Evliliğimdeki sorunlarımı nasıl çözerim
daha önce güven problemi yaşadım ve bu süreci atamıyorum eşim güven vermeye çalışsa dahi ben inanamıyorum ve bu durumu çok yansıtıyorum bundan dolayı devamlı kavga ve tartışma yaşıyoruz bu süreç kızımı da etkiliyor ve artık eşim benden uzaklaşıyor hiç bir aktivitemiz yok sohbet yok gün içinde merak bile edilmiyorum yaptığım her şeye bir lafı var devamlı kavga içindeyiz ve bu durumda beni yoruyor
Bu soru 7 Ekim 2025 11:01 tarihinde Psikolog Betül Canbel tarafından cevaplandı.
- Paylaş:
Merhaba sevgili danışan,
Bu tür durumlarda yaşadığın duygusal karmaşa çok anlaşılır. Güven sarsıldığında, evlilikteki en temel yapı taşı zedelenmiş olur ve bu yalnızca partnerine değil, kendine ve ilişkiye bakışına da zarar verir. Senin anlattıklarında hem geçmişte yaşanan güven probleminin yarattığı derin bir travmatik bağlanma yarası hem de şimdiki ilişkide bunun yeniden tetiklendiğini görüyoruz. Bu noktada hem bireysel hem de ilişki odaklı bir farkındalık süreciyle yeniden denge kurulabilir.
Güven kaybı yalnızca bir “olay”ın sonucu değildir; aynı zamanda geçmiş deneyimlerin, kırılganlıkların ve bazen çocukluktan gelen “terkedilme” ya da “aldatılma” şemalarının da etkisidir. Eşin şu anda güven vermeye çalışıyor olabilir, ancak zihninin “bir kere kırıldı, tekrar olur” şeklinde koşullandığı anlaşılıyor.
Bu durumda, zihinsel bir tehdit algısı oluşur:
“Ya tekrar kandırılırsam?”
“Ya yine yalan söylenirse?”
“Kontrol etmezsem başıma aynı şey gelir.”
gibi otomatik düşünceler aktive olur.
Bu düşünceler, Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) açısından “bilişsel çarpıtmalar” kategorisine girer. Özellikle felaketleştirme, genelleme ve zihin okuma burada çok sık görülür.
Örneğin;
“Eşim bazen telefonuna geç cevap veriyor, demek ki yine bir şey saklıyor.”
gibi bir düşünce, kanıt olmadan güven kaybını besler.
Bu noktada yapılması gereken, düşünce–duygu–davranış döngüsünü fark etmektir:
Düşünce: “Yine bana yalan söylüyor olabilir.”
Duygu: Kaygı, öfke, korku.
Davranış: Kontrol etme, sorgulama, tartışma.
Bu döngü, eşini de uzaklaştırır ve ilişkide duygusal mesafe yaratır.
Senin yaşadığın şey “güvenin sarsılması” değil, “duygusal güvenin tamir edilememesi.” Eşin güven vermeye çalışsa bile senin sinir sistemin hâlâ alarmdadır. Bu alarm halindeyken duygularını düzenlemen zorlaşır.
Bilişsel farkındalık burada devreye girer:
Duygu geldiğinde hemen tepki vermek yerine, o duyguyu isimlendir (“şu an korkuyorum”, “şu an kaygılandım”).
Tepkiyi ertele: “Bu konuyu konuşmadan önce bir nefes almak istiyorum.”
Duyguyu düzenledikten sonra iletişime geç.
Eşinle “hesap sorma” dili yerine “ben dili” kullanmaya çalış:
“Sana güvenmek istiyorum ama bazen geçmişte yaşadıklarım devreye giriyor, o yüzden tedirgin oluyorum.”
Bu tür cümleler hem savunmayı azaltır hem de karşı tarafı empatiye davet eder.
Güven, tek bir konuşmayla değil, tutarlı davranışlarla yeniden oluşur.
Günlük yaşamda küçük dürüstlükler, açıklıklar, birlikte geçirilen sade zamanlar.
