Aile

Evliliğimde mutsuz hissediyorum

beyzanur9819 Temmuz 2025 07:32

Merhabalar eşimle evleneli 6 ay oldu fakat kendisi ailelerimizle görüşmeyi istemiyor insanlara karşı mesafeli olmayı tercih eden birisi sosyal aktivitemiz bile yok denilecek kadar az evden çalışıyor ama sıkılmıyor eve çok bağlı fakat ben bu durumda çok sıkılıyorum annemle bir konuda araları bozulduğu için anneme gitmek istemiyor sürekli insanlardan uzak olmayı tercih ediyor fakat ben tam tersiyim konuşmayı denediğimde genelde cevap alamıyorum kendisi ne zaman isterse yanıma gelip öyle konuyu açıp uzlaşıyoruz üzüldüğümde genelde bir şey demiyor tepkisiz kalıyor sonra ilgileniyor yada özür diliyor sürekli ülke ekonomisisinden şikayetçi oluyor maddi gelirleri ailesinin iyi olsa dahi aile bağları çok zayıf yan yana gelip hiç bir konu konuşamıyorlar ya arsa ev ya siyaset ya din ve hep yüksek ses ile anlaşamamazlık yaşıyorlar ben bu aile içinde kendimi çok bunalmış ve yalnızlaşmış hissediyorum kendisinin arkadaşı yok takıldığı insanlar belli yaptığı aktiviteler genelde hep aynı farklı şeylerde dile getirdiğimde ya o sıra gereksiz buluyor yada başka zaman yaparız diyor fakat hep erteleniyor kendi yapmak istediği şeyleri hemen dile getiriyor ama kendimi hiç bu kadar değersiz hissetmedim yurt dışına çıkma hayali var bi şekilde giderim diyor ister gelirsin ister beklersin ve bunu evlendiğimi günden beri söylüyor güzel eğlenceli muhabbetli aktivitemiz olduğu birbirimize değer verdiğimiz çabaladığımız bir evlilik düşünürken hiç birini yaşayamayınca kendi evimde huzursuz ve kalmayı istemediğimi farkettim komşularım birbirine gider gelir fakat ben kendisi çocuk sevmiyor diye çağıramıyorum ona göre insanları böyle hayatımızda olması zorundaymış gibi görmek saçma geliyor bilmiyor ki benim için aslında bunalmışlık ve sadece farklı iki kelam etmek lütfen bu konuda bana yardımcı olun artık sürekli ağlamaktan yoruldum

Bu soru 19 Temmuz 2025 11:23 tarihinde Psikolog Betül Canbel tarafından cevaplandı.

  • Cevaplandı

  • Paylaş:

Merhaba Sevgili Danışan,


Paylaşımlarınız, sizin evlilikteki yalnızlığınızı, değersizlik hissinizi ve duygusal olarak görülmeme deneyiminizi çok net bir şekilde ortaya koyuyor. Henüz evliliğinizin çok başındasınız ve bu kadar kısa sürede bu kadar ağır duygularla baş etmeye çalışıyor olmak oldukça yorucu ve yıpratıcı. Eşinizin içine kapanıklığı, sosyal ortamlardan uzak durması ve insanlarla bağ kurmakta isteksiz olması gibi özelliklerinin sizin sosyal, duygusal ve ilişkisel ihtiyaçlarınızla çeliştiğini görüyorum. Bu noktada aslında siz evliliğe birlikte büyüyen, birlikte keyif alan, dış dünyayla uyum içinde var olabilen bir ikili olarak başlamak istemişsiniz. Ancak şu an yaşadığınız tablo; tek başınıza çabaladığınız, görülemeyen, anlaşılmayan, ertelenen bir hayatın içinde yalnızlaştığınız bir manzara gibi. Bu duygunun sizde ağlama krizlerine, huzursuzluğa ve “kendi evimde kalmak bile istemiyorum” düşüncesine neden olması çok doğal ve anlaşılır.


Öncelikle şunu bilmeniz gerekiyor: Evlilik, iki kişinin ortak hayat kurma çabasıdır. Sadece bir tarafın istekleri, alışkanlıkları ve sınırlarıyla şekillenmemelidir. Evlilikte farklılıklar olabilir ancak bu farklılıkların konuşulabilmesi, uzlaşılabilmesi, saygı çerçevesinde anlaşılabilmesi gerekir. Sizin yaşadığınız ilişkide ise eşinizin kendini kapatması, kendi alanını kutsallaştırması ve sizin ihtiyaçlarınızı görmezden gelmesi ciddi bir dengesizlik yaratmış durumda. İlişkilerde en çok yoran şey partnerin sadece davranışı değil, bu davranışın ardından gelen “tepkisizliktir.” Yani sizin üzüntünüz karşısında sessiz kalması, sonra telafi etmeye çalışması; sizi ikinci plana atar. Burada değinilmesi gereken en önemli kavramlardan biri “duygusal görünürlük.” Bir ilişkide taraflardan biri sürekli anlatıyor ama karşılığında duyulmuyor, anlaşılmıyor ve görmezden geliniyorsa; zamanla kendi varlığını sorgulamaya başlar. Sizin şu an yaşadığınız da tam olarak bu.


