Geçmişi hatırlamamam normal mi?
Merhaba ben küçüklüğümü büyük oranda hatırlamıyorum. O kadar çok az şey var ki hatırladığım. Ben de kaygı bozukluğu var kusuyorum öğürüyorum stres heyecan korku ayrılık bu durumlarda midem yanmaya başlar hemen öğürmeye başlarım refleks olarak. Küçüklüğümde hatırladığım sessiz uslu bir çocuktum belli bir yaşa kadar yaramazmışım sonra bir gün sustun ondan beri konuşmadın derler. Çünkü şu anda da çok sessizim evdeyim kaygılarım beni baskılıyor. Ayrılık yaşadım. O eski ilişkisini unutamamıştı. Ben o kadar şeyi affettim ve fedakarlık yaptım ki ona hep dürüst oldum. O terapi almıştı ama bunu işine geldiği gibi kullanıyordu. Konu kendi sınırları hayatı olunca ya yalan söylüyordu ya gizleyip saklıyordu. Ölesiye savunuyordu. Çelişkiler çoktu. Ama konu benim sınırlarım olunca ona yapılsa affetmeyeceği şeyleri bana yapınca suçu üzerime atıp sen de böyle hemen içine kapanıyorsun bir şey olunca diyordu. Ben sessizdim bir şey yaşayınca donma tepkisi veriyorum konuşamıyorum bir kaç saat düşünmem gerekiyor o da bunu ortaya sürüp yaptıklarını normalleştirip insanların içinde yanlış insan benmişim gibi davrandı. Ben o gün konuşamadım üzüldüm eğlenemedim.
Eski ilişkisinden kalan şeyleri okudum izledim bunları defalarca silmesini söylemiştim. O gün ayrıldık Her şeye bir açıklama getiriyordu silmemişti. Aradan 1 buçuk sene geçti. Ben yine duygusallığa düştüm o da beni zaman içerisinde takip etti numaramı silmedi bile. O şarkılar paylaşınca ben de takip ettim bunları görünce pişman olduğu sevdiğine dair şeyleri paylaştı sonra karşılığında ben de paylaştım kıyafetlerime geri dönmüştüm o da ayrılınca kendi hayatına onun sevmediğim arkadaş gruplarına geri dönmüştü.
Ben kıyafetlerimi paylaşınca benimle alay eder şarkılar paylaştı sonra ben profil resmimi kapattım sonra pişman olduğu sevdiğine dair şarkılar paylaştı ben resmimi açtım şimdi ne olacak bilmiyorum birleşsek bile o sınırlar hep aşılacak mı bilmiyorum böyle şarkılarla iletişim kurmak çok saçma geldiği için artık hiçbir şey paylaşmadım o da kendi hayatına devam ediyor. Durum saçma sapan bir hal aldı konuları birbirine karıştırdım biliyorum ama yaşadıklarım bu şekilde kalp ile mantık arasında kaldık her iki tarafta böyle ne yapmam lazım bilmşyorum yardım edin
Bu soru 25 Temmuz 2025 14:20 tarihinde Psikolog Betül Canbel tarafından cevaplandı.
- Paylaş:
Merhaba Sevgili Danışan,
Öncelikle bu kadar karmaşık duygularla baş etmeye çalışırken yardım istemen çok kıymetli. Duygularını ve yaşadıklarını bu açıklıkla ifade edebilmen, içsel bir farkındalığa sahip olduğunu gösteriyor. Bazen yaşadıklarımızın, hissettiklerimizin çok iç içe geçmiş olduğunu fark ederiz ama onları ayıklamak, düzene koymak kolay olmaz. Sen de böyle bir noktadasın. Kalbinin ve zihninin bir çatışma halinde olması, aynı anda hem uzaklaşmak hem de yakınlaşmak istemen, bir yandan sevildiğini hissetmek bir yandan incinmekten korkmak… Bunların hepsi, bir duygusal döngünün yansıması. Bu döngü, çoğu zaman geçmişte yaşadıklarımızla bağlantılıdır.