Eşini kontrol etmek yerine hislerini paylaş.
“Birlikte güvenimizi onarmak istiyorum. Bunun için küçük adımlar atalım mı?” şeklinde açık davet.
Bu süreçte “bağımlı ilişki” ile “bağ kurmak” arasındaki farkı görmek önemli: Partnerine tutunmak değil, onunla birlikte bir denge kurmak amaç olmalı.
Çocuğun, evdeki duygusal iklimi doğrudan emer. Sürekli tartışma, çocukta kaygı, güvensizlik ve özdeğer sorunları yaratabilir. Senin duygusal regülasyon becerin güçlendikçe, kızının duygusal dünyası da daha güvenli bir hâle gelir. Unutma, çocuklar annelerinin tonundan, nefesinden bile ilişki gerginliğini hisseder.
Bu nedenle, tartışmalar öncesinde “soğuma alanı” yaratmak (örneğin 20 dakika ayrı kalmak, derin nefes egzersizi yapmak) hem seni hem onu korur.
Her güvensizlik hissinde şu soruları yaz:
Bu düşünceye kanıtım ne?
Aksi yönde kanıt var mı?
Bu düşünceyi %100 doğru kabul etmem bana ne hissettiriyor?
Daha dengeli bir alternatif düşünce ne olabilir?
“Eşim güven vermeye çalışıyor ama ben hâlâ kaygılıyım.”
yerine
“Benim geçmiş yaralarım şu anki ilişkimi etkiliyor; bu yaraları onarabilirsem ilişkim de değişebilir.”
Küçük güven testleri oluştur. Örneğin, eşine belirli bir konuda sorumluluk ver ve sonucu gözlemle. Bu, zihnindeki “hep aynı şey olacak” kalıbını kırar.
Kendini kontrollü biçimde “güvensiz hissettiğin durumlara” maruz bırak. Örneğin, eşin dışarıdayken sürekli mesaj atma isteğini bastır ve sonrasında duygularını kaydet. Zamanla kaygının azaldığını fark edeceksin.
Eşinin uzaklaşması, aslında seninle bağlantıda kalmak istediği ama sürekli “hesap verme” ortamında bunu başaramadığı anlamına da gelebilir.
Bu noktada ilişkiyi yeniden canlandırmak için:
Birlikte rutin dışı bir etkinlik planla (örneğin haftada bir kahve, kısa yürüyüş, film akşamı).
“Biz dili” kullan: “Biz bu süreci nasıl iyileştirebiliriz?”
Her şeyi anlatmak değil, hissi paylaşmak (“Bugün biraz kaygılı hissediyorum, senin desteğini istiyorum.”).
Bu döngü uzun süredir devam ediyorsa ve iletişim her defasında tartışmaya dönüşüyorsa, çift terapisi ya da bireysel terapi süreci çok yararlı olabilir. Özellikle BDT temelli terapi, bilişsel farkındalık, duygu regülasyonu ve güven onarımı konularında oldukça etkilidir. Terapi sürecinde hem geçmişteki güven travmalarını işlemeyi hem de şu anki ilişki içinde yeni başa çıkma yollarını öğrenmeyi hedefleyebilirsin.
Belki şu an “neden hâlâ toparlanamadım” diye kendine kızıyorsun. Ama güven kırıkları zamana dirençlidir. Şefkat, burada bir lüks değil, bir gerekliliktir. “Elimden geleni yapıyorum ve iyileşmek için çabalıyorum.” diyebilmek, iyileşmenin ilk adımıdır. Unutma: Güven kırıldığında ilişki bitebilir ama güven yeniden öğrenilebilir. Bu süreçte hedefin, “eşini affetmek” değil, kendini yeniden güvende hissetmeyi öğrenmek olmalı.
Umarım cevabım faydalı olmuştur. Değerlendirilmesini istediğin farklı bir soru veya aklına takılanları sorabilirsin.
Sevgiler,
Psikolog Betül Canbel