Yurt dışına çıkma konusundaki ifadesi, bir eşin diğerini hayata dair büyük kararlarında dışarda bırakması anlamına geliyor. “İster gelirsin, ister beklersin” demek; sizin duygu, düşünce ve hayatınızın yönüne dair hiçbir sorumluluk hissetmediğini gösteriyor. Bu tutum; ilişkinin geleceği adına oldukça kırıcı ve dışlayıcı. Aynı zamanda sizin güven ihtiyacınızı, bağlılık arayışınızı zedeliyor. Evli olduğunuz bir kişinin, size bu kadar keskin mesafeler koyması; sizin birliktelik anlayışınızla ciddi bir çelişki yaratıyor. Çünkü siz birlikte düşünen, birlikte karar alan, birlikte büyüyen bir ilişki hayal etmişsiniz. Ancak şu an size dayatılan “tek taraflı bir yapı.”


Bunun dışında annesiyle sorun yaşayan birinin kendi eşine bile empati kuramaması, ailesiyle bağ kuramayan birinin kendi eşiyle sağlıklı bağ geliştirememesi sık karşılaşılan bir durumdur. Eğer kişi geçmişten gelen ilişki sorunlarını, iletişim kalıplarını, çatışma yönetimini çalışmamışsa; kendi evliliğine de benzer sorunları taşır. Eşinizin ailesiyle olan soğukluğu, yüksek sesli tartışmaları, sevgi ve bağ kurma yoksunluğu sizinle olan ilişkisinde de benzer bir kopukluğa neden olmuş olabilir. Bu noktada yaşadığınız yalnızlık sadece fiziksel değil, duygusal anlamda da bir “terk edilmişlik” duygusunu tetikleyebilir.


Kendinizi değerli hissetmemeniz, sizin değersiz olduğunuzu göstermez sevgili danışan. Bu, ilişkinizdeki yapının size gereken duygusal ihtiyacı karşılamıyor oluşunun bir sonucudur. Eşinizin size karşı ilgisizliği, sosyal yaşantınızı kısıtlaması, çocuk fikrine karşı çıkışı, insanların evinize gelmesini engellemesi, sizi yalnızlaştırması bir tür “pasif baskı”dır. Bu durumun adı her zaman bağırmak, çağırmak değildir. Sessiz bir kontrol, sessiz bir sınır koyma hali de oldukça yıpratıcıdır.


Öncelikle, eşinizle bir kez daha ama bu sefer farklı bir iletişim diliyle konuşabilirsiniz. Bu konuşmada suçlamak yerine “Ben dili” kullanarak kendi duygularınızı anlatmanız çok önemli. Örneğin: “Ben bu evlilikte yalnızlaştığımı hissediyorum. Konuşmak istediğimde sessizlikle karşılaşmak beni değersiz hissettiriyor. İnsanlarla vakit geçirmek benim için moral kaynağı. Senin sessizliğin beni yavaş yavaş uzaklaştırıyor” gibi.


Eğer tüm çabanıza rağmen bu konuşmalar sonuçsuz kalıyorsa, kendi iç dünyanıza dönerek bir yol haritası çizmeniz gerekebilir. Bir psikolog desteğiyle “Ben bu evlilikte ne kadar daha yalnız kalmaya dayanabilirim?”, “Görülmemenin, anlaşılmamanın, ertelenmenin bana bedeli ne olacak?”, “Hâlâ umut var mı yoksa sadece beklemekle mi zaman kaybediyorum?” gibi soruları çalışmanız gerekebilir. Unutmayın, bir insan evliliğinde huzur bulamıyorsa, o ev sadece fiziksel değil; ruhsal olarak da “evsiz” hissettirir.


Sevgili danışan, şu anki duygularınız çok kıymetli ve haklı. Sürekli ağlamanız, kendinizi yetersiz hissetmeniz, evinizde sıkışıp kalmış gibi olmanız sizin duygusal ihtiyaçlarınızın karşılanmadığını gösteriyor. Lütfen bu süreci “kendi iç sesinize kulak vererek” geçirin.


Kendinize şu soruyu sorun: Ben bu evliliği sürdürebilmek için ne kadar daha kendimden vazgeçmeliyim? Unutmayın; bir ilişkide yalnız hissediyorsanız, aslında iki kişi değil, tek başınızasınızdır. Bu yalnızlık, gerçek yalnızlıktan çok daha ağırdır.


Umarım cevabım faydalı olmuştur. Değerlendirilmesini istediğiniz farklı bir soru veya aklınıza takılanları yeni bir soru oluşturarak bizlere iletebilirsiniz.


Sevgiler,

Psikolog Betül Canbel

alinti

Yazdıklarınız gerçekten bende farkındalık yarattı “ben dili “olarak hayatımı şekillendirmem gerek eğer bu şekilde sonuç alamazsam kendi hayatım konusunda farklı kararlar vermem gerekecek teşekkür ederim 🩷

Yorumlar

Psk. Betül Canbel

Merhaba Sevgili Danışan, Güzel geri dönüşleriniz için ben de teşekkür ederim. Tekrar bir sorunuz olduğunda buradayız. Kendinize iyi bakmanız dileğiyle. Sevgiler, Psikolog Betül Canbel

25 Temmuz 2025 10:01

Cevaplanmış benzer sorular