Öncelikle “geçmişi hatırlamamak normal mi?” diye sormuşsun. Bu çok önemli bir fark ediş. Evet, bazı kişiler çocukluk dönemine dair çok az şey hatırlayabilir. Özellikle erken yaşlarda yoğun kaygı, korku, duygusal ihmal ya da travmatik yaşantılar varsa, beyin bu anıları bastırabilir. Çünkü çocuk zihni kendini korumak için bazı şeyleri "unutmayı" tercih eder. Bu unutma, bilinçli bir seçim değil; psikolojik bir savunma mekanizmasıdır. Özellikle “sessizleştiğin” ya da “bir günden sonra konuşmadığın” söyleniyorsa, bu duygusal kopuşun bir yansıması olabilir. O sessizleşme bir tepki, bir başa çıkma biçimi olabilir. Çocuklar yaşadıkları duygusal yoğunlukları dışa vuramadığında içe döner. Donma, susma, uzaklaşma gibi tepkiler verir. Bunlar da yetişkinlikte kaygı bozukluğu, mide sorunları, yoğun tetiklenmeler, kendini ifade etmekte zorluk gibi belirtilerle kendini gösterebilir.
Senin de belirttiğin gibi, stres, korku, ayrılık gibi durumlarda bedenin fiziksel olarak tepki veriyor: öğürme, mide yanması, kusma. Bu, bedeninin duygusal yükü kaldıramadığı zaman devreye giren fizyolojik bir savunma. Aslında bedenin sana “bir şeyler fazla geliyor” diyor. Bu tepkiler, yaşadığın kaygının ne kadar köklü olduğunu da gösteriyor. Yani yaşadığın semptomlar da geçmiş yaşantıların, çocuklukta belki bastırılan ya da işlenemeyen duyguların bugünkü yansıması olabilir. Bu açıdan baktığımızda geçmişi hatırlamaman anormal değil, tam aksine anlaşılabilir bir durumdur. Ancak bu belirsizlik hali seni zorlayabilir. Çünkü insanlar genellikle geçmişi hatırlayarak bugünü anlamlandırmak ister. Ama senin için geçmişin belli bölümleri sisli ve bu da bugün yaşadıklarını çözümlemeyi zorlaştırıyor olabilir.
İlişki kısmına geldiğimizde, yaşadığın duyguların ne kadar karmaşık olduğunu fark ediyorum. Kaygı yaşayan bireyler için ilişkiler çok daha zorlayıcı olabilir. Çünkü bağ kurma isteği ile terk edilme korkusu arasında gidip gelmeler olur. Özellikle senin gibi duygularını ifade etmekte zorlanan, yaşadığı şeyleri içine atma eğiliminde olan biri için, partnerin sınır ihlalleri daha da yıkıcı olur. Karşındaki kişinin terapi almış olması her zaman sağlıklı davranacağı anlamına gelmez. Hatta bazen terapiden öğrendiği bilgileri kendi işine gelecek şekilde kullanabilir, tıpkı senin örneğinde olduğu gibi. Senin sınırlarına saygı göstermemesi, yaptığı hataları senin tepkilerine bağlaması -örneğin “hemen içine kapanıyorsun” diyerek seni suçlaması- aslında ilişkideki sorumluluğu senden başkasına yıkmayan bir tutumu gösteriyor. Bu da senin zaten yüksek olan kaygını daha da derinleştirmiş.
Donma tepkisi çok önemli bir ayrıntı. İnsanlar yoğun stres anlarında genellikle “savaş-kaç-don” tepkilerinden birini verir. Senin tepkin donmak. Yani o an konuşamamak, tepki verememek ama içten içe derin bir duygusal süreç yaşamak. Partnerinin bu tepkini anlayamaması, hatta bunu kendi lehine kullanması, seni daha da yalnız ve suçlu hissettirmiş olabilir. Oysa ki duygusal tepkilerimiz kontrol edemediğimiz reflekslerdir ve her birey stres anında farklı tepkiler verir. Bunu bir kusur gibi görmek yerine anlamaya çalışmak gerekir. Ama partnerin bu yaklaşımı göstermemiş gibi görünüyor.
Sonrasında yaşananlar ise bu ilişkinin bitmemiş bir duygusal döngü hâline geldiğini gösteriyor. Sosyal medya üzerinden şarkılarla, fotoğraflarla birbirinize mesaj vermeniz; profil resmi açıp kapamalar, kıyafetler aracılığıyla “ben buradayım” deme çaban aslında hâlâ kapanmamış bir bağa işaret ediyor. Bu iletişim şekli olgun ve çözümleyici değil; aksine daha fazla kafa karışıklığı ve belirsizlik yaratıyor. Senin için bu kadar kırıcı ve yıpratıcı olmuş bir ilişkide, tekrar bir araya gelme ihtimali varsa bile, bu ancak her iki tarafın da açık, dürüst ve sorumluluk alan bir iletişimi varsa işe yarar. Aksi halde, senin de fark ettiğin gibi, “o sınırlar hep aşılacak mı?” sorusu seni hep huzursuz eder. Güvensizlikle kurulmuş bir ilişki zaten sağlam bir bağ sunmaz. Karşındaki kişinin sınırlarına saygı duymayan tavrı, senin hassasiyetlerini görmezden gelmesi, geçmişteki ilişki kırıntılarını silmemesi gibi davranışlar, onun da hazır ve olgun bir ilişki için uygun biri olmadığını düşündürüyor.
Senin en çok ihtiyacın olan şey ise netlik. Belirsizlik, özellikle kaygı düzeyi yüksek bireylerde çok daha yıpratıcıdır. Kalbin ve mantığın arasında kalmış olman bu yüzden. Kalbin sevgiye, aitliğe, geçmişteki iyi anılara tutunuyor. Ama mantığın bu ilişkide sana iyi gelmeyen birçok şey olduğunu biliyor. Bu içsel çatışmada seni daha fazla yaralayacak olan şey, iletişim kurmaya çalıştıkça hayal kırıklığı yaşamak olur. O seni takip etse de, şarkılar paylaşsa da, seni düşündüğünü belli etse de önemli olan şu: Sen onunla birlikteyken gerçekten iyi hissediyor muydun? Değerli, görülmüş, anlaşılmış, güvende hissediyor muydun? Eğer bu duygular yoksa, o kişiden gelen her sinyal sadece seni geçmişe çeker ama ileriye götürmez.
Şu anda yapabileceğin en sağlıklı şey, bu döngüyü fark edip kendi merkezine dönmek. Kendini suçlamadan, “neden böyle oldum, neden böyle hissediyorum” demeden; sadece kendini anlamaya çalışarak bu süreci geçirebilirsin. İstersen bu duyguları yaz, bir günlük tut, bir psikoloğa başvur, bu geçmişte bastırılmış çocukluk anılarınla yavaş yavaş temasa geç. Çünkü yaşadığın kaygı bozukluğu, bedenin ve zihninin sana uzun süredir anlatmaya çalıştığı şeyler olabilir. Sessizleştiğin o günden itibaren içinde tuttuğun ne varsa, şimdi onları duyurmak için çırpınıyor olabilir. Kalbinle mantığın arasındaki bu çatışmada, aslında en çok ihtiyaç duyduğun şey kendine yeniden güvenmek ve kendi iç sesini duymak.
Umarım cevabım faydalı olmuştur. Değerlendirilmesini istediğiniz farklı bir soru veya aklınıza takılanları yeni bir soru oluşturarak bizlere iletebilirsiniz.
Sevgiler,
Psikolog Betül Canbel