Hayatımın 5 yıl sonrasında neredeyim?
Hayatımın beş yıl sonrasını değil bir gün sonrasını bile kestiremiyorum. Kafamda hiçbir şey canlanmıyor. Nasıl hissettiğimi de bilmiyorum. Bu durum günlük hayatımı kötü etkiliyor. Her şey için tüm duygumu o an tüketip bitiriyorum. Sanki her şey herkes karşımda ya da herkes benden uzakta. Hani tansiyonunuz düşer bayılacak gibi olursunuz da tüm sesler uğultu gibi gelir, işte öyle bir yerdeyim. Mutlu olmak istiyor muyum bilmiyorum. Aslında mutlu olmak değil huzurlu olmak istiyorum, hiçbir şey için kaygılanmamak istiyorum. Kalbim çarpmasın ellerim, bacaklarım titremesin istiyorum. Kısaca hiçbir şey düşünmek istemiyorum.
Bu soru 10 Mayıs 2025 22:24 tarihinde Psikolog Ezgi Aydın tarafından cevaplandı.
- Paylaş:
Merhabalar sevgili danışan,
Öncelikle burada soru sorma cesareti göstermeniz, kendiniz buraya açmanız çok çok kıymetli…
Yazdıklarınızı okuduğumda kaygınızın aslında gündelik yaşantınızı ne kadar yoğun bir şekilde etkilediğini çok çok iyi anlıyorum…
İlk olarak, Sorunuzda hayatımın beş yıl sonrasında Nerede olacağım? diye sormuşsunuz.
Hepimiz aslında bir şeylerin siyah veya beyaz olduğunu bilmek isteriz. Ancak hayat grilerle doludur. Her şeyin siyah ya da beyaz olduğunu bildiğimiz bir dünyada, kafanızın içindeki her bir sorunun yanıtı olduğunu düşünün, ihtimallerin var olmadığı bir dünyada ne yapabiliriz? Hayat dediğimiz şey devamlı olarak bir şeylerin cevabını bulabilmek üzere yürüdüğümüz ucu bucağı görünmeyen sisli bir yoldur aslında…
Bazı şeylerin cevabını yürümeye devam ettiğimiz sürece bulabiliriz :)
Biliyorum ucu bucağı gözükmeyen bir yolda yürümek sizin için oldukça yorucu. Yolun bir sonraki aşamasında neler olacağını bilememek sizde yoğun bir kaygı yaratıyor olabilir.
Evet belki bedensel olarak bugündesiniz. Şu anda oturduğunuz yerdesiniz. Peki ya zihniniz nerede?
Sorunuzdan da anladığım üzere zihniniz hep geleceğe dair soru işaretleri ile meşgul.
Bedeniniz buradayken zihniniz ise hep gelecekte gibi… Peki sizce beden ve zihin bir arada aynı zamanda olmadığı sürece ruhen ve bedenen ne kadar sağlıklı olunabilir?
İkinci olarak, o sizden beklenen “iyi olma”, “mutlu olma” baskısına rağmen, huzur arzusunu seçmeniz bana çok dokundu. Demek ki etrafta kimse görmüyor gibi olsa da, kendi içinizde çok derin bir sorgulama içindesiniz.
Bu cümleleri kurabilmek bile aslında iç dünyanızla kurduğunuz bağın kopmamış olduğunu gösteriyor. Dışarıdan kopuk ve donuk gibi görünse de içeride hâlâ bir şeyler yaşamaya devam ediyor.
Bazen insan o kadar yoruluyor ki, küçük şeylere dahi tepki vermeye, onları hissederek yaşama enerjisi kalmıyor. Sanki duyguları birer fişe takmışlar ama hiçbir lamba yanmıyor… Ya da dediğiniz gibi, tüm duyguları bir anda harcayıp, sonra geriye hiçbir şey kalmamış gibi.
Bu da duygusal kapasitenizin bir süredir fazla zorlandığını ve artık bedeninizin de “dur” deme noktasına geldiğini düşündürüyor.
O anlattığınız, herkesin bir anda üstünüze gelmesi ya da tam tersi, dünyanın sizden uzaklaşması arasında gidip gelen o ikili duygular… Bir tarafınız “huzur istiyorum, keşke kaygı hiç olmasa” derken, diğer yanınız bırakın geleceği görmeyi, yarına dair bile bir heves kuramıyor. Bu insanı gerçekten çok yalnız ve tedirgin hissettirebiliyor.
belki de şu sıralar zihniniz o kadar alarmda ki, bedeniniz de sesini duyurmaya çalışıyor: O kalp çarpıntıları, titremeler…
Bunlar bazen sadece ruhsal değil, fiziksel sınırlarımızın da zorlandığını gösteren önemli sinyaller olabilir. Eğer bu belirtiler sizi günlük yaşantınızda da zorluyorsa bir psikiyatristle de görüşmenizi öneririm. Bu, kendinizi teslim etmek değil; aksine kendinize sahip çıkmanın bir yolu olabilir.
Bir öneri olmak üzere, şunu önerebilirim: Birkaç dakika hiçbir şey yapmadan nefesinizi izlemek. Oturduğunuz yeri değiştirmenize gerek yok; sadece gözlerinizi kapatıp, nefesiniz burnunuzdan girerken ve çıkarken karnınızın hafifçe yükselip alçalmasına dikkat verin. O sırada zihninizde ne tür düşünceler gelirse gelsin, onları itmeye çalışmadan sadece bir izleyici gibi kalın. Endişeler, kararsızlıklar, geçmiş ya da gelecek… Her ne gelirse gelsin.
Bu tür pratikler ilk başta çok küçük ya da etkisiz gibi gelebilir ama düzenli tekrarlandıkça zihninizin hafiflediğini fark etmeye başlayabilirsiniz.
Belki şöyle de düşünülebilir… İçinizde büyük bir huzur isteği var aslında; “kendime rahat bir nefes aldırmak istiyorum” diyen tarafınız her şeyin önüne geçiyor. Şu an yaşadıklarınız, hem o huzura ne kadar ihtiyaç duyduğunuzun, hem de belki hayatınızda bazı şeyleri durdurup gözlemlemenin zamanı geldiğinin bir işareti olabilir.
Buradaki satırlarınız çok değerli; buradan başlayan böylesi bir farkındalık, pek az kişinin başarabildiği bir şey :)
Belki de şu an tüm yanıtların değil ama ilk soruların ortaya çıktığı bir dönemdesiniz. Bu da çok kıymetli.
Belki bundan sonrasında, minik adımlarla da olsa, bu boşluk ve uğultunun arkasındaki ihtiyaçlarınıza kulak vermeniz mümkün olabilir. Zaman zaman şöyle bir soruyu da kendinize sorabilirsiniz: “Şu an neye ihtiyacım var, ne eksik?” Cevabı hemen bulmak zorunda değilsiniz… Ancak siz sormaya başladıkça, içinizdeki o bulanıklık yavaş yavaş çözülmeye başlayabilir.
Kendinize bu günlerde biraz nazik davranmayı deneyebilirsiniz.
Gücünüz yoksa bile, kendinize sarılmak için bir adım atmanız yeter. Bazen “hiçbir şey yapamamak” da aslında farkında olmadan bir şey yapmaktır.
Her şeyin bir açıklaması ya da çözümü hemen gelmese de, sizin bu arayışta oluşunuz çok kıymetli. Dilerseniz küçük günlük notlar almak da duygularınızı takip etmede işe yarayabilir. İster birkaç cümleyle, ister tek kelimeyle… Önemli olan, kendinizle bu içsel teması başlatabilmeniz. Kalbiniz bir süre sonra kendini fısıldamaya başlayacaktır.
Daha fazla sormak istediğiniz sorularınız var ise, yeni bir soru oluşturabilirsiniz.
Kendinizden hak ettiğiniz değeri esirgemediğiniz, sorunlarla başa çıkabilecek gücü kendi içinizde keşfedebildiğiniz sağlıklı günler dilerim.
Sevgiler,
Psikolog Ezgi Aydın