Evlilik bizim için sağlıklı bir karar mı?
Merhaba, 7 yıldır süren bir ilişkim vardı. Üniversiteyi birlikte okuduk, mezun olduk. Ben 2 yıldır atanmakla uğraştığım için henüz düzenli bir işe giremedim. Erkek arkadaşım ise çalışıyor ve düzenini kurdu. Geçtiğimiz aylarda istediğim bir yerden iş teklifi aldım ama sınav sistemi değişince kaygılandım, son kez sınava yoğun çalışmak istediğim için işe gitmeme kararı aldım. Bu kararı kendisiyle de paylaştım. Ancak sınava da yeterince çalışamadım çünkü ciddi bir kaygı süreci yaşadım. Evlilik hazırlıkları sırasında büyük bir tartışma yaşadık. Sınava beklediğim kadar çalışmadığımı fark edince bana oldukça sert davrandı. “Fabrika bile olsa işe gir”, “Çabalamazsan benden bir şey çıkmaz”, gibi sözler sarf etti. Bu süreçte güvenim kırıldı ve daha önceki desteklerimi görmezden gelmiş gibi hissettim. Özür dileyip evlilik yolunda adımlar attı. Kendince pişmanlığını ve değiştiğini gösterdi. İlişkimiz boyunca her zaman maddi olarak da manevi olarak da katkı sağladım. Gelirimiz yokken de el birliğiyle hareket ettik. Ona birçok konuda destek oldum. Ancak o olaydan sonra geri adım atmakta zorlandım. Sonrasında düğünle ilgili maddi yükler nedeniyle yine tartışmalar yaşandı. En sonunda asıl sorunumuz açık bir şekilde ortaya çıktı: Erkek arkadaşım evlilik sonrası benim çalışmamı bir tercih değil, zorunluluk olarak görüyor. Bana söylediği bazı sözler beni derinden yaraladı: “Ben sabahtan akşama kadar milletin ağız kokusunu çekip çalışırken senin evde yatman beni rahatsız eder. Elin ayağın tutuyor, çalışmalısın. Ben yolunacak tavuk değilim. Çocuk olur, hastalık olur ara verebilirsin. Yorulursan 3-5 ay ara ver ama eve benim kadar olmasa da mutlaka katkıda bulun.” Ben zaten kendi ayakları üzerinde durmak isteyen, çalışmak isteyen biriyim. Ancak bu şekilde, sevgiden çok bir “zorunluluk” gibi söylenince çalışmak içimden gelmiyor. Kendimi bir yük gibi hissediyorum. Maddi yönden kaygıları olduğunu da anlıyorum. Tüm bu yaşananlar nedeniyle ilişkim bitti, ancak hâlâ iletişim halindeyiz. İçimde soru işaretleri var. Sizce bu yaklaşım sağlıklı mı? Bu yaklaşımla bir evlilik yürütülebilir mi? Bu sözler, beklentiler evlilikte daha büyük problemler doğurur mu? Teşekkür ederim.
Bu soru 13 Mayıs 2025 11:48 tarihinde Psikolog Betül Canbel tarafından cevaplandı.
- Paylaş:
Merhaba sevgili danışan,
İçtenlikle paylaştığın bu süreci dikkatle okudum. Yedi yıl boyunca birlikte büyüdüğünüz, mezuniyetler, iş arayışları, birlikte kurulan hayaller ve şimdi de evlilik eşiğinde yaşanan bu kırılma noktası... Her kelimenden, yaşadığın bu ilişkinin sadece bir beraberlik değil, aynı zamanda hayat yolculuğunda birbirine omuz verilmiş bir birliktelik olduğunu anlıyorum. Bu nedenle, yaşadığın hayal kırıklığı ve içsel sorgulama da çok doğal ve kıymetli.
