konuşmakla, bazen de önce kendini iyileştirmekle başlar.
Unutma, sen değersiz değil, sadece çok yorulmuş birisin. Bu yorgunluk geçebilir. Umarım cevabım faydalı olmuştur. Değerlendirilmesini istediğin farklı bir soru veya aklına takılanları sorabilirsin.
Sevgiler,
Psikolog Betül Canbel
Teşekkürler içim çok rahatladı emeğinize sağlık 🙏🙏