Aile

Evliliğimi Nasıl İyileştirebilirim?

Gizli Kullanıcı3 Temmuz 2025 23:43

Eşimle ailesi yüzünden çok fazla sorun yaşadık ve hala yaşıyoruz. Eşimin annesi eşime gereğinden fazla bağlı ve bu durum bana gelecek kaygısı değersizlik dışlanmışlık mutsuzluk hissettiriyor. 2 küçük çocuğum var ve onları da hayatı etkileniyor. Eşimle bu durumu ne kadar konuşsam, içinden geldiği aile ve kurduğu aile arasında sağlıklı bir sınır koymasını istesem de eşim bunu yapamıyor. Ailesine ne diyeceğini nasıl konuşacağını bilmiyor. 4 yıllık evliyiz ve evliliğimizin ilk aylarından beri durum böyle eşimin annesi beni çok dışladı çok aşağıladı. 3 yıl birlikte yaşadık ama hiç anlaşamadık.

Eşim ailenin en küçük çocuğu bir abisi bir de ablası var abisi uzakta yaşıyor yılda 15 gün kadar yaşadığımız şehire geliyor. Ablası bir nebze daha yakın fakat o da bayramlarda ve okul tatillerinde 1 haftalığına geliyor. Eşimin annesinin bu yüzden eşime daha fazla bağlandığını daha çok beklenti içinde olduğunu düşünüyorum. Fakat bu durum kurmaya çalıştığımız ailenin sınırlarını ihlal ediyor. Eşimin bütün zamanını kendisine ayırmasın istiyor eşim de bu konuda vicdanen rahat olmak için ailesine zaman ayırmak istediğini söylüyor. Ama ben hem ilişkimiz hem de çocuklarımız için biraz uzak ve mesafeli durmak istiyorum. Bu isteğim de eşim tarafından sorun çıkarıyormuşum gibi görünüyor. Eskiden yaşadıklarımı unutmamı istiyor fakat ben unutamıyorum hamileliğimde ve lohısalığımda hatta sonrasında yaşadıklarımı unutamıyorum. Söylenenleri unutamıyorum bana karşı yapılan aaygısızlıllarda eşimin sessiz kalışlarını unutamıyorum, çocuğumu emzirmek istemediğimi unutamıyorum, çocuğuma nefretle baktığımı unutamıyorum ağlayarak emzirdiğimi unutamıyorum. Unutamadığım için yine suçlu ben oluyorum. Geçmişle yaşayamazsın geçmişi kapatıp yeni sayfa açmalısın diyor.

Ben o sayfayı açtım ama onu da kirlettiler sınırlarım ihalal edildi eşimin bana ve çocuklara ayırması gereken zaman çalındı kendimize çocuklarımıza yetişemezken sürekli annesine babasına yetişmeye çalıştık. Eşimin annesi 2.derece bağırsak kanseri oldu ameliyat oldu ameliyat sonrası benim yanımda kalacaktı kızım o zaman 10 aylık oğlum da 30 aylıktı diye hatırlıyorum çocuklarım küçüktü bakıma ve babasının ilgisine muhtaçtı. Öncesinde hastane sürecinde eşimle hiç vakit geçiremedik ilgisine ve sevgisine ben de muhtaçtım. Eşimin annesi hastane sonrası yanımıza geldi büyük oğlu kendi evine döndü kızı kendi evine döndü. Ben iki küçük çocuğa ve hasta bir kadına yalnız bakamayavağımı söylememe rağmen yalnız bıraktılar. Eşim çalışıyordu ve sürekli uzun mesailer olan bir işteydi. Ben annesinin gelmesini istemedim çünkü mecbur olmadığım çok şey yaşadım mecburi olan bu duruma tahammülüm yoktu.

Ama ev hastaneye yakın diye annesi babası bize geldi. Ama annesi çocukları ve beni dışladı çocuk odasının kapısının önünden geçse bile ona kızdı gelme bu tarafa dedi. Eşim işten geldiğinde çocuklarla oynarken benimle sohbet ederken sürekli onu yanına çağırdı ve ben kendi evimde çocuklarımla beraber dışlandım. Bu durumu kaldıramadım çocuklarımı da alıp evi terk ettim bu yüzden eşimin ailesi bana daha fazla kızdı. Daha fazla dışladı.