Öncelikle belirtmek isterim ki, çalışmak isteyen bir kadının bu arzusu zaten takdir edilmeli, desteklenmeli ve karşı taraf tarafından “ortak bir hedef” olarak görülmelidir. Fakat senin yaşadığın durumun öyle olmadığını anlıyoruz. Eşinin söylemleri, desteğe dayalı bir beklenti değil; daha çok baskı, şart koşma ve hatta ekonomik yüklenmenin dayatılması biçiminde şekillenmiş. Oysa bir evlilikte “zorunluluk” kelimesi değil, “karşılıklı anlaşma” esas alınmalıdır.
Bu ilişkinin kritik bir eşiğe geldiği çok açık. Sen hem bir kariyer hedefi için ciddi emek harcayan, sınav sisteminin ani değişimiyle kaygı yaşayan, hem de evlilik gibi büyük bir kararı almaya çalışan genç bir kadınsın. Bu süreçte bir partnere ihtiyaç duyduğun en önemli şey; yanında olduğunu hissettiren, duygusal anlamda seni besleyen ve seni sen olduğun hâlinle kabul eden bir kişidir. Fakat senin yaşadığın deneyimde, destekleyici bir ortaklıktan çok, “verimlilik” odaklı bir yaklaşımın seni nasıl değersizleştirdiği açıkça görülüyor.
Erkek arkadaşının sana sarf ettiği cümleler sadece bireysel bir öfke anı değil; onun “eş” algısını ve evliliğe dair zihinsel çerçevesini gösteriyor. “Yolunacak tavuk değilim” ya da “sen evde yatarken ben çalışamam” gibi ifadeler; bir partnerin eşine duyduğu sevgi, empati ve anlayışla örtüşmekten çok uzak. Çünkü bu sözler, evlilikte eşit bir duygusal ortaklıktan ziyade, maddi dengeyi merkeze alan bir hesaplaşmayı yansıtıyor.
Evlilik elbette ki ekonomik sorumlulukları olan bir kurumdur. Ancak bu sorumlulukların nasıl taşındığı, tarafların bu yükleri nasıl gördüğü evliliğin ruhunu belirler. Bazı evliliklerde eşlerden biri bir dönem çalışmayabilir, biri çocukla ilgilenebilir, biri hastalık yaşadığında diğerinin omzuna daha fazla sorumluluk binebilir. Tüm bunlar, sevgi ve güven ilişkisi içinde olduğunda sorun değil; tam tersine, birlikteliği güçlendiren şeyler olur. Fakat çalışmaman durumunda “rahatsız olurum” diyen bir insanla evlilik düşündüğünde, bu senaryonun senden sürekli performans beklentisi içinde bir ilişkiye dönüşeceğini öngörmek mümkün. Zira o zaman sevgi, ortaklık ve şefkat değil; katkı, verim ve üretim esas alınır.
Sen kendi ayakları üzerinde durmak isteyen bir kadınsın ve bu çok kıymetli. Fakat ne zaman çalışacağın, hangi şartlar altında çalışacağın, neye göre katkı sağlayacağın konusu sana bırakılmıyorsa, burada eşitlik değil, bir şartlanmışlık oluşur. Bu da seni zamanla “yetersiz”, “borçlu” ve “hep çabalaması gereken” konumuna sürükler. Bir insanın çalışmak istemesi başka, zorunluluk duygusuyla çalışmaya mecbur bırakılması başkadır. Ve senin içine sinmeyen şey tam olarak bu.
Bu noktada, ilişkinizdeki sorun yalnızca geçici maddi kaygılarla ilgili değil. Aynı zamanda roller, sınırlar ve beklentiler konusunda derin bir ayrım var gibi görünüyor. Evlilikle birlikte maddi sorunlar azalmayacak, aksine artacak. Bu da aranızda hâlihazırda yaşanmış olan “sen ne katıyorsun?” gerilimini daha da büyütebilir. Eğer eşin seni bu hâlinle, sınav stresinle, kaygılarınla, ruhsal kırılganlıklarınla kabul etmek yerine, seni “verim” üzerinden yargılıyorsa, ileride yaşanacak bir doğum, bir sağlık sorunu, bir depresyon hâlinde de aynı sorgulamalarla karşılaşman muhtemeldir. Çünkü temel anlayış “yanında olmak” değil, “sürekli üretmek” üzerine kurulu gibi görünüyor.
