Aile

evlilikle ilgili sorunlarımı artık çözmek istiyorum

Gizli Kullanıcı9 Mayıs 2025 11:09

Merhaba ne anlatayım nasıl başlayayım bilmiyorum ama çok yoruldum ruhen bedenen çok yoruldum uyumakla geçen bir yorgunluk değil bu ben 20 yaşındayım ve 9 aylık bir oğlum var 18 yaşında kendi irademle kaçarak evlendim şimdi sorsanız pişman mısın diye bilmiyorum derim eskiden hiç pişman değildim ama şimdi düşünüyorum eşimle evlenmeseydim nasıl bir hayatım olurdu diye . Eşimle çok büyük bir tartışma yaşadık daha önce psikologa gittim ben sorunun hep kendimde olduğunu düşündüm çünkü sürekli bir kavga sürekli bir tartışma çok yorulmuştum ama psikologum bana sorun sende değil dedi ben sadece seninle konuşarak bir şey çözemem eşinle de konuşulması gerek dedi ve aile danışmanlığına yönlendirdi ama eşim de dedi ki beni dinlemeyen karım danışmanı dinelyecekse burada zaten bir hata var . Evet yaklaşık 5 gün önce yine tartıştık ve hala devam ediyor ben tartışmada yaşananları hemen unutabilirm ama eşim öyle değil sürekli hatırlar zaten çok uzun bir gelecek görmüyorum sadece oğlum için devam eden bir evlilik bu ama yıpranan hep ben oluyorum

Bu soru 12 Mayıs 2025 12:25 tarihinde Psikolog Ayşe Tuba Aksakallı tarafından cevaplandı.

  • Cevaplandı

  • Paylaş:

Merhaba Sevgili Danışan,


Omuzlarınızdaki o büyük yükü, içinizdeki o derin yorgunluğu ben de adeta hissettim. Bazen insan, hayatını kendi seçmiş olsa bile, o "başka bir yol var mıydı, olsaydı nasıl olurdu?" soruları zihinde dönüp durur, değil mi? Hele ki 20 yaşında, o kadar kısa bir sürede yetişkinliğin içine, sonra da anneliğin o bambaşka, o büyük sorumluluğuna adım atmak... Dışarıdan anlatması kolay olsa da, yaşayan bilir; sizin yaşınızdaki çoğu genç bambaşka kaygılarla, bambaşka özgürlüklerle meşgulken, siz hayatı doğrudan en zor yerinden tutmaya çalışmışsınız. Bu bir cesaret mi, bir mecburiyet mi, bir seçim mi... Belki de hepsi biraz biraz.


O "Sürekli bir kavga, sürekli tartışma..." cümleniz... Düşündüm de, insan bazen o kadar alışıyor ki ilişkinin hep bu dalgalarla ilerlemesine. O fırtına dinecek mi, yoksa hep böyle mi devam edecek, kestirmek gerçekten zor. Tartışmalardan sonra sizin hemen unutmaya yatkın olmanız ama eşinizin hala aynı şeyleri geçmişten bugüne taşıması, ilerlemenizi neredeyse imkansız hale getiriyor gibi. Adeta geçmişte bir döngüye saplanmak... Bu durum sizi hem yalnız, hem işe yaramaz, hem de çaresiz hissettirmiş olabilir. Ve tam da bu noktada eşinizin, birlikte bir çözüm arama fikrine direnmesi... İçten içe bu reddediş, sanki sadece bir çatışmaya değil, aynı zamanda anlaşılmamış, duyulmamış, hatta değersiz hissetmeye de evriliyor olabilir.


Bazen, ilkokul çağındaki çocuklar gibi o kadar samimi ve basit bir ihtiyacımız olur karşı taraftan: "Benimle oyun oynar mısın?" demek kadar yalın bir istek; yanımda ol, beni dinle, birlikte bir çözüm yolu arayalım... Ama insanız işte, o sınırsız sabrı göstermek her zaman mümkün olmuyor. Ah, o "sadece oğlum için devam eden bir evlilik" satırınızı birkaç kez okudum. İçinizi farkında olmadan sıkan, yavaş yavaş canınızı yakan şey tam da bu olabilir; hayata dair umutlarınız azalınca, insan ne yazık ki kendi kendisinden bile uzaklaşmaya başlıyor.


Peki, şimdi ne yapılabilir, biraz buna odaklanmak ister misiniz? Şu anda kimin ne dediğini, kimin hatalı, kimin yanlış olduğunu bir kenara bırakarak... Sadece kendiniz için şöyle bir 10 dakika ayırın ve durup kendinize o basit ama derin soruyu sorun: "Ben ne istiyorum?". Cevap belki hemen gelmeyebilir, ama içinizde kocaman harfler gibi yavaş yavaş belirebilir. Size küçük bir egzersiz önermek istiyorum:


Bir kağıda, "Bu evlilikte beni asıl yoran ne?" ve "Bana ne iyi gelebilir?" başlıklarıyla iki kısa liste yazın. Gerekirse hiç kimseye göstermeden, sadece kendi gözlerinizle okuyacağınız şeyler yazın. Belki de karşınıza şaşırtıcı gerçekler çıkacaktır.

O "geçmişi unutamayan eş" meselesiyle ilgili düşündüğüm şu: Belki de eşinizin de kendine özgü, derin bir "yarası" var ve bunu size yükleyerek bir tür iyileşme arayışında olabilir. Fakat siz, o yükü her geçen gün biraz daha taşımakta zorlanmaya başlamışsınız - bu çok anlaşılır bir durum. İşte tam da burada insanın içinde bir sızı oluşuyor: Peki ben ne zaman, nerede, gerçekten sıcacık bir nefes alabileceğim?


Evet, bazı şeylerin çözülmesi için zemin asla müsait olmayabilir. Yine de kendi hayatınıza dair, küçücük de olsa kendi alanınızı yaratmak ve ruhunuza nefes aldıracak uğraşlar eklemek size iyi gelebilir. Belki kısa yürüyüşler, bebeğiniz uyurken sevdiğiniz bir müziği açıp birkaç derin nefes almak ya da uzun zamandır konuşmak istediğiniz bir yakınınızla içten bir sohbet...

Dışarıdan bakıldığında, gerçekten de çok güçlü bir şekilde ayakta kalmaya çabaladığınız görünüyor. Unutmayın, kimse her şeyi aynı anda çözmek zorunda değil. Bazen sadece durup, "Ben neredeyim, ben ne istiyorum?" diye kendinize bakmak bile çok büyük bir adımdır.


O yorgunluğunuzun ciddiyetini, tek başınıza kaldığınızda hissettiklerinizin ağırlığını asla hafife almadan, küçük küçük ama size gerçekten iyi gelen adımlar atmayı deneyin. Zaman zaman omuzlarınızdaki yükü paylaşmak, birkaç cümleyle bile olsa kendinizi anlatmak ruhunuza iyi gelebilir - tıpkı şu an yaptığınız gibi... 😊


Sorunuz sizin için bir cevap olabildiyse, puanlayabilir ve görüşünüzü bizimle paylaşabilirsiniz. Bizlere sorularını yöneltmek isteyen başka arkadaşlarınız varsa onların da yararlanmasını sağlayabilirsiniz.


Sağlıklı günler dilerim.


Sevgiyle kalın.


Psikolog

Ayşe Tuba Aksakallı

alinti

Çok teşekkür ederim 🥰

Cevaplanmış benzer sorular