Eşimle şuan iyiyiz ama ne zaman annesi babası söz konusu olsa çocukları ve beni ikinci plana atıyor. Önce onların duygusal ihtiyaçlarını karşılamak istiyor ve benim de bu duruma uymamı bekliyor. Uymak istemiyorum bu defa eşimle aramda tartışmalar çıkıyor. Bu durumdan çocuklar da etkileniyor. Ve ben bu şekilde nasıl devam edeceğimi bilmiyorum nasıl sınır koyacağımı bilmiyorum kendimi yalnız hissediyorum yetersiz hissediyorum bu durumun böyle devam etmesinden korkuyorum.

Bu soru 5 Temmuz 2025 14:52 tarihinde Psikolog Betül Canbel tarafından cevaplandı.

  • Cevaplandı

  • Paylaş:

Merhaba Sevgili Danışan,


Yazdıklarınızı büyük bir dikkatle okudum. Her cümlenizde derin bir yorgunluk, yılların birikmişliği ve görmezden gelinmişliğin acısı anlaşılıyor. Bazen yaşadıklarımız sadece bir olay olmaktan çok daha fazlasıdır. Yaşadığınız süreç yalnızca bir aile içi çatışma değil; değersiz hissettirilmenin, yalnız bırakılmanın ve tüm bu karmaşada bir annenin çocuklarına bile sevgiyle yaklaşamayacak kadar tükenmesinin hikâyesi olmuş. Ve evet, bu hikâyenin sizde yarattığı duygular tümüyle anlaşılır, haklı ve şefkatle ele alınması gereken duygular.


Öncelikle şunu açıkça söylemek isterim: Siz anormal değilsiniz. Verdiğiniz tepkiler, yaşadığınız duygular, bu şartlarda her insanın yaşayabileceği şeyler. Sorunun kaynağı sizin hissetmeniz değil, sizi bu hislerin içine çeken ve yalnız bırakan çevresel dinamiklerdir.


Eşinizin en küçük çocuk olması ve uzun yıllar ailesiyle sıkı bir bağ içinde büyümesi, onun içsel olarak anne-babasını "kendinden önce gelen" bir yerde konumlandırmasına neden olmuş olabilir. Bu tür bağlılıklar, özellikle duygusal anlamda bireyleşememiş erkek çocuklarında, yetişkinlikte yeni kurdukları aileyi koruma ve öncelikleme becerilerini engelleyebilir.


Eşiniz bir yanıyla size bağlıyken, diğer yanıyla da annesinin "duygusal uzantısı" olmaya devam ediyor olabilir. Bu, onun kötü niyetiyle değil; henüz duygusal ayrışmayı tamamlayamamış olmasından kaynaklıdır. Ancak bu durum, onun masumiyetini veya olanları değiştirme yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz.


Eşinizin “ne yapacağını bilmemesi”, “aileme ne derim” gibi sözleri aslında sizin duyduğunuz şu cümleye dönüşüyor: “Seni seviyorum ama seni koruyacak kadar güçlü değilim.”


Bir insanın kendi evinde dışlanması, çocuklarının gözünün önünde değersizleştirilmesi, sevgiye ve ilgiye aç olduğu bir dönemde yani lohusalıkta yalnız bırakılması ruhsal bütünlüğe derin hasarlar bırakır. Bu süreçte yaşadığınız “çocuğuma nefretle bakmak”, “ağlayarak emzirmek”, “çocuğuma sevgim geçmedi sanki” gibi düşünceler, bir annenin değil, bir travma mağdurunun iç sesidir. Bu suçluluk size ait değil, yaşatılan ortamın size giydirdiği bir yüktür.


Travmatik deneyimler unutulmaz. “Geçmişi bırak artık” cümlesi, sadece unutmak için değil, aynı zamanda geçmişte yaşananların tanınmasını ve onarılmasını da gerektirir. Unutmak bir görev değil, kendiliğinden gelen bir sonuçtur. Siz unutamıyorsunuz çünkü yaşananlar hâlâ kabul edilmedi, görülmedi, onarılmadı. Hâlâ “sen suçlusun” bakışıyla karşılaştığınız için, siz de o geçmişte takılı kalıyorsunuz.


Evlilikte eşlerin kurduğu aile, ilk öncelikli bağ olmalıdır. Bu aileyi korumak, eşlerin sorumluluğundadır. Aile büyükleriyle olan bağ kesilmek zorunda değil; ama o bağın, sizin ve çocuklarınızın ruhsal sağlığını tehdit etmesine de izin verilmemelidir.


Şu soruyu eşinizle konuşmak faydalı olabilir: "Senin ailenle bağını anlamaya çalışıyorum. Ama ben de seninle bir hayat kurdum. Sence biz kendi ailemizi koruyabiliyor muyuz?”


Eğer eşiniz bunun üzerine “Ben sana zaman ayırıyorum ama annemi de ihmal edemem” diyorsa, şu cümleyle devam edebilirsiniz: “Ben senin anneni sevmek zorunda değilim, ama saygılı olmayı göze alıyorum. Ama kendime ve çocuklarıma saygı duyulan bir ortamda yaşamayı da hak ediyorum.”


Burada önemli olan, sizden istenen “uyum sağlamak” değil, birlikte ortak bir sınır belirlemek.

Eşinize ne yapmaması gerektiğini değil, neye ihtiyacınız olduğunu anlatmanız daha etkili olabilir.

Örneğin:


“Ben senin annenle çatışmak istemiyorum, ama bana duyduğu öfkeye karşı senin sessiz kalman beni çok yalnızlaştırıyor.”


“Ben çocuklarımıza birlikte ebeveynlik yapmak istiyorum. Ama senin annenle ilgilenme sürecin bizi aile olarak ihmal etmene sebep oluyor.”


“Seninle birlikte ortak bir aile olamadığımızı hissettiğimde, çocuklarımızın psikolojik sağlığı için endişeleniyorum.”


Eşiniz bu dinamikleri bireysel olarak anlamakta zorlanıyorsa, bir çift danışmanlığıyla birlikte çalışmak bu sınır konularını daha yapıcı şekilde ele almanıza yardımcı olur.


Evliliğinizde yaşadığınız sıkışmışlık, bazen kişinin kendi bireysel alanını hatırlamasıyla hafifleyebilir. Kendinizi unutmadığınızı göstermek için kendinize bakım, destek grupları, kısa süreli yalnız yürüyüşler, duygularınızı yazmak gibi yöntemler kullanabilirsiniz.


Eşinize şu tür cümlelerle seslenmek: “Bugün seninle sadece çocuklarımızdan ve birlikte geçireceğimiz bir saatten konuşmak istiyorum. Böylece duygusal yakınlığı yeniden inşa etmeye başlayabilirsiniz.


“Geçmişi unut” cümlesi yerine, “Geçmişi konuşalım ve artık bu yarayı birlikte saralım” demek gerekir. Onarıcı konuşmalara ihtiyacınız var. Eşinize şunu teklif edebilirsiniz: “Sadece bir defa, bana o dönem için ne hissettiğini söyle. O zaman orada yalnız kaldığımı hissettiğimde sen ne yaşıyordun? Ben de seni duymak istiyorum. Ama ben de duyulmak istiyorum.”


Sevgili danışan, bu evlilikte mücadele eden, sınırları korumaya çalışan, çocuklarının duygusal gelişimini önemseyen ve incinmişliğine rağmen hâlâ bir şeyleri onarmaya çalışan bir kadınsınız. Tüm yaşadıklarınız anlaşılır. Daha önemlisi, bu bir çıkmaz değil. Bu karanlıkta yönünüzü tekrar bulmanız için, önce yaşadıklarınızın yasını tutmanız, sonra da eşinizle sınırları netleştirecek ortak bir zemin kurmanız gerekecek.


Unutmayın: Sizin mutluluğunuz sadece sizin değil, çocuklarınızın da geleceği için büyük bir dayanak olacaktır. Yalnız değilsiniz, bu yolda size destek olacak yollar ve insanlar her zaman var.


Umarım cevabım faydalı olmuştur. Değerlendirilmesini istediğiniz farklı bir soru veya aklınıza takılanları yeni bir soru oluşturarak bizlere iletebilirsiniz.


Sevgiler,

Psikolog Betül Canbel

Cevaplanmış benzer sorular