Diğer yandan senin maddi ve manevi anlamda bu ilişkiye emek verdiğini vurgulaman çok önemli. Zor zamanlarda destek olmuş, onunla hayat kurma hayali kurmuşsun. Ama şimdi verdiğin tüm bu desteklerin görmezden gelindiğini, hatta bu desteklerin sana bir “yük” olarak döndüğünü hissetmen oldukça incitici. Çünkü insanlar en çok, emek verdikleri yerden “yetmiyor” cümlesini duyduklarında yıpranırlar.
Peki bu şartlarda bir evlilik sağlıklı olur mu?
Bu sorunun yanıtı için öncelikle şu farkındalıklara ihtiyacın var:
Partnerin seni yalnızca birlikte üretim yaptığınızda mı değerli buluyor, yoksa üretmesen de varlığını, duygunu, kimliğini seviyor mu?
Hayatındaki zorluklara sabır ve anlayış gösterebiliyor mu, yoksa başarısızlık anlarında seni daha da aşağıya çeken sözler mi sarf ediyor?
Senin kırıldığını fark ettiğinde “bunu birlikte nasıl aşarız?” diyen bir tavrı var mı, yoksa özrü sadece ilişkinin bitmemesi için mi diliyor?
Evlilik sizin için “ortak bir hayat inşa etmek” anlamına mı geliyor, yoksa onun senin üzerinden hesapladığı bir ekonomik projeye mi dönüşüyor?
Sevgili danışan, yedi yıllık bir ilişki kolay kolay geride bırakılmaz. İçinde anılar, bağlar, ortak mücadeleler vardır. Ancak bir ilişki uzun sürdü diye evlilik kararı alınmaz. Evlilik, bir ilişkinin derinleşmesinden çok, gerçek hayata dönüştüğü noktadır. Ve gerçek hayat, aşk kadar sabır, şefkat kadar anlayış, tutku kadar ortak dil gerektirir.
Eğer partnerinle bu konuları açık açık konuşabiliyorsan, beklentilerini netleştirebiliyorsan, sınırlarını çizebiliyorsan bu ilişki hâlâ dönüşebilir. Ama bu konuşmalarda hâlâ seni yargılayan, seni tembelliğe, bencilliğe, yük olmaya iten bir dille karşılaşıyorsan; bu ilişki seni yıllar sonra büyük bir yalnızlığa sürükleyebilir. Çünkü en tehlikeli yalnızlık, birlikte olunan bir insanla hissedilendir.
Son olarak sana küçük bir egzersiz önerebilirim. Bir kağıda şunları yazabilirsin:
Bu ilişkide bana iyi gelen şeyler:
Bu ilişkide beni kıran, tedirgin eden şeyler:
Birlikte bir ömür geçirdiğimde bu kişi beni nasıl etkiler?
Beş yıl sonra bu ilişkide kendimi nasıl hayal ediyorum?
Kendi yolculuğumda bu kişi bana yük mü, eşlik mi ediyor?
Bu sorulara dürüstçe vereceğin cevaplar seni duygusal bir netliğe götürecektir. Senin yalnızca seven bir kalbe değil, hak ettiğin gibi değer gören, emeklerinin kıymeti bilinen bir ilişkiye sahip olman gerektiğini hatırlatmak isterim. Çünkü sen kıymetlisin, çaban kıymetli ve varlığın hiçbir zaman bir zorunlulukla ölçülemez.
Umarım cevabım faydalı olmuştur. Değerlendirilmesini istediğin farklı bir soru veya aklına takılanları sorabilirsin.
Sevgiler,
Psikolog Betül Canbel
İçten cevabınız için çok teşekkür ederim. Kendimi çıkmazda, ne yapacağını bilemez, hatalı hissederken yolumu aydınlattınız.
Yorumlar
Gizli Kullanıcı
Cevabınız için teşekkür ederim. Bu sözleri duyduktan sonra evlilikte de katkı sağlayamadığım bir durumda huzursuzluk çıkmasından endişe ettim. Bu endişelerim sonucunda kendisine ben sana destek olurum zaten ama ben keyfi bile çalışmasam arkamda olur musun diye sordum. Ben çalışıp yorulurken senin keyfi çalışmaman olmaz, kabul edemem dedi. Çocuk olur, hastalık olur ona sesimi çıkarmam diyor. Mola vermek istersen 3-5 ay ver tabii diye söylüyor. Benim kadar yüksek kazanmana gerek yok diyor. Onun ekonomik kaygıları olduğunu anlıyorum ancak bu yaklaşımından hoşlanmıyorum. Acaba yanlış düşünen ben miyim diyorum ama onun bu tavrı olduğu sürece mutlu olamıyorum. Fikirlerimi söylediğimde doğru bulmuyor. Ben senin için istemediğim şeyleri yapıyorum, zorluk altına giriyorum sen de yapmalısın diyor. Ben onunla eş olmak, hayatın yükünü beraber paylaşmak istiyorum. Ancak keyfi çalışmazsan rahatsız olurum düşüncesinden dolayı evliliğe adım atmak ileride bize huzursuzluk getirir mi bilmiyorum.
13 Mayıs 2025 14:00Psk. Betül Canbel
Merhaba Sevgili Danışan, Paylaştığın son detaylar, onun yaklaşımında sevgiyle birlikte ciddi bir “koşul” ve “denge beklentisi” olduğunu daha net gösteriyor. Elbette birlikte hayat kurmak maddi ve manevi sorumlulukları paylaşmayı gerektirir ama bu paylaşım bir “zorunluluk” hâline geldiğinde, senin duygusal alanını daraltabilir. Sen çalışmak isteyen ama aynı zamanda güvenli bir alanda var olmak isteyen birisin ve “keyfi çalışman bile beni rahatsız eder” cümlesi seni anlaşılmaktan çok, bir koşula tabi tutuluyormuşsun gibi hissettirmiş olabilir. Bu da ileride sadece çalışmadığın zamanlarda değil, yorulduğunda, hasta olduğunda ya da destek görmek istediğinde bile değerli olup olmadığını tekrar tekrar sorgulamana neden olabilir. Kendi iç sesine “Acaba yanlış mı düşünüyorum?” diye sorman çok insani. Ama bilmelisin ki duyguların yanlış ya da doğru değildir; sadece sana neyin iyi gelip neyin seni huzursuz ettiğini gösterir. Onun ekonomik kaygılarını anlaman çok kıymetli ama senin duygusal güvenlik ihtiyacın da en az onun maddi kaygıları kadar gerçek. Eğer onun beklentileri sana ağır geliyorsa, bu senin fazla hassas olduğun ya da sorun çıkardığın anlamına gelmez. Belki de ihtiyaçlarınız aynı hızda, aynı dille buluşmuyordur. Ayrıntılı cevap için yeni bir soru sorabilirsiniz. Tekrar bir sorunuz olduğunda buradayız. Kendinize iyi bakmanız dileğiyle. Sevgiler, Psikolog Betül Canbel
13 Mayıs 2025 18:14Psk. Betül Canbel
Merhaba Sevgili Danışan, Güzel geri dönüşleriniz için ben de teşekkür ederim. Tekrar bir sorunuz olduğunda buradayız. Kendinize iyi bakmanız dileğiyle. Sevgiler, Psikolog Betül Canbel
15 Mayıs 2025